DİYALEKTİĞİN D’Sİ

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

DİYALEKTİĞİN D’Sİ

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Cmt Haz 24, 2017 15:51

DİYALEKTİĞİN D’Sİ
Yanılmıyorsam George Gurvitch (1885-1972), Paris’teki Ecole des Hautes Etudes des Sciences Sociales’in kapısına, “Buraya diyalektiği bilmeyen giremez” diye yazdırmış.
Bence her üniversitenin kapısına asılması gereken bir döviz.
Gerçi bugünkü EHESS Gurvitch’lerin EHESS’i olmaktan çoktan çıkmış bulunuyor.
Genelde bir ‘bilimsel kısırlık’ sarmış dünyayı.
Türkiye’deki ‘Adalet’ tarıtışması da benzer bir kısırlık üzerinden yürütülmekte.
Sanki on gün öncesine kadar hiç kimse düşünmemiş üzerinde.
Düşünme yetisini yitirmiş bir toplum yaratmak isteyenler ne denli başarılı olmuşlar, değil mi ama?
Şimdi önce, biraz diyalektikten sözedelim.
Geçenlerde bir arkadaşım anlattı: iki torunu varmış. Dedeleri olan arkadaş, Fransa’da yaşıyor olmalarından olsa gerek, biraz da Türkçe sıkıntısı çeken torunlarına kapıyı açık ya da kapalı tutmaları gerektiğini anlatırken, ‘kapı açık mı kapalı mı diye’ soruyor.
Torunlardan biri ‘açık’ diyormuş diğeri ‘kapalı’.
Ben de, biraz şaka yollu,’senin torunların diyalektiği kavramışlar’ dedim.
Çünkü kapı hem açıktır hem de kapalı.
Hem de aynı anda.
Şimdi Türkiye’nin ‘Altın yumutlayan tavukları’na gelebilriz.
Cemil Çiçek, Ali Dibo ve Yozgatın Bozyılanı Türkiye’de ‘Adalet Bakanı’ oldular mı olmadılar mı?
Herbirinin her eylemi ‘adi’ miydi ‘adil’ mi?
Şimdi yine ablam ağzıma acı biber sürecek.
Çünkü bizde ‘aile terbiyesi’ vardır ve ben ne zaman kötü bir sözcük yazsam ablam ağzıma acı biber süreceğini söyler.
Ne ki, be yine de, bir avuç acı biber yutarak, Alaca Karanlık Partisi’nde görev alan ve hele bakanlık ve başkanlık yapanların, ‘birer altın yumutlayan tavuk’ ve hatta çifte atan birer ‘eşşek’ olduklarını yazmak istiyorum.
Onların ‘eşşek’liklerini görmeyenlere siz ad bulun o zaman.
İsterseniz, ‘sayın bakan’ da diyebilirsiniz.
En ‘soysuz’larına ‘Soylu’, en fenalarına ‘Ala’, en tutsak olanlarına ‘Kurtulmuş’ diyebilirsiniz örneğin..
Ne de olsa dilin kemiği yok.
Şimdi de bugünkü konumuz olan ‘Adalet’ kavramına gelelim.
‘Adalet mülkün temelidir’ diye güzel bir söz var ve herkes ‘duymuş’tur.
‘Adalet kavramı’nın, ‘eşitlik, özgürlük ve adalet’ dövizinde ayrı bir kavram olarak değil ama, her üçünün bir ve aynı kavram olduğu üzerinde düşünmüş kaç kişi var Türkiye’de?
Bir Hikmet Gökalp’ın ‘Devlet-Ulus’ kitapçığında sözedilmiş, bir de bendeniz üzerine az-buçuk düşünmüşümdür.
Geriye kalan seksen milyonun ‘bilgisi’, sözlük ve ansiklopedi bilgisidir, enternet bilgisidir, yarım bilgidir, eksik bilgidir vesselam.
Rahat bırakılsam bu yaz tam da bu konuları işleyecektim.
Ancak bir yandan sekiz-on tavuk ve dört kazım ve öte yandan Türkiye’deki ‘kaz kafalı’larla uğraşmaktan, kendime zaman ayırıp çalışamıyorum.
Şu sıcakta fazla uzatmadan söyleyeyim o zaman: Ben Fetücüler için de PKK’lılar için de ‘adalet’ istiyorum, desem; bizim Hüseyin Çiçek’in torunları gibi, hem hapishane kapılarının ‘açık’ ve hemde kapalı’ olmasını istiyorum demektir.
Suçları olanların ‘en ağır ceza’lara çarptırılmasını ve suçsuz olanlara da maddî ve manevî tazminat ödenmesini istiyorum demektir.
Ancak bir ‘kaz kafa’, sen Fetöcüler ve PKK’lılardan yana mısın diye soracak kadar ‘kaz kafa’olacaktır.
Senin başına ‘Fetö ve PKK kadar taş düşsün’ demekten başka çare yok.
Bir de ‘emperyalizm emperyalizm’ dedikleri, ve vallahi de billahi de, bu konulardaki bilgileri de sözlük, ansiklopedi ve enternet bilgisini aşmayan sözde ‘çözümlemeler’ var ki, dönüp onu da anlatmak gerekiyor.
‘Adalet Yürüyüşü’ne gelince; bu belki de önce ‘hukuksal adalet’ ya da ‘yargı adaleti’ olarak tasarlanmış olabilir.
Ancak, ben bu yürüyüşün ‘Özgürlük yürüyüşü’n, ‘Eşitlik yürüyüşü’, ‘Bağımsızlık yürüyüşü’, ‘Onurluluk yürüşü’, ‘Yurttaşlık Yürüyüşü’, ‘Cumhuriyet Yürüyüşü’, ‘Türkiye Yürüyüşü’, ‘Türk Yürüyüşü’, ‘Devletine sahip çıkma’, ‘Devletini alçak ve namussuzlardan kurtarma’ ve ‘Devleti fethetme yürüyüşü’ olmasını isterim.
Ve yine ‘kaz kafa’lıların bilmeden kullandıkları “Ulusal Devlet’e geçiş” yürüyüşü olmasını beklerim.
‘Mafya-Tarikat diktatörlüğü’nden ‘Devlet’ini geri alma yürüyüşü de denilebilir.
Son bir tümce de ‘Kürt’ler için olsun: Türkiye’nin Kürtleri Türkiye Cumhuriyeti içinde hem ‘Kürtlüklerini ve hem de yurttaşlıklarını doyasıya yaşayabilirler, aksi halde sürünen, horlanan ve kıyılan halk olmaktan öteye gidemeyeckelrdir’. Nokta.
‘Adalet’ kavramı için de şöyle diyelim:
Eğer ‘adalet’ sözcüğü ile salt ‘Yargı adaleti’ anlatılmak isteniyorsa; ‘Hukuk politikanın eşşeğidir’ diye bir sözümüz de var, değil mi?
Politikası ‘eşekçe’ olan bir Devlet’in, ‘hukuk’u şeddeli olur: Eşşekçe..
Tersi de doğrudur; vice versa.
Dolayısıyla ‘hukukta altın çağ’ görmek ile ‘politakada altın bulmak’ bir ve aynı şeyledir.
Fazla söze gerek yok..
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1532
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x