Dolmabahçe'nin Aktörleri Tasfiye Edilirken...

Tartışma Alanı

Dolmabahçe'nin Aktörleri Tasfiye Edilirken...

İletigönderen Türk-Kan » Pzr May 11, 2008 23:11

Dolmabahçe'nin Aktörleri Tasfiye Edilirken...

Başbakan Tayyip Erdoğan, kendisine yakın bir grup gazeteci ile TESEV Başkanı Can Paker’in evinde bir araya geldi.

Merak edilen konu, Başbakan’ın kapatma davasına karşı nasıl bir siyasi ve hukuki pozisyon alacağıydı... “Başbakan’a yakın gazeteciler” arasında Fehmi Koru’nun bulunmamasını küçük bir not olarak kayda geçelim. O, “Gül’e yakın gazeteci” oluyor anlaşılan…

Nazlı Ilıcak; Ergun Babahan, Taha Akyol, Mustafa Karaalioğlu, Hasan Cemal, Mehmet ve Canan Barlas, Cengiz Çandar… Can Paker’e isimleri bizzat Başbakan tarafından verilen gazeteciler bunlardı…

Yemeğin üstünden günler geçti, bu arkadaşlar köşelerinde konuşulanlarla ilgili bir tek satır yazmadılar. Sadece Nazlı Hanım, ‘kaynağı belirsiz’ bir ‘izlenim’ kaleme alarak Erdoğan’ın süreçten beklentilerini bizlerle kısmen paylaştı. Aynı şekilde Kanal D’de yemeğin içeriğine ilişkin yine ‘kaynağı belirsiz’ bir habere yer verildi. Belli ki bilgileri Doğan grubunun yemeğe davetli üyeleri Hasan Cemal ve Taha Akyol’dan almışlardı…

Bu arkadaşların ‘gazetecilik suçu işlediklerini’ söylememize gerek var mı?

Siz Başbakan’la konuştuklarınızı kendinize saklayamazsınız. Yazdığınız gazetelere biz para veriyoruz, o yemeklere kara kaşınız kara gözünüz için değil, okuyucularınız nezdindeki ‘yazarlık’ payeniz göz önüne alınarak davet ediliyorsunuz.

Pek çoğu halen medyada yönetici olan bu arkadaşlara soruyorum: Eğer ben bir muhabir olarak Başbakan’ın özel yemeğine davet edilseydim; döndükten sonra

“Hiçbir şey yazmıyorum. Bu konu Başbakan’la benim aramda…” deseydim…Beni işten atar mıydınız, atmaz mıydınız? Böyle bir şey olabilir mi Allahaşkına?

Beyler ve hanımlar zeytinyağlı enginar, dondurmalı ayva tatlısı, somon füme falan yemişler, öğrendiklerini de kendilerine saklıyorlar..Bakar mısınız; Başbakan gazetecilerle kamuoyunu bilgilendirmek için değil, ‘fikir danışmak’ ve “kapatma haberlerini abartmayın” talimatı vermek için buluşuyor. Onlar da bu durumu kabul ediyorlar…Yakışır böyle basına…

Bir önceki yazıda, “Başbakan’ın kafasında strateji mtrateji yok” demiştik. Bu ‘gerçeği’ Mehmet Barlas ATV haberde itiraf etti: “Keşke bir strateji dinleyebilseydik” dedi: Anlaşılan o da yemekte beklediğini bulamamış…

Şöyle veya böyle, Erdoğan’ın ‘kafasından geçenler’ yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Tek tek inceleyelim:

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YOK: Erdoğan, anayasanın parti kapatmayla ilgili maddelerinde değişiklik yapma ve sayı yetmezse referanduma gitme meselesine bu yemekte son noktayı koymuş..

Anayasa değişikliği yok..

Erdoğan, birileri tarafından böyle bir tavrın AKP’ye “ülkenin daha fazla gerilmesine meydan vermediği için” puan kazandıracağına iknâ edilmiş olabilir ama “AB ile eşgüdüm halinde" köklü adımlar atılmasından yana olan liberaller ile “sisteme ödün vermeyelim” diyen radikaller durumdan rahatsız. Daha şimdiden, 9 saatlik MGK toplantısında şıpır şıpır terleyen Erbakan’la, “boynunu giyotine uzatan Erdoğan” arasında benzerlikler kurulmaya başlandı….

