DİLLERİN DİLİ (IV)

DİLLERİN DİLİ (IV)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Sal Mar 01, 2016 23:26

DİLLERİN DİLİ (IV)
Rönesans ve İtalyanca
‘Haçlı Seferleri’nin ardından, Doğu ile ticaretten en kârlı çıkan ülke İtalya olmuştur.
‘Ülke’ (pays) derken yurt (vatan-patrie) demediğimizin altını çizelim. Değil mi ki, ‘dil üzerine’ yazıyoruz, kullandığımız dile özen göstermek durumundayız.
İtalya, yani İtalyan yarımadası ve o coğrafyada bulunan Venedik, Cenova, Napoli ve Floransa gibi kent cumhuriyetleri.
İşte bu İtalyan Cumhuriyetleri, daha XIInci yüzyıldan itibaren önemli bir ‘sermaye kitlesi’ne sahip olmuşlardı. Sermayenin biriktiği yerde kapitalizmin doğmasından daha doğal ne olabilir? Nitekim kapitalizm, önce İtalyan Cumhuriyetleri ve benzer yapıdaki Hollanda Cumhuriyeti’nde doğdu.
Ve kapitalizm olgunlaştıkça, bütün ‘üretim biçim’lerinde olduğu gibi, ‘kendi üstyapısı’nı da oluşturacaktı. Böylece Leonardo da Vinci’nin niye Bitlis’de değil de Floransa’da, Erasmus’un da niye Van’da değil de Rotterdam’da doğmuş olabileceği hakkında bir izlenim edinebiliriz.
Demeki ki, tarih derslerinde ‘Rönesans ve Reform’ olarak anlatılan gelişmeler, kapitalizmi doğurmamış, tersine kapitalizmin gelişmesi rönesanslar ve reformların yapılması zorunluluğunu dayatmıştır.
Sözgelimi Rotterdamlı Erasmus, din adamlarının İncil’in anadilde okutulmasına neden karşı çıktıklarını, kendilerine atfedilen bilgelik ve yücelik nitelemelerinden yoksun kalacaklarına bağlıyordu. Van (ya da Bitlis’li)’lı İdris de ‘Heşt Behişt’ diye Osmanlı padişahları üzerine şeş-beş atarak, kimsenin tarihi anlamaması üzerine güzellemeler yazıyordu. Çünkü içinde yaşadığı ‘üretim biçimi’nin ‘üstyapısı’nın gereğine uygun davranıyordu.
Konumuz açısından ayrıntısına giremeyeceğimiz o dönemin ‘üretim ekonomisi’ni (!) bir yana koyarak ‘para’nın dil üzerindeki etkilerine geçebiliriz.
Papa’nın Roma’da olduğunu gözönüne alarak ve papalığın tüm Hristiyan dünyasından aldığı vergi ve hayırları da anımsayarak, neden bankaların önce İtalya’da doğmuş olduğunu anlayabiliriz.
Para-banka ilişkilerinin gelişmesi üzerine, önce İtalyanca ve daha sonra da Fransızca’ya geçen ama giderek ‘evrensel’ boyutlara varan sözcüklerden birkaçını şöyle sıralayabiliriz:
Alarm (alarme), apartmant (appartement), arabesk (arabesque), balkon (balcon), balon (ballon), banka (banque), bank-rut (banqueroute), bandrol (banderole), banket, (banquet), baret (barrette), bomba (bombe), büst (buste), kalson (caleçon), kalibre (calibre), konser (concert), karton (carton), kartuş (cartouche), koridor (corridor), kortej (cortège), kostüm (costume), eskort (escorte), ekrim (escrime), fresk (fresque), galeri (galerie), lavanta (lavande), mandolin, (mandoline), maskaralık (mascarade), maske (masque), madalya (médaille), minyatür (miniature), mozaik (mosaïque), opera (opéra), parasol (parasol), partizan (partisan), piyano (piano), piston (piston), plaj (plage), peruk (perruque), polis (police), serenad (sérénade), trafik (trafic), tribün (tribune), violonsel (violoncelle)
Dikkat edilirse, salt para-banka değil ama balkon, apartman, koridor, galeri ve baret gibi ‘inşaat’a ilişkin sözcükler ile piyano, viyolonsel gibi ‘sanat’a ilişkin sözcüklerin kaynağı da İtalyan coğrafyasıdır.
16ncı yızyılda bu benzeri sözcüklerden tam 8000 adet sözcük Fransızca’ya girmiş olup bunların 800 kadarı bugün bile kullanılmaktadır.
