Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen Türk-Kan » Pzr Haz 13, 2010 16:45

Resim

Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İsrail’le Gazze Konvoyu krizi, Tahran’la uranyum takas anlaşması, BM’de İran yaptırımlarına “hayır” oyu ve Ortadoğu Birliği’nin kurulması gibi üst üste ve kısa zamanda gelen gelişmeler, kamuoyunda “ eksen kayması mı var?” tartışması başlattı.

Durum CHP katında bile “AKP batıda güven kaybı oluşturdu” gibi tuhaf bir şikayete dönüştü! CHP’nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu gelişmelerden rahatsızlığını şu sözlerle dile getirdi: “AB ile müzakerelerde ciddi bir tıkanma noktasına geldik. Bu tıkanmanın nereden kaynaklandığını çıkıp hükümetin anlatması lazım. Eğer sizin izlediğiniz politikalar batıda güven kaybına yol açıyorsa bu çok ciddi bir sorundur”. (Vatan Gazetesi, 11 Haziran 2010)

Aslında keşke eksen kaysa! Ama Türkiye ABD’nin model ortağı, Tayyip Erdoğan da BOP’un eşbaşkanı olmayı sürdürdükçe eksenin kayması söz konusu bile olamaz!

Peki nereden çıktı bu “kaygılar” o zaman?

Bu sorunun yanıtını vermek ve gelişmelerin perde arkasına ışık tutabilmek için gelin bir yıl öncesine gidelim.

ABD ADINA ‘ALT BÖLGESEL DÜZENLER KURMA’ GÖREVİ

Başbakan danışmanı Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanlığına atanmadan hemen önce şu vaatte bulunuyor: “ABD ile Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar, enerji güvenliği konularına ilişkin yaklaşımımız neredeyse aynıdır. O yüzden ABD ile ilişkilerimizde önümüzde altın bir işbirliği dönemi var. Türkiye, küresel yeni düzene, çevresinde alt bölgesel düzenleri yeniden kurarak katkıda bulunacak ve bu da soğuk savaş sonrasının yeni dünya düzeni olacaktır”. (Anadolu Ajansı, 21 Mart 2009)

Davutoğlu’nun ABD adına “alt bölgesel düzenleri yeniden kurma” taahhüdü, AKP’nin Obamalı dönemde de BOP’u uygulama görevini sürdürme kararlılığının ifadesidir!

DAVUTOĞLU: ‘TÜRKİYE YENİDEN ŞEKİLLENMEKTEDİR’

Kuşkusuz 2002’den beri AKP’yi iyi izleyen çevreler için bu taahhüt sürpriz olmamıştır. Davutoğlu, “Stratejik Derinlik” isimli kitabının 2001 baskısına önsözünde bakın ne diyor: “Tarihin belki de en önemli dönüşümlerini yaşayan Türkiye, yine tarihin belki de en yoğun değişimine sahne olan bir uluslararası çevre içinde yeniden şekillenmektedir”. (Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, 2001) :arrow: http://www.guncelmeydan.com/pano/ahmet-davutoglu-ve-kurt-meselesi-t22144.html

Davutoğlu ilerleyen sayfalarda da “Türkiye’nin yeniden şekillenmesinin” yöntemini açıklamaktadır: “Bölgesel güçler, süper gücün parametrelerini göz önünde tutmaksızın politika oluşturamazlar. Çatışma alanlarını dinamik bir diplomasi ile değerlendirebilen bölgesel güçler, uzun dönemde büyük devletler diplomasisinin bir unsuru olma yollarını açabilmektedirler”. (Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, 2001, Sayfa: 74)

Davutoğlu’nun taahhüt ettiği, ABD adına “alt bölgesel düzenleri yeniden kurma” görevi içinde neler vardı peki? Anımsayalım: İsrail-Suriye arabuluculuğu, Bosna Hersek-Sırbistan arabuluculuğu, Ermenistan-Azerbaycan arabuluculuğu, Rum Kesimi/AB-KKTC arabuluculuğu, Batı-İran arabuluculuğu, Lübnan ve Somali’de askeri görevler, Ortadoğu Birliği kurulması, Kuzey Irak’ta kurulan “Kukla Devleti” himaye görevleri…

AKP’YE REVİZE BOP’TA TAŞERONLUK VERİLDİ

Peki ABD neden Türkiye’nin “alt bölgesel düzenleri yeniden kurmasını” istiyor? Konuyu dağıtmadan kısa bir anımsatma turuna çıkalım: ABD, Bush döneminde Büyük Ortadoğu Projesi’ni ilerletemedi. “Biraz zenci, biraz Müslüman, biraz Hüseyin” görüntülü Barack Obama’yla emperyalizm hem deri değiştiriyor hem de BOP Washington tarafından revize ediliyordu. Revize BOP’un eski BOP’tan temel farkları şunlardı. Sıklet Merkezi Irak yerine Afganistan-Pakistan hattı olacak, “düşman İslam” yerine “ortak İslam” söylemine geçilecek, tek başına macera yerine “Yeni NATO” üzerinden transatlantik ilişkiler restore edilecek, ABD yeni sıklet merkezine yerleşirken eski sıklet merkezinde kalan işleri taşerona devredecek!

İşte bizi doğrudan ilgilendiren de işin bu kısmı: ABD Irak’tan çekilirken Türkiye’den “alt bölgesel düzenleri yeniden kurmasını” ve Kukla Devleti himaye etmesini istiyor!

İRAN’DAN ROL ÇALMA GÖREVİ İÇİN MAKYAJ

Şimdi gelin bu görevlerden, bugün “eksen kayması” şeklinde tartışılanlarına ışık tutalım. Ama önce şu soruların yanıtını bularak, bu görevlerin bu coğrafyada yapılabilme koşulunu belirleyelim.

50 yıllık Küçük Amerika süreci içinde “Arap karşıtı ve İsrail müttefiki” görüntüsü çizen bir Türkiye’nin BOP içinde “bölgesel alt düzenleri yeniden kurma görevini” başarması mümkün mü? Türkiye, “Arap karşıtı, İsrail müttefiki” görüntüsüyle, Ortadoğu’da İran’dan rol çalabilir mi? Türkiye bu görüntüyle, Arapların nezdinde İran yerine yeni Ortadoğu lideri olabilir mi? Türkiye, bu görüntüyle, ABD adına Ortadoğu’da “kolaylaştırıcı” bir rol oynayabilir mi? Tüm yanıtların “hayır” olduğu çok açık.

Gelin o zaman “eksen kayması”na neden olduğu ifade edilen bu görevleri tek tek inceleyelim artık:

İRAN’LA URANYUM TAKAS ANLAŞMASI

Bu görev/anlaşma ABD adına ilk olarak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı UAEA tarafından ortaya atıldı. UAEA Başkanı Baradey, Ekim 2009’da, “İran Uranyumu Türkiye’de depolansın” önerisi getirdi. Ankara’yla yakın olmak isteyen ama AKP’ye de güvenemeyen Tahran yönetimi diplomatik nezaket çerçevesinde bu öneriyi tam üç kez reddetti. Zaman ABD adına değil de İran adına avantaj oluşturduğundan, ABD yeni dönem için tekrar bastırdı. Ancak Tahran’ın salt Türkiye üzerinden böylesi bir anlaşmaya yanaşmadığı gerçeği yeni bir aktörün varlığını zorunlu hale getirdi. Küresel dengeler bakımından Rusya-Çin-İran adına Brezilya, ABD-AB adına da Türkiye’nin dâhil olduğu yeni bir süreç başlatıldı. AKP lideri Erdoğan, süreci bizzat ABD teşvikiyle başlattıklarını, anlaşma sonrası oluşan tepkileri anlayamadığında(!) bizzat itiraf etti! Üstelik Obama’nın ortaya çıkan mektubu da işin tuzu biberi oldu…

BM’DE İRAN YAPTIRIMLARINA HAYIR OYU VERİLMESİ

Türkiye’nin ABD adına ve teşvikiyle İran’la “Uranyum Takası” anlaşması yaptıktan sonra BM’de yaptırımlara “evet” oyu vermesi, kuşkusuz çizilmeye çalışılan yeni görüntüyle, “Arap dostu” görüntüsüyle ters düşecekti…

15 üyenin 12’sinin oyunun garanti edilmesi zaten yaptırımlara yetiyordu. Rusya ve Çin açısından da bir sorun yoktu. Nitekim daha önce 2006, 2007 ve 2008’de çıkarılan yaptırım kararlarından bir sonuç alınamamış, üstelik şimdi alınan yeni kararda yaptırımlar büsbütün sulandırılmıştı! Yaptırım kararlarının ne anlama geldiğini ve nasıl uygulanamadığını gelin hiç yoruma açıklık bırakmayacak şu demeçlere bakarak görelim:

Fransa Dışişleri Bakanı Berbard Kouchner: “Yeni yaptırımlar diyalogun reddi değil, tam tersi Tahran ile diyalogun gerekliliğinin teyididir”. (Radikal, 11 Haziran 2010)

Alman Dışişleri Bakanı Westerwelle: “İşbirliği ve şeffaflık için kapımız açık”. (Radikal, 11 Haziran 2010)

Japonya Dışişleri Bakanı Katsuya Okada: “Yaptırımları destekliyoruz ama İran’la daha fazla temas gerekli”. (Radikal, 11 Haziran 2010)

Çin: “İran’la bağlarımız yüksek değerde”. (Radikal, 11 Haziran 2010)

Rusya: “Yaptırım kararına rağmen S-300 teslimatını yapacağız”. (Radikal, 11 Haziran 2010)

Son olarak BM Genel Sekreteri’nin oylamadan sonra, İran’la müzakereler yoluyla çözüme destek açıkladığını da belirtelim. (Radikal, 11 Haziran 2010)

ABD’NİN ‘HAYIR’ OYU YORUMU: ‘HEDEF AYNI, TAKTİK FARKLI’

Peki, ABD cephesinden durum nasıl algılandı? Ya da “hayır” oyu nedeniyle Türkiye’nin ABD ile ters düştüğünü savunanlar, hatta AKP’yi ABD’yi karşısına almakla suçlayanlar(!) haklı mı? Bu sorulara yanıtları da biz değil ABD versin en iyisi…

ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Susan Rice, Türkiye’nin “hayır” kararını soran muhabire şu yanıtı veriyor: “Sanırım çok talihsiz bir karardı. Ama Türkiye’nin ve Brezilya’nın karşı oy kullanmakla ayrı bir sonuca ulaşmayı hedefledikleri söylenemez. Sadece taktik ve zamanlama farklılığı”. (Yeni Şafak, 11 Haziran 2010)

Rice’ın “taktik” olarak betimlediği durum yeterince açık değilse, gelin bir de ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton’a kulak kabartalım: “Etkin diplomasiye açığız. İran’a yönelik süregelen diplomatik yardım çerçevesinde, Türkiye ve Brezilya önemli rol oynamaya devam edecek”. (Radikal, 11 Haziran 2010)

İSRAİL’LE GERİLİM TAKTİĞİ

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “dışarıda ‘One Minute’, içeride ‘yes please’ diye tanımladığı AKP-İsrail ilişkilerini de, ABD’nin BOP çerçevesinde çizdiği “model ortaklık” ilişkisinden ayrı düşünemeyiz.

