SİZ bu yazıyı okurken belki de Melih Gökçek belediye başkanlığı görevinden istifa etmiş olacak...
Belki diyorum, çünkü beyefendi hâlâ Erdoğan'a direniyordu...
Sadece o değil, Bursa ve Balıkesir belediye başkanlarıyla bazı istenmeyen il başkanları da baskılar karşısında görevlerinden ayrılacak. Bakalım hangisi ellini çabuk tutacak...
Yayılan haberlerden anlaşıldığına göre insanlar, AKP'ye bakışını değiştirdi, partiden uzaklaşmaya başladı...
Partili olsun olmasın hemen herkes, AKP'nin iktidardan gitmesini istiyor...
Bu isteği de fark eden sadece Erdoğan olmalı; etrafı ise hâlâ büyük laflar ederek tehlikeyi görmezden geliyor, halktan saklamaya kalkıyor...
Kör topal hale geldikten sonra iktidar olunamayacağını fark eden AKP'li üst düzey tip o kadar az ki...
* * *
İç ve dış politikadaki başarısızlıklara, milli iradenin geriye itilmesi ve tek kişi iradesinin egemen hale gelmesi tuz biber ekti. Halkın AKP'den bu nedenle kurtulmak istediği de iyice ortaya çıktı.
İktidar partisinin çöküş süreci yaşamasına yol açan iç ve dış sorunları tadat etmeye herhalde gerek yok; hepimiz sorunların ülkenin başına yığınla çorap ördüğünü görüyoruz; ne asayiş ve güvenlik kaldı, ne dış itibarımız...
Ekonomimiz geriledikçe geriledi, yatırımlar durdu, her alanda üretim azaldı, işsizlik yüzde 11 sınırına dayandı, enflasyon çift haneli rakamlarda.
Bazı devletler sırtını döndü, bazıları ise omuz atıyor, dirsek dayıyor.
Dost sayımız düştü, düşman sayımız yükseldi...
Erdoğan, bütün bu olanın bitenin faturasını Genel Başkan sıfatıyla belediye başkanlarına, il ve ilçe başkanlarına kesti, oysa temelde kusur Erdoğan'da değil mi?
Azletmeye kalktığı ya da istifasını istediği isimleri o görevlere kim getirdi. Sorunun yanıtını yine Erdoğan veriyor:
-Bu makamlara bağımsız adaylar olarak gelinmiyor, bir partinin gösterdiği adaylar olarak geliniyor. Bu görevleri asla terk edilmeyecek koltuklar olarak göremeyiz...
Bu cümle, AKP'de egemen zihniyetin ne olduğunu gösteriyor. Üzerinde fazla laf etmeye hacet yok!
* * *
Demokrasilerde bireylerin seçme hakkı kadar seçilme hakları da vardır. İsteyen istediği alanda çalışmak, siyaset yoluyla hizmet üretmek isteyebilir ve bunu serbest iradesiyle yapar.
Ama bizde öyle olmuyor; partiler liderlerin sultasından kurtulamadığı için kimin nereye aday olacağına lider karar veriyor.
Birey partinin adayı olduğu andan itibaren de hür iradesiyle hareket edemez oluyor. Otur denildiğinde oturmaya, kalk denildiğinde kalkmaya mahkûm ediliyor.
Erdoğan'ın yukarıdaki yanıtında bu durum gizli değil mi?
* * *
Demokrasi böyle olmaz; bu sistemde millet iradesi, ipotek altına alınamaz, o iradenin yerine tek kişinin iradesi ikame edilemez, o zaman sistemin adı demokrasi olmaz...
Böyle dediğimizde bize yakıştırmadıkları sıfat, isnat etmedikleri yanlış, çalmadıkları kara kalmıyor...
Bireyin mutlaka sandığa giderek seçme hakkını kullanmasını ve bu görevi ifa etmesini isteyen zihniyet, seçilmek isteyenin yolunu tıkar ya da açık tutmasına rağmen onu resen kıpırdayamaz hale getirirse hangi sıfatla anılmalıdır...
Ben bulamadım, siz bulup yakıştırın!
Levent BULUT