Eğitim Dosyamızdan Son Haberler / Mahiye MORGÜL

Eğitimci Yazar

Eğitim Dosyamızdan Son Haberler / Mahiye MORGÜL

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Ara 19, 2013 14:32

Eğitim Dosyamızdan Son Haberler

Ankara İdare Mahkemesine açtığımız iptal davalarından iki kitabın davası normal seyrinde ilerliyor. Birinde, MEB’nın savunması alınmış ve bilirkişi incelemesine karar verilmişti. Bu hafta bilirkişi heyeti olarak tespit edilen Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünden üç öğretim üyesine bir itirazımın olup olmadığı soruldu bana, “itirazım yoktur” cevabı verdim ve bu dava sona doğru yaklaşıyor. Türkçe Okuma Yazmaya Hazırlık kitabına açtığımız dava bu aşamada.

Bu arada, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde Prof.Dilek Gözütok hocamızın öncülüğünde yeni heyetler oluşturuldu, 1.sınıfta okutulan diğer Türkçe, Matematik ve Hayat Bilgisi ders ve çalışma kitapları için inceleme çalışmaları başlatıldı.

Danıştay 8.Dairede görülen bir davamıza “ehliyet yönünden reddine” kararı çıktı, şimdi bunu Anayasa Mahkemesine götürmeyi düşünüyorum. Yani veli olsaydım dava reddedilmeyecekti. Dava konusu şuydu:

“Temel Eğitim Okullarında okumakta olan çocukların bilgi düzeylerine göre sınavla üst sınıflara yerleştirilmesine ilişkin getirilen kuralın iptali.”

Eğitim dosyamda şimdi, üzerinde son çalıştığım ders kitabı Hz.Muhammed’in Hayatı adlı seçmeli ders kitabı var. Kitaba dava açmak için bizzat veli olmak gerekmiyor. Çünkü, Hz.Peygamberimiz’i ve İslam dinimizi doğru düzgün öğretmeyen bir kitap için hepimizin verdiği vergiler kullanılıyor. Ayrıca bu kitapla yetişen nesillerle aynı toplumda yaşayacağız, bu durum hepimizi ilgilendiriyor.

Kitabın özetinde şunları söyleyebilirim:

• Bismillah’sız ve Kelime-i Tevhid’siz bir Muhammed anlatılıyor.

• Kabe’nin resimleri ve Hz.Peygamberimizin adı, mide bulandırıcı cümlelerle yan yana getiriliyor.

• Kitap, karikatürle başlayıp karikatürle bitiyor.

• Kitapta, eşcinsellik ve çocuk pornosu çağrışımlı resimler var.

• Arapça ve Türkçe dil kuralları birlikte kullanılmış, kitabın dilini anlamak mümkün değil.

Kitabı MEB sitesinde görmek isterseniz:

http://ttkb.meb.gov.tr/dosyalar/kitaplar/hzmuhammedinhayati_5.pdf

Bu kitaba çok sayıda dava açılacağını tahmin ediyorum. Ayrıca, bugünlerde yaşadığımız AKP-Cemaat çatışmasında böyle bir kitabı hangi tarafın yazmış olabileceğini merak edenler çıksın istiyorum.

Dindar dostlarımızla da kitap üzerinde çalıştık. Hiç tahmin edemeyeceğiniz, bu kadar hata bir arada nasıl olur, inanılır gibi değil. Böyle bir kitabı kim yazar diye merak edenlere yaşadığım bir sürprizi anlatayım; Ankara metrosunda kitabın Konyalı yazarıyla tanıştım, tam kitapla ilgili yanımdakine bir şey anlatırken geldi karşıma oturdu, kendini tanıttı. Hemen sahabe ile sahabi’yi neden karışık yazdığını sordum, özürü kabahatinden büyük, “İngilizce’den televizyon’u aldık aynen kullanıyoruz, sahabe’yi de Arapça’dan aldık, ordaki gibi hem tekil hem çoğul kullandım” dedi. Baktım adamın dil bilgisi eksik, teknik terimle aynı şey zannediyor, üstelik de “televizyon” bize Fransızca’dan girdi, İngilizcesi “televişın” okunur. Kitabın resimlerinden kendini sorumlu tutmuyor, “beni ilgilendirmez” mimikleri yaptı. Oysa bir karikatür kitabına metin yazmış oldu. Yolum kısaydı, pek bir şey konuşamadık, inerken sahabe’nin Türkçe “sahiplenmek” ile, “sahap çıkmak”la bağı olduğunu söyleyebildim, o ise “arkadaş” demektir diye kestiriyordu.

Konya’da Din Dersi öğretmeni olan tanıştığım bu yazarından başka bir de Konya Erbakan Üniversitesinde Doçent olan yazar Muhiddin Okumuşlar vardı, adını yazdım girdim arama motoruna, kendine Amerikan su kartalını logo seçmiş bir öğretim üyesi geldi ekrana. Ona mektup yazmaya karar verdim ve yazdım gönderdim:

Sn.Muhiddin Okumuşlar,

Ben, ders kitaplarındaki özellikle görsel, yazım ve mizampaj yanlışlarıyla ilgileniyorum.

Seçmeli ders kitabı olarak basılan ve dağıtımı yapılan Hz.Muhammed'in Hayatı -Ders Materyali (5) adlı kitabın yazarlarından biri siz görünüyorsunuz.

Bu kitap basıldıktan sonra bu haliyle çocukların eline verilemez diye bir duygu içinizden geçti mi merak ediyorum.

Yanlışlarına itiraz etmenize bile fırsat vermeden bastıklarını biliyorum, hepsi böyle oldu. Adınızı kullandılar bence.

Kitabın bu haliyle eğitimde kullanılmasına itirazınız olmalı. Ne düşündüğünüzü öğrenebilir miyim?

Ekte, kitapla ilgili eleştirilerimi bulacaksınız. Taslaktır, eklemeler olacaktır.

Bugün Ankaray'da tesadüf karşıma oturan bir bey elimdeki kitabı görünce onun yazarıyım dedi, kısa süre içinde bir iki eleştirimi söyleyebildim. Kitap yazacak kadar Dil Bilgisi olmadığını gördüm.

Arapça'dan veya başka bir dilden birebir çeviri ile kitap yazılmaz, anlambilime uygunluk gerektirir. GAZVE, GAZA için SAVAŞ demektir dedi, oysa bu sözlük çevirisidir, SAVUNMA amacıyla yapılan savaştır, bu anlamını bilmiyor.

SAHABE için "arkadaş"tır dedi. Bu yetmez. Türkçe SAHİPLENMEK, SAHAB ÇIKMAK anlamı vardır, Türkçe ile anlambilimde buluşan bir sözcüktür.

Arapça ile Türkçe grameri birbirine karıştıran cümleler, 11 yaşındaki çocuğu Arapça'dan da Hz.Muhammed'i öğrenmekten de soğutur. Oysa diğer yandan "sevdirerek öğretmek" diye bir genel kuralı da biliyormuş gibi internette sözlerine rastladım.

Arapça ile Türkçe'nin fonetik akrabalığını bilmeyenler önlerine uzatılan sözlüklerle böyle yanlışlara düşerler.

Kitapta kısaltma "bin" kurallarında tutarsızlık hakim. Bin, binti, b., vb.

Bu bağlaçla ilgili size küçük bir fonetik analiz çalışayım. OĞLU/KIZI .... açılımı var diyeceksiniz. Evet, ancak az sonra Efendisi ... çıkacak.

Efendi sözcüğü, Kafkas dillerinde, Tatarlarda EPANTİ'dir. Kafkaslar deyip geçmeyin, Başoğuzluların darda olana yardıma koştukları HİLAL'in ülkesidir, Kırım'dan beri tüm Kafkasya'nın adı antik PAN-Tİ ülkesidir, Roma'ya vergi vermeyen, kendi kendisinin efendisi olan halkı tarif eder.

Türkçe'de yerel ağızlarda B,M,P,V harfleri birbirine dönüşmelidir. Ben, Men, Pen gibi. PEN, işte karşınızda Trabzon şivesiyle, BEN. Az daha açarsak PAN, yani antik dillerde DAĞ TANRILI, Dağları mesken edinmiş Oğuz Oğullarının antik inanış adı, Şamanilerin de diğer adıdır, OPA-ANA'lı, yani Güneşi(Şems, Opo, Up) hayatın merkezi kabul eden Asyalıları tarif eder.

"Ti" eki, Si, Soyu ve "ler" eki verir. PANTİ, PAN SOYLU, ATASI PAN, PON-Tİ.. PON-TUS da yazılır, ATTOSİ PAN olarak açılabilir.

PAN-Tİ, Epanti, Efendi, BİN-Tİ, BİN... Sahibi, efendisi kavramına ulaşır.

Ali BİN-Tİ Muhiddin, örnek: Ali, EFENDİSİ/sahibi Muhiddin, Ali, Muhiddin-oğullarından...

Buna benzer anlambilime de uygun düşen çevirileri yapılabilir.

Ben yazarıyım diyen bey, İngilizce'den TELEVİZYON aldık onun gibi SAHABE ve SAHABİ kullanıyoruz deyince... Sahabe sanki yeni teknikle icad edildiği ülkeden alınmış bir kelimeymiş gibi, özürü kabahatinden büyük. Üstelik biz Fransızcadan aldık, İngilizcesi böyle okunmaz.

Yeni nesil ders kitapları çocukları DİSLEKSİ yapıyor, anlambilime uygun kelimelerle cümleler kurulmadığı için. Bu kitabınızda da benzer hataları gördüm. Örneğin, "görme engelli" her cümlede başka türlü kullanılmış, hatta aşağılama olacak şekilde bile var. Çocuklar kavram kaosuna ve etik olmayan ifadelere maruz bırakılıyor.

Çok ağır eleştiriler de var; "Bu kitap Peygamberimizden öylesine soğutuyor ki, Hz.Muhammed'i bir kelime-i tevhidden çıkartmadığı kalmış, o da kitapta yok" eleştirisi yapılıyor.

Muhiddin bey,

Eğer siz bu kitabı bu kadar yanlışla kendi çocuğunuza okutabiliyorsanız bir şey demem, ama içinizde resimleriyle ilgili olarak bile bir "tüh" duygusu yaşadıysanız, sizden rica edeceğim, bu kitabın kaldırılması ve daha doğrusunun basılması için kendiniz itiraz davası açın.