AKP’nin Davos’tan beri yüksek perdenden İsrail karşıtı çizdiği görüntünün tek bir somut yaptırımla taçlandırılmadan Gazze Konvoyu tertibine kadar getirilmiş olması “gürültü”den ibarettir. Ortada tek bir yaptırım olmaması, üstelik iki kriz arasında İsrail’e yeni tavizler verildiğinin ortaya çıkmasının tek bir açıklaması vardır; o da “alt bölgesel düzenleri yeniden kurma görevi” için duyulan “İsrail karşıtı” görüntü ihtiyacıdır.

PEKİ FETULLAH GÜLEN GAZZE KONVOYUNA NEDEN TEPKİ GÖSTERDİ?

Burada kafaları karıştıran, Fetullah Gülen’in çıkışıdır. Gülen, Gazze Konvoyu’nu İsrail’den izin almamakla eleştirerek hem AKP karşıtlarının kafasını karıştırmış, hem de başta kendi cemaati olmak üzere AKP’yi oluşturan koalisyonun tüm tarikatlarını şaşırtmıştır. Bizi ilgilendiren öncelikle AKP karşıtı kesimlerdeki kafa karışıklığıdır. Peç çok kesim, bu açıklamadan şu tuhaf sonucu maalesef çıkardı: “Fetullah Gülen Amerikancı olduğuna göre, Tayyip Erdoğan ABD karşıtı cepheye geçiyor…” Çeşitli çevreleri bu sonuca götüren etkenlerden biri de Baykal’ın istifa ettiği konuşmasında yaptığı Pensilvanya göndermesiydi. İki durum üst üste gelince, “Fetullah cemaati Amerikancı, AKP ABD karşıtı oluyor” yorumları oluştu!

Öncelikle şu saptamanın altını çizelim:

Tayyip Erdoğan elbette Zapsu’nun ifadesiyle, ABD’nin günü geldiğinde “deliğe süpüreceği” biridir; ancak o gün henüz gelmemiştir. ABD, AKP’nin arkasındadır! AKP ile Fethullah Gülen’in Amerikancılıkları arasında da olsa olsa ton farkı vardır!

Peki, o zaman Fetullah Gülen neden AKP’ye karşı bir açıklama yaptı?

Fetullah Gülen, AKP’ye “balans ayarı” yaptı. Fetullah Gülen bu açıklamasıyla, Erdoğan’ın meseleyi, ana stratejiye zarar verecek denli iç politika malzemesi haline getirmesine “ayar” verdi; maksadın aşılmasına fren koydu!

Gülen’e göre Erdoğan’ın Gazze konvoyu meselesini iç politikada değerlendirme hedefini ana hedefin önüne alması, istenenden fazla İsrail karşıtlığı yaratacak, hatta ABD karşıtlığına dönüşüp maksadı aşacaktı. Bunun frenlenmesi gerekiyordu. Yüzde 84’ü ABD karşıtı olan bir milletin, Gazze Konvoyu üzerinden daha da ABD ve İsrail karşıtı olacağı su götürmez bir gerçekti. İşte Fetullah Gülen bu zemin kayma durumunu yarattığı için AKP’ye “ayar” verdi!

DİYARBAKIR ORTADOĞU BİRLİĞİ’NİN MERKEZİDİR

Şimdi gelelim “alt bölgesel düzenleri yeniden kurma” görevinin somut sonucuna…

Erdoğan’ın “Türk Arapsız olmaz” söylemiyle ilan edilen Ortadoğu Birliği, işte BOP çerçevesinde tanımlanan bir alt bölgesel düzendir. Türkiye-Suriye-Lübnan-Ürdün arasında kurulan vizesiz serbest ticaret bölgesi oluşumu “İsrail karşıtlığı” görüntüsü üzerinden kotarılmıştır.

Birliğin adı şimdi konmayan bir üyesi daha vardır: Kürdistan!

AKP’nin “İsrail karşıtı” gürültüsünün içinde pek duyulamayan bir anlaşma daha vardı. Davutluğu ile Barzani, Ankara’da “tam ekonomik entegrasyon” anlaşmasına vardılar. ABD’nin daha Irak’ı işgal öncesinde tanımladığı bir AKP göreviydi bu. ABD’nin o zamanki Ankara Büyükelçisi Robert Pearson şöyle tarif etmişti bu görevi: “Türkiye’nin güneydoğu ve doğusuyla, Irak’ın kuzeyi tek bir ekonomik bölge olmalı”.

Bu konudaki hukuki alt yapı BM İkiz Yasaları, Kamu Yönetimi Temel Kanunu, Kalkınma Ajansları Yasası ve Nitelikli Sanayi Bölgesi Planı üzerinden oluşturuldu. Konunun siyasi altyapısı da son bir yıla damgasını vuran ama kendi Kürt kökenli yurttaşlarımızla bir ilgisi olmadığı gün geçtikçe ortaya çıkan AKP’nin “Kürt Açılımı” ile sağlandı! Aslında “Kürt Açılımı” hem AKP’nin değil ABD’nindi, hem de Kuzey Irak yani “Barzani için Açılım”dı!

Türkiye ile Kuzey Irak’taki Kukla Devlet arasında varılan “tam ekonomik entegrasyon” anlaşmasının bir sonraki adımı, “siyasi entegrasyon” olacaktır. AKP lideri Tayyip Erdoğan, ABD temasları sonrasında, işte bu hedef için söylemişti şu sözleri: “Şu anda Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi var ya, Genişletilmiş Ortadoğu, yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir merkez, bir yıldız olabilir. Bunu başarmamız lazım”. (Teke Tek, Kanal D, 16 Şubat 2004)



Diyarbakır, işte Ortadoğu Birliği’nin merkezi olacaktır!

Birbirinin zıttı görünen gelişmeleri birbirine sürterek ilerletilen süreç budur. AKP’nin ilan ettiği Ortadoğu Birliği ile PKK’nın roketatarlı saldırı sınırını Osmaniye’ye kadar uzatması arasındaki karşıtmış gibi görünen bağdır bu…


Mehmet Ali GÜLLER, 12 Haziran 2010
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen İrfan Tuna » Pzr Haz 13, 2010 17:21

12 Haziran 2005-Milliyet
http://www.milliyet.com.tr/2005/06/12/siyaset/asiy.html

Başbakan Erdoğan, Amerika dönüşü uçakta gazetecilere geziyi değerlendirdi

'ABD karşıtlığı faydasız'


PKK'ya yönelik adımların ABD karşıtlığını azaltacağını söyleyen Başbakan, 'Cumhurbaşkanı'nı yeni Meclis seçsin' diyen Baykal'a da yanıt verdi: Bu Meclis'in Cumhurbaşkanı seçecek yetkisi var

Hasan Cemal




Başbakan Erdoğan, Amerika'dan dönüş yolunda dün öğleden sonra Brüksel'den Ankara'ya uçarken, aralarında Milliyet'i temsilen Hasan Cemal'in de bulunduğu gazetecilere, Bush görüşmesini değerlendirdi. Erdoğan, şu mesajları verdi:

ABD KARŞITLIĞI: "Amerikan karşıtı olmak ne getirecek, ne kazandıracak Türkiye'ye?.. Önemli olan, ilişkileri geliştirmektir. Ortak çıkarlara esas alan dayanışmayı geliştirmektir. Bu tutumdur Türkiye'ye faydalı olan... KKTC'de izolasyonun kaldırılmasıyla, Kuzey Irak'ta PKK ile ilgili ABD'nin her adımı, Türkiye'de Amerikan karşıtlığını azaltır. Amerika'yla Türkiye istihbarat açısından zaten birlikte çalışıyorlar PKK konusunda, K. Irak'la ilgili olarak. Tabii önemli olan uygulama... PKK'lı 150 ismin yayımlanması Amerika tarafından önemli tabii."

GEZİNİN AMACI: "Ziyaretimin sonuçlarından çok memnunum. Geziye çıkarken amacım, Türk-ABD ilişkileri konusundaki olumsuz spekülasyonlara son vermekti. Başkan'ın görüşme sonrası yaptığı açıklamalar bu spekülasyonları ortadan kaldırdı. Önemli olan, Başkan'ın açıklamalarıdır, kimilerinin basına yaptığı sızdırmalar değil. Ortak irade, ortak irade beyanı önem taşır, bu da Beyaz Saray buluşmasından sonra yapılmıştır. Bazı olumsuz şeyleri basında hâlâ okuyunca şaşırıyoruz. Başkan'ın açıklamaları neden mi önemli?.. Mesela bugün 387 ABD'li yatırımcı var Türkiye'de. Bu sayının artması lazım. Bu bakımdan da önemli Bush'un Türk - Amerikan ilişkileriyle ilgili olumlu açıklamaları... Türkiye'ye ne kadar çok doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekebilirseniz, o kadar iyi? Bizim en çok önemsediğimiz konu bu..."

BASKI VE DOSTLUK: "Bizi psikolojik baskı altına almak için gezi öncesi bazı spekülasyonları, haberleri piyasaya sürmek mi?. Her ülkenin kendine has stratejileri olabilir. Ama bunu yorumlamak bize düşmez. ABD'nin her dediğine evet karşılığı beklemek gibi psikolojik havası olabilir. Ama biz neleri nasıl yapabiliriz, bunun dengelerine bakarız. Ayrıca, bizim için önemli olan her zaman dost kazanmaktır. Biz bu noktadayız. Asla düşman edinmeyiz."

AMERİKA'NIN BAKIŞI: "Küresel güç olarak ABD, Türkiye'yi bir yana koyamaz. Hem küresel barış diyeceksiniz, hem çoğunluğu Müslüman olan, demokrasi olan Türkiye'yi göz ardı edeceksiniz. Bunu yapmaz Amerika. Türkiye, İslam dünyasıyla ciddi bir köprüdür. Bunu iyi değerlendirmek zorundadır Amerika. Türkiye gerçeğini göz ardı edemez."

AB VE TÜRKİYE: "ABD gibi AB de Türkiye'yi, göz ardı edemez. AB olmazsa olmaz değildir, ancak Türkiye için model olmuştur. Bu modeli gerçekleştirmeyi gerekli görüyoruz. Türkiye'nin de AB'ye katacağı çok şey var. Hıristiyan Kulübü olmayacaksa, Türkiye sayesinde olmayacaktır. Bu bakış açısı da kabul görüyor. Bu açıdan İspanya'yla birlikte çalışıyoruz."

