EFENDİ

EFENDİ

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum Nis 20, 2018 17:44

EFENDİ


Bir sözü incelemek bile ne çok bilinmeyeni, görüp de görmezden gelineni ortaya çıkarıyor. Olanı, biteni, olacağı gösteriyor. İşte, bir “efendi” sözcüğü, nerelere götürecek bizi.

Türk Dil Kurumu’nun bilgiağındaki sözlüğünü son günlerde çok sık kullanıyorum. Bilgiağında bilgiye çok kolay erişiyorsunuz, bir iki saniyede, parmak değdirmekle aradığınız yanıt karşınıza çıkıyor.

Öğrenmenin sonu yok. Sözlük kullanmak çok güzel bir alışkanlıktır. Yanlışlık yapmamak, kesinlikle emin olmak için sık sık sözlüğe bakılmalı.

Bu kadar ölmüş, yitmiş, iyice eskimiş sözün, yeniden ortaya sürüldüğü, Arapça – Farsça sözlerle soytarılık yapmanın bir şey sayıldığı günümüzde, bunca ecüş bücüş sözle ne demek istendiğini anlamak için sözlüğe bakmayıp da ne yapacaksınız? Bu iktidardan önce, İngilizceyle kafa göz yarmak modaydı. Önce diyeceği sözün İngilizcesini söylerler, ardından açıklamaya geçerlerdi. Şimdi aynı şey Arapçayla yapılıyor. Tek sözcüğünü anlamadığımız bir tamlamayı okuyor bilgiç bilgiç Türkçe düşmanı kişi; ardından dilimize çeviriyor az önce ne dedi ne demedi... Arapça, Nuh Nebi’den kalma sözleri söylemek, dilimizin değil, Arapçanın yazım kurallarıyla yazı yazmak, artık beceri. Büyük adam olmanın kanıtı. Gün geriye gidiş, “Dil devrimi”nden öncesine dönüş günü...

“Efendime söyleyeyim,” ne diyordum?

“Efendi” sözüne takıldım birden. Eskiden ne anlama geliyordu, şimdi efendi ne demek? Günümüzde, bireyin bir efendisi olur mu?

“Efendi efendi” işine gidip gelirken, hangi uğursuza rastladın da başına bunlar geldi? diye soralım mı yabancıya kapılmış, yolunu şaşırmışa. Kötüye, efendiler götürsün seni diye ilenelim mi? Deniz Baykal’ın istifasını açıkladığı toplantıda, yukarlara bakarak, “Pensilvanya’dan gelen mesajı samimi buluyorum” demesi üzerine, Vatan gazetesinde (2010) şunlar yazılmış: “Tabii ki Hoca Efendi’den izinsiz o telefonu açamaz.” Alın bir efendi daha: “Hoca Efendi!” AKP’nin bir zamanlar yere göğe koyamadığı, her nisanda (yenice kaldırıldı) statlarda büyük kalabalıklarla kutlu doğumlar düzenlettiği, bir de Türkçe Olimpiyatları adlı gülünç toplantıların mucidi (bulanı, yaratanı)) ilkokul terk, eski siyasilerin selam göndere göndere bıkmadıkları, meczup (deli) cahil hocaefendileri.

Nedir bu efendi sözü, ne demektir?

O kadar çok anlamı var ki... Yunanca kökenli bir sözmüş üstelik, Türkçe değil, Arapça da değil, yine de hacılara hocalara “hocaefendi” denmiş. Din adamlarının okuma yazması olanlarına denirmiş “efendi” sanı. Şehzadelerin de sanıymış, saraylarda. Abdülmecit Efendi, son halifenin adı. Şehzade Mahmut Şevket Efendi, Sultan Abdülaziz’in oğlu.”Efendi baba,” yaşlılara denen sevgi, saygı sözü.

Yüce önderimiz Atatürk’ün babasının adı, "Ali Rıza Efendi.”

“Köylü memleketin efendisidir” sözü, Atatürk’ün özlü sözü. “Burada, “efendi,” sözü geçen, sözü geçmesi gereken kişi demek.

Atatürk, Nutuk’ta da milletvekillerine, “Efendiler!” diye seslenmiştir.

Soyadı yasası çıkmadan önce, “büyük” adamların sanı “Efendi ile biterdi. On dokuzuncu yüzyıl “Efendi”lerinden bir kaçı:

Yazar Ahmet Mithat Efendi, adına kitap yazılan sarayın ünlü Halet Efendi’si, yine saray müzisyeni Tanburi Ali Efendi, Nisan başında geminin çarptığı yalının ilk sahibi, Hekimpaşa Salih Efendi...