İyilikle sağlıkla.

İlgilisine:
Hz.Muhammed’in Hayatı seçmeli ders kitabı hakkında eleştirilerimiz:
HZ.MUHAMMED’İN HAYATI – Öğretim Materyali 5

Kitabın Görülebilir Hataları

Yazarı: Doç.Dr.Muhiddin Okumuşlar ve Musa Mert
MEB Yayını, Ada Matbaacılık, 2013 (1.Basım 28.8.2013)
Editör: Prof.Dr.Mehmet Bayyiğit
Görsel Tasarım Uzmanı: Barış Can
Dil Uzmanı: Özlem Esen

Bkz: http://ttkb.meb.gov.tr/dosyalar/kitaplar/hzmuhammedinhayati_5.pdf

Editörün Notu ile kitap çelişmektedir:

Editör Prof.Mehmet Bayyiğit, belli ki bu kitaba yazdığı önsözün bu kitapla ters düştüğünü görmemiş, ya da bu kitaba hiç bakmadan yazmıştır. Son satırlarında diyor ki;

“Derslerde ezberci, baskıcı ve klasik anlatım metodu yerine, çağdaş eğitim öğretim metotlarından faydalanılmalı, çeşitli materyallerle ve etkinliklerle öğrenciler araştırmaya, öğrenmeye özendirilmelidir. Bunu gerçekleştirirken gereksiz ayrıntılardan uzak durulmalı; kolaylaştırma ve sevdirme ilkesi esas alınmalıdır.”

Oysa, kitap 11.yaşındaki Ortaokul 1.sınıf çocuğunun severek okuyacağı bir kitap olmaktan çok uzak, oldukça ağır bir dille yazılmıştır. Diğer yandan, görsel kirliliğe sebebiyet veren yazı altı karanlık resimler, ilgisiz ve kirlilik resimleri, sayfa kenarından taşan sınırsızlık hissi veren, mekânı belirsiz kaotik görseller, birleşik sayfalarda görmeyi zorlaştırmak üzere yüzleri sayfa kıvrımında sıkışmış insanlar ve pek çok kavram kargaşasıyla dolu bir kitaptır. Henüz bu ilk sayfada bile editörün kendi yazısının altında soluk bir gül dalı, tam sayfa zeminde bulanık şekiller vardır, EDİTÖRÜN NOTU başlığı bile zeminsiz ve kıvrımlı ve nedense mavi-beyaz dalga boyu düşük renktedir.

Editör, kitaptan öylesine habersizdir ki, “Hacerü’l-Esved (Kara Taş)” yazısını bile görmemiştir. (sh.43)

İç kapakta adı geçen üç Görsel Tasarımcı da bu kadar kolaj ve perspektifsiz resimlerle ders kitabı olmayacağını bilmemektedir.

Kitabın adı ve kapak resmi:

Ders kitabına materyal denilmez, ders kitabı temel kaynaktır, onun dışındaki eğitsel malzemelere “materyal” denilebilir. Bir ders kitabına “Öğretim Materyali” denilmesi Türk Eğitim Tarihinde ilktir. Ancak, bu da Amerikan eğitim sisteminde kullanılan bir kavramdır.

ABD’de, eğitim materyalleri hazırlama ve dünyaya pazarlama işiyle alanda tekel olan SPAN adlı şirketin asıl işi ulus devletlerin kamucu eğitim sistemlerini kırarak eğitim piyasasına devretmek, piyasaya geçişin önündeki ulusal direnç noktalarını kırmak ve yaratılan eğitim piyasasının kapılarını yabancı eğitim tekellerine açmaktır. Her türlü eğitim ajanlarını çalıştırmasıyla ünlü bir şirkettir. Bu şirket 1995 yılında ülkemizde YÖK Dünya Bankası Dairesinde içerisinde 4 yabancı elemanıyla işe başlamış, yerine geçecek olan Mesleki Yeterlilik Kurumunun (10 yabancı uzmanla) 2006 yılında kurulmasıyla, SPAN şirketi bu aşamadaki görevini tamamlamış olarak çekilmiştir.

2004 yılında, MEB tarafından Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi dahil, diğer bir çok dersin daha (Resim, Müzik Beden Eğitimi, İngilizce, Bilgisayar, İş Bilgisi) tanımı değiştirilerek, bu dersler için “İlgi istek bilgi beceri dersleri” nitelemesi yapıldı.

Aynı yıl, 2004’de, SPAN Amerikan Şirketiyle birlikte Talim ve Terbiye Kurulu tarafından önerilen ilköğretim ders çizelgesi (Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmıştır) seçmeli derslerle ilgili daha ayrıntılı bilgi vermektedir. Parçalanmış seçmeli derslerin Kültürel Değerler adı altında bir başka grupta toplanabileceğini bu belgede görüyoruz.

SPAN belgesinde, önerilen ders saatleriyle ilgili çizelge üzerinde (+) işaretli Resim, Müzik ve Beden Eğitimi derslerinin hizasında 4-5-6-7-8.sınıflarda ders saati boş görünmektedir. 8 yıllık kesintisiz eğitim numarasıyla halkımızın kandırılacağını da bu belgede görüyoruz; ilk dört yıldan sonra birlikte şarkı söylemek dahil İstiklal Marşı’nı öğreten ders olan Müzik dersinin “enstrüman” sayısı kadar parçalanacağını görüyoruz. İngiliz ve Amerikan eğitim sisteminde devlet okulunda bu derslerin öğretmeni yoktur, isteyen veli okul dışından paralı kurslardan bu dersleri alır. Dersanelerin kapatılması ihtiyacı gerçekle geçirileceğimiz piyasacı “eğitim şirketleri sistemi” için gerekmektedir. Ancak bu noktada kullanılacak ders kitaplarının içeriği velilerin endişe ettiği kadar ciddi tehlikeler göstermektedir.

Geçileceği ilan edilen 2004 seçmeli ders listesi buradadır.

Seçmeli derslerin Yaşam Boyu Öğrenme kapsamında okul dışına çekileceğinin işaretlerini, dersanelerin kapatılması tartışmaları sırasında, yetkililerin açıklamalarında görüyoruz; Halk Eğitime bağlanabilirsiniz, eğitim şirketi veya özel okul olabilirsiniz, denilmektedir.

Bugün parçalanmış Din ve Ahlak Bilgisi ünitelerinden, Hz.Muhammed’in Hayatı, ayrı ders yapılmış olarak önümüzdedir. Kitabı görenler daha ilk bakışta şunu diyebilmektedir; çocuğu Peygamberiyle tanıştıracak bir konu, ansiklopedik bilgilerle ve kötü resimlerle şişirilerek, çocuğu öğrenmekten soğutan bir kitap yazılmıştır.

Dönelim kapaktaki uyumsuz satırlara:

Kitap, eğer 5.sınıf için yazılmış ise, üst başlık Ortaokul değil İlköğretim 5 olmalıydı. Üst başlık Ortaokul ise okutulduğu sınıf “1.Sınıf” olur. Çocuğun aklı daha kapakta karışacaktır.

Alt başlıkta Öğretim Materyali ifadesi var. Ders kitabı materyal denilmez ve daha önemlisi Hz.Muhammed adıyla “materyal” sözcüğünü yan yana getirmek bizim kültürümüze uygun değildir.

Kitabın adını beyaz renkle yazmak:

Beyaz zemin rengidir, üste çıkartılmaz. Beyaz harflerle yazmak akılda kalıcılığı azaltır, çünkü enerjisi en düşük renktir. Harflerin altına çapak koymak göz yorar ve çapakları aşağıdan yukarıya bakışla koymak bir daha göz yorar, buna bağlı olarak, okuyucunun görme açısını kestirememesi yazıyı değersizleştirerek itici hale getirir.

Kapak resmi:

*Şems olarak bilinen göbek motifinin ortasında Arapça Muhammed yazısı var. Bütünüyle bu resmin zemini ve mekânı belirsizdir. Oysa bu motif tavanda veya duvarda, çerçevesi belli olacak şekilde görüntülenmelidir. Yani yazının okunduğu mekân belli olmalıydı. Bu tür desenli kutlu sözler camilerde mihrabın üstüne, yüksek pencere arasına, kolon üstüne veya kubbeye nakşedilir ve asla göz hizasının altına indirilmez, başını yukarı kaldırarak görüleceği yerde olur. Bu kapakta ise, resmin yeri belli olmadığı gibi, icabında çocuk kitabın üzerine bardak vs. de koyabilir; buna sebebiyet verilmemeliydi.

*Üzerinde gül fotoğrafı var. Gülün gölgesi, ışığın yukarıdan geldiğini ifade eder, yani burada Muhammed yazısı aşağıdadır, zemindedir. Bu imajda Hz.Muhammed adı yerdedir, bu nedenle bu kapak resmi değerlerimizle asla örtüşmez.

*Ayrıca; kapaktaki gül resmi buraya monte edilmiştir, çünkü gülün altında siyah gölge var. Siyah gölge olabilmesi mümkün değildir, bu da illustrasyondur, hem de Muhammed motifinin çevresinde kara gölgeli bir alan sunmak bir daha yanlıştır.

Arka kapak:

* İnsan elinden daha küçük poğaça kadar küçük bir ekmek resmi üzerinde ölçüsüz iki el görülüyor. Oysa, iki objenin birlikte algılanması isteniyorsa ikisinin birbiriyle orantılı olması gerekir; matematiksizlik (orantısızlık) algılanabilir değildir, akıl dağıtır.

*FATİH yazan tablet bilgisayar proje reklamında, T harfi çarmıha gerilmiş İsa gibi duruyor ve üzerinde nokta gibi duran küçücük dünya küresi var; orantısızlık örneğidir. Ayrıca, nokta olarak algılanacak kadar küçük ve soluk bir resim asla çocuğun önüne konulmamalıdır.

*Reklamın giriş cümlesinde “çöp” kelimesini kullanmak güzel cümle örneği değildir. Ekmeği ziyan etmemeliyiz demek için “çöpe atıyoruz” demeye gerek yoktur. Çöp gibi çağrışımı negatif yüklü olan bir sözcük çocuğun zihinsel faaliyet alanına girmemelidir. Benzer şekilde kitabın orta sayfalarında birçok kirlilik resmi fotoğraf olarak da verilmiştir, bu durum pedagojik olarak büyük yanlıştır.