(…)

SURİYE: "40 yıldır bu ülkeyle düşmandık. Ama bu artık geride kalıyor. Hatay'la ilgili bir sınır sorunu yok artık diyor Suriye. Suriye'de demokratik adımlar atılacaksa, bu da Geniş Ortadoğu Projesi çerçevesinde yer alacak. Özgür dünyayı birlikte kurmaktır bu. Sayın Başkan da görüşmemizde Suriye'deki rejim konusunda iflah olmaz falan demedi.
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen İrfan Tuna » Pzr Haz 13, 2010 17:44

21 Nisan 2007-Hürriyet

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ ... 2007-04-21

Şu feleğin işine bak!

Özdemir İnce

15 Nisan 2007 tarihli Aydınlık Dergisi'nden ilginç şeyler öğrendim. Çoğunuzun dergiyi okuduğunuzu sanmadığım için bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum:

[Tarih: 16 Şubat 1997. Cumhuriyet Gazetesi'nden Leyla Tavşanoğlu, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'le röportaj yapıyor. Bir yanıt şöyle: "Perinçek: ABD Tayyip Erdoğan'ı Başbakan, Abdullah Gül'ü de Dışişleri Bakanı yapacak. CIA'nın yan kuruluşlarından Rand Corporation'ın yayın organında da bu yazıldı."

Doğu Perinçek, bu saptamayı 3 Kasım 2002 seçimlerinden 5 yıl 8 ay önce yaptı. Aydınlık da 20 Ekim 1996 tarihinde "Abramowitz, Tayyip'i Erbakan'ın yerine hazırlıyor" kapak haberiyle ABD'nin Erdoğan'a verdiği görevi duyurmuştu.

GÜLEN AKP MİMARI

Erdoğan'la Abramowitz'in ilk teması kapatılan Refah Partisi'nin ilçe başkanıyken kuruldu. Bu temasın ardından Tayyip Erdoğan İlçe Başkanlığı'ndan İl Başkanlığı'na ve oradan da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na çıkarıldı.

CIA İstasyon Şefi Graham Fuller, 2001'de "İslami hareketin liderliği" görevini, Tayyip Erdoğan'ın "yenilikçileri"ne verdi. Fuller, Aktüel Dergisi'nin 520'nci sayısında Fazilet içerisinde "yenilikçi kanat İslami hareketin lideri olacak" dedi. Erdoğan'ın kuracağı partinin "mimarlığını" da Fethullah Gülen yaptı.

Tayyip Erdoğan, CIA şefleriyle görüştükten sonra TÜSİAD'a "Turgut Özal'ın bıraktığı yerden gideceğim" sözünü verdi.] 15 Nisan 2007 tarihli Aydınlık'ta bunlar yazılı.

20 EKİM 1996!

Ben kartezyen, rasyonel ve kuşkucu bir insanım. Eğer Aydınlık Dergisi'nin 20 Ekim 1996 tarihli sayısının kapağının tıpkı basımını 15 Nisan 2007 tarihli derginin 6'ncı sayfasında görmeseydim, alıntıladığım satırlar bana bir komplocu palavra olarak gelebilirdi.

Aydınlık Dergisi'nin kapağında "Merak edilen gizli mesajı açıklıyoruz: Abramowitz Tayyip'i Erbakan'ın yerine hazırlıyor" diye yazan 20 Ekim 1996 tarihli sayısını mutlaka okumuşumdur. Ama okuduğuma dair en küçük bir bilgi kırıntısı yok belleğimin bir yerinde. Demek ki okuduktan sonra bir falcılık palavrası olduğunu düşünerek unutmuş olmalıyım.

Ama Aydınlık Dergisi Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olacağını 3 Kasım 2002 seçimlerinden tamı tamına 5 yıl 8 ay önce ilan etmiş. Cumhurbaşkanı adayı olmasına kendi kendisi mi yoksa aynı merciler mi karar verecek? 2007 yılının şubatının 20'nci günü benim gözüm iyice korkmuş durumda.

ŞEYHİN ŞEYHİ KİM!

AKP, MKYK'sı yedi saat süren toplantıdan sonra cumhurbaşkanı adayını tek başına seçmesi için parti başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı yetkilendiriyor. Midemi bulandıran bu değil. Demokrasinin "D"sinden habersiz bir partiden beklediğim bir şey. Tarikatların sivil toplum örgütü kabul edildiği bir ortamda, kuşkusuz, "Şeyh"in tek karar mercii olması pek doğal. Ama şeyhin şeyhi kim? Bunlar kabul edilir gibi değil. Benim midemi bulandıran, kendilerini amorf demokrasinin savunucusu ilan etmiş kalem erbabının bu açık-seçik mutlakıyetçi (otokratik) duruma itiraz etmemeleri. Bu türden insanlarla karşılaşmamak için köşe bucak kaçıyorum. Olur da karşılaşır, ellerini sıkmak zorunda kalırım, elim kirlenir diye!...
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen Başkomutan » Pzt Haz 14, 2010 17:06

Resim


AKP’NİN AKIL HOCASI HANGİ CIA AJANI ÇIKTI?


Meğer Erdoğan, İsrail karşıtı söylemleriyle sadece milletin gazını alıyormuş… Meğer eksen kaydığı da yokmuş; AKP, CIA Teorisyenlerinin teorisi doğrultusunda hareket ediyormuş…

Bu bir itiraf…


“Davos’da drama” başlıklı yazımızdan beri onlarca defa tekrar etme pahasına altını çizdiğimiz bir gerçeğin itirafı:

Erdoğan’ın, toplantıyı terk ettikten sonra koridorda, “Ben Perez’e değil, aslında moderatöre ‘one minute’ dedim” sözlerinin itirafı… Erdoğan’ın, mayınlı arazilerin satışına karşı çıkanları Yahudi düşmanlığı ile suçlamasının itirafı… Erdoğan’ın Gazze Konvoyu sonrası çıkardığı “gürültü”ye rağmen, boynunda asılı Yahudi Cesaret Ödülü olan Davut Boynuzu’nu hâlâ taşımasının itirafı... Fetullah Gülen’in Gazze Konvoyu konusunda AKP’ye verdiği “ayar”ın itirafı…

ERDOĞAN, İSRAİL SÖYLEMİYLE MİLLETİN GAZINI ALIYORMUŞ

İtiraf AKP sözcüsü Hüseyin Çelik’ten geldi. Eski Bakan Çelik’in itirafına göre meğer Başbakan antisemitizm artmasın, milletin gazı alınsın diye yüksek perdenden İsrail karşıtlığı yapıyormuş!
Gelin yoruma yer bırakmayacak açıklıktaki bu sözlere yer verelim şimdi. Bakın AKP sözcüsü Hüseyin Çelik Milliyet’ten Devrim Sevimay’ın sorularına ne yanıt veriyor:

Hüseyin Çelik: “Türkiye’de antisemitizmin bir geçmişi var. Fakat bizimle birlikte antisemitizm falan yok. Aksine bakın Sayın Başbakan’ın bu çıkışları olmasa Türkiye’de antisemitizm daha çok artar”

Milliyet: “Yani bir anlamda şişede biriken gaz mı kaçırılmış oluyor bu sayede?”

Hüseyin Çelik: “Elbette, halk şöyle düşünüyor, ‘Verilmesi gereken tepkiyi benim devletim veriyor zaten’.”

Milliyet: “Ve sakinleşiyor, öyle mi?”

Hüseyin Çelik: “Ve sakinleşiyor, çünkü ‘Benim adıma Tayyip Erdoğan konuşuyor’ diyor. One minute çıkışı bundan dolayı insanların uzun yıllar bastırılmış bazı haykırmalarının bir manada temsilciliğini yaptı. Sayın Başbakan Türk milletinin bu manada ve insanlık vicdanının sesi olmaya çalışıyor.

AKP, ABD PLANINA UYGUN İLERLİYOR

Dün söylemiştik, bir kez daha yineleyelim:

Davutoğlu’nun 2009’da ABD’ye vaat ettiği gibi “Türkiye, küresel yeni düzene, çevresinde alt bölgesel düzenleri yeniden kurarak katkıda bulunacak ve bu da soğuk savaş sonrasının yeni dünya düzeni olacaktır”.

    Tayyip Erdoğan, tam 34 kez itiraf ettiği şekilde ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin, yani 24 Müslüman ülkenin sınırlarının değiştirilmesi projesinin hâlâ eş başkanıdır!

    AKP; ABD’nin teşvikiyle İran’la uranyum takası anlaşması yapmıştır, ABD’nin teşvikiyle İsrail’le kontrollü gerilim uygulamaktadır, ABD’nin yönlendirmesiyle “Arap karşıtı, İsrail müttefiki” görüntüsüne makyaj yapmaktadır, ABD’nin oluruyla, Diyarbakır’ın merkez olacağı yeni bir Ortadoğu Birliği kurmaktadır!


EKSEN KAYMA YOK, ABD GÜZERGAHINDA YOLA DEVAM

Aslında Hüseyin Çelik bu konuda da çok ciddi bir itirafta bulunuyor. Ve bu politikalarda kıblelerinin ABD ve BOP, akıl hocalarının da CIA teorisyenleri olduğunu ortaya koyuyor. Bakın Çelik, aslında eksenlerinin kaymadığını ne güzel dile getirmiş!

Hüseyin Çelik: “Buna rağmen İsrail bugün makûl, mantıklı bir noktaya gelse Türkiye yine arabuluculuk yapmaya hazır. İsrail ne zaman doğru noktaya gelirse biz onun da yanında yer alırız. Çünkü biz kuvvetlinin haklı değil, haklının kuvvetli olması gerektiği tezini savunuyoruz. Bu İsrail de olabilir, ABD de olabilir. Zaten bugün birilerinin anlamadığı Türk dış politikasının özü de budur. Graham Fuller’in (CIA’nin eski Ortadoğu Masa Şefi) ‘Yeni Türkiye Cumhuriyeti’ kitabını mutlaka görmüşsünüzdür. Fuller o kitabında Türkiye’nin yeni dış politikasında hangi saiklerin esas olduğunu ifade ediyor”.

Milliyet: “Yani Fuller doğru mu anlamış?”

Hüseyin Çelik: “Bence çok doğru anlamış. Zannedildiği gibi Batı’ya sırtımızı döndük, Batı’dan hayır yok, Ortadoğu’ya dönelim, böyle bir şey yok. AB için sabırla, sonuna kadar, bütün şartları zorlayarak çalışıyoruz, çalışmaya da devam edeceğiz. Ama şunu da söyleyeyim, AB bizim işlerimizi çok kolaylaştırmış olsaydı da biz Afrika’ya yine açılacaktık, Asya’ya, Ortadoğu’ya yine açılacaktık. Tarihi misyonumuza yakışır, 73 milyon nüfuslu, Avrupa’nın 6., dünyanın 17. büyük ekonomisi olan, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip bir Türkiye’nin kendi yapısına uygun bir dış politika yönetmesi gerekir, ki biz de öyle yapıyoruz”.