Sonra, ülkemizin yozlaşma yılları başladı. Gecekondulaşma, köylünün köylerden koparılması, kentlere göç, güzelim evlerin yıkılıp yerine apartmanların dikildiği Menderesli – Özallı yılllarda efendi sözü anlam değiştirmiş, bir küçümseme sanı oluvermişti. Kapıcılara yakıştırmışlar, sonradan olma zenginler bu sanı. Kendileri bey, köyden göçen kapıcıysa, efendi. Mehmet Efendi, Durmuş Efendi... Devlet kurumlarının ayak işlerine bakan görevlilerin adı da halk arasında kapıcı, sanları, efendi; işverenler, müdür beyler, vekiller, ”beyefendi.” Bu erkek sanı, bu zatların eşleri için, “Hanımefendi”ye dönüşür sonra. Filmleri bile çevrilir: Belgin Doruk’lu “Küçük Hanımefendi” filmleri. (1961 - 62)

Siyasetin tek adamlığa dönüştüğü günümüzde, güçlüye şu sözleri söyleyen zavallılar ne de çok: “Emret efendim, fındık kabuğuna gireyim.” “Emrinizi yerine getireceğim efendim, emrinizdeyim efendim!” Güçten düşünce efendi, buyrukları geçmez, baştan savılır:

“Tamam efendim, sepet efendim!”

“Güzelmiş çirkinmiş önemli değil, kalbe söz geçmiyor cânım efendim” şarkısı, en damar arabesk, Kibariye ile anılır.

“Türklerin yoğun yaşadığı yerlerde, bitpazarlarına Almanya’da, “Efendi Pazarı” der gurbetçiler.

"Kurukahveci Mehmet Efendi," bizde, kahvenin efendisi.

Şu karışık gündemde nereden çıktı şimdi “efendi” sözü, diyenlere:

“Efendim nerede, ben nerede,” desem haksız mıyım, konuyu anlamayanlara bu söz nasıl da uyar. “Efendilik kim sen kim?” bu söz günümüzdeki görgüsüzlere. “Efendilik,” efendi gibi olma, ağırbaşlılık. “Efendi gibi yaşama,” hali vakti yerinde olma, geçinip gitme. Sözü yerinde konuşan, giyinmesini, oturup kalkmasını bilense, “efendi adam.”

“Efendim!” Seslenene, buradayım demek. Konuşurken anlamadığın yerin yinelenmesi için söze sorarcasına karışman: “Efendim?”

“Efendi”nin, şu an en çok kullanılan anlamı, güçlü, buyuran kişi, baş kişi. Kadınlar, eskiden, eşlerinden söz ederlerken, “bizim efendi” derlermiş.

Bir de “ efendimiz” var, biz adılı ile çekilen, işte orası zurnanın zırt dediği yer. Eskiden kullanılan, çağdaş insana, bireye yakışmayan padişahlık devrinin bu sözü, geri gelmiş, günlük yaşamımıza çoktan girmiş meğerse...

Durduk yerde nasıl mı takıldım “Efendi”ye?

“Bakar kör” deyiminin (baktığı halde, gözünün önündekini görmeyen, boş boş bakan) yazılışını kontrol ediyordum, her iki sözün de birleşince anlamı değişmiyordu, demek ki ayrı yazılacaktı, yine de emin olmak için sözlüğe baktım. Çoğu kez deyimlerin yazılışında ikileme düşersem, sözü, yazım klavuzundan değil, “Deyimler atasözleri” sözlüğünden ararım. Anlamları kolaydır deyimlerin, yaşamdan alındığı için kendiliğinden bilinir, yazılışı karıştırılabilir.

Sorumun yanıtı şöyle geldi:

“kör Allaha nasıl bakarsa Allah da köre öyle bakar
kişi efendisine karşı bir nankörlük ederse o da onu korumaz.
Atasözü”


Önce inanamadım yanıta. Şakadır dedim, bu ne? Yok, bakar kör yazınca tek yanıt geliyor, o da bu, inanılmaz.