*Ekmeğini KORU yazısında punto ve yazma sırası dağıtılarak okumada öncelik KORU’nun görülmesine sebebiyet verilmiş, neyin korunacağını küçük ve farklı renkle yazmak suretiyle KORU ile bağlantısı kesilmiş, anlamlı bir cümle oluşmamıştır.

*Sayfa üzerindeki “MEB 147” ve “%100 Okuyan Üreten Türkiye” logolarında düzlem farkıyla asimetri yaratılmıştır; algılanması sorundur. İki sayfanın ortası açık haldeyken, kavisli duran sayfaların arasına tek sayfa gibi düz yazı yazılmıştır; düzlem farkı asimetridir. Ayrıca, eğer kitap sayfası bu ölçülerdeyse, içindeki yazı anormal derecede büyük yazılmıştır, bunun da orantısı bozuktur.

*Sağdaki logoda harflerin büyüklükleri de orantılı değildir ve Türkiye yazısı silik ve küçük yazılmıştır; üç kelimenin de aynı puntoda olması gerekirdi. Buradaki “Türkiye” yazısı, görülmesi zorlaştırılarak değersizleştirilmiştir.

Kâbe resimlerinde görülen sorunlar:

Sh.9:
Ünitenin adında dil hatasıyla başlıyor sayfa. “Hz.Muhammed’in Hayat Hikayesini Hatırlayalım” başlığı olamaz, çünkü ilk kez çocuk bu kitabı eline alıyor, ilk kez bu ünitede okuyacak bu bilgileri. Hatırlamak ise daha önce bu bilgilerin verilmiş olduğu durumlarda söz konusudur.

Resimde Kâbe geri planda, ön planda ise dünya karikatürü, karikatürde kocaman Arabistan ve düşmekte olan palmiyeler var. Kâbe ile bu resim arasında asimetri vardır, ciddi bir konuya gölge düşürülmüştür.

Ayrıca; Kabe etrafındaki insanların ne yaptığı seçilemiyor, tam kenarında dizilmiş olanlar hatalı duruyor gibi, etrafındaki revaklar hiç seçilemiyor… Alt kenarda, Ünitemize Hazırlanalım’da çizim olan kitaplar ise zeminsiz ve gelişigüzel duran kitaplardır, bu da dağınıklık duygusu verir, dikkat dağıtır.

Sh.15: Çerçevesiz resim olarak iki kenarı sınırsız dağılmış halde, metnin arasını keserek araya sıkıştırılmış, mekânı belirsiz bir resim. Kâbe resmi bir kalabalığın ortasına öylesine monte edilmiş gibi, birileri öylesine orada dolaşırken, ibadetle ilgisi olmayan bir resim. Resmin bir kenarında insanların kafaları kesilmiş halde, bir heyula gibi ortaya yerleştirilmiş yazıları temiz okunmayan bir fotoğrafa baktırılıyor çocuklar. Yan sayfada Hira Dağı sayfanın dibine kondurulmuş, bu haliyle Kâbe resmine bakarken Hira dağına tepeden bakıyormuş hissi verilmiştir, hatalı yerleştirmedir.

Sh.42: Sayfanın yukarısına yaslanmış sınırsız gökyüzünden aşağı duran, revakları kocaman görünen, insanları minicik duran, oraya monte edilmiş bir Kâbe var. Perspektifi bozuk haldedir; eğer revaklar bu kadar yakından görünüyorsa, Kâbe’nin bulunduğu nokta sayfanın yarısından aşağıda olmalıdır.

Sayfanın sol kenarında el ele duran iki kol kesik halde, orada ne maksatla konulmuş belli değildir. Bu durum Kâbe’den dikkati uzaklaştırıp bu anlamsız iki ele gözü kaçırtır. Metnin satırları bu eller yüzünden düzensiz haldedir; her satırı bir başka noktadan başlatmak dil kuralına aykırıdır, dikkatli okumayı keser, paragraf düzenini çocuğa vermez. Burada hangi satır nereden başlıyor belirsizdir. Kâbe ile ilgili yeteri kadar görsel sorun varken yazının kendisi de görsel sorun halindedir.

Resmin altında başlayan bir paragraf yok ve önceki sayfanın artan tek kelimesiyle satır başı yapılmıştır. Bu kadar düzensizlik böyle bir yazıyı hafızaya almak çocuğa sorun olacaktır.

Resmin altındaki ilk satırda iki tane kötülük çağrışımı yer alıyor:

Zulmün normalleştiği, hatta zalimlerin desteklendiği bir zamanda…” Bu cümle, yetişkin bir insanın bile anlamakta zorlanacağı bir cümledir.

Sh.83: Kâbe, sayfanın sağ kenarına yaslanmış halde, 1 santimetrekareden daha küçük, kitabı tutan başparmağın altında kalacak şekilde yerleştirilmiştir. Kitabı tutan öğrenci Kabe’yi eliyle kapatmış olacak ve muhtemelen bu yolla çocuğun beyin altına Kâbe’yi küçük görme, onu parmakla ezilecek kadar küçültme mesajı yerleşecektir.

Fotoğrafta oteller öne çıkartılmış, Kâbe ise görünmez yapılmıştır.

Musaf resimlerinde sorunlar:

Sh.41, sh.44, sh.84. sh.100; Kuran mı, kutu kapağı mı belirsizlik var. Zeminsiz rahle, mekânda belirsizlik, üzerine kara ışık düşürülen Kuran… Bunlar Kuran’a nasıl saygı gösterileceğini öğretmeyen, tersine saygısızlık işareti olabilecek resimlerdir.

Örnek sh.41: Zeminsiz bir rahlede, mavi dairenin önünde bir Kuran resmi var. Rahlenin kanatları yok, ama Kuran, sayfası açık halde, nasıl olabiliyorsa öylece durabilmektedir!

Resimde zeminsizlik algılanabilir değildir ve mavi dairenin İslam’da yeri olmaması gerekir.

Ayrıca bu sayfada:

a-İllüstrasyon ile fotoğrafın iç içe olmaması gerekir.

b-“Tartışalım” karikatürü, adeta kafaya tokmak indirmektedir. Hemen altındaki “Ne dersiniz?” sorusu çocuğun anlaması mümkün olmayan, kafa karıştırmaktan başka işe yaramayan cümlelerle doludur.

c- “Ben size şiddetli bir azabın önünde (o azabı size haber veren) bir uyarıcıyım” buyurdular... Bu bitiş cümlesini anlamak mümkün değildir.

d-Konu başlığı “1.1.Peygamber Olmadan Önce” olan giriş satırını düşünme kutularının arasına sıkıştırmak, işlenen konuyu gözden kaçırmaktır.

Hz.Muhammed yazısı yanlış yerde:

Sh.86-87:
Etik kuraldır; bir sayfada veya bir duvar panosunda, en üste konulan insan portresi sayfanın alt kısmında olanlardan daha değerli hissedilir, bu nedenle yüce kişilerin fotoğrafı aşağılara konulmaz. Burada, Muhammed yazılı levha sayfa başında olması gerekirken, sayfanın dibine indirilmiştir. Ayrıca, “Hz.Muhammed” yazılı levha düşecekmiş gibi yan durmaktadır, bu da değersizleştirme imajı verir.

Aynı sayfanın en yukarısına yerleştirilen değişik giysiler içinde minicik insanlar, tiyatroda palyaçolar sahnesi gibi bir karikatürün fonun soluk mavi minareler; Türkçe Olimpiyatlarının tanıtım afişi gibi, belli bir güncel etkinliğin reklamını çağrıştırmaktadır. Bu sayfadaki hadislerle de ilgisi yoktur. Hz.Muhammed aşağıda ve karikatür resmi ondan yukarıda ise, burada Hz.Muhammed’e yapılan muamele inciticidir.

Sayfadan keserek buraya aldığımız yazılarda, çekememezlik, öfke, kin gütmek, hor ve hakir görmek, gibi negatif enerji yüklü sözcükler yer alırken, aile ortamında bile konuşulmayacak bir “…kanı malı ırzı haramdır” gibi bir cümle yer alabilmiştir; 11 yaşındaki çocuklarla konuşulacak konular bunlar olamaz. Bunlar öğrencinin yaşına göre seçilmiş sözler değildir.

Yüzü dönük insan resimleri:

Hem de etik kuraldır, yüzsüz insan resmedilmez, arkasından insan gösterilmez.

Sh.71: Yaşlı kadın ve 2 çocuk.

Sh.94: Sırtı dönük 3 delikanlı birbirine sarılmış halde denize bakıyorlar… Konuyla da hiçbir ilgisi de yok.

Sh.75:Nereyi gösterdiği, nereye baktığı belirsiz insanlar.

Yüzleri sayfa ortasına sıkıştırılmış insan resimleri:

Sh.30-31, 48-49, 58-59, 60-61, 62-63, 74-75, 76-77, 78-79.

Başıyla bedeni orantısız yönde insan resimleri:

Sh. 53, 56, 57, 98.

Resimle çizim yan yana, stil karışımı görseller:

Sh. 39, 66, 91, 97, 101.

“Düşünelim” sembolünde anlamsızlık:

Çocuğun hemen her sayfada gördüğü bu resimde bir tuhaflık var, ne olduğu belirsizdir. Ne beyindir, ne yumruktur, ne bağırsaktır… Anlam verilemediği için insanın gözü bu resme takılmaktadır. Belirsizlik ürkütücüdür. Bir süre sonra çocuk bu resmi görmekten rahatsız olacaktır.

Yazının altında resim koyarak yazıyı okunaksızlaştırmak:

Sh.22-23: İki ayrı resim birleştirilmiş gibi, farklı ölçülerde olduğu hissini veriyor.

Sh.18-19: Tam sayfa karanlık resim var, içindeki aydınlık renkler göz yoruyor. Neyi resmettiği belirsiz, çöl fırtınası gibi, her şey bulanık ve ürkütücü...

Ne olduğu belirsiz nesneler (ve sesler) insana ürküntü verir. Sayfa kenarına yaslayarak tam sayfaya yayılan böyle resimler bir çocuk kitabında asla olmaması gerekir. Benzer şekilde bir çok sayfada kenara yaslanmış yarım insan resimleri vardır, onlar da hatalıdır.