Son bir alıntı daha yaparak, AKP’nin verili yol haritası üzerinden yolunda devam ettiğini gösterelim. Duayen politikacı Kamran İnan bakın ne diyor:

“Richard Perle Washington’un en ileri gelen liderlerinden biridir, savunma bakanı yardımcısıyken tanımıştım, 2002 yılında ‘Yılın Devlet Adamı’ ödülünü almak için Washington’a gittiğimde, bu vesileyle konuşmuştuk... Demişti ki, “Bizim size güvenimiz İngiltere’ye olan güvenle eşittir. Bizim amacımız sizinle el ele vererek Avrasya ve Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek, sizi bölgenin güç merkezi haline getirmek...Ve bilin ki, biz gelecek sene Irak’ı vuracağız.” Ben bunu geldim sayın hükümete aynen naklettim...” (Vatan Gazetesi, 14 Haziran 2010)

Mehmet Ali Güller
Odatv.com
odatv.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen Başkomutan » Pzt Haz 14, 2010 17:14

Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen Başkomutan » Çrş Haz 16, 2010 13:13


Eksen Kayması


Hâlâ raportörlük görevini sürdüren Osman Can’ın, Yüksek Mahkeme anayasanın kimi maddelerindeki değişikliği iptal ederse hükümetin kararı hiç sayarak yasayı doğrudan referanduma sunmasını içeren önerisini, hukuk çevreleri en azından “hukuksuzluğa açık davet” diye nitelerken…

…Çankaya’daki AKP’li hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da hükümetle ağız birliği yaparak anayasal tarafsızlığını korumadığını, daha doğrusu tarafsızlık ilkesini umursamadığını bir kez daha kanıtladı.

Kore’den Osman Can’ın “Anayasa Mahkemesi kararı uygulanmasın” sözlerini “Biraz tartışılsın bakalım” diye değerlendiriyor.

Hükümet de önerinin saçmalığını kabul etmiş görünmüyor. “Olacak şey değil, anayasaya, hukuk devleti kavramlarına da aykırı bir öneridir” diyemiyor.

Bir beklenti içindeymiş, tartışmalardan Osman Can’ın önerisini haklı bulan bir sonuç çıkmasına umut bağlamış gibi bir izlenim veriyorlar.


Hükümet ile Çankaya’daki AKP’li Gazze konusunda da görüş birliği içinde.

İsrail ve İran politikalarını irdeleyen içeride ve dışarıdaki yorumlar, Türkiye’nin Batı’dan Doğu’ya eksen kaydırdığını öne sürüyor.

Fakat RTE ve Çankaya’daki, bu yargının doğru olmadığını öne süren açıklamalar yapıyorlar.

Başbakan’a göre eksen kayması “kötü amaçlıların, içerideki taşeronların” uydurmasıdır.

Çankaya’dakinin yorumu farklı değil. O da “Eksen kayması iddiası kötü niyettir” diyor.

Ne var ki RTE de Çankaya’daki de yakın geçmişi unutmuş görüyorlar.

Gazze’deki bir buçuk milyon insanın; kadınların, erkeklerin ve çocukların haklarını korumak için İsrail ablukasına karşı çıktığımızı öne sürüyorlar.

RTE hamaset yüklü bu açıklamaları yoğun biçimde sürdürdüğü bir sırada CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bir yurt gezisinde “Bugün Gazze’deki insanların haklarını koruduğunu durmadan yineleyen Recep Bey; Irak’ta Amerikan bombaları çocukları, kadın, erkek milyonlarca insanı öldürürken sesini çıkarmıyordu” deyiverdi.

Gazze sihiri bozulacak, RTE telaşlandı. Derhal “Irak’taki savaşta da çocuk, kadın, erkek, insanların öldürülmesine karşı olduğunu” söylemeye başladı.

Söylemeye başladı ama; tek başına iktidarında Irak savaşında Amerikalılara tanıdığı kolaylıkları.. örneğin Irak halkını bombalayan Amerikan uçaklarına ve her türlü savaş malzemesine topraklarımızdan geçiş izni verdiğini.. limanlarımızdan ABD malzemesinin geçmesini sağladığını.. “Irak’ın işgali kapıya dayandığında” Amerika’nın Irak’ta ne işi olduğunu söyleyen AKP’li vekillere fena halde limon olup, yaptırımlarına karşı çıkanlara öfke saçtığını unutmuş görünüyor.



Ya 1 Mart tezkeresi? Irak’ta savaşan ABD’ye Türkiye’nin neredeyse dörtte birini tahsis eden… Sabiha Gökçen Havaalanı dahil birçok havaalanını, İskenderun, Trabzon limanlarını ve daha birçok olanağı ABD emrine veren tezkereyi AKP hükümeti TBMM’ye göndermedi mi?

Parlamentoya sağduyu egemen olmasa, tezkere reddedilmeseydi AKP; ülkeyi ABD emrine, işgaline verecekti.

O zamandan bu zamana AKP hükümetleri milyonlarca insanın ölümüne neden olan Irak savaşını desteklediler.

Yakın günlere kadar “Ortadoğu’da Türkiye ile ABD çıkarlarının örtüştüğünü” söyleyerek geldiler.

RTE, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanı olmakla öyle övünür oldu.

İsrail’le ilişkiler ise her alanda öyle genişledi ki RTE’ye Amerikan Museviler Kongresi’nin Cesaret Madalyası verildi.


Ve birden İsrail’le, ABD ile ters düşen yeni politikalar izlemeye, Batı’ya karşı Doğu kartını oynamaya giriştiler.

RTE de, yukarıdaki de bu politik çark edişin adı eksen kaymasıdır diyenleri, taşeronlukla veya kötü niyetli olmakla suçlamazlar mı?..

Söyleyiniz lütfen: Acınacak bu durumlarına ağlar mısınız güler misiniz?


Cüneyt ARCAYÜREK
16.06.2010
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş Haz 16, 2010 18:15

14 Haziran 2010-Milliyet

http://www.milliyet.com.tr/ak-parti-hey ... f=haberici

AK Parti heyeti ABD'ye uçtu


Murat Çakır İstanbul DHA

Türkiye’nin, İsrail’in yardım gemilerine saldırı olayını ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin İran için aldığı yaptırım kararındaki tutumunu uluslararası arenada yakından takip etmesi çeşitli görüşmeler yapması için oluşturulan AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik Başkanlığındaki bir heyet bugün Amerika’ya gitti.

Çelik,Atatürk Havalimanı VİP Salonu'nda yaptığı basın toplantısında Türkiye'nin dış politikasını ABD Senatosu ve kongre üyeleri ile bazı Türk ve Musevi kuruluşlarına anlatacağını söyledi.

"EKSEN KAYMASI DİYE BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİLDİR"

Çelik,son zamanlar da gündeme gelen Türk Dış politikasında eksen kayması tartışmalarına da değinerek “Eksen kayması diye bir şey söz konusu değildir. Aksine tam tersine eksenin daha çok yerine oturması, daha kalınlaşması, daha yerleşmesi diye bir şey var" dedi. Çelik, AK Parti hükümetinin Avrupa Birliği hedefi için en çok çaba gösteren hükümet olduğunu da kaydederek muhalefetin dış politikaya ilişkin eleştirilerine de yanıt verdi. THY’ye ait bir uçakla İstanbul’dan New York’a giden Ömer Çelik,Milletvekilleri Murat Mercan,Zeynep Dağı,Suat Kınıklıoğlu ve Başbakan Baş Danışmanı İbrahim Kalın Atatürk Havalimanı VİP salonunda bir basın toplantısı düzenledi. Heyet Başkanı Ömer Çelik basın toplantısında Amerika’da bir hafta kalacaklarını Kongre üyeleriyle görüşeceklerini, Beyaz Sarayda muhataplarıyla görüşeceklerini, bazı Musevi lobileriyle görüşeceklerini ve bazı düşünce kuruluşlarıyla da Türk dış politikasıyla ilgili toplantılar yapacaklarını belirterek şöyle konuştu: “ Son zamanlarda biliyorsunuz bazı tartışma başlıkları var. Eksen Kaymasında bahsediliyor. En son yaşadığımız sıcak gelişmeler var. Gazze olayları vesilesiyle ve Akdeniz de yardım gemileriyle yaşanan olaylar var. Tüm bu olayları birinci elden anlatmak ve muhataplarımızla paylaşmak istiyoruz"

Ömer Çelik, Başbakan’ın bu ay sonu katılacağı Kanada’da yapılacak G-20 zirvesi öncesi o toplantıya katılacak ABD Başkanı Obama’yı da mı bilgilendireceği konusunda sorulan bir soruyu ise, “ Biz Beyaz Saray da muhataplarımızla görüşeceğiz. Yani Beyaz Saray’ın dış politika yapımcılarıyla görüşeceğiz “ diye cevap verdi.

"HARİTA OKUMAYI BİLMİYORLAR''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı doğrultusunda oluşan heyetin başkanlığını yapan Ömer Çelik. Bazı muhalefet liderlerinin Başbakan’ın Brezilya ve Arjantin gibi ülkelerine yaptığı dış temaslar konusundaki eleştirilerini kendilerini harita okumayı bilmedikleri şeklinde yorumlarken şunları söyledi: "Esasında biz bu gezileri yaparken hükümetimiz uyguladığı dış politikanın hemen hemen bütün boyutlarını görüşüyoruz. Yani bunun içersinde konu gündeme geldiğinde Sırbistan ve Bosna arasında arabuluculuğumuz, Kafkas ülkeleri arasında diyaloglar konusundaki gibi çok boyutlu dış politika perspektifimiz var. Bir muhalefet lideri Sayın Başbakan’a hitaben ‘Ne işiniz var, haritada bile yeri bulunmayan Brezilya’da, Arjantin de’ demiş. Biz öyle bakmıyoruz. Haritada gözüksün, gözükmesin Türk Dış politikasının sahası içindedir. Ama son zamanlarda yaşanan sıcak haberler var. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı yaptırım kararı var. Türkiye burada yaptırımlara karşı diplomasi ve müzakerelerden yana tercihini kullanmıştır. Ama sanki birilileri batı ittifak sistemine karşı tercihini kullanmıştır şeklinde son derece saptırarak anlatıyor. Bizim herhangi bir şeye cevap vermek veya bir şeyi savunmak gibi arayışımız yok. Bizim yapacağımız burada birinci elden Türk Dış Politikasının ana dinamikleri nelerdir. Bu çerçevede olacaktır. Son sıcak olaylar daha yoğun bir gündem tutabilir. Eksen kayması diye bir şey söz konusu değildir. Aksine tam tersine eksenin daha çok yerine oturması, daha kalınlaşması, daha yerleşmesi diye bir şey var ama eksen kayması bizim gündemimiz değil. Bizim dış politikamızı anlamayanların gündemi. Bununla ilgili eksen kayması veyahut da Türkiye’nin Ortadoğululaşması, vesaire gibi gündemler. Zaten çok üst düzeyde bunlar açıklanmıştır. Avrupa Birliği hedefi Türkiye’nin bir hedef politikasıdır. AK Parti Hükümeti de bu konuda en yüksek performansı gösteren bir hükümettir. Ama bunun bağlamında komşularımızla sıfır sorun politikası yürütmemiz, dünyanın çeşitli yerlerinde ta Kafkasya’dan Balkanlara kadar Türkiye’nin arabuluculuğuna ihtiyaç duyulmasıdır. Bu aslında tarihin, coğrafyanın, jeopolitiğin bir vizyonla buluşmasıdır. Şimdiye kadar bunların niye olmadığını sorgulamak lazım. Bakın Sayın Başbakanımız bir saatlik uçuşlarda bile bir ülkeye gittiğinde bu ülkeye giden işte 20 yıl aradan sonraki ilk Başbakan oluyor. Böyle bir şey olabilir mi? Tam tersine bunlar şimdiye kadar, AK Parti hükümeti gelene kadar niye konuşulmadı diye düşünmek gerekirdi. Öyle bazı muhalefet liderleri harita kullanmayı bilmeyebilir, hayatlarında atlas görmemiş olabilirler. Brezilya Arjantin ve Şili gibi son derece önemli ülkeleri, haritada bile yerinde bunamayacak ülkeler de ne işiniz var? Diye Sayın Başbakanı suçlama yöneltebilirler. Ama biz burada şunu görüyoruz. En yakın komşumuzdan Brezilya ya kadar bütün bu alan Türk dış politikasının ilgi sahası içersindedir.