Yanıtı veren Türk Dil Kurumu. Yanıt ise sanırsınız diyanetten geldi. İlk tümce korkutucu, acımasız bir tanım, anlamsız, saçma.
Bakar körden Allah’a, dine imana nasıl ulaştılar, anlaşılır gibi değil. Kör Allaha nasıl bakarsaymış, Allah da ona öyle bakarmış. “Yani, kör, zaten vurgunu yemiş, gözleri görmüyor, yaradana isyan etse neden körüm diye veya dindar değilse, dini, vicdanıyla kendi arasındaysa, yaradan da ona kör olacak, ona yardım etmeyecek. İbadet ettiğini gösterirse, görülecek, dileği olacak.” Başka bir anlamı var mı bu açıklamanın? “Ada bana, adayayım sana.” deseler, “El eli yuyarsa, göz de gözü yuyar.” sözünü örnek verseler, bir derece; yolsuzluğu, rüşveti öven olumsuz atasözlerimizden bunlar ama hiç değilse işe dincilik katılmıyor.

TDK kimlerin elindedir? Kurumun adını Türk Din Kurumu’na çevirseler daha iyi olacak, belgelikleri bunun belgesi zaten. 16 Nisan’da halk oylamasının yıldönümünde belgeliklerinden duyurdular: "Sincan İmam Hatip Okulu misafirimiz. “ diye. Ankara’da o kadar köklü okul var, o kadar lise, üniversite... Ziyaretlerine, “bu özel günde,” Cumhuriyet yönetiminin değiştirildiği, başkanlık sisteminin tartışılmalı bir şekilde oylandığı seçim gününün birinci yıldönümünde, 28 Şubat’ın (1997) simge olayı tankların yürütüldüğü Sincan’dan bir okul, hem de bir İmam Hatip okulu geliyor, belgeliğe de yazılıyor. Bakın hâlâ orada duruyor. Niye? Kimden öcünüzü alıyorsunuz, siz yalnızca bir dil kurumu değil misiniz?

Tanımın ikinci bölümü daha da beter. Hangi devri anlatıyorlar burada? Araplardaki cahiliye dönemini mi, kölelik dönemini mi, insanların padişahlara kul olduları dönemi mi?

Kimin efendisi var bu devirde? Çağdaş, özgür bir bireyin efendisi olur mu? Ülkemiz Batı toplumları gibi aydınlanmadan geçmedi miydi? Ta İstiklal Marşı’nın yazıldığı günlerden beri, “Hür doğduk hür yaşamıyor muyuz?”

“ Kişi efendisine karşı bir nankörlük ederse o da onu korumaz.” demişler. Önce, benzetmeli korkutma, Allah ile. Yetmemiş anlamayan olur diye kafalara vurarak başka türlüsünü de söylemişler. (Nankör; iyilik bilmez, iyiliğe karşı kötü davranan.) “Efendine nankörlük edilmez, yoksa sana bakmaz ha! Sen kölesin çünkü, hiçbir önemin, gücün, hakkın yok.” demenin başka dillisi...

Kim bilir kurum sözlüğünde, ne yeni sözler, açıklamalar var.

Böyle mi öğreteceksiniz gençlere dilimizi, deyimlerimizi? Hep eski Türkçeyle basılmış eski kitapları, Arapça – Farsça tamlamalı ad taşıyan, şeyhleri şıhları, hocaları velileri anlatan eski zamanın dini kitaplarını yeniden basıp basıp tanıtarak mı?

Bu da 16 Nisan tarihli İhlas Haber'den. “Efendi,” tam zamanında okullara girmiş. Girmese şaşardık. “Efendi”li müzikal duyurusu:

“Öğrenciler, dev kadroyla İstanbul Efendisi Müzikalini sahneleyecek.”

Biz de en iyisi, efendi efendi, tıpış tıpış, bir gün önce sözüm ona önerilen, ertesi günü jet hızıyla bir anda kabul ediliveren, bir buçuk yıl öne bir anda alınan seçime (?) giderken, bunlarla kafamızı yormayalım.

“Minareyi çalan kılıfını hazırlar.” “Gemisini yürüten, kaptan.” “İş bilenin, kılıç kuşananın.” “Borç bini aştıktan sonra korkma!” “Ar dünyası değil, kâr dünyası”, sözleri, aynı bugünün sözleri...

Güncelleştirilmişi sanki bu da olumsuz atasözlerimizin:

"Buldun bir koyun, ye de doyun, neylersin âyın, oyun."

TDK’nin kurucusu, Türk Dili’ni yabancı diller boyunduruğundan kurtaran büyük devrimci yüce Atatürk’ün şu sözüyle, efendice bitirelim mi yazıyı:

“Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat (yol), tarikatı medeniyedir (medeniyet yoludur). Medeniyetin emir ve talep ettiğini (gerektirdiğini) yapmak insan olmak için kafidir.”

Feza Tiryaki, 20 Nisan 2018
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 988
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x