Sh.16-17: Çölde nereye gittiği belirsiz bir seyahatte deve kervanı tam sayfa, ürküntü veriyor. Resim sayfayı ortaladığı için, yazının satır uzunlukları ile asimetri oluşturuyor ve bu asimetri göz yoruyor. Her satır ortadan farklı noktada kesilmiş, satır ölçüleri tutarsız, paragrafı belirsiz olan böyle yazılar akılda kalıcı değildir. Resimdeki belirsizlik yazının da belirsiz olmasına sebebiyet verecektir.

İnsanı şaşırtma resimleri:

Sh.11: stil farkı, suluboya resimler var burada. Kitabın tümünde ağırlıklı fotoğraf kullanılmış, burada ise suluboya tekniği, çocuğu şaşırtır. Görsellerdeki stil farkı tutarsızlık olarak algılanır.

Sh.25: Gökten inen böyle bir yağmur yoktur, bu suyun nerden indiği belirsiz olamaz.

Sh.27: Diş fırçası aşırı büyütülmüş. Normal ölçüsünden daha büyük sunulan esimler akla ziyandır, şaşkınlık verir. Aynı yerde arkasında mavi daire olan çocuk ise bir başka şaşırtmadır; elindeki diş fırçasının büyüklüğü aşağıdaki resimle büyük asimetri gösteriyor.

Sh.30: Akmayan musluktan yüzünü yıkıyor. Musluk ise resme montajdır.

Sh.31: Neden gerekmişse, dantelli kısa kollu kot pantolonlu kız çocukları çekilmiş, ön plandakiyle farklı mesafeden aynı objektife bakıyorlar; bu resim bir kolajdır, mesafe kavramını yok eder.

Sh.34: Kız çocuğu hatalı eğilmiştir. Yan sayfadaki genç de bacakları açıkken amuda kalkmıştır, belli ki düşerken resmedilmiştir. Bunlar dikkat dağıtıcı resimdir.

Sh.51: Fırıncı mercimek tartıyor.

Sh.46: Adamın sol eli ve sol kolu başkasına ait.

Sh.62: Sol üstteki sadece yüzü ve yediği dilim ekmek görünen kız çocuğu öğrencinin dikkatini dağıtır ve okuyanın da canı yemek isteyebilir, dikkat dağıtıcıdır. Ayrıca bir kız çocuğunun yüzü bu kadar yakından resmedilirse pornoya girer, ders kitaplarında bunlara da dikkat edilmelidir.

Sh.63: Sağ üstte toprakta oynayan üç erkek çocuk, kirli yerde oyun oynamaktadır, hatalı örnektir ve çocukların bedenleri kesilmiş, resim sayfa kenarına yaslatılmakla bir daha hata yapılmıştır.

Işık yönü hatalı:

Sh.20-21: Tam sayfa alttan sabah ışığı gibi aydınlık veriyor. Görmeyi zorlaştırır, gözü yorar.

Sh.45: Kalp şeklinde iki elin içinden gelen ışık iki elde farklı aydınlatma yapıyor.

Sh.36: Üç kız çocuğuna ışık önden gelirken, başarının gölgesi göğsüne düşmüş. Bu resimde odak noktası hatalıdır, yüz hizasından aşağıda resim çekilmez,, bu çocuklar neden baloncuk yaparken resmedilmiştir, bunun eğitimle ilgisi kurulamıyor.

Bütün resim kareleri yuvarlak köşeli ve gölgeli:

Bu uygulamayı bütün ders kitaplarında görüyoruz. Büyük yanlıştır. Köşeler dik açılışlı bitirilmelidir ki çocukta ölçülebilir sınır kavramı oluşsun. Altı gölgeli resim zemine oturmamış demektir. Böyle zeminsiz resimler, havada asılı kalan, ayağı yere basmayan, tuhaf nesne algısı yaratır, onu bellekte bir yere oturtamaz insanoğlu.

Böyle bozuk resimlere Plastik Sanatlarda “kiç estetik” denir, yani “hiç” değerindedir. Zeminsiz, mekansız, perspektifi bozuk, sınırsız, ışık yönü uyumsuz ve orantısız böyle resimler, akla ziyandır, algıda azlığa sebebiyet verir. Hiç/Kiç resimler aklın matematiğini bozar. Sadece uyumsuz resimleri nedeniyle bile bu kitabın çocuklara verilmemesi gerekir.

Sanatçılar, parçaları birbiriyle orantısız olan resimler için “proporsion hatası var” der. Böyle resimler de “kiç estetik” kabul edilir. Buradan hareketle, son yıllarda evlerde yapılan toplu dua okuma törenlerinde görülen, bir Yasin’i üç müezzinle okuma yöntemi de hatadır; Yasin’den sonra araya sohbet ve ilahi sokmak, sonra başka bir müezzinle dualara devam etmek, farkı tempo ve tınıda parçalarla duanın parçalanmasıdır, yanlıştır. Bütün olarak algılamayı yok eden her türlü parçalama zihnin doğasına aykırıdır; algıda zayıflama getirir. Bütünlük halinde olması gereken konuları parçalara ayırıp, her bir parçayı birbirinden bağlantısız hale getirmek akla ziyandır, algıyı zaafa uğratır.

Benzer şekilde, parçaları uyumsuz olan resimler resimler için günümüzde “postmodern” tanımı kullanılmaktadır, modern-dışı demektir. Dünyada 1983’de girildiği söylenen çağın (Yeni dünya düzeni) bir adı da postmodern çağdır. Elimizdeki ders kitabı da postmodern çağın kitabı görünmektedir.

Eşcinsellik ve çocuk pornosu çağrışımlı resimler:

Sh.62: Sol köşede ekmek yiyen dört-beş yaşlarında kız çocuğunun sadece yüzünü gösteren resim, çocuk pornosunu andırmaktadır.

Sh.94: Birbirine sarılmış yan yana üç delikanlı, arkadan çekilmiş fotoğrafta, boşluğa bakıyorlar. Bu fotoğrafın eşcinsellik çağrıştırdığı yetişkin erkekler tarafında ifade edilmektedir.

Ders kitabında hadis karikatürü:

Sh.88:
“40 Hadis 40 Çizgi” adlı bir karikatür kitabından alınmış görseller kitabı ders kitabı olmaktan da çıkartmaktadır.

Mavi kutu içerisine yazılmış “Mümin müminin aynasıdır” karikatürü var, bu yazıda ışık oyunu ile karşıdan gelen bir ışık dalgası okumayı zorlaştırmaktadır.

Kitabın son sayfasında ise buna çok benzeyen, “Mümin müminin kardeşidir” diyen bir hadis karikatürü daha var. Her iki hadisin çizimleri de birbirine benzemektedir; öğrenci muhtemelen ikisini karıştıracak, zihinsel kaos yaşayacaktır.

KİTABIN DİLİ

Çocuğu alıntılara boğmak:


Kitap 5.sınıf kitabı değil, sanki fakültede tez makalesi; tam 71 tane alıntı kaynağı veriliyor ve bu kaynaklar ayrıca kaynakça bölümünde ayrıntılı olarak bir daha veriliyor. Çocuğun gereksiz yere buralara dikkati dağılıyor.

Hemen her sayfanın alt kısmında sayfanın önemli bir bölümü minicik puntolarla yazılmış alıntı kaynakçalarıyla sayfalar şişiriliyor. Okuma metninin içinde sıkça verilen kaynakça numarası gözü rahatsız edecek çok ve bunlar, bu yaştaki çocuğa ferah ferah okuma zevki vermesi gerekirken, öğretmek maksadı bile olmayan, gereksiz yere dikkat dağıtan ilintilerdir.

Çok uzun paragraflar:

Başıyla sonu bağlantısız hale gelen uzun paragrafların kavranması zordur. Çocuğun önüne uzun bıktırıcı sayfalar koymanın eğitsel bir değeri yoktur.

Sh.76: Bir sayfa uzunluğunda paragraf var, okuyup anlamak mümkün değildir. Oysa bu paragraf defalarca yeni paragrafa ayrılabilirdi.

Üstelik yeni ders kitaplarında aşırı geniş sayfalar yeteri kadar battal ölçüde yazıyı çocuğun önüne koymakla, görme alanının dışına taşan satırlarla çocuğu yeteri kadar yormaktadır. Çocuğun görüş alanı, hem geniş satırlarla hem de dağınık resimlerle yeteri kadar sıkıntılı hale getirilmektedir. Bir de uzun paragraflarla çocuk iyice okumaktan soğutulmaktadır.

Birçok sayfada gördüğümüz, ortaya resim koyarak, satır genişliğini iki tam sayfa genişliğindeymiş gibi göstermek, çocuğa görsel algıda zorluk yaşatır, çocuğa işkencedir.

Önemli not: Her sayfa bir dosya olarak beyne nakşedilir. O nedenle, bir sayfanın görme sınırı içerisinde basılmış olması gerekir. Kitap boyunca bu kural sürekli çiğnenmekte, kenar boşluklar bile azaltılarak satırlar daha da esnetilmiş, böylece sayfalar görme mesafesi dışına taşırılmıştır.

Dilde ve anlatımda tutarsızlık:

Dili Arapça mı, Türkçe mi, hangi dilin baz alındığı belli değil. Dilbilgisi kuralları karma karışık. Araştırmamız gereği Ankara İlahiyat Fakültesi öğretim üyeleriyle ve Fakültenin öğrencileriyle

konuştum. İlahiyat okuyan öğrencileri bile şaşırtan cümleler var; örneğin “Bir paragrafta hem sahabe, hem de sahabi geçiyorsa, doğrusu sahabe mi, sahabi mi?” diye sorduğumda çoğu bilemedi. Türkçe’ye “sahabe” olarak girmiş olan bir kelimedir, o nedenle Arapça “sahabi” nedir bilemediler. Biri eril biri dişil diyenler bile oldu. Oysa, hocalarından öğrendiğime göre “sahabe” çoğul, “sahabi” tekil oluyormuş.

Peki o zaman, bu kitap Arapça mı yazıldı yoksa Türkçe mi? Neden hem “sahabi” hem “sahabe” kullanılıyor? Çocuklarımız yavaş yavaş Arapça dilbilgisine mi alıştırılıyor?

Kitapta, insan isimleri aile adıyla birlikte ve bazıları Arapça kısaltmalarla verilmiştir. Bu durum okumayı ve akılda tutmayı zorlaştıracaktır.