DOLMABAHÇE MUTABAKATÇILARINA TASFİYE: “Davanın temmuzda sonuçlanacağını sanıyorum”.. Yemekten yansıyanlara göre Erdoğan’ın süre konusundaki öngörüsü böyle. Demek ki, dava temmuzda sonuçlanırsa, kapatılma ihtimali yüksek görüldüğüne göre, ağustos ayındaki Yüksek Askeri Şura ile birlikte, Türkiye yeni bir sabaha uyanacak demektir:

“Dolmabahçe Mutabakatı”nın tarafları olan Tayyip Erdoğan ve Yaşar Büyükanıt’ın olmayacağı yeni bir sabaha…

Siyasetin aktörleri yaz ortasında köklü bir biçimde değişecek…Artık ne Tayyip Erdoğan Başbakan, ne de Yaşar Büyükanıt Genelkurmay Başkanı olmayacaklar. Zabıtsız, şahitsiz yaptıkları ve iki cephenin de ayrı ayrı eline yüzüne bulaştırdığı meşhur mutabakatın cezalandırılma anı gelmiş demektir…

KAPATMA OLURSA YENİ PARTİ KURULACAK:

Bir de böyle bir laf etmiş.. Daha önce “Böyle bir hazırlığmız yok” demişti; demek ki varmış.. Ancak, kurulacak yeni partinin AKP’nin bölünmesi anlamına geleceği de aşikâr. Çünkü, bazı isimler kendi hareketlerini başlatmak için AKP’nin kapatılmasını bekliyorlar. Yeni partiye ortak pastadan ne kadar pay düşeceği kestirilemez. Kesin olan şey, o partinin artık AKP olmayacağı…

BAŞBAKAN CEZA ALIRSA ERKEN SEÇİM OLACAK, SEÇİME BAĞIMSIZ KATILACAK:

Erdoğan, Parti kapatılmayıp da kendisine siyasi yasak geldiğinde erken seçime gidileceğini söyleyebiliyorsa, büyük bir grup milletvekilinin Erdoğan’a yasak gelir gelmez istifa ederek seçim sürecinin önünü açacakları anlaşılıyor…

Yani AKP, ‘Erdoğansız’ bir iktidara ‘evet’ demeyecek... Dese bile, bölünmenin önü alınamayacak.. Erdoğan yemekte, “Araştırdım, bağımsız aday olmamın önünde engel yok” demiş..

İşte burası biraz hukuki tartışma götürür. Siyasi yasağın gerçekten ‘bireysel olarak siyaset yapmayı’ engelleyip engellemeyeceğine hukukçuların açıklık getirmesi gerekiyor. Birileri yine bizim Başbakan’ı “sana bir şey olmayacak” diyerek oyalıyor olabilir.. Konu, ancak Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararıyla açıklık kazanır ki bu da Eylül ayını bulur…

SEÇİME BAĞIMSIZ KATILAMAZSA, BİR SİVİL TOPLUM KURULUŞUNUN BAŞINA GEÇECEK:

Bu alternatif, “seçime bağımsız girememe” riskinin öngörüldüğünü gösteriyor.

Erdoğan, seçime bağımsız katılamazsa, bir sivil toplum kuruluşunun başına geçecek ve -ya mevcut bir STK ya da yeni kurulacak bir örgüt ile- Türkiye’yi dolaşacakmış..Bu da yeni bir ‘emanetçi dönemi’ demektir ki, kendine has tatsızlıkları vardır.

Erdoğan, Demirel gibi ‘bir bilen’ statüsüne geçip, ‘düz vatandaş’ olarak siyasetin zirvelerine müdahale edecek demektir. Tartışmalar ve bölünmeler olur…

VE ERDOĞAN’IN CEVAP VERMEDİĞİ SORU:

Siyasi yasakla birlikte hakkında açılmış olan ceza davaları otomatik olarak devreye girerse ne olacak?

Demirel ve Ecevit, siyasi yasaklı olduklarında haklarında ‘kalpazanlığa kadar uzanan’ davalar yoktu..

Ya Erdoğan, dokunulmazlık zırhından çıkar çıkmaz ceza giyerse?

Erbakan gibi "yaş haddinden evde hapis" türünden bir ‘özel’ duruma tabi tutulma şansı da yok… Acaba hangi “Ergenekoncu” ile aynı hücreye düşer ki? Doğu Perinçek’le mi?

Böyle olursa kendisi için iyi olur, Perinçek ona biraz hukuk öğretir.

Ya Veli Küçük’le aynı ranzaya düşerse? Allah korusun, dünyanın bin bir türlü hâli var…



Resim
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x