Ömer Çelik son olarak gündeme yerleşen “Eksen kayması" tabirine şimdiye kadar hiçbir siyasi literatürde rastlamadığını bunun muhalefet tarafından yaratılan bir tabir olabileceğini söyledi.
------------------------------------
16 Haziran 2010-ULUSAL KANAL

http://www.ulusalkanal.com.tr/index.php ... Itemid=174

İran'dan AKP'ye İsrail eleştirisi


İran basını, AKP hükümetini İsrail konusundaki tavrı nedeniyle bir kez daha sert bir dille eleştirdi. İran'ın yarı resmi haber ajansı Farsnews, Amerika ve İsrail'in Türkiye ile dalga geçtiğini, hükümetin ise bunları sineye çektiğini yazdı. "Türkiye neden öldürülen yurttaşlarının hesabını sormuyor, İsrail ile yaptığı bütün anlaşmaları iptal için kendisine daha nelerin yapılmasını bekliyor?" diye soran Farsnews, AKP'nin sınavının asıl şimdi başladığına dikkat çekti.

İsrail'in Gazze'ye giden gemilere düzenlediği operasyon karşısında AKP hükümetini aciz kalmakla suçlayan İran basını, AKP'ye ağır eleştiriler yapıyor.

İran'ın yarı resmi haber ajansı Farsnews yayınladığı özel yorumda Amerika ve İsrail'in Türkiye ile dalga geçtiğini yazdı.

Farsnews, İsrail'in Gazze’ye yardım götüren gemilerdeki Türklere katliam uyguladığını buna karşılık özür bile dilemediğini vurguladı. İsrail'in olayla ilgili soruşturmayı da kendisinin yapacağını hatırlatan Farsnews, İsrail'in ağabeyinin Amerika olduğuna dikkat çekti.

Farsnews AKP hükümetini şu sözlerle eleştiriyor :

"İsrail kendi içinde bir örtbas etme komisyonu kuruyor ve Türkiye’yle dalga geçercesine tavırlar alıyor. Buna karşılık Türkiye hiçbir yaptırımda bulunmayacak, onlarla aynı platform ve konuşlanmalarda bulunmaya devam mı edecek!

Amerika İsrail’e “Kendini kendin yargıla!”; Türkiye’ye ise "İsrail’in vereceği karara uy" mesajı veriyor. Ne demek bu? 21. yüzyılın en büyük kanunsuzluğunu Amerika işliyor işte! Zalimin zulmünde, gücünün bir rolü varsa, onun zulmüne ses çıkarmayan mağdurun ve onları izleyen diğerlerinin 10 katı rolü vardır. Sahi, Türkiye neden öldürülen vatandaşlarının hesabını sormak için AB ve BM’ye sert uyarılar ve sıkı takipler uygulamıyor? ABD askeri üsleri ne zamana kadar sürecek? İsrail ile yaptığı bütün anlaşmaları iptal için kendisine daha nelerin yapılmasını bekliyor Türkiye? Daha nelerin reva görülmesine rıza gösterebilecek? Şimdi ne olacak? Türkiye bunca aşağılama ve laubaliliğe karşı artık köklü bir karar mı verecek, yoksa Türkiye’nin kaymağını ABD ve İsrail, tokat ve öfkesini ise Türk Müslümanının yemeye devam edeceği ve kendi yurdunda garip kalacağı uygulama ve yaşam tarzına “devam” mı diyecek? İşte Türkiye’nin sınavı şimdi başlıyor."
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen Başkomutan » Prş Haz 17, 2010 1:09


ABD Yahudi lobisi Türkiye'yle ilişkiler düzelsin istiyor


ABD Yahudi toplumunun liderleri, Türkiye'yle on yıllardır inşa edilmekte olan ilişkilerin, en azından şimdilik korunmaya değer olduğu yönünde. Kuzey Kore BM Güvenlik Konseyi Mart ayında torpido saldırısı konusunda harekete geçerse, yanıt vereceklerini söyledi. İsrail Güvenlik Servisi Shin Bet, Hamas'ın Kudüs'te toprak satın aldığını belirtti.



JEWISH TELEGRAPHIC AGENCY: ABD Yahudi lobisi Türkiye'yle ilişkiler düzelsin istiyor

ABD Yahudi toplumunun liderleri Türkiye-İsrail ilişkilerindeki kırmızı çizgilerin aşılıp aşılmadığı konusunda gergin ve kararsız yorumlar yapıyor.

Ancak farklı grupların liderleri arasında oluşan kırılgan uzlaşma, Türkiye'yle on yıllardır inşa edilmekte olan ilişkilerin, en azından şimdilik korunmaya değer olduğu yönünde.

Amerikan Yahudi Komitesi İç İlişkiler Direktörü Jason Isaacson, "Aşılmaması gereken bazı çizgiler var ve geçtiğimiz haftalarda bu çizgilerin açıldığını gördük. Ancak Türkiye'nin Yahudilere gösterdiği misafirperverlik ve kendi toplumundaki Yahudilerin entegrasyonu bize bir ikilem yaşatıyor" dedi.

Isaacson, "Türkiye için yeniden sorumluluk alanına geçiş zor olacak ancak bunu yapmalılar ve biz de Türkiye'deki bağlantılarımıza bu mesajı göndermeye devam ediyoruz" dedi.

Türkiye'nin filo baskınındaki rolünün incelenmesini talep eden Amerikan Siyonist Organizasyonu hariç Washington'daki İsrail yanlısı gruplar büyük kararlar alıp doğrudan Türkiye'yi hedef almaktan kaçınıyor. Türkiye'deki Yahudi cemaati de bu yönde bir tavırda önemli rol oynuyor.


İm (Kod): Tümünü seç
http://www.hurriyet.com.tr/planet/15037166.asp?gid=286
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen avrasya » Prş Haz 17, 2010 8:41

Akepenin kendi ekseni mi vardı ki kaysın !

Akepenin kayan ekseni değil, şakülü !

Şakülü kaydı şakülü ... :lol:

BOP projesinin sahibi ne istiyorsa Akepe, dolayısıyla BOP Eşbaşkanlığı halen onu yapıyor.

Amma velakin , dünya BOP a göre dönmüyor, dönemiyor.

Ekseni değişen Akepe değil , Dünya.

Dünyanın ekseni değişiyor, dünyanın

Bu yüzden BOP eşbaşkanlığı ,emir büyük yerden deyip, BOP un gereklerini yerine getirmek için çırpınırken , dünyada esen rüzgarların etkisi ile savrulup duruyor.

Dünyanın ekseninin değişmesi Akepenin de şakülünü kaydırıyor.

Şakülü kayık Akepe ile nereye kadar ?
Kullanıcı küçük betizi
avrasya
Üye
Üye
 
İletiler: 279
Kayıt: Prş Oca 15, 2009 23:08

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen Başkomutan » Prş Haz 17, 2010 17:20


"Erdoğan, Camp David'e çağrılmalı"

'İran ve Türkiye ile ortaklık kurulmalı'

ABD'de Türkiye'nin dış politikasına ilişkin tartışmalar sürüyor. ABD'nin saygın gazetelerinden New York Times'ın yazarlarından Thomas Friedman, "İstanbul'dan Mektup" başlıklı son makalesinde ABD Başkanı Barack Obama'nın Başbakan Tayyip Erdoğan'ı Ortadoğu barış süreçlerinde simge haline gelen Camp David'e davet etmesi gerektiğini belirtti. İki ülke ilişkilerinin "uçurum"dan yuvarlanmaması için Başkan Obama'nın bir hafta sonu bu daveti yapmasının gerekli olduğunu savunan Friedman, "Türkiye'nin dengeleyici rolü, dünya politikasında en önemli ve istikrarlaştırıcı rollerden biri oldu. Bunu ancak yok olunca fark ediyorsunuz" dedi.

DENGELİ ARABULUCU ROLÜ

Thomas Friedman, Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi reddetmesinin Ankara'nın Arap dünyası ve İran'a yaklaşmasında kilit rol oynadığını da ileri sürdü. "Erdoğan'ın Arap sokaklarında en popüler lider olduğunu görmekten mutluluk duyarım" diyen Friedman, ancak Erdoğan'ın, bunu demokrasi avukatlığı ve Filistinliler ile İsrail arasında dengeli arabuluculuk yaparak gerçekleştirmesi gerektiğini belirtti.

TÜRKİYE'Yİ KAYBETME RİSKİ

2005'te Türkiye'yi ziyaretinde görüşmelerin odağında AB süreci olduğunu anlatan Friedman, son yıllarda Türkiye'de ve etrafında ortaya çıkan boşlukların, Türk hükümetini Doğu ve Batı arasında denge olma noktasından uzaklaştırdığını öne sürdü. Friedman, yazısını şöyle sürdürdü: "Bunun muazzam etkileri olabilir. İstanbul'da olmam beni bütün bu boşluklar yanlış bir biçimde doldurulursa, Türkiye'yi kaybetme yolunda olabileceğimiz konusunda ikna etti."

