"Ergenekon" Tutanakları (Yurdumdan Bir Ham Kesit Daha)

"Ergenekon" Tutanakları (Yurdumdan Bir Ham Kesit Daha)

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Ara 15, 2012 15:53

"Ergenekon" Tutanakları (Yurdumdan Bir Ham Kesit Daha)

Türkiye, mizahın ve edebiyatın düşmanı bir ülke. Gerçeği yorumlayarak hakikate dönüştüren bu sanatlar gerçeğin kuru ve sinematografik olmayan doğasını yorumlayıp, soslayıp tüketilebilir hale getirirler.

Vücudunda dört zehir çıkıp da zehirlenilemeyecek tek ülke olan ülkemiz ise binbir garabeti ile; gerçeğin hiç bir yoruma, süslemeye, dramatizasyona ihtiyaç duymadan ham kesim hali ile izlenebileceği bir vatandır. Tanrı'nın hiç montajlanmaya ihtiyaç duyulmayan, "director's cut" ham kader filmi gösterilir topraklarımızda.

Savcının mütalaasının açıklanacağı gün olarak ilan edilen 13 Aralık günü "Ergenekon"''da duruşma salonunda yaşananlar buna güzel bir örnek. Doğal akışı içinde aşağıda dikkatinize sunuyoruz.

****************

Sanıklar, mahkeme salonunun dışında toplanan yoğun kalabalık nedeni ile salona zor girebildi. Bu kadar ciddi bir kalabalığı beklemeyen Jandarmanın gerekli tedbirleri almakta zorlandığı gözlendi. Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyesi gençler, yol üzerinde trafiği düzenlemeye çalıştı.

Duruşma salonunun hemen dışındaki bekleme salonunda, uzun süredir birbirini görmeyen tutuksuz sanıkların birbiri ile hasret gidermesi ve eski tutukluluk günlerini yadedmesi, "Ergenekon'un pilav günü" yorumlarına sebep oldu.

Günlerdir basın tarafından "karar günü" olarak lanse edildiği için ilginin yoğunlaştığı bugünde bir çok ünlü tanınmış simayı görmek mümkündü. "Ergenekon"'a son dönemde monte edilen Ayşe Arman'ın, en son yazısından anlaşıldığı üzere, "kaportayı cilalayıp, kocasına metres olmak" için Dubai'de olduğu için duruşmaya katılmadığı, o çok ihtiyaç duyulan manevi desteğini veremediği görüldü.

CHP geniş ve ilgili bir kadro ile temsil edilirken, MHP'nin varlığı Deniz Bölükbaşı'nın "buradayım ama çok da heyecanlı değilim" yüz ifadesi ile somutlaştı.

Duruşma başladığında, salona tutuklu sanıkların girmesi ile birlikte seyirci sıralarından alkışlamalar başladı. Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay ele ele tutuşarak seyirciyi selamladı. Bu sırada sanık ve seyirci sıralarından, "Adalet İstiyoruz", "Türkiye sizinle gurur duyuyor" sloganları atıldı.

Balbay:

"Biz burada çürümüyoruz. Sizinle beraber adaleti tüm Türkiye'ye yayacağız"

Bu arada Yalçın Küçük'ün konuşma yapan ve slogan atan sanıkları zaman zaman eli ile ağızlarını kapatarak sakinleştirmeye çalıştığı dikkat çekti.

Savcılar ve mahkeme heyeti salona girdi.

Sanıkların mahkeme heyeti salona girdiğinde ayağa kalkmadığı görüldü.

Danıştay cinayetinden hüküm giyen Alparslan Arslan kolunda iki , çevresinde iki jandarma salona getirildi.Sanıklar alanında, diğer sanıklardan Danıştay hükümlüleri için ayrılmış özel alana getirildi. Alparslan Arslan'ın diğer duruşmalarda da olduğu gibi, yürümekte zorlandığı görüldü ve yoğun ilaç almış insanlarda görülen bir ifadeye sahipti.

Avukat sıraları tamamen doldu.

Duruşmayı mahkeme başkanı Özese açtı.

"Mütalaanın tamamlanmadığı, mahkemeye bir ön rapor verdiği görüldü"

Daha sonra mahkemeye gelen ve daha önce yazılan yazılara verilen cevapları okumaya geçen Özese'nin, davayı başka bir dava ile birleştirdiklerini açıklayıp, birleştirdikleri davanın iddianamesini okunacağını açıklaması ile güne damgasını vuran olaylar silsilesi başladı.

