DİPLOMASİ VE İÇ SİYASETTE MİLLİ STRATEJİ VE “GÜNÜMÜZ” AKP İKTİDARI / MİTHAT AKAR

Üniversiteli Gençler Burada Yazıyor

DİPLOMASİ VE İÇ SİYASETTE MİLLİ STRATEJİ VE “GÜNÜMÜZ” AKP İKTİDARI / MİTHAT AKAR

İletigönderen mithat akar 1923 » Pzt Tem 04, 2016 16:25

DİPLOMASİ VE İÇ SİYASETTE MİLLİ STRATEJİ VE “GÜNÜMÜZ” AKP İKTİDARI


AKP İktidarı Dış Politikada Milli Eksene mi Kayıyor?

İktidar odağının Rusya ve Suriye ile ilişkileri düzeltmeye yönelik zorunlu adımları, kimi çevrelerde yersiz bir iyi niyet hali yaratmış durumda.

Resim

Tabi ki Türkiye'nin, Batı kampının Ortadoğu'yu ve Türkiye'yi kendi çıkarları doğrultusunda biçimlendirme planlarına karşı, bölgesel işbirliğini geliştirmeye dönük adımlarını desteklemek gerekir. Türkiye'deki milli kuvvetler ABD ve NATO'ya karşı, toprak bütünlüğümüzü ve milli egemenliğimizi korumaya dönük bölgesel işbirliği politikasını yıllardır zaten savunuyor. Ancak dış politika, iç politikanın tamamen dışında bir içerik barındırmaz. Hatta bir ölçüde diploması ve iç siyaset, iktidarın niteliğine göre şekillenir, diyebiliriz.

Yani bir iktidarın, iç siyasette ulus devletin yapı taşlarını ortadan kaldırırken, aynı anda dış politikada milli eksende olmasını bekleyemeyiz. Veya dış politikada milli bağımsızlığımızı koruyan bir iktidar odağı, iç siyasette de buna uygun adımlar atmalıdır.

Batı dünyasının saldırılarına karşı, Batı'nın hedef tahtasına çaktığı ülkelerle ortak amaçlar doğrultusunda ilişki geliştiren bir yapı, içeride de Ulus Devlet / Üniter Devlet yapısını güçlendiren adımlar attığı zaman gerçekten inandırıcı olur.

"Şimdi durup dururken ‘diploması’, ‘iç siyaset’, ‘dış politika’ nereden çıktı?" diyen arkadaşların bu sorusunu yanıtlayayım. Türkiye'deki iktidar yapısının, son dönemde ABD'ye ve Batı'ya karşı "sert" çıkışları, kendisine "milli" diyen kimi çevrelerde gereğinden fazla bir iyi niyet hali yarattı. Hatta BOP Eşbaşkanı’nın ABD’ye ve kimi AB ülkelerine karşı çıkışları, bunun karşısında da Rusya ile ilişkileri düzeltmeye dönük adımları, "İktidar odağı bizim dediğimize geldi." , "Milli olmak zorunda kaldılar" gibi ham hayale dönük söylemleri güçlendirdi. Evet, partili Cumhurbaşkanının ve AKP iktidarının Rusya ile yakınlaşması, Batı kampında belli bir rahatsızlık yarattığı doğrudur. Hatta bununla ilgili İstanbul'daki terör saldırısına dair 1 Temmuz'da ele aldığım yazıda "Türkiye’nin olasılık dahilinde olsa dahi, bölge ülkeleri ile yakınlaşmaya dönük adımları, ABD’nin denetiminde olan terör örgütlerini terör eylemlerine sevk etmesi için yeterli." demiş ve "Ancak zorunluluktan ötürü dahi olsa, Türkiye’nin Rusya ile yeniden diyalog kurma yönünde adım atma çabası, aynı zamanda Türkiye’nin Kürt Koridoru Planına karşı, elini güçlendirecek bir durum yaratacaktır. Bu durumdan en çok rahatsız olacak devlet ise bu açıdan Kürt Koridoru Planı’nı açıktan dillendiren ABD olacaktır." tespitini yapmıştım. Ancak bu durum Türkiye'deki iktidar odağının milli strateji ekseninde politika ürettiği ya da hükümetin "Milli Hükümet" olduğu anlamına gelmiyor.


Öncelikle net olarak tespit etmemiz gereken durum şudur:

İktidar odağı nesnel sürecin yarattığı zorunluluktan ötürü konum almak zorunda kaldı. Aynı 24 Temmuz'dan itibaren bölücü terör örgütüne karşı başlatılan operasyonları onaylamak zorunda kaldığı gibi, ABD ve Batı'nın açıktan ortaya koyduğu basınç karşısında bölge ülkeleri ile temas kurmak zorunluluğunu duydu. Daha farklı bir ifadeyle iktidar, sürecin dayatması ile farklı bir söylem geliştirmek zorunda kaldı. İktidar süreci değil, süreç iktidarı yönlendirdi.

Bu durum, Türkiye'deki BOP Eşbakanı ve AKP iktidarı için bir tercih değil, adeta zorunlu bir dayatma olmuştur aslında. Hem ABD ve Batı'ya karşı Rusya'yı kendince bir koz olarak gösterme, hem de iktidarda daha uzun süre kalma açısından zorunlu bir konumlanma olmuştur.

AKP ve RTE'nin dış politikada Batı'nın istekleri dışında bazı söylemlere yönelmesini "zorunluluğun kendini dayatması" nın sonucu olarak görmek, doğru bir analiz yapmak için önemli olacaktır.

Çünkü içeride "Laiklik anayasadan çıkarılsın" , "Atatürkçülük yerine, Atatürk kurucu devlet başkanı olarak Anayasada yer almalı" şeklinde yapılan çıkışlar; Türksüz bir anayasada ısrar edilmesi, nihayetinde ulus devleti tamamen sonlandıracak Başkanlık Sistemine geçilmesi için harcanan çabalar, bu iktidarın milli değil gayrı mili olduğunu ortaya koymaya yeter.

İçeride Gayrı Milli Olan, Dışarıda Milli Olamaz
Resim

Dış politika ve iç siyaset arasında diyalektik bir bağ bulunmaktadır. AKP'nin bir taraftan ABD ve Batı'ya karşı "efelenmesi" ancak diğer yandan ulus devleti ortadan kaldırmaya dönük adımları, birbirini reddeden iki doğrudur. Fakat gözden kaçan bir durum var: Türksüz anayasa, Atatürk'ü "sıradanlaştırılma" çabaları, Başkanlık sistemi gibi iktidar odağının gerçekleştirdiği sabotajlar, ABD ve Batı'nın projelendirdiği saldırılardır. Bundan rahatlıkla şu sonucu çıkarabilir miyiz: AKP iktidarı ( ve tabi RTE ) iç politikada olduğu gibi, diploması ve dış politikada da milli olamaz.


AKP’ye Karşı Batı Operasyonları Desteklenmeli mi?

Bu gerçeğin farkında olarak iki tehdide ve tehlikeli algıya karşı uyanık olmalıyız.


- AKP ve Eşbaşkan'ın Rusya ile yakınlaşması, ABD ve Batı emperyalizminden bir kopuş yaşandığı anlamına gelmiyor. Emperyalizmden sürekli bir kopuş ancak partiler üstü zeminde, anti emperyalist, milliyetçi, halkçı temelde, tabanda bir araya gelen teşkilatlanmanın kendisini ortaya koyması ile mümkündür. Erdoğan ve AKP'nin Batı'ya söylem düzeyinde efelenmesi bu yüzden bizlerde ham hayale dayalı gereksiz bir iyi niyet duygusu yaratmamalı.


- AKP'nin zaman zaman Batılı devletlere karşı "sert" çıkışı, politikasını salt AKP karşıtlığı üzerine bina etmiş çevreleri Batıyı savunmaya yönelik siyaset üretmeye itiyor. AKP'ye karşı olan her kuvvetle ittifak yapmaya hazır olanlar, AKP'nin de karşı olduğunu iddia ettiği kuvvetlerle, bu çevreleri yakınlaştırıyor.


Daha farklı bir örnekle açacak olursak; AKP'nin mecliste etkinliğini azaltmak düşüncesi ile bir dönem HDP'yi destekleyenler, aynı akılsızca politikayı bu kez AKP'ye karşı Batılı devletlerin söylemlerini sahiplenmek şeklinde sürdürmeye başladılar.
Resim


"AKP gitsin de kim gelirse gelsin" anlayışı, Türkiye'ye yönelik bir dış müdahaleyi meşru görmenin farklı bir yansımasıdır. Yakın tarih, Batı'nın kendi eliyle iktidara getirdiği diktatörleri, yine kanlı operasyonlarla iktidardan indirdiği örneklerle doludur. Ancak hiçbir dış müdahale, bir önceki dönemden daha iyi sonuçlar yaratmamıştır.


Konuyu daha fazla dağıtmadan özetleyerek sonlandıralım.


- İktidar odağının Batı'ya karşı Asya merkezli bir dış politika geliştirdiği yok. Rusya ile sağlanan "sıcak" diyalog, bir tercihin değil, zorunlulukların dayattığı bir sonuçtur.


- Salt AKP karşıtlığı üzerinden geliştirilen politikalar, en çok AKP'nin ve Batı'nın işine yaramaktadır. Çünkü emperyalizm kendi belirlediği iktidarlara karşı, yine kendine uyumlu bir muhalefet alanı yaratır. AKP'ye karşı bölücü terör örgütünün legal uzantısını desteklemek kadar, Batı merkezli propagandaları sahiplenmek de gayrı milli bir duruştur. Bu durum "AKP karşıtlarını", Batı'ya yedeklenen kuvvetler olarak göstereceği gibi, Batı emperyalizmine uyumlu olan AKP iktidarını, "Batının beslediği odaklara karşı direnen bir güç" olarak göstermek gibi yanlış ve tehlikeli bir algı da yaratır.


- AKP'nin son 14 yıllık politikası, son 78 yıllık yapısal bunalımın, içinde bulunduğumuz sürece yansıyan halidir. Yani Türkiye 1938'den sonra Atatürk dönemindeki milli stratejiye dayalı politikayı terk etmiş, Batı'nın belirlediği stratejiye ve Batının çıkarlarına uyumlu programlara kendisini bağlamıştır. AKP iktidarında uygulanan politika 1938'den sonra başlayan ve 78 yıldır devam eden Batıya bağlanma sürecinin en keskin, en tehlikeli, en çatışmalı son halidir.


- Bu yüzden sorun tek başına AKP'nin devrilmesi değil, Atatürk döneminde başlanan Türk Devrimi rotasına yeniden girmektir. 1938'den sonra yarım kalan devrimlerin, günümüz koşullarını da göz önünde bulundurarak devam ettirilmesidir.
Resim


- Son olarak milli bir dış politika, milli bağımsızlık ve milli egemenlik esaslarına uygun program belirleyen, Türk ulusunu yeniden egemen ulus haline getirmek ülküsü ile hareket eden kuvvetlerin işidir. O da bu iktidarın işi değil, kendi milli dinamikleri ile teşkilatlanacak Türk milletinin görevidir.

https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226
Mithat Akar - Gaziantep


-
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar 1923
Üye
Üye
 
İletiler: 298
Kayıt: Çrş Ağu 28, 2013 16:18

Şu dizine dön: Gençlik Diyor ki

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x