'İRAN VE TÜRKİYE İLE ORTAKLIK KURULMALI'

Ameirikalı gazeteci-yazar Stephen Kinzer, ABD'nin Türkiye ile İran arasında ortaklık kurması gerektiğini savundu. Washington'da, "Reset: Turkey, Iran and America's Future" (Sil Baştan: İran, Türkiye ve Amerika'nın Geleceği) adlı yeni kitabını tanıtan Kinzer, Türkiye ve İran'ın yıllardır anayasa geleneğine sahip iki ülke olduğunu ve demokrasiyi istediklerini ifade etti. Kinzer, dünkü İngiliz The Guardian gazetesindeki yazısında ise, "ABD ve Türkiye'nin bir çok ortak hedefi var. Son atışmalar bu gerçeği örtmemeli.Türkler, Amerikalıların gidemediği yerlere gidebilir, yapamadıkları anlaşmaları yapabilir. Türkiye ve ABD öpüşüp barışmalı" dedi.


İm (Kod): Tümünü seç
http://www.sabah.com.tr/Dunya/2010/06/17/erdogan_camp_davide_cagrilmali






ABD'yle Türkiye öpüşüp barışmalı


Türk diplomatları Amerikalıların gidemediği yerlere gidebiliyor ve yapamadıkları anlaşmaları yapabiliyor. Fakat Türkiye'nin yeni aktivizmini yanlış okuyan ABD bugüne dek bu durumdan yararlanamadı. Bölgedeki çıkarları aynı olan iki müttefik acilen öpüşüp barışmalı

Stephen Kinzer

Türkiye’nin Washington’daki siyasi sermayesi son birkaç haftada yere çakıldı. Türkiye on yıllar boyu yaygın bir biçimde, zaman zaman asabileşen fakat emniyetli bir biçimde Amerika’nın köşesinde duran güvenilir bir NATO müttefiki olarak görüldü. Şimdiyse, aniden bir dönek, ‘arkadaşımsı düşman (frenemy)’, erdemliler koalisyonundan karşı tarafa kaçan ve yavaş yavaş İslamcı davaya dönen bir ülke olarak kınanıyor.
Türkiye’ye bakış açısında böylesine bir dönüş, gelişen bir stratejik ilişkiye dair duygusal bir yanlış okuma. Türkiye küresel sahnede yeni bir oyuncu ve son haftalarda bazı yanlış diplomatik adımlar attı, fakat yeni aktivizmi aslında ABD için olumlu. İki ülke uzun vadeli stratejik hedefleri paylaşıyor ve açık, demokratik toplumlara sahipler. İşbirliği yaparak, Ortadoğu’da tek başlarına başaracakla-rından daha fazlasını başarabilirler.


Sebep Gazze, İslamcılık değil

Türkiye’nin bölgedeki kilit çıkarı Amerika’nınkiyle aynı: İstikrar. Türkiye’nin ekonomisi hızlı büyümesini sadece istikrarlı bir bölgede sürdürebilir. ABD açısındansa, bölgedeki muharip güçlerini çekmesini, enerji güvenliğini garantiye almasını ve terörü besleyen gerilimleri yatıştırmasını sadece istikrar sağlar.

Ortadoğu’nun sakinleştirecek herhangi bir politika her iki ülke için de iyi.
Bu yaklaşım, bölgesel krizleri yatıştırma isteği Türkiye’yi Tahran’ın kapısına götürene dek kulağa gayet hoş geliyordu. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan ve Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva, İran’la nükleer bir anlaşmanın çerçevesini müzakere ettiklerinde ABD’ye iyilik yaptıklarını düşünüyordu. Fakat Obama yönetimi anlaşmayı gelecekteki görüşmeler için bir temel mahiyetinde memnuniyetle karşılamak yerine, İran’ın açık bir dalaveresi olarak görüp öfkeyle reddetti ve anlaşmayı yapan iki liderin, kurnaz İranlılar tarafından kandırılan dangalaklar olduğunu ima etti.

Bir Türk gemisinin İsrail’in Gazze işgaline meydan okuyarak İsrail komandolarının dokuz Türk’ü öldürmesiyle sonuçlanan bir çatışmayı başlatmasının ardından, Türkiye’ye yönelik öfke arttı. Bu olay, Türkiye’nin sadece ABD’deki değil, aynı zamanda İsrail’deki eski dostlarına da düşman olmaya başladığına dair yeni bir kanıt gibi gösterildi. Fakat Türkiye’yle İsrail arasındaki çatlak esas olarak Gazze işgaliyle ilgili (bu durum Başbakan Erdoğan’ı ve çok sayıda Türk’ü fena halde öfkelendiriyor); daha geniş anlamda İslamcı veya İsrail karşıtı bir politikanın parçası değil.

Geçen hafta açık denizde meydana gelen trajedi konusunda Erdoğan da bir miktar sorumluluk taşıyor. Türkiye başbakanı hükümetinin açıklanan politikası olan uzlaşmayı terk etti ve bunun yerine çatışmayı seçti. Şu anda Türkiye ulusal bir öfke buhranı yaşıyor ve bu tür zamanlarda sakin, ileri görüşlü kararlar alınamaz.

Fakat Türkiye Washington’dan bağımsızlığını göstererek Ortadoğu’daki inanılırlığını daha da artırdı. Bu inanılırlık Batı açısından stratejik bir değer olabilir, zira Türk diplomatları Amerikalıların gidemediği yerlere gidebiliyor, konuşamadıkları gruplarla konuşup onların yapamadığı anlaşmaları yapabiliyor.

Fakat ABD bugüne dek bu durumdan faydalanamadı. Bunun sebebi şu: Amerikan-Türk ilişkilerindeki yeni gerilimin altında, İran’ın veya Gazze’nin ötesine geçen derin bir kavramsal anlaşmazlık yatıyor. Bu anlaşmazlık, jeopolitike, özellikle de Ortadoğu’ya nasıl en iyi yaklaşılacağıyla ilgili.


Şiddetin ve ani değişikliklerin etkisinden korkan Türkiye bölgesel sorunları diplomasi ve uzlaşmayla çözmeye çalışıyor. İran’a yönelik yaptırımlara karşı çıkıyor ve Washington’ı hayrete düşürecek bir biçimde hâlâ diplomatik bir alternatifin bulunduğunda ısrar ediyor.
Türkler dünyanın derin değişimler yaşamakta olduğuna ve Ortadoğu’nun düğüm halinde içiçe geçmiş krizlerini yatıştırmak istiyorsa ABD’nin de yeni, daha çok işbirliğine dayanan bir yaklaşım ortaya koyması gerektiğinde ısrarcı. Washington’daki bazılarına göre bu yaklaşım teslimiyet kokuyor. Onlar Türkleri yararlı salaklar veya daha kötüsü gibi görüyor.

AB kapıyı kapatmasaydı, Türkiye Ortadoğu konusunda böylesine bağımsız bir yaklaşım geliştirir miydi? Belki de hayır, çünkü Avrupa’ya sımsıkı bağlı bir Türkiye küresel enerjisini bu yöne odaklayabilirdi. AB Türkiye’yi uzaklaştırarak, Türk liderlere Avrupa merkezli dünya görüşlerini gözden geçirmeleri için gerekçe verdi.

İktidar değişecek, panik gereksiz

Türkiye’nin yeni dış polikasının etkisi ne olursa olsun, sabit kalmayacak; bu politika son 10 yılda hatırı sayılır ölçüde değişti ve önümüzdeki 10 yılda da değişebilir. Önümüzdeki yıl genel seçim yapılması bekleniyor. İktidar değişiminin yerleşik bir gelenek olduğu demokratik bir ülkede, tek bir liderin ani hareketleri konusunda hızla paniğe kapılmaya gerek yok.
Türkiye’yle ABD arasında iyi ilişkiler bölgesel barış davasına hizmet ediyor. Keza Türkiye’yle İsrail arasında iyi ilişkiler de. Bu üç ülke de, söz konusu ‘güç üçgenini’ kurtarmak için ne gerekiyorsa yapmalı.
(New York Times’ın eski Ortadoğu büro şefi, 15 Haziran 2010)


İm (Kod): Tümünü seç
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalHaberDetay&Date=17.06.2010&ArticleID=1002950
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen Türk-Kan » Prş Haz 17, 2010 19:56

TÜRKİYE’NİN MEFTA PROJESİNDE YERİ NE?

Bektaşî bir gecenin ertesinde yazıyorum bu yazıyı. Pek öyle “Fikrim geldi” havasında değilim.

Yok! Yazmıyorum da, Amerikan Ticaret Temsilciliği’nin sitesinden tercüme ediyorum.
Siz ‘yazmış’a sayın artık Aziz and Azize okur!

Evvela, Condi Rice hanımın, 2003 tarihli “Ortadoğu’yu Dönüştürmek” konuşmasından “Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek” satırını hatırlatalım.

Condi ablam, özetle diyor ki;

    “Ortadoğu’nun dönüştürülmesi kolay olmayacak, zaman alacaktır. Bu sadece askeri bir taahhüt değildir, ulusal gücümüzün diplomatik, ekonomik ve kültürel yönlerini de ilgilendirmektedir. Örneğin; Başkan Bush, 10 yıl içinde bölge insanını genişleyen fırsatlar çemberinde buluşturacak ABD-Ortadoğu Serbest Ticaret Bölgesi fikrini ortaya atmıştır.”

Serbest bölge kavramının İngilizce açılımı: Middle East Free Trade Area. Kısaca MEFTA diyorlar.

İlaç şirketleri, ilaca verecekleri ticari ismin, satılacağı ülke dilinde abuk bir anlamı olmasın diye tercümanlara danışır. Anlaşılan Amerikın Gavırmınt’ın böyle bir kaygısı yok. Ortadoğu’yu ele geçirme planına bilerek ya da bilmeyerek “Mefta” demişler.

Efenim, bu BOP’un MEFTA’sının içinde yer alan ve alacak ülkeler; İsrail, Ürdün, Fas, Bahreyn, Oman, Lübnan, Cezayir, Yemen, Mısır, Suudi Arabistan’dan Tanzanya’ya kadar uzanıyor.

Son dönemde FLAŞŞŞ FLAŞŞŞ gözümüze sokulan “Bir ülkeyle daha vize kaldırıldı!” haberlerine dikkat ediniz. Lübnan ve Tanzanya’dan sonra, bakalım hangi MEFTA ülkelerine ‘serbest ticaret’ gerekçesiyle vize kaldırılacak.

Doğrudan Başkan’a bağlı Amerikan Ticaret Temsilciliği’nin sayfası diyor ki:
(http://www.ustr.gov/trade-topics/enforcement )

    “ABD Ticaret Temsilciliği, uluslararası ticaret anlaşmalarından, Amerikan işçisi, çiftçisi, ve işyerlerinin maksimum faydayı sağlamasını temin etmek üzere İdare’nin izleme-uygulama-tespit faaliyetlerini koordine edecektir.”

Şimdi efenim, herkesin bildiği bazı gerçekler vardır. Örneğin, laksatifle uyku hapı aynı anda alınmamalıdır. MEFTA anlaşmaları da o hesap...

Amerikan çiftçisinin, işçisinin menfaati için imzalanan anlaşmalar, Amerika’nın denetiminde uygulanan projeler, Türk, Lübnanlı, Tanzanya’lının çiftçisine-işçisine yaramaz. Fekat taşeron ruhlarda “ulusal çıkarlar-kamu yararı” gibi kavramlar olmadığından, BOP’un MEFTA projesine uygun vize kaldırma, serbest ticaret bölgesi kurma hareketleri devam ediyor.


Kıymet Nadir Bindebir, 15 Haziran 2010

Tamamı: http://www.odatv.com/n.php?n=-turkiyeni ... 1506101200
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen Deli Haydar » Cum Haz 18, 2010 14:11

Bu Ödül "Cesaret Madalyası"nı
Gölgede Bırakır

Odatv / 18 Haziran 2010


Büyük Ortadoğu Projesi emperyalist bir proje olması bakımından asla yeni değildir. Çünkü son tahlilde BOP, ABD’nin "dünya liderliği" projesidir. Bugün ABD’nin küresel liderlik hedefinin ismi olan ve milli devletleri hedef alan bu proje, geçen yüzyılda da yine ABD’nin küresel liderlik hedefleri için vardı ama o çağın devletleri olan çok-milletli devletleri hedef alıyordu; en başta da Osmanlı devletini…

Projenin uygulayıcısı da ABD Başkanı Woodrow Wilson’du. Wilson, 21 Ocak 1918’de, yani Osmanlı devletini paylaşım esasına dayalı Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminde, Paris Barış Konferansı'na giderken yanında 14 maddelik bir program ve aşağıda gördüğünüz haritayı götürmüştü… Wilson’un yanında götürdüğü program, Konferans'tan 13 gün önce, 8 Ocak 1918’de açıkladığı ve tarihe "Wilson Prensipleri" olarak geçen 14 maddeydi.


Prensiplerin 12. Maddesi Osmanlı Devleti’ni bölme-parçalama maddesiydi: “Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk olan kısımlarına egemenlik hakkı tanınmalı fakat Türk olmayan halkalara bağımsızlık verilmelidir”. Wilson bu maddelerle de yetinmemiş ve 11 Şubat gününden başlayarak verdiği bir dizi deklarasyonla programını derinleştirmiştir.

Wilson’un bizi yakından ilgilendiren bir başka yönü de İstanbul’da 4 Aralık 1918’de kurulan “Wilson Prensipleri Cemiyeti”dir. Pek çok “Osmanlı münevveri”nin (aydınının) kurduğu bu cemiyetin temel hedefi, Amerikan Mandası sağlamaktı! Öyle ki, Sultanahmet Mitingi sonrası Osmanlı münevverleri Wilson’a telgraf çekiyor ve “bugün bizi savunmanız gerekiyor” diyordu.

Ne var ki, Milli Kurtuluş Savaşı ile mandacılık da, Wilson’un Sevr’e dayanak olan haritası da, etnik ayrımcı 12. maddesi de çöpe atılıyordu. Neden mi anımsattık tarihin bu siyah sayfasını?

Davutoğlu'na Wilson Ödülü

ABD ile ilişkilerimizde altın bir işbirliği dönemi var” dedikten sonra Dışişleri Bakanlığı’na atanan Ahmet Davutoğlu, Wilson adına kurulu bulunan Woodrow Wilson Uluslararası Düşünce Merkezi’nde ödül aldı! Hem de “eksen kaydı” denilen şu günlerde!

Davutoğlu’na ödülü “Kamu Hizmeti” dalında verildi! Wilson Merkezi Başkanı Hamilton ödül açıklamasında şu sözlerle övdü Davutoğlu’nu:

Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenmesinden bu yana, Türkiye’nin dış ilişkilerinin gelişimini hızlandırdı, uluslararası görüşmelerdeki konumunu yükseltti. Türkiye’nin dünyadaki ve bölgesindeki önemini arttırdı ve Türkiye’nin bölgesi ile ilişkilerini güçlendirmesini destekledi. Doğu ile batı geleneklerini kucaklamanın önemine dair keskin anlayışla birleşen başarıları, ona hatırı sayılır ün kazandırdı.

"Ortadoğu Birliği", "Büyük Ortadoğu Projesi"dir!

Davutoğlu’nun başarısı (!) her şeyden önce Erdoğan’ın eşbaşkanlığını yaptığı BOP’un bölge faaliyetlerini kotarmasından geçti. BOP’un en önemli bölge faaliyeti de kuşkusuz kimilerinin “yeni-Osmanlıcılık” dedikleri ama aslında BOP’un ta kendisi olan “Ortadoğu Birliği”dir!

Bildiğiniz gibi Türkiye-Suriye-Ürdün-Lübnan dörtlüsü geçtiğimiz günlerde, Davutoğlu’nun ismini "Ortadoğu Birliği" koyduğu, “serbest ticaret bölgesi” kurdu. Birliğin diğer üyesi ise Kuzey Irak’tır!

Davutoğlu "Ortadoğu Birliği"nin ilanından hemen önce Barzani ile “tam ekonomik entegrasyon” anlaşması yaptı. Hedef, siyasi entegrasyon! Böylece BOP’un temel hedefi olan “Türkiye himayesinde Kürdistan” planı gerçekleşmiş olacak!

Davutoğlu, Ortadoğu Birliği’nin önşartı olarak şu sacayağının kotarılmasını sağladı öncelikle: “İsrail’le 'kontrollü' gerilim”, “Araplarla zoraki dostluk” ve “İran’a manevra daraltma”. Bu sacayak Obama’nın Erdoğan’a 13 Nisan 2010 zirvesinde çizdiği hedefle uyumluydu: “Türkiye’nin Ortadoğu’da önemli bir oyuncu olmasını ve bu konuda işbirliği yapmasını istiyoruz”.

Bu sacayak, Davutoğlu’nun altını çizdiği “Türkiye, küresel yeni düzene, çevresinde alt bölgesel düzenleri yeniden kurarak katkıda bulunacak” söylemiyle tam uyumluydu.

Erdoğan ve Davut'lu ikilisi bu hedef doğrultusunda bir yandan Arap dostluğu kazanabilmek için İsrail’le gerilimi tırmandırdı, bir yandan bölge liderliğine soyunabilmek için İran’dan rol çaldı, bir yandan da İran’la dirsek teması içinde Tahran’a diplomatik kontrol uyguladı ve manevra alanını daralttı.


Mehmet Ali Güller
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen Başkomutan » Çrş Haz 23, 2010 3:04

Türkiye’nin ekseni değil ayağı kayıyor


Ülkede bir eksen kayması tartışmaları sürüp gidiyor; bundan yaklaşık altı ay kadar evvel bu konuda yine bir yazı yazmıştım, o zaman yazımın başlığı Türkiye’nin ekseni değil hayatı kayıyor demiştim, gerçek bu maalesef.

Özellikle Türkiye’nin ekseni kayıyor diyen kesim; iktidarın yüzünü batıdan doğuya çevirdiğini iddia ediyor, merak etmesinler bu hükümet yüzünü aynı anda hem doğuya hem batıya çevirir, çünkü ikiyüzlüdür.

Aslında doğru olan budur ikiyüzlü olmak hatta çok yüzlü olmak gerekir; yani memleketinin menfaatleri için, ülkenin çıkarları neyi gerektiriyorsa yüzün doğuya da batıya da kuzey ve güneye de dönük olmalıdır. Ancak kendi iradenle bunu yaptığın takdirde, yoksa ABD’nin Ortadoğu’da “şerif Hüseyinliğine, kâhyalığına” soyunarak yapılanlar iki yüzlülüktür.
Tanzimat fermanından bu yana yüzümüz batıya dönük, batı adına her şeyi yaptık yine de batılı olamadık batılıların gözünde.

İktidar ve önceki iktidarlar AB’ye girme uğruna her şeyimizi feda ettiler; uyum yasaları adı altında iç işlerimizi tamamen AB şekillendirdi, dış işlerimizi ise ABD.

İsrail yardım gemimize saldırarak dokuz insanımızı katletti, iktidar yaralılarımızı ülkemize getirterek tedavilerini sağlamayı büyük bir başarı gibi göstererek, şov yapıp bağırıp çağırıyor, hala İsrail’e yönelik somut bir adım atılmış değil buna karşılık, ambargoyu İsrail uygulayarak parası ödenmiş heronları teslim etmediği gibi eğitim personelini de geri çekti.

BM‘de İran’a yaptırım konusunda evet oyu kullanmamayı ve İsrail’e bağırıp çağırmayı” yüzümüzü batıdan çevirdik, yeni Osmanlı mı oluyoruz?” şeklinde tartışmalar yaparak bir gerçeğin üstünü örtüyoruz, o da; bu iktidarın ABD ile stratejik ortak oluşunu, Başbakan’ın BOP’un eşbaşkanı olduğunu, Yahudi kuruluşlarınca verilen cesaret ödüllü olduğunu, Irak’ın işgalinde pay sahibi olduğunu…

Başbakan da aynı teraneden çalıyor. Sen bağırıp çağıracağına bir adım at yok efendim “İstanbul’un güvenliği Gazze’ye bağlı, Ankara’nın güvenliği Kudüs’e bağlı” bir gemiyi korumaktan aciz iktidarın bu kadar büyük laf etmesi olsa olsa ileride İran konusunda atacakları adımları örtmek içindir, çünkü hep böyle yaptı. Minare süngü deyip yola çıktı binlerce kilise açtı Sayın Erdoğan.

BOP eşbaşkanı Sayın Erdoğan; Osmanlı devletinin hükümran olduğu coğrafyada BOP gerekleri ne ise onu yapmak, bu nedenle Erdoğan–Davutoğlu koalisyonunun oluşturmak istediği” ılımlı Osmanlıcılıktır. BOP’un bu bölgeye takdim ettiği ılımlı İslam gibi,”ılımlı Osmanlı” gömleğini de iktidar çoktan giymiş görünüyor.

Ilımlı Osmanlı, tıpkı ılımlı İslam gibi işgalin kolaylaşması için, ileride işgallere karşı oluşacak direnişleri kırmaya yönelik alt yapı çalışmalarıdır.


Pensilvanya açıklaması bu direnişleri zayıflatmaya yönelik bir provaydı. Aynı kesimin yani ılımlı İslamcıların birkaç ay evvel bir toplantıda cihat konusunda aldıkları kararı hatırlayalım. İçte ve dışta çok yönlü kuşatma altında olan ülkemizin çok acil milli birlik ve beraberliğinin sağlanması gerekir çünkü Türkiye’nin ekseni değil ayağı kaymış durumda.


Yusuf KARACA
yenimesaj.com.tr
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen Metin Goker » Çrş Haz 23, 2010 9:16

Başkomutan yazdı:Türkiye’nin ekseni değil ayağı kayıyor


Ülkede bir eksen kayması tartışmaları sürüp gidiyor; bundan yaklaşık altı ay kadar evvel bu konuda yine bir yazı yazmıştım, o zaman yazımın başlığı Türkiye’nin ekseni değil hayatı kayıyor demiştim, gerçek bu maalesef.