Savcının mütalaa vermesini beklerlerken, birden yeni bir dava ile davalarının birleştirildiğini duyan sanıklar ve avukatlar mahkeme heyetine tepki verdi. Avukat sıralarından, kendilerine bu iddianamenin tebliğ edilmediği itirazları yükseldi. Özel yetkili mahkemelerin yapılan yeni yasal düzenleme ile yeni dava kabul edemeyecekleri, bu birleştirmenin kararının hukuk dışı olduğu sesleri yükseldi.

Özese avukatların sözlü itirazlarını yazılı dilekçe ile vermelerini istemesine rağmen, itirazlar sürdü. Avukatlar mahkeme heyetine savunmanın sözlü olması gerektiğini hatırlattı. Özese, gittikçe ısınan atmosferde ayağa kalkarak mahkeme heyetine itirazlarını sürdüren avukatları susturmayı başaramayınca duruşmaya ara verdi. Seyirci sıralarından yuh sesleri yükseldi.

Başladıktan çok kısa süre sonra verilen ara yaklaşık 2 saat sürdü.

Mahkeme heyetinin, ara karar vermeyeceği halde, bu kadar uzun süre ara vermesi, seyirciler arasında çeşitli yorumlara sebep oldu. Mahkeme heyetinin Ankara'dan talimat beklediğinden tutun da, dışarıdaki kalabalığın dağılmasının beklendiği için heyetin davayı uzatmaya çalıştığına kadar bir çok yorum yapıldı.

İki saat sonra tekrar tutuksuz sanıklar, seyirciler ve avukatlar salona alındı. Avukatlar, ilk celsede yaşananlar sonrasında, ortak bir tutum belirlemek için biraraya gelerek durum değerlendirmesi yapmaya başladı.

Avukatların toplu olarak salonu terketmek ile salonda kalarak savunmaya devam etmek seçeneklerini değerlendirdikleri öğrenildi. Avukatların değerlendirilmesi sonrasında, daha önceki duruşmalarda mahkeme heyeti ile yaşadığı tartışmalardan dolayı mahkeme tarafından duruşmalardan men edilen avukat Vural Ergül'ün salondan ayrıldığı görüldü. Vural Ergül'ün salondan ayrılmasına bir kısım avukat, "niye ayrılıyor, ayrılma kararı almadık ki, kim aldı bu kararı" şeklinde tepki gösterdi. Fakat bir kaç avukat dışında bütün avukatlar salonda kaldı.

Daha sonra tekrar salona dönen Vural Ergül konu ile ilgili mealen şu açıklamayı yaptı:

"Mahkeme heyetinden, içeriden talep geldi. Mahkeme heyeti, salondan çıkmazsam avukatlara söz hakkı verilmeyeceğini bildirmiş avukatlara. Ben de bunun üzerine, mahkeme heyetine bahane vermeyim diye ayrıldım. Fakat görüldü ki, benim ayrılmamın istenmesi bahane imiş, mahkeme heyeti yine söz vermedi"

Yaklaşık 2 saatlik aradan sonra mahkeme heyeti salona tekrar geri döndü. Daha önceki celsede, hiç bir avukata söz vermeyen mahkeme başkanı Özese, bu sefer duruşmaya bir avukata özellikle söz vererek başladı. Bu avukatıın, davaya dahil edilen iddianamedeki sanıkların avukatı olduğu anlaşıldı. Bu avukattan sonra diğer avukatların söz istemeye devam etmesi üzerine mahkeme başkanı sözlerini kesti. Avukatların seslerini yükselterek, ayağa kalkıp söz istemeye devam etmesi üzerine Özese'nin tutanaklara geçmek üzere

"avukatların taleplerinin olmadığı görüldü"

ifadesini kullanması salonda gülüşmelere sebep oldu ve avukat sıralarından protestolar arttı.

Bu aşamada salonda tam bir keşmekeş hakimdi. Bir yandan üye hakim Haşıloğlu, Özese'nin talimatı doğrultusunda davaya yeni eklenen iddianameyi okumaya çalışırken, diğer yandan avukat sıralarından itirazlar yükseldi.