Ayrıca, böyle bir metin hem Arapça okuma kurallarını hem de Arapça telaffuzu yapabilmeyi gerektirir. Oysa bu kitabın amacı dil öğretimi değildir.

Ayrıca, Arapça dil kurallarını da kuralına göre öğretmiyor, çünkü öyle karışık veriyor ki, kural öğrenmek bile mümkün değil; aynı paragrafta her ikisini de çoğul olarak görebiliyoruz:

Sh.14: “…daha sonra önde gelen sahabilerden olacak olan Hz.Osman, Zubeyir b.Avam, Abdurrahman b.Avf, Sa’d b.Ebu Vakkas…” Bu isimleri okumak yetişkin için bile zor olmalıdır!

“…Bilal-i Habeşi, Ebu Zer el-Gıfari ilk Müslüman olan sahabelerdir.”

Sahabeler” ile “sahabiler” aynı metinde nasıl olabiliyor, izah edilebilir değildir. Örnekleri çoğaltabiliriz:

Sh.18: ….yetişen sahabiler gönderilirdi.

… sahabeleriyle çareler aradı.

Sh.19: … bir sahabinin komutasında…

….sahabilerini toplayarak…

Sh.14: Sıkça kullanılan (s.a.) cümlelerin akışını kesmekte, kuralsız yazılanlar okumayı zorlaştırmakta ve dil kuralı öğretmemektedir:

Hz.Muhammed(s.a.)in…, Hz.Muhammed (s.a.)’e…, Hz.Muhammed (s.a.)’i…,

Hz.Peygamber’e (s.a.)…, Peygamber Efendimizin(s.a.)…, Peygamberimiz’in (s.a.)… Muhammed’i (s.a.)
, vb.

Çocuğa yazılan kitapta okumayı zorlaştıran böyle bir yazım şekli olmamalıdır.

Sh.20: “…müşriklerden 70 kişi öldürüldü. Bir o kadar da esir alındıElde edilen esirlerden okuma yazma bilenler…” ; burada esir elde etmek şeklinde bir kavram var, anlaşılır değildir.

Sh.23: Tarih sıralamasıyla verilen biyografisinde, 630 yılında “…oğlu İbrahim doğdu” denilmekte, ancak İbrahim’in annesi kimdi, hakkında hiçbir bilgi verilmemektedir.

Sh.32: 20 satırlık bir yazı, tam 17 kere alıntı numarasıyla bölünmüş haldedir. Çocuğun gözünü bu kadar çapaklandırmak ona yapılmış haksızlıktır. Örneğin, 2.satırda tam beş kere çocuğun dikkati bölünerek kaynakça kısmına atlama yapılmaktadır:

“…görmedim.”(50) demiştir. Siyah, (51) sarı,(52) yeşil, (53) kırmızı,(54) çeşitli renklerde elbiseler giymiş…” cümlesinin bulunduğu 2.satırdaki gibi.

Kolej Şapkalı Baykuş’ın sırrı:

Sh.33: Kolej şapkalı baykuş
resminin sembol yapıldığı “Tartışalım” kutusundaki konu arasında tuhaf bir ilişki dikkati çekmektedir. Çünkü, baykuş sembolü, kitapta kullanılmış tek örnektir. Burada, Araf suresi 26.Ayet’den alınan satırlar “takva elbisesi” kavramını veriyor, ancak giysiyi çizmiyor. Oysa, yazı ile “uğursuz hayvan baykuş”a giydirilen kolej şapkası arasında asimetrik bir ilişki kurulabilmektedir. Burada, adeta bu kıyafeti giyenlerin aleyhine bir mesaj veriliyor.

Takva Elbisesi kavramını Kılık Kıyafet Temizliği başlığı altında vermek ise çocuğun dikkatini bölerek onu ana konudan uzaklaştıracaktır.

Sayfanın alt kısmında çamaşır makinesi reklamında kullanılan bir fotoğrafın yer alması da ayrı bir asimetridir, bu resmin konuyla bağlantısı yoktur. Burada verilen kadının giysi modeli ile kolejli baykuşun çağrışımı birlikte ele alındığında, adeta “laik kadın budur(?!)”mesajı verilmektedir. Çocuğun beynine böyle giyinenlere düşmanlık mı ekiliyor diye bir soru işareti akla getirmektedir.

Ülkemizde güncel bir tartışma konusu böyle bir ders kitabının içerisine sinsice girdirilmiş gibidir.

Konu biterken 34.sayfada sorulan tartışma sorusu bu bağlamda önemli görünüyor:

Sh.34: “2. Sizce Peygamberimiz’in (s.a.) kılık kıyafet temizliğine verdiği önemi öğrenen bireylerden oluşan bir toplumda ne gibi değişiklikler olabilir?”

Bu soruyla, İslam’ı dış görünüşe indiren bir yönelim görülüyor.

Ayrıca; bu sayfadaki gibi, farklı düzlemde farklı açıda duran yamuk resimler ve köşeleri yuvarlak ve altı gölgeli olan, yani zemine oturmayan görseller çocukta algılama sorunu yaratır. Zaten kitap boyunca bütün resimler zemine oturmamaktadır.

Sh. 35: Son satırda başlayan, arkada biten; “… gördüğü bir pisliği ya da çöpü bizzat kaldırıp temizlerdi. Peygamber Efendimiz (s.a.) çevreyi kirleten kimsenin dünya ve ahirette sorumluluktan kurtulabilmesi için kirlettiği yeri temizlemesinin gerekli olduğunu belirtmiştir.”

Ayrıca, anlatım birliği olmayan cümleler, pislik ve çöp gibi abartılı ifadeler yanında, bu yazının 34.sayfada başlayan ilk cümlesi gereksiz yere kesilerek okumayı zorlaştıracak şekilde sayfa atlatılmaktadır.

Sh.41: “…As bin Vail denen adamdan…” Düşük seviyeli ifadedir, eğitim dili bu değildir.

Sh.57 ve sh.61’deki “Ne dersiniz?” düşünme kutuları aynı cümleyle başlıyor ve ilk cümle ile devamında anlatılanların bağlantısı yok:

Hz.Peygamber namaza büyük önem verir, namaz hakkında ‘gözümün nuru’ derdi.” (Bu cümle bir başka paragrafın da giriş cümlesi olarak geçiyor, çok şaşırtıcı bir durum!)

Adamın biri Peygamber Efendimizin yanında iken oğlu geldi. Adam oğlunu öptü, kucağına oturttu. Derken biraz sonra kızı geldi. Adam kızını öpmedi ve önüne oturttu…

- Adamın yanlış olan davranışı nedir?

- Sizce adam nasıl davranmalıydı?”

Aynı sayfada: “… kız çocuğunun dünyaya geldiğini haber alan bir adamın…”

61.sayfada anahtar kelime, “bir adam” olmuştur; bu şekilde öznesi “adam” olan anlatım fıkra anlatımıdır, ders kitabında olmamalıdır.

Sh.75’de “Düşünelim” kutusunda ilk cümle “Bir kişi Hz.Peygambere geldi…”

Sh.76’da “Düşünelim” kutusunda üç cümlede “Bir adam” ve “adam” kullanılıyor.

Öznesi “herhangi bir adam” olan anlatım fıkra türüne girer. Bunlar seviyesi düşük anlatımlardır.

Sh.61: “Düşünelim”: Bir kutuda özne farkıyla aynı cümle iki kere:

1.paragraf: “Kızı Hz.Fatıma ne zaman… Sonra da elinden tutar getirir, yanına otururdu.

2.paragraf: “Hz.Peygamber ne zaman… Sonra da elinden tutar getirir, yanına otururdu.

Sh.76: “Cahime es-Selemi” dil bilgisi açısından anlaşılır değildir. Kitaptaki Arapça isimlerde çokça karmaşık yazımlar yer alıyor; bin, ibn, b. binti, İbn, gibi.

Yorum: 11 yaşındaki çocuğa bu kadar Arap dili karmaşası yaşatmak doğru değildir. Burada görülen şudur; kitabın hedefi Hz.Muhammed’in Hayatını öğretmek olmaktan çıkartılmıştır.

Sh 99-101: “Engelsiz Yaşama Destek” başlığı altında, anlatım ve kavram birliğinin yok edildiği cümlelerden örnekler:

“Yanına kör geldi diye.”, “belki o kör adam…”, “Görme engelli bir adam olan Abdullah”, “Zihinsel özürlü…”, “görme engelli bir adama…”, “görme engelli Abdullah”, “Gözünden rahatsız olan bir kimseye”, “Görme özürlüyü”, “Allahın sevdiğini düşündüğü engelli insanlar…” gibi, nahoş ve tutarsız tanımlarla 11 yaşındaki çocuğun kavram dağarcığı sağlam kurulamaz. Çocuk böyle kaotik cümlelerle zihinsel faaliyet gerçekleştiremez.

Sh.93: Tartışalım’da. “Bizden yüzlerce yıl önce yaşamış olsa da, bizim de Hz.Muhammed’i(s.a.) ya da diğer peygamberleri dost edinmemiz mümkün olabilir mi?” sorusu, çocuğun sağlıklı cevap verebileceği soru değildir. Diğer peygamberlerin kim olduğunu bile henüz bilmiyor çocuk.

Bu soru, “Allahtan başka dost ve yardımcı yoktur.” Tövbe, 116.ayet ile çelişir.

Gereksiz ayrıntıyla çocuğun dikkatini konudan uzaklaştırmak:

Sh.57:
“Resûlullah’a küçük bir çocuk getirildi. Çocuk onun elbisesine küçük çişini yaptı. Çocuğa kızmadı…”

“…altı yaşındaki Abdullah’ın yüzünü ve gözünü bir horoz gagalamıştı. Yavrucağın yüzü şişti ve ağır bir şekilde hastalandı. Tutulduğu bu hastalıktan kurtulamayarak vefat etti. Abdullah’ın cenaze namazını Allah Resulü kıldırdı, Hz.Osman da oğlunu kabrine indirdi….”

Sh.40: Paragraf girişindeki “…her türlü ahlaksızlığın yaşandığı dönemde yetim olarak dünyaya geldi” ifadesi gereksiz ve uygunsuz bir cümledir.

Sh.41: “Ancak yardım görmek bir tarafa, birçok azar ve hakaret işitti. Yemenli tüccar pes etmek niyetinde değildi.” Gereksiz ayrıntıdır, içinde negatif enerji veren sözcükler var.