Özellikle Türkiye’nin ekseni kayıyor diyen kesim; iktidarın yüzünü batıdan doğuya çevirdiğini iddia ediyor, merak etmesinler bu hükümet yüzünü aynı anda hem doğuya hem batıya çevirir, çünkü ikiyüzlüdür.

Aslında doğru olan budur ikiyüzlü olmak hatta çok yüzlü olmak gerekir; yani memleketinin menfaatleri için, ülkenin çıkarları neyi gerektiriyorsa yüzün doğuya da batıya da kuzey ve güneye de dönük olmalıdır. Ancak kendi iradenle bunu yaptığın takdirde, yoksa ABD’nin Ortadoğu’da “şerif Hüseyinliğine, kâhyalığına” soyunarak yapılanlar iki yüzlülüktür.
Tanzimat fermanından bu yana yüzümüz batıya dönük, batı adına her şeyi yaptık yine de batılı olamadık batılıların gözünde.

İktidar ve önceki iktidarlar AB’ye girme uğruna her şeyimizi feda ettiler; uyum yasaları adı altında iç işlerimizi tamamen AB şekillendirdi, dış işlerimizi ise ABD.

İsrail yardım gemimize saldırarak dokuz insanımızı katletti, iktidar yaralılarımızı ülkemize getirterek tedavilerini sağlamayı büyük bir başarı gibi göstererek, şov yapıp bağırıp çağırıyor, hala İsrail’e yönelik somut bir adım atılmış değil buna karşılık, ambargoyu İsrail uygulayarak parası ödenmiş heronları teslim etmediği gibi eğitim personelini de geri çekti.

BM‘de İran’a yaptırım konusunda evet oyu kullanmamayı ve İsrail’e bağırıp çağırmayı” yüzümüzü batıdan çevirdik, yeni Osmanlı mı oluyoruz?” şeklinde tartışmalar yaparak bir gerçeğin üstünü örtüyoruz, o da; bu iktidarın ABD ile stratejik ortak oluşunu, Başbakan’ın BOP’un eşbaşkanı olduğunu, Yahudi kuruluşlarınca verilen cesaret ödüllü olduğunu, Irak’ın işgalinde pay sahibi olduğunu…

Başbakan da aynı teraneden çalıyor. Sen bağırıp çağıracağına bir adım at yok efendim “İstanbul’un güvenliği Gazze’ye bağlı, Ankara’nın güvenliği Kudüs’e bağlı” bir gemiyi korumaktan aciz iktidarın bu kadar büyük laf etmesi olsa olsa ileride İran konusunda atacakları adımları örtmek içindir, çünkü hep böyle yaptı. Minare süngü deyip yola çıktı binlerce kilise açtı Sayın Erdoğan.

BOP eşbaşkanı Sayın Erdoğan; Osmanlı devletinin hükümran olduğu coğrafyada BOP gerekleri ne ise onu yapmak, bu nedenle Erdoğan–Davutoğlu koalisyonunun oluşturmak istediği” ılımlı Osmanlıcılıktır. BOP’un bu bölgeye takdim ettiği ılımlı İslam gibi,”ılımlı Osmanlı” gömleğini de iktidar çoktan giymiş görünüyor.

Ilımlı Osmanlı, tıpkı ılımlı İslam gibi işgalin kolaylaşması için, ileride işgallere karşı oluşacak direnişleri kırmaya yönelik alt yapı çalışmalarıdır.


Pensilvanya açıklaması bu direnişleri zayıflatmaya yönelik bir provaydı. Aynı kesimin yani ılımlı İslamcıların birkaç ay evvel bir toplantıda cihat konusunda aldıkları kararı hatırlayalım. İçte ve dışta çok yönlü kuşatma altında olan ülkemizin çok acil milli birlik ve beraberliğinin sağlanması gerekir çünkü Türkiye’nin ekseni değil ayağı kaymış durumda.


Yusuf KARACA
yenimesaj.com.tr
Kullanıcı küçük betizi
Metin Goker
Üye
Üye
 
İletiler: 1
Kayıt: Sal Haz 22, 2010 21:22

Re: Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!

İletigönderen Başkomutan » Prş Tem 01, 2010 14:10


Ben- Eliezer'in-İsrail'in Davut'u

Gizli zirve!



Davutoğlu'nun İsrail Ticaret Bakanı ile gizlice görüştüğü ortaya çıktı. Bu görüşme İsrail'de deprem etkisi yarttı.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ilişkilerdeki krizin doruk noktasında bulunduğu İsrail’in Ticaret Bakanı Ben- Eliezer ile Brüksel’de gizlice buluştu.

MAVİ Marmara baskınıyla doruk noktasına ulaşan Türkiye-İsrail ilişkilerindeki krizin aşılması için ilk adım atıldı. AB ile yeni bir başlık açılması için Brüksel’de bulunan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail Ticaret Bakanı Ben-Eliezer ile buluştu. Bir otelin suitinde yapıldığı öğrenilen gizli toplantıya Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile Türkiye’nin AB Daimi Temsilcisi Selim Kuneralp de katıldı. Brüksel’de bulunan Tarım Bakanı Mehdi Eker ile Devlet Bakan Egemen Bağış’ın ise bu gizli toplantıdan haberi olmadığı iddia edildi.

Dün saat 12.30’da başlayan ve 2.5 saat süren toplantıda, ilişkilerin nasıl onarılabileceği masaya yatırıldı. Bakanlar iki ülke arasında diyaloğun yeniden kurulması için görüş alışverişinde bulundu. İkinci görüşme için yine gizli bir yer ve tarih belirlendiği kaydedilirken, iki bakanın başbakanlarına bilgi aktaracakları ifade edildi.

Görüşmeyi İsrail istedi


İsrail basını, görüşmenin Türk tarafının isteğiyle yapıldığını yazmasına rağmen Türk yetkililer, buluşmayı İsrail’in talep ettiğini söyledi. Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Barak’ın onay verdiği görüşmeden, aşırı sağcı Dışişleri Bakanı Lieberman haberdar edilmedi. Lieberman “Görüşmeden Dışişleri’nin bilgisi olmaması teamülleri hiçe sayan bir hakarettir. Başbakan ile Dışişleri Bakanı arasındaki güvene büyük darbedir” dedi.


Toplantının ikili ilişkiler açısından oldukça önemli, ancak İsrail'in aşırı sağcı Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın bilgisi dışında yapılması da bir başka kritik unsurunu teşkil ediyor.

İkili toplantı ve Dışişleri Bakanı Lieberman'ın toplantıya verdiği tepki İsrail basınının bugünkü gündemini oluşturuyor. Gazetelerde görüşmenin hükümet içinde çatlağa neden olduğu yazılıyor.

HÜKÜMET İÇİNDE GÜVEN ZAYIFLADI

Yedioth Ahranoth gazetesi konuyla ilgili haberinde, Lieberman'ın "Arkamdan iş çevirdiler" sözünü öne çıkardı. Başbakan Benyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Ehud Barak'ın toplantının gerçekleşmesi için onay verdiğini hatırlatan gazete, Lieberman'ın gölgede bırakıldığını iddia etti. Haberde Lieberman'ın ofisinden yapılan şu açıklama yer aldı:

"Dışişleri Bakanı'nın görüşmeden haberi yoktur. Bu görüşmenin kendisinden habersizce yapılması, Dışişleri Bakanı'na göre ciddi bir durumdur. Bu bütün normal prosedürlerin çiğnenmesidir. Bu olay Başbakan ile Dışişleri Bakanı arasındaki güveni zayıflatılmıştır. Dışişleri Bakanı olayı aydınlatmak için çalışacaktır."

BENİM OTORİTEMİ ÇİĞNEDİLER

Haaretz gazetesi'nin "Lieberman Netanyahu'yu yerden yere vurdu" başlığıyıla verdiği habwerde şu değerlendirmeler yer buldu:

"Başbakan Netanyahu'nun Türkiye ile gizli bir görüşmeye onay verdiğinin ortaya çıkmasının ardından, Dışişleri Bakanı Lieberman'ın hükümet içi güvenin azaldığını söylemesi, koalisyondaki tansiyonu artırdı.

Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman bu hamlenin Başbakan Netanyahu ile ilişkilerine zarar verdiğini söylerken, Başbakan'ı kendi otoritesini çiğnemekle suçladı. Lieberman'ın ofisinden yapılan açıklamada ise, 'Bu davranış normlarına ve Başbakan ile Dışişleri Bakanı arasındaki güvene ağır bir darbedir' denildi.

LİEBERMAN MÜTTEFİKLERİN GÖZÜNDE NAHOŞ BİR İSİM

Lieberman'ın aşırı sağcı Yisrael Beiteinu (İsrail Evimiz) partisi, Netanyahu'nun Likud'unun ardından koalisyonun ikinci büyük partisi. Ancak Bakan'ın aşırı sağcı görüşleri onu birçok İsrail müttefikinin gözünde nahoş kıldığı için uluslararası alanda Lieberman daha geride dururken, üst düzey diplomasiyi Netanyahu ve Barak ikilisine bırakıyor.

TÜRKİYE İLE TAMİR EDELİM DERKEN...

Jerusalem Post gazetesi de haberinde Lieberman'ın "Bu Netanyahu'ya olan güvenime bir darbedir" sözlerini öne çıkarıyor.

Haberde, 'Türkiye-İsrail ilişkileri tamir edilirken, Başbakan ile Dışişleri Baakanı arasındaki ilişkiler bozuluyordu' denildi.


İm (Kod): Tümünü seç
http://www9.gazetevatan.com/gizli-zirve/314094/1/Gundem






Haaretz: Gizli görüşme için Obama baskı yaptı


Gizli Görüşmeye Kim Zorladı?
Ahmet Davutoğlu ile Benjamin Ben Eliezer arasındaki gizli görüşmenin perde arkasını Haaretz yazdı...

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile İsrail Ticaret, Sanayi ve Çalışma Bakanı Benjamin Ben-Eliezer arasındaki “gizli” görüşmenin ABD Başkanı Barak Obama’nın “baskısı” ile yapıldığı bildirildi.

Haaretz gazetesi, “Obama, gizli görüşmeleri yapması için İsrail ve Türkiye’ye baskı yaptı” başlıklı haberinde, “Üst düzey bir İsrailli yetkili ile Türk Dışişleri Bakanı arasındaki görüşmenin, Obama Yönetiminin baskısıyla gerçekleştiği gibi görünüyor” de yazdı.

Haberde “Kudüs’teki üst düzey bir kaynağın” Beyaz Sarayı’nın toplantının yapılması için ısrar ettiği ve görüşmenin detaylarıyla iki tarafla koordine ettiğini doğruladığı belirtildi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=300325
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Sonraki

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x