Sonunda mahkeme heyeti Özese avukatlar arasından, Veli Küçük'ün kızı av. Zeynep Küçük'e söz vermeye karar verdi.

Zeynep Küçük:

"Avukatlara gerekli söz hakkını vermeden iddianameye geçme kararı verdiniz. Yeni yasa değişiklikleri ile ek iddianame ekleyemeyeceğiniz halde bu kararı verdiniz. Avukatlara jandarma ile gözdağı vermeye çalışıyorsunuz.

(Açık İstihbarat: İkinci celseye başlandığında, avukat sıralarının önünde bir dizi Jandarma, avukatlarla mahkeme heyeti arasına yerleşti)

Kamuoyunu yok sayarak, dışarıdaki yüzbinleri yok sayarak açık yargılama yaptığınızı iddia ediyorsunuz. İddianame 2 gün önce sunulmuş, yasaya göre 7 günlük süreye uymuyorsunuz"

Özese:

Mahkeme heyeti kimseyi tehdit etmez.

Sanık sıralarından bir ses:

Nasıl etmez. Zekeriya Öz istediğimizi yapmazsan 1 saat içinde oğlunu tutuklatırım diye tehdit etti beni.

Özese:

Dinlemek istemeyen avukatlar çıkabilir.

Seyirci sıralarından da protestoların yükselmesi üzerine Özese seyircilerin duruşma salonundan çıkarılması talimatını verdi. Salondaki karmaşa ortamı giderek arttı. Bütün bu karmaşa ortamında üye hakim Haşıloğlu iddianame okumayı sürdürmeye çalıştı.

Basın sıralarında oturan Süheyl Batum mahkeme heyetine seslendi:

"Sayın Hakim; siz kendi okuduğunuz iddianamei duyuyor musunuz? Sizin kararı önceden verdiğiniz belli"

Avukat sıralarından bir başka ses:

"Başkanım duyamıyoruz, daha sesli okuyun"

Salonda düzenin yine sağlanaması üzerine 1 saat geçmeden Özese yine duruşmaya ara vermek zorunda kaldı. Mahkeme başkanı ve üye hakim salonu terk ederken, kıdemli üye Haşıloğlu belli bir süre salonda oturmaya devam etti.

Milletvekilleri arada avukat Zeynep Küçük'ü, "kısa ama etkili konuşmasından" dolayı tebrik ettiler.

Sembolik bir diğer karede, sanık bölümünden biraz daha ileriye giderek kendisi ile tokalaşmak isteyenlere yaklaşmak istemesi üzerine, emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a görevli Jandarma yarbayı tarafından izin verilmedi.

Aradan sonra 3:17'de duruşmaya tekrar başlandı. Bu celse ile birlikte, tekerlekli sandalyesi ile emekli albay Arif Doğan'da tutuksuz sanıklar bölümündeki yerini aldı.

Mahkeme başkanı Özese, bu sefer celseye, Genelkurmay Başkanlığı'ndan disk incelemesi ile ilgili gelen bir yazıyı okuyarak başladı. Avukatlara bu yazınınn okunması sonrasında söz verileceğini açıkladı.

Avukatların söz alma ısrarı sürdü.

Özese:

Avukatlar her duruşmada konuşamaz.

Özese'nin hukuk tarihine geçecek bu sözleri sonrasında avukat sıralarından yine protesto sesleri yükselmeye başladı.

Özese:

Buyrun oturun, söz vermiyorum.

Bir Avukat:

Siz izin vermiyorum diyorsanız. önce savcıdan mütalaa alın, sonra karar verin.

Bu arada savcı Pekgüzel söz almaya çalıştı. Başkan Özese, Pekgüzel'e de söz vermedi.

Özese:

Belgeler okunduktan sonra söz hakkı vereceğiz.

Özese'nin daha önceki celselerde, "yeni iddianameyi okuma" ısrarından vazgeçtiği görüldü.

15:28'de duruşmaya yine ara verildi.

Bu ara sırasında, seyirciler sırasında oturan CHP kadın kollarına üye bir kadın seyirciyi çıkarmak isteyen Jandarma üyeleri ile CHP'liler arasında sert tartışmalar yaşandı. Jandarma, celse aralarında seyircilerin dışarı çıkması kararı alındığı için CHP'li kadının çıkarılması konusunda ısrar ederken, CHP'liler bunun yasal olmadığını, böyle bir şey yapılamayacağını belirterek Jandarmayı engellediler. İlglii jandarma komutanının gelip duruma müdahale etmesi ile tartışma yaşandı ve CHP'li kadın üyenin salonda kalmasına izin verildi.