8000 sözcük, hiç abartısız, hem o dönemin çoğu patois (diyalek)’ları ve hem de bugünün ‘bölgesel diller’inin sözcük hazinesinden fazladır. Yine abartmadan günümüz Kürtçe’siyle de boy ölçüsebilecek boyutlardır denilebilir.
Din ve Dil
Jean Calvin (1509-1564) Cenevre’ye sığındıktan sonra Fransızca olarak Hristiyanlık Kurumlarını eleştirecekti: (L’Institution chrétienne). Öyle ki Kilise ile Halk arasındaki ‘dil ilişkisi’ni de kökünden sallayacaktı.
Böylece Katolik Fransa’ya karşın, Fransızca Potesatn Kilise’nin yayılma dili olacaktı.
Halk bu İncil’in ne Papa’nın kim olduğunu, ancak ‘anlayabileceği bir dil’ sayesinde öğrenecekti.
Anlamayan bir Max Weber (1864-1920) kalacaktı: Potestan Etik ve Kapitalizmin Esprisi (L’éthique protestante et l’esprit capitalisme).


Weber’e göre kapitalizmi doğuran ekonomik ve teknik değil, etik ve psikolijiktir.
Böylece İngiliz yararcılığından başlamak üzere bir ‘kapitalizm dini’ doğmaya başlayacak ve ‘son din’ olarak bugün bile kutsanacaktır.
O etik, epistemolojik, psikolojik, sosyolojik ama tümüyle ideolojik kavramsallaştırmalar en yüksek ideoloji olan ‘hristiyanlık’la bağdaştırılarak, ‘din’ kiliseye kapatılacaktır. Papa’nın el suyuna hürmet ise ‘kültür’den sayılacaktır.
‘Çalışanı Allah da sevecek’ olduğu için, nasıl ve kim için çalışıldığına bakılmayacak, ne de olsa bir gün Allah çalışmanın karşılığını, belki de en beklenmedik bir zamanda, verecektir. Hem bu dünyada olmasa bile öte dünyada karşılığını almak olasılığını da gözardı etmemek gerekecektir.
Dilde arılık
Weber’in dini olan kapitalizm’in ‘dil’i nasıl olmalıydı?
Onu da Fransız Akademisi’nin hazırladığı Büyük Sözlük’ün önsözünden okuyabiliriz: " Akademi, (bu sözlükte), kullanım dışı kalan sözcüklerin olduğu kadar önemli olmayan (!) Sanat ve Bilim (Arts et Sciences) terimlerine yer vermeme kararı almıştır. Ortak dilin oluşumunda, onurlu insanların olağan ticaretinde kullanılan, konuşmacı ve ozanların (Orateurs et les Poëtes) kullandıkları ve Soylu ve Zenginlere (Noblesse et l’Elegance) yararlı olacak” sözcük ve terimlere yer verilecektir.
Böylece ‘ulus’un ortak dilinin Fransız Akademisi tarafından nasıl gelişen ‘kapitalizm’in hizmetine sunulduğunu görmüş bulunuyoruz. ‘Üretim biçimi’nin kendisi gelişirken nasıl kendi üstyapısını hazırladığına ilişkin bir somut kanıt olarak not edebiliriz.
Kral’a atfedilen sözkonusu sözlük, 1694 yılında ilk kez basıldıktan sonra, 1718, 1740, 1762, 1798, 1835, 1878, 1932-1935 yıllarında olmak üzere 8 baskı yapmış olup, 2017 yılında 9ncu yeni baskısının hazırlanmakta olduğunu da ayrıca belirtelim.
Yine, Akademi’nin 1935 yılında basılan ilk Dilbilgisi (Grammaire de l’Académie française) kitabının, kimi aşırılıkları dolayısıyla çok tartışıldığını da anımsattıktan sonra, Akademinin ‘dil’in ‘doğal gelişimi’ üzerindeki etkisinin de abartılmaması gerektiğinin altını çizelim.
Öte yandan 1690 yılında La Haye (Hollanda)’da basılan Antoine Furetière’in ‘Evrensel Sözlüğü’, kendi alanında bir öncü olup, en ‘yalın’ halk sözcükleri başta olmak üzere ne sanat ve ne de bilimsel terimlere bir kısıtlama getirmemiştir. Böylece, Fransızca’nın, o dönemde 45 000 sözcük içerdiği sonucuna varılabilir.
Aydınlanma yılları (1715-1789)
Fransız Devrimi’ne giden yollar, ‘Muhteşem Yüzyıl’ı izleyen 75 yıllık bir ekonomik ve toplumsal çöküntü dönemi sonunda açılmıştır denilebilir.
Bunda, İngiltere’nin Denizaşırı ticarette önalması kadar, Philippe d'Orléans, 15nci ve 16ncı Louis gibi kralların yetersizlikleri ile tükenmez ‘saray oyunları’nın etkisi de vardır.