Sh.35, 2.prg: “… Çevresini kirleten insanlara hem Allah’ın hem de zarar gören insanların lanet edeceğine vurgu yaparak insanları şöyle uyarırdı: Lanete sebep olan üç şeyi yapmaktan, suyollarına ve kaynaklarına, yol ortasına, gölgelik yerlere abdest bozmaktan sakınınız… Durgun suların kirletilmesini ve oralara tuvalet ihtiyacının giderilmesini yasaklar; sizden biriniz sakın durgun suya abdest bozmasın, (ola ki) biraz sonra ondan yıkanıp boy abdesti alır.” Buyururdu. Rastgele her yere tükürülmesinden hoşlanmazdı. … gördüğü bir pisliği ya da çöpü bizzat kendisi kaldırıp temizlerdi.

Yukarıdaki paragrafın dili çok itici ve ürperticidir. Bu kadar ayrıntılı pislik kavramı kullandıktan sonra, son satırı arka sayfaya taşırılmış halde, arka sayfada göze ilk çarpan ilk söz “pisliği ya da çöpü bizzat kendisi kaldırıp temizlerdi” cümlesi çok yanlıştır. Çünkü çocuğa, Hz.Muhammed’i bunu yaparken tahayyül ettirmektedir, bu yolla Peygamberimizin saygınlığına gölge düşürülmektedir. Bu kitap buna sebebiyet verdiği için dağıtımı durdurulmalıdır.

Sh.31: “Beden Temizliği” başlıklı bölümün sonunda, yine Peygamberimiz çirkin ifadelerin arasına konulmuştur:

“Peygamber Efendimiz (s.a.) özellikle tuvalet temizliği konusunda hassastı. Üzerine sıçrama durumu varsa asla ayakta küçük abdest bozmaz, çömelerek ihtiyaç giderirdi. Çevresini de uyarır; “Ayakta küçük abdest ihtiyacı giderilmemelidir. Çünkü bu şekilde küçük abdest bozmak, kişinin bedenine ve elbisesine idrar sıçramasına sebep olur. (42, Tirmizi, Tahâret, 8 )” buyururdu.

“Peygamber Efendimiz (s.a.) bir şey yiyip içmek istediği zaman ellerini yıkar(43), sonra yer ve içer, ”Yemeğin bereketi yemekten önce ve sonra ellerini yıkamaktır”(44) buyururdu.

Yukarıdaki iki paragraf aynen bu şekilde birbiri ardına verilmektedir. İlk paragrafta çocuğun bütün dikkati abdest bozmak üzerine (yedi kere) tuvalet anına odaklandırıldıktan sonra, hemen altında sözü “yemekten önce ve sonra el yıkama” üzerine getirmek uygunsuz düşer.

2.paragrafta, tek bir cümlenin 43-44 numaralı alıntıları bir başka dikkat dağıtma nedenidir; kitap yazarken bir cümle bütün olarak çocuğun aklında kalacak şekilde cümle kurulur, eğer bir cümlenin yarısı bir yerden diğer yarısı başka yerden alıntı ise, bu nasıl kitap yazmaktır. Bu kadar çok kesintili cümleler akla ziyandır; çünkü, her biri için çocuğun zihinsel enerji akışını kesmek ona zarar verir, çapaklı resimler gibidir, çocuğun dikkati bu çapaklara kaçar, konuya odaklanamaz.

Sh.28: Son satırlarda “…yanına bazı insanlar geldiler. Adamların dişleri kirden sararmış vaziyetteydi. Bu durumdan rahatsız olan Peygamber efendimiz onları şu sözlerle uyardı: “Kirli sararmış dişlerle geldiğinizi görmek beni hayrete düşürdü! Misvak kullanın!”

Sh.20: 625-Uhud Savaşı (7 şevval/23 Mart). Negatif enerji yayan sözcüklerle doludur. Kronolojik bilgi verilen bu sayfalarda detaylı şekilde savaşların anlatılması kitabı ana konudan uzaklaştırır. 11 yaşındaki çocuğun bu kadar sık “ölüm” ve “düşman” kavramıyla karşılaşması çocuk psikolojisi açısından doğru bir anlatım şekli değildir.

“… öç almak… ölüm…, öcünün alınması…, intikamlarını almak…, düşmanla göğüs göğse çarpışmak… düşman askerleri oraya yerleşti…düşmanın merkezine kadar…düşmanı kovalamaya çalışırken… öldürmesi için özel olarak tutulan Vahşi…yirmi iki kişi ölürken, Müslümanlardan yetmiş kişi şehit düştü…

Araştırma yönergelerinde karmaşa:

“Düşünelim”, “Tartışalım”, “Ne dersiniz?”, ara başlıklarıyla birden fazla konuda soru sorarak yetişkinlerin bile zor tartışacağı konulara girilmiş. Bu başlıklarda açılan alanlar için itici ve dikkat dağıtıcı semboller kullanılmış. Birden fazla düşünme sorusuyla çocuk şaşırtılmış, dolaylı sorular ve soru tekniğine aykırı olacak şekilde veya’lı sorular sorulmuştur.

“Düşünelim” logosunda görülen şekil beyin midir, bağırsak mıdır, yumruk mudur, belirsizdir. Bu belirsizliği bu logoyu daha da itici ve dikkat dağıtıcı hale getirmektedir.

Resimlerde tutarsızlık

Sh.15: Metinle resim örtüşmüyor. Örneğin Kâbe resmiyle gelişigüzel çarşıda dolaşan insanlar birbirine monte edilerek tek resimmiş gibi yazının içine sokulmuş, öte yandan yazıda anlatılanların bu resimle de ilgisi yoktur.

Sh.32: Güzel ve temiz giyinmek anlatılan bu metinde alakasız şekilde ipe asılmış çamaşırlar, üstelik yan duruşlu yuvarlak köşeli çerçevede verilmiş.

Sh.33: Temizlik kavramına resim diye iç çamaşırı görünen bir kadın çamaşır makinesine eğilmiş gösteriliyor; bu ancak çamaşır makinesi reklamı olabilir.

Yanlış örneklendirme:

Sh.34:
Resimdeki kız çocuğu kırda yerden kâğıt çöpü alıyor, bu sırada belinden aşağı sarkıyor, çömelerek almıyor. Yanlış pozisyondur, kitaba girmemesi gerekirdi.

Aynı metindeki diğer resimde, 20 yaş üstü bir delikanlı kırlık yerde amuda kalkmış, bacakları açık haldeyken düşmek üzeredir. (Sh.35) Konuyla alakası yoktur ve bu pozisyon çocuğa örnek davranış değildir.

Çamaşır makinesi temizlik kavramında örnek değildir. Burada verilen reklam fotoğrafıdır. Üstelik makineye çamaşır koyan kadının iç çamaşırı görünür halde ve saçları savrulmuş haldedir, konuyla asimetrik bağlantısı vardır; sayfa başındaki “kolej şapkalı” logo ile nasıl bir asimetrik takva kıyafeti çağrışımı veriliyorsa, muhtemeldir bu fotoğrafın amacı da o çağrışımdır. Sayfanın başında çocuğa takva kıyafeti araştırma ödevi verildiğinde, çocuk bu resimlerle takva kıyafetini ister istemez karşılaştıracak, bu kıyafeti giyenlere karşı önyargılı olacaktır.

Arapça gramer mi Türkçe gramer mi kullanılmış belli değil:

Bir metin, iki ayrı dilin kuralları karışık şekilde bir metinde kullanılırsa, insan yazılanı çözemez, zihinsel kaos doğar. Arapça tekil-çoğul hali ayrı yazılan bir kelime Türkçe’de tek kelime ile kullanıldığı halde, her üçünü aynı paragrafta kullanmak anlaşılabilir değildir.

Örnek: Sahabe, sahabi, sahabilerden biri, bir sahabe, sahabeden biri, sahabelerden biri…

Üzerinde en çok kavram oynaması yapılan sözcük “sahabe” sözcüğü görünüyor. Sözlük bölümünde anlamına “ler” çoğul verilmiş olması iyice karışıklığa sebebiyet vermektedir. Oysa Türkçe’ye girmiş hali çoğul değil tekil olarak sahabe’dir. Bunun dışındaki bütün kullanımları çocukta zihinsel karmaşa yaratacaktır.

Sh.55; Paragraf başı yapılmadan başlanan 1.prg’da; “Enes bin Malik der ki:”

2.prg’da; “Enes b. Malik şöyle der:”

Aynı prg’da; “Muhammed b. Rebi”…. “Muhammed bin Rebi”… Gramer kaosu var!

Veli; Arapça evliya’nın çoğuludur. Sh.60’da ise, “… velileri uyarmıştır” ifadesinde Türkçe “aileleri” kastederek “velileri” demek, bu kavramları karıştırmaya sebep olacaktır.

Gereksiz şişirmeler:

Sh.72:


2.prg. “… annesi kadar yakın gördüğü Ebu Talip’in eşi Fatıma binti Esed’i sık sık ziyaret eder…”

3.prg. “Kendisine annelik yapan Ebu Talip’in eşi Fatıma binti Esed vefat ettiği zaman…”

Görüldüğü gibi, arka arkaya iki paragrafta kısaca Fatıma’yla manevi bağını anlatmak yerine Fatıma’nın aile bağlarıyla satırlar şişirilmiştir. Oysa kuraldır, ilk satırda açıklaması verilen bir özel isim tekrar geçtiği zaman aynı açıklama bir daha verilmez.

Benzer şekilde, kitap boyunca bir isim için verilen ek bilgiyi her defasında vererek gereksiz şişirme yapılmaktadır.

Anlam bağı olmayan cümleler:

Sh.61: “Ne dersiniz?”

Hz.Peygamber namaza büyük önem verir, namaz hakkında “gözümün nuru” derdi. Adamın biri Peygamber Efendimizin yanında iken oğlu geldi. Adam oğlunu öptü, kucağına oturttu. Derken biraz sonra kızı da geldi. Adam kızını öpmedi ve önüne oturttu. Bunun üzerine Hz.Peygamber (s.a), ikisine eşit davransaydın ya!” buyurdu.

a-Adamın yanlış olan davranışı nedir?

b-Sizce adam nasıl davranmalıydı? Niçin?

…..

Böyle bir paragraftan çocuğa soru sorulamaz, çünkü ilk cümleyle diğer cümlelerin anlamlı bağı bulunmamaktadır.

