DÜNYANIN ÇİVİSİ ÇIKTI… Dr. Noyan UMRUK 30.01.20 20


Evet… Ne umutlarla girmiştik 20 20’ ye… Çoook kısa sürdü pembe rüyalar…

Tam bir hayal kırıklığı…

Üstümüze vazife olmadığı halde burnumuzu soktuğumuz milyonlarca cana mal olan, hiçbir yararı olmadığı halde büyük itibar kaybı dışında, ülkeyi milyarlarca dolar zarara sokan vekâlet savaşları sürmekte…

Birisi uçuk, iki sanık lider kendi seçimleri öncesi Kudüs’ü başkent ilan ederek mevcutlar yetmezmiş gibi bölgeye daha da tahrik edici nifak tohumları atmakta…

Küresel ısınma, eriyen buzullar, çevre felaketleri ve de mevsimler değişmekte…

Genetiği bozulan sebzeler, hormonla irileşen meyveler, tek kullanımlık tohumlar hızla doğal ürünlerin yerini almakta…

Avustralya yüz binlerce hayvanıyla birlikte cayır cayır yanmakta…

Ya depremler…

Dünya sallanıp durmakta…

Pakistan, İran, Endonezya…

Yunanistan, Arnavutluk, İtalya…

Şili, Küba …

Ve de Türkiye… Dinbazlık, yolsuzluklarla servet transferleriyle beslenen toplumsal fay hatlarının üstüne jeolojik fay hatlarının da rezonansıyla beşik gibi sallanıp durmakta…

Ya bir de olası İstanbul depremiyle ortaya çıkacak korkunç can kaybı ve hasar yanında ülke ekonomisinin temelden sarsılma olasılığına karşı ne yapılmakta???

Lakin kurtuluşlarını Kanal Katar’da da bulanlar, illaki kanal da kanal diye tutturmakta…

Ve nihayet Virüs Corona…

Çin’den dünyaya sür'atle yayılmakta…

Kimsenin yapamayacağı kötülüğü Çin’e yapmakta…

Komplo teorileri çağrıştırılmakta…

Hollywod sinema sanayinin filmleri gerçek olmakta…

Dünya uyuz, kuş gribi, domuz gribi, salgın hastalıklar, virüsler, insana yapışan keneler, kenelere yapışan hayvanlar derken felaket senaryolarının tam da ortasında…

Genetiği bozulan sebzeler, hormonla irileşen meyveler, tek kullanımlık tohumlar hepsi felaket senaryolarının gerçeğe bürünmüş hali… O yüzden filmlerdeki virüsler, virüse dokunup genetiği değişen canlılar, yerine şimdi gerçek virüsler meydanda…

Virüslerin zavallı gönülsüz taşıyıcıları insanları ise ya karantina ya da mezarlıklarda…

Önce insanoğlunun korkunç virüsleri ürettiği sonra da onlarla baş edemeyerek insanlığın soyunu kuruttuğu filmler yıllardır sinemalarda…


Örneğin;

Virütik alemler filmlerinin en önemlilerinden biri olan “Tehdit / Outbreak”… Turuncu kıyafetler içinde virüs salgını peşinde koşan bir uzman, Dustin Hoffman, Amerikayı neyse ki kurtarmakta!

Omega Man ‘Yalnızlığım ve Ben’ odaklı filmlerden. Aslında “I am Legend”(Ben efsaneyim) uyarlaması. Film 1976 yılında geçiyor, virüs ölümcül biyolojik silah tarzında. Sonunda Doktor Robert Neville, tek kişi olarak hayatta kalmakta…

Bir de en ünlüsü “Cassandra Geçidi”… 70’ler ortamında geçmekte, virüs geliştiren sağlık örgütünü havaya uçurmak isteyen iki adamdan birisi öldürülmekte, ama bakteri diğerine bulaşmakta, Avrupa’ya doğru giden trende bulunan bu şahıs nedeniyle “yüce makamdan”(Burt Lancester)gelen talimatla virüsü üretenler, insanlık namına(!)Kassandra geçidinden treni uçuruma yuvarlamaya çalışmakta…

Sonuçta…

Bütün bu felaketler ve katastrofik sürecin sonunda olan yoksullara, yığınlara olmakta… Yoksullaşma, sefalet, açlık, ölümler hızla tırmanmakta…

Bir avuç sırtlan ve yardakçıları kaymağı yalamakta…

Ve de bu dibe vuruş, ortak akla dayanan daha adil ve yaşanır bir yeni dünya düzeninin inşaı için tarihin muhtelif evrelerinde izlendiği gibi insanlığın, kitlelerin, yığınların büyük ve ciddi tepkilerini beklemekte…

Unutmayalım! Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş dönemi, Cumhuriyet devrimleri süreci dışında, son Metal işçilerinin grevle direnmeleri gibi dünya tarihinde hiçbir zaman “ağlamayan bebeğe meme verilmedi”…

Tebrikler sevgili Noyan. Sağol varol. DÜNYANIN ve Türkiye'nin ÇİVİŞİNİ ÇIKARMIŞ olan tüm insanlık ve barış, özgürkük ve demıokrasi, hak ve hukuk, ahlak ve fazilet düşmanlarına ise sonsuz nefret ve ebedi lanet.

Teşekkür,selam ve iyi dileklerimle...