Ne var ki, kapitalizm bir yandan gelişirken bir yandan da yaratığı olumsuzluklar üzerine ‘kuramsal öngörülerde’ bulunmaya yönelik çabaları da geliştiriyordu.
Kanımızca Aydınlanma, kabaca, kapitalizmin ‘ıslah’ ya da ‘yönlendirilmesi’ne yönelik düşüncelerin dillendirilme ve yaygınlaştırılma dönemidir denilebilir.
Nitekim Voltaire, J.-J. Rousseau, B. Franklin, Lavoisier, Diderot ve Goethe dönemin belli başlı düşünür ve yazarlarıdırlar.
Dil konusunda, döneme adını veren Diderot ve d’Alembert’in Ansiklopedi’si (Encyclopédie ou Dictionnaire des sciences, des arts et des métiers) (1751-1765), halk dili denilen patois’ya savaş açmış gibidir.
Ansiklopedi, patois maddesinde; “ hemen hemen tüm kırsal kesimde konuşulan bozuk ifade (langage). Her bölgenin kendine özgü patois’ı vardır, örneğin Burginyon, Normad, Şampönua, Gaskon, Provensal patois’ları..Oysa dil (langue) ancak başkentte konuşulabilmektedir”.
Günümüz ‘Bölgesel Dil’cilerinin Ansiklopedi’yi yasaklamaları beklenir...
Oysa Ansiklopedist’ler ‘Anadil’ olarak bir ‘ulusal dil’den yanadırlar.
1761 yılında Deodati de Tovazzi, İtalyanca’nın mükemmelliğine ilişkin bir bildiri (Dissertation) yayımlayıp bir örneğini de Diderot’ya gönderir.
Diderot’nun yanıtı ise şöyledir: “ Bayım, İtalyanca’nın mükemmeliğine ilişkin kitabınızı almaktan çok mutlu oldum. Sevgilisine aşık bir kocaya sevgiliyi övme gibi değerlendiriyorum. Fransızca’ya gelince, unutmayınız ki, çoğu kez sevgili yetmediği için eşin yanında yeralınmaktadır”.
Diderot ya da bir başka Aydınlanmacı, İtalyanca ya da İngilizce’yi seviyor olabilirler. Ancak Fransızca’yı kendi eşleri gibi görmektedirler. Tıpkı bizlerin Türkçe’mize sarılmamız gibi...
Fransız Devrimi ve ‘Ulusal Dil’
Kuşku yok ki, Fransızca’nın bir ‘ulusal dil’ olması, Fransız Devrimi ile ‘başlamış’tır.
1789’lara gelindiğinde, Fransızca, Koloniler hariç ama Türkiye dahil 25 ülkede biliniyordu.
Ancak 28 Milyonluk Fransa’nın 83 vilayetinin (département) ancak 15’inde, yani ancak 3 milyonluk bir kesimince düzgün Fransızca konuşulabiliyordu. Kırsalda 6 milyonluk kesim hiç bilmiyor, geri kalanların bir bölümü konuşulanların yarısını anlayabiliyor ama konuşamıyor, bir bölümü de konuşulanları anlasa da sorulara düzgün yanıt veremiyordu.
1863 yılına gelindiğinde ise, 38 milyonluk Fransa’nın hâlâ 7,5 milyonu ‘ulusal dil’i bilmiyorlardı.
‘Ulusal Devlet’çilerimizin kulakları çınlasın! demekten kendimizi alamıyoruz.
Bu kadarla kalsa iyi.
Fransız Devrimcileri, ‘Devrim yasaları’, diyelim; her kesimin anlayabilmesi için, önce her patois’ya göre ayrı ayrı yazılmasını düşündüler. Bunun zorluğunu gördükten sonra, bu kez, halk tarafından anlaşılabilmesi amacıyla, hemen her bölgeye ‘çevirmen’ler göndermeye başladılar. Bunun da bir çıkmaz yol olduğunu kısa bir süre içinde anladılar.
Fransız Devrimi’nde, ‘ulusal duygu’ ise, Kilise ve Soylular’ın, kendi can güvenlikleri açısından dış güçlere yaptıkları çağrılara bir önlem olarak, ‘yurt savunması’ temelinde dile getirilmiştir. Ne var ki, Devrimi halk güçlerinin yapmış olmasına karşın kısa bir süre içinde Burjuvazi, deyim yerinde ise, Devrim’e ‘el koymuştur’.
O nedenle Burjuva Demokratik Devrimi olarak adlandırmak yerinde bir tanımlama olacaktır. (sürecek)
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1536
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x