Ayrıca; beş kere “adam” kullanılan bir paragraf ancak fıkra gibi algılanır, ciddiye alınmaz.

Ayrıca; Hz.Peygamberin yanına giren kişi “adamın biri” değildir, “sahabe”dir. Kullanılan bu dil öğretici de değildir, eğitici de değildir.

Aynı sayfada “Düşünelim” başlığı altında verilen iki paragrafın bitişi de aynı cümledir; “ Sonra da elinden tutar getirir, yanına oturturdu.” Çocuk tarafından ikisi birbiriyle karıştırılacaktır.

Bu sayfada mizampaj olarak da büyük sıkıntı vardır:

Yazının altında resim, konu başlığı “3.ÇOCUKLAR ARASINDA AYIRIM YAPMAMAK” yazısı üst başlık konumunda olmalıyken, bu sayfada “düşünelim, tartışalım, ne dersiniz” ara başlıkların arasına sıkıştırılmıştır.

Diğer sayfanın resmi gereksiz yere bu sayfaya kadar yayılmış, toprakla oynayan çocuklar sanki bu konuyla ilgiliymiş gibi bir daha görme alanını işgal etmiş, ayrıca bu resim sayfanın ortasında sıkıştırılmış halde olmakta bir daha dikkat yorucu hale getirilmiştir.

Öğrenci, konu başlığını ferah ferah görmelidir ki ona bağlı paragrafları birbiriyle bağlantılı düşünebilsin. Bu sayfanın devamında (sh.62) zaten o kadar uzun paragraf var ki, konu başlığı iyice kopuyor. Paragraf düzeni hiç yok, her satır bir başka noktadan dönüyor, gözün görme mesafe ayarıyla sürekli oynanıyor.

Sözlükte olmayan sözcükler: (Sh.103)

Metinlerde bolca Arapça sözcük kullanıldığı halde kitabın sözlük bölümünde çok azı açıklanmaktadır. Örneğin; akika, gazva, ensar…

Edebi olmayan ifadeler:

Kitap boyunca, insanı küçülten “Adamın biri”, “… As bin Vail denen adamdan…”, “kör adam…”, “Bir kişi…” gibi çok çeşitli düşük düzeyli ifadeler görülmektedir.

Anahtar kelimesi “işkence” olan bir metnin ortasında Kâbe resmi:

Sh.15:
Kutsal Kâbe’nin resimlerini çevreleyen paragraflarda çocuğun bu yaşta duyunca korkacağı şekilde ayrıntısına kadar tarif edilen işkence ve kötülükler, ürkütücü ifadeler varsa, bunları okuyan çocukta ortaya çıkacak muhtemel ruhsal sarsıntıdan endişe etmek gerekir.

Bu sayfada, sayfanın ortasında emanet gibi duran bir Kâbe resmi var, etrafındaki insanlar bir alışverişteymiş gibi yapay duruyorlar. Etrafındaki revaklar da yok ve insanlar o kadar küçük görünüyorlar ki Kâbe gökdelen gibi duruyor.

Bu resmi paragrafın arasına sıkıştırmak için sol yandaki insanlar kafalarından makasla kesilmiştir; hiç hoş görünmüyor.

Bu metinde yer alan çok sayıda işkence anlatımı bu resmin etrafını kaplamakta, dolayısıyla Kâbe ile işkence çağrışımı eşleştirilmektedir. Öğrencinin, oldukça ürkütücü olan bu yazıları bu resimle birlikte okumak oldukça düşündürücüdür.

“… gücü yetebildiklerine işkence etmeye başladılar. İşkence görenlerin en başında köle ve güçsüz Müslümanlar geliyordu. Bilal-i Habeşi’yi efendisi Ümeyye b.Halef güneş altında kızgın kumlara yatırıyor, göğsünün üzerine kaya parçaları koyarak onu putlara tapmaya zorluyordu. Bir diğer işkence gören sahabi ise Habbab b. Eret’ti. O, hayatının sonuna kadar işkence izlerini vücudunda taşıdı. Yine Ammar b. Yasirin annesi Sümeyye ve babası Yasir bu tip işkencelere maruz kalan sahabilerdendi. Nitekim Ammar’ın annesi ve babası putlara tapmayı kabul etmedikleri için öldürüldüler. Böylece İslamın ilk şehitleri olma şerefine eriştiler. Ancak işkence yapılanlar sadece güçsüz Müslümanlar değildi. İslamı kabul eden hemen hemen herkes az veya çok çeşitli işkencelere maruz kalmıştır. Ukbe b. Muayt, Ümeyye b.Halef’in kışkırtmasıyla ve Ebu Cehil’in teşvikiyle Hz.Peygamber secdede iken bir deve işkembesi getirerek Sevgili Peygamberimizin iki omzunun üzerine koymuştu. Yine Ukbe başka bir defa atkısıyla Hz.Peygamberi boğmaya çalışmış, onu bu durumdan Hz.ebu Bekir kurtarmıştı. Hz.Peygamberin amcası Ebu Lehep ise Hz.Peygamberin kapısının önüne pislik koyardı. Yengesi Ümmü Cemil de topladığı dikenleri Hz.Peygamberin geçeceği yerlere atardıİşkencelerin herhangi bir sonuç…”

Anahtar kelimesi “işkence” olan böyle bu metin çocuğun ders kitabına konulamaz!

Ayrıca; bu sayfada paragrafı resimle keserek bölme ve satır uzunluklarını tutarsızlaştırma hatası yapılmıştır. Uzunlukları dengeli olmayan satırlar algıyı zorlaştırır. Böyle resimle bölünmüş satırlardaki bilgiler akılda kalmaz, çünkü ortasındaki resim hafızaya alınır, yazılar dağılır gider.

Altın oran konusunu Kâbe ve Mekke üzerinden anlatabilmek bile mümkün iken, ders kitaplarına orantısız Kâbe resmi koymak hiç akıl alacak iş değildir.

Çocuklar diğer sayfalarda da doğru resmiyle karşılaşmıyorlar. Gerçek Kâbe fotoğrafıyla karşılaştırmak ve revakların mesafesini konuşabilmek için aşağıda montaj olmayan gerçek çekim bir Kâbe fotoğrafı bulacaksınız.

Hz.Muhammed’in özel eşyaları bu kitapta yok:

Halısı ve ülkemizde sergilenmekte olan hırkası bu kitapta yer almalıydı.

Hz.Muhammed’in halısının üzerindeki üç şems motifi şu adreste görülebilir: http://fduzguner.blogspot.com/2010/12/zumrut-tabletler-i.html

Aynı şekilde, Hacer-ül Esved’den kopmuş birkaç parçanın Türkiye’de bulunduğu yerler hakkında tarihsel bilgi verilebilirdi. (Bkz: http://www.herkonudan.com/din/genel-yazilar/6794-cennetin-taslari-hacer-ul-esved.html)

Resimlerin hatalı yerleştirilmesi:

Sh.14:
Hira Dağı sayfanın dibinde değil, en yukarıda olmalıydı, çünkü baştaki ilk cümlede dağın adı geçmektedir. Çocuğun gözü bu kadar aşağıya atlayarak o yazı ile bu resmi aynı karede görüp ikisi arasında anlamlı bağ kuramaz. Ayrıca, dağın resmi alt kenara kadar uzadığı için sınırsız derinlik duygusu verir, baş döndürücüdür. Kaldı ki, kutsal mekânların resimleri sayfanın aşağısına değil yukarısına konulması gerekir, çünkü değer kaybına uğratılmak istenen öge aşağıda gösterilir.

Hz.Muhammed’in insanları inciterek konuştuğu izlenimi veren cümleler:

Sh.100:
Düşünelim.

“… Bu ihtiyarı evde koysaydın da…”

Sh.92: Düşünelim.

“… Demirciye gelince; ya elbiseni yakar, yahut da yanında olduğun sürece ondan kötü koku duyarsın.”

Sh.87: “Müslümanın her şeyi; kanı, malı, ırzı Müslümana haramdır”.

Bu sözün bu yaştaki çocuğa izah edilebilmesi mümkün değildir.

Sh.75: ”… Dön onlara ve derhal ağlattığın gibi güldür.”

Sh.61: “… İkisine de eşit davransaydın ya.”

Engelsiz Yaşama Destek bölümünde engelliler için uygunsuz ifadeler:

Sh.99-100:
Burada, başlıkla ilgili paragraf diğer sayfaya atlıyor, ki çocuğun bu dağınıklığı toparlaması olanaklı değildir.

Metin başlarken “Ne dersiniz” ile başlamamalıdır. Bu kadar uzun bir “ne dersiniz?” sorusu olamaz. İçinde görme engellilere yönelik kullanılan ifadeler pek sevimli kaçmamıştır.

“….görme engelli bir adam olan Abdullah…”

“Yüzünü ekşitti ve döndü. Yanına kör geldi diye. Ne biliyorsun, belki o kör adam …”

“…Allahın sevdiğini düşündüğü engelli insanlara…”

“… Kulumu iki gözünü kör etmekle imtihan ettiğim zaman…”

…”görme engelli bir adama Peygamberimiz…”

“…zihinsel özürlülerin dertleriyle ilgilenir…”

“…görme engelli Abdullah…”

“…gözünden rahatsız olan bir kimseye…”

“…görme özürlüyü yoldan saptırana…”

Görme engelliler için bu kadar farklı ifade bir arada olursa çocuğun aklı karışır, hangisi doğru tanımdır algılayamaz. Ayrıca görme engelli öğrenciler bu kitabı okurken incinirler.

100.sayfanın sonunda son satır gereksiz yere kesilmiş, “….mümkün olduğunc” sözcüğü bile tamamlanmadan karşı sayfaya atlanmıştır. Hem de sayfa sonunda atlamaya gerek kalmayacak kadar satırda boş yer varken bu dizgi hataları yapılmıştır.

Kitabın sonunu Hz.Muhammed’in ağzından lanet cümlesi ile bitirmek büyük gaflettir:

Sh.101:
“... bunun aksine davranan saygısız kimselere de “Görme özürlüyü yoldan saptırana Allah lanet etsin” diyerek beddua etmiştir.”

Son sayfada yer lanet cümlesi ve iki karikatür:

Bir kitap lanet okuyarak bitiyorsa, pedagojiden yoksun bir kitap olduğu ortadadır. Kitaptan akılda kalan özet cümle bu son cümle olur, ki İslam Peygamberini hafızaya bu şekilde kaydetmek asla ona yapılmaması gerekir.

Lanet cümlesi ile bitiriş hatasından sonra iki tane de karikatür yer alıyor. Eğer bir kitap karikatürle bitiyorsa, bu kitap karikatür kitabıdır imajı verir, bu da çok yanlıştır.

Sağdaki karikatürde “Mümin müminin kardeşidir” yazarken, aynı söylem 87.sayfada “Müslüman Müslümanın kardeşidir” şeklinde yazılmıştır. Öğrenci bu tutarsızlıktan şüpheye düşer. Bu hadisin karikatüründe ise Masonik sembol olan açık pergeli çağrıştıran bir çizim dikkati çekmektedir.

Sayfanın alt kısmında ise, sınırı belirsiz zeminde, bu yaş grubuyla hiç ilgisi olmayan, divan üzerine konmuş bir bebek ve yanına uzanmış küçük bir çocuk, anlamsız şekilde gülerek kameraya bakıyorlar. Bu resim de kitabın konusuyla ilgili değildir. Hz.Muhammed’in Hayatını anlatan bir kitap bu kadar konudan uzak bitirilebilirdi.

Son sayfada yer alan ilk paragrafta ise, görme engelliler için defalarca değişik terim kullanılmıştır.

Ayrıca; karikatürlerde görülen İslam sembolleri bozulmuştur.

a-Birinci kubbedeki hilal yana bakmakta olup İslam hilali değil Kızılay hilalidir.

b-İslam’da Kubbeler ululuk sembolüdür, kubbeleri bulutla tasvir edilmez.

c-Hz.Peygamberimizi karikatür çizmek bile bizi rahatsız ederken, onu anlatan kitaba karikatür koymak İslam öğretisine ve ahlakına uygun değildir.

Anımsatma:

4 Kasım 2004 tarihinde ilköğretim okullarına gönderilen Tebliğler Dergisinde, Resim, Müzik, B.Eğitimi ve “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” derslerinin “ilgi istek bilgi beceri” dersleri olduğu ilan edilmişti. Bu derslerin piyasada sertifikalı kurslara atılacağının ilk işaretlerini o zaman görmüştük. Eğer ders kitapları şimdiden bu hale getirilmişse, bu gidişe engel olmak velilerin üstesinden geleceği iş değildir.

Diyanet İşleri Başkanlığına görev düşer diyebilmek de mümkün değildir, çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları içerisinde yer alan çocuk kitaplarında da benzer hatalar bulunmaktadır. Örneğin Ankara’da bir ilkokulda 2013 yılında okuma yazma öğrenmiş olan öğrencilere hediye verilen “Cemil Dede Namaz Surelerini Anlatıyor –Nasr Suresi”adlı kitapta, dil ve anlatım yanlışları, Kâbe karikatürleri, karakedi maskeli Mekke evleri, vb İslam’ı değersizleştirmeye yönelik resim ve yazılar yer almaktadır.

Kitapta teolojik hatalar: (İlahiyatçılardan genel kanaatler)

Çocuğun seviyesine göre anlatım yapılmamıştır. Yaşanan olayları yıllara göre kronolojik sıralamayla vermenin bu yaşta bir anlamı yoktur.

Pedagojik hataların da bilimsel hata olarak görülmesi gerekir. Bu nedenle tümüyle bilimdışı yazılmış berbat bir kitaptır.

Kaynak olarak tartışmalı hadislere çokça yer verilmesi bu kitabı da tartışmalı hale getirir. Ders kitapları tartışmalı kaynaklarla yazılmamalıdır.

Kaynakça bölümünde o kadar çok kaynak adı var ki, üstelik uzun adlarıyla yazılan kişi adlarını okumak yetişkinler için bile sorundur. Çocuk, bu bilgilerle boğdurulmamalıdır.

Bu kitapta, bir yandan İlahiyat Fakültesi öğrencisine göre yazılmış uzun ve ağır cümleler, bir yandan da fıkra gibi “Adamın biri bir gün… “ diye başlayan seviyesi düşük cümleler var.

Din Dersi kitaplarında bu kadar kötü sayfalar yok, bu kitap özellikle böyle basılmış gibi bir izlenim veriyor.

Din Dersi öğretmenleri, müfettişlere bu kitapla ilgili şikâyetlerini bildirmiştir.

Uzman olarak İlahiyatçı Sedat Şenermen diyor ki:

KİTAP, NEYİ KAYNAK / REFERANS ALIYOR?


Kitap, “Kur’an’daki, Allah’ın Kulu Elçisi Muhammed’i” anlatmıyor.

Saygıdeğer Peygamber ve dört halife döneminden çok sonra, 6356 Kur’an ayetine karşı, iki milyon adet ortaya çıkan hadislerden seçmelere göre peygamberi anlatıyor. Zaten kaynakları ve referanslarındaki tüm eserler hadisleri esas alan, hadislerden oluşan kitaplardır.

Hadisler, tarih boyunca referans olarak ele alınırken KUR’AN’A GÖRE KARŞILAŞTIRMASI, KUR’AN’A UYGUNLUĞU ve SAĞLAMASI YAPILMAMIŞTIR. Sadece hadisi nakleden raviler /rivayet edenler zincirindeki kimseler üzerinde durulmuştur. Bu raviler doğru kişiler midir, diye… Ancak bu kişilerin doğruluğu konusu ÜZERİNDEKİ BAKIŞ da tam olarak objektif bir değerlendirme işi midir, değil midir, o da ayrı bir konudur. Çünkü kişi, kendince doğru sandığı bir şeyi örneğin “ben, namaza insanları yöneltmek için beş yüz hadis uydurdum” diyebilmektedir. ANCAK KUR’AN’A UYGUN OLAN HADİSLER VARSA, BUNLAR HER MÜSLÜMANIN BAŞININ TACIDIR. Bunlar hakkında kimse bir şey söyleyemez.

Din, Allah’ın buyrukları ve ortaya koyduğu değerlerdir /hükümlerdir. Peygamber dahi, dine kendisinden bir şey ekleyemez, ondan bir şey çıkaramaz. Dinde esas olan “Dini Allah’a halis kılmaktır.”

Emevi döneminden itibaren ortaya “hadislere göre uyarlanan” bir yeni din çıkmıştır. Bu din, Kur’an’ın İslam’ı mıdır, değil midir? Bunun sorgulaması yapılmalıdır. Bunu, günümüzde yapanlardan

önemli ve değerli bir örnek olarak Sayın Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK Bey’i ve bilimsel ve KUR’AN dayanaklı değerli eserlerini anımsayabiliriz.

Bütün mesele KUR’AN’DAKİ İSLAM’I ESAS ALMAKTIR.

ÇÜNKÜ PEYGAMBERİMİZ DE KUR’AN’DAKİ İSLAM’I ESAS ALMIŞ, ONU DİN EDİNMİŞ VE DİN DİYE, İSLAM DİYE KUR’AN’I TEBLİĞ ETMİŞTİR. BU DA BENİM GÖRÜŞÜMDÜR DİYE AYRICA BİRŞEY SUNMAMIŞTIR.

KUR’AN’A UYGUNLUĞU VE KUR’AN’LA DOĞRULUK SAĞLAMASI YAPILMADAN, Hadislerdeki İslam’a göre hareket etmek, kişiyi dünyada yanlışlardan kurtarmaz, ahrette varılması hedeflenen doğru adrese ulaştırmaz.

Millet olarak ilk tanıştığımız Müslümanlık, bu KUR’AN’A UYGUNLUĞU VE KUR’AN’LA DOĞRULUK SAĞLAMASI YAPILMADAN derlenen hadislere göre anlatılan din olduğu için bir türlü doğru, gerçek İslam’ı bulamadık. Bu konuda 1925 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “herkes dinini bizzat Kur’an’dan öğrenmesi çığırını” açmıştır. Meclis kararı ve devlet politikası olarak Kur’an’ın dilimize çeviri ve tefsirini Elmalılı M. Hamdi Yazır’a yaptırmakla açılan bu çığırdan günümüze üç yüzü aşkın Kur’an çeviri ve tefsiri yazılarak gelmiştir. Bunlardan sadece bir tanesi olan Sayın Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK’ÜN yaptığı Kur’an Çevirisinin üç yüzden fazla baskı yaptığını biliyoruz ki, bu azımsanacak gibi bir durum değildir. BU, milletimizin, dinini bizzat Kur’an’dan öğrenmek konusunda gösterdiği ilgidir. Demek ki, 1925 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı, “herkes dinini bizzat Kur’an’dan öğrenmesi çığırı” tutmuştur. Elbette bin yıldır “atalar dini” haline gelen Kur’an dışı İslam anlayışının yerini, Kur’an merkezli Müslümanlığın alması kolay olmuyor. Gerçek Müslümanlık, aklı tüm fonksiyonlarıyla kullanarak, okuyarak, üzerinde düşünerek tartışarak elde edilebilecektir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı bu çığır, Haçlı irticanın hoşuna gitmediği için, kendisi ve kurduğu Cumhuriyete karşı düşmanlık yapılmakta, yaygınlaştırılmaktadır. Uyumlu /ılımlı İslam da bunun içindir. Ancak gerçek İslam kişiyi her tür yanlıştan, sömürüden ve düşmanlıktan koruyabilir:

“Gerçek İslamiyet’ten uzaklaşanlar, kendilerini düşmanlarının ayakları altında bulurlar.”

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Dil açışından kitaba baktığımızda, M.Morgül’ün “Arapça ile Türkçe gramer birbirine girmiş haldedir” tespiti doğrudur.

Kitaptaki resimler ve sayfa düzenlemesiyle ilgili olarak M.Morgül’ün pedagojik ve teknik tespitleri de yerindedir.

Ders kitabı hakkında dinini bilen bir inanmış olarak söyleyebileceğim tek şey;

“KİTABIN DİN İLE KUR’AN İLE İLGİSİNİN OLMADIĞI”DIR.

Dolayısıyla kitabın din yönünden eleştirisinin yapılması mümkün değildir, diyebilirim. /10.12.2013/ İlahiyatçı Sedat Şenermen


Eğitimci Yazar Mahiye MORGÜL, 19 Aralık 2013
http://www.mahiye.net
mahiye@gmail.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Mahiye MORGÜL

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x