Ara verilen duruşmaya 4:21'de tekrar başlandı.

Özese:

Mahkemeye ulaşan belgelerin zapta geçmesinden sonra savcının mütalaası istenecek ve avukatlara söz verilecek.

Savcı Pekgüzel mütalaasına yeni birleştirilen davanın sanıklarına yeterli süre verilmesini talep ederek başladı. Pekgüzel savcılık makamı adına okuduğu mütalaasında, duruşmada tanık olarak dinlenemeyenlerin ifadelerinin okunmasının yeterli olacağı görüşünü savundu. Pekgüzel; daha önceki duruşma tutanaklarından bir dizi karar maddesi okuyarak, bu kararlar sonucu yazılan yazıların akıbetinin sorulmasına ve firari sanıkların yakalama kararlarının akıbetinin sorulmasını talep etti.

Pekgüzel'in mütalaasını okumasının ardından Avukat Celal Ülgen'e söz verildi:

Mahkemenize imzalanmış 5 adet dilekçe sunduk. Geldiğimiz aşamada toplanmamış kanıtlar olduğunu söyledik.

Bizler 1 nolu Ergenekon davasının delillerini, tutanaklarını inceleme olanağı bulamadık. Sanki biz incelemişiz gibi duruşmalar devam edildi. Öğrenin 1. Ergenekon davasında bir şema var. Tuncay Güney'in ifadeleri var. Bunları hiç değerlendiremedik.

Sonra bazı kısımları kapalı olarak bu şemalar bize verildi. Bu şema kanıtsa üstü neden ortuluyor? Mahkeme değer veriyorsa, bu ismi örtülen kişiler niye çağrılmadı.

Bu şema ile 2. Ergenekon davasının ne ilgisi var? Bunu bizim savcılarla tartışmamız, sizin bu tartışmada hakem olmanız lazım. Siz sentez makamınısınız, savcı değilsiniz.


1. Ergenekon davası sırasında dijital verilere ulaşmak çok hoyratça olmuştur. Delil sağlıkları ve bütünlüğü korunmamışsa bu delill değildir. Bunu huzurunuzda tartışmamız lazım.

Siz, avukatlar çok kalabalıksınız diye söz vermiyorsunuz bir söz verin bakın avukatlar kendi aralarında otokontrolü nasıl sağlayacak.


Av. Dizdar:

Bir takım arkadaşa söz verilmez. Herkesin söz alması lazım.

Çağrılan tanıklar var, eğer o tanıklardan vazgeçilmediyse o tanıkların dinlenmesi lazım.

(Tutukluluğun makul süresi konusunda AİHM kararlarından örnekler verdi.)

Tutukluluk bir tedbirse, bu tedbir gayeye erişti. Eğer davaları birleştirirseniz bu süre daha da uzar.


Av. Hüseyin Ersöz:

Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu'nun 215. maddesini size hatırlatmaya gerek yok.

Delillerin tartışılması için makul süre talep ettik. 15 dk verdiniz.

1 müvekkilim de olsa, 10 tane de olsa 15 dakikaya sığdırmam istendi.

Bilirkişi talepleri, tanık talepleri istemiştik ama cevap verilmedi. Eğer red kararı bile verseydiniz, huzurda bulundurarak dinletecektim ama olmadı.

Levent Göktaş'ın ofisinde bulunduğu isnat edilen 51 nolu DVD'nin polis tarafından ofisine bırakıldığına tanıklık edecek bayan avukat dinlenmedi. Eski bir emniyet müdürünün eşi olan bu avukat, bu yönde bir konuşmaya bir resepsiyonda şahit olduğunu anlatacaktı.

Mehmet Çelebi teğmen gibi, Vural Vural'ın telefonuna da yasadışı yükleme yapıldığının tespitini istedik, kabul edilmedi.

Kameralarla dinleniyoruz mikrofonlarla dinleniyoruz, müvekkilimize vermek istediğimiz belgeler jandarma ve mahkeme heyetince kontrol ediliyor.

İddianamede Gizli Tanık 9'un ifadeleri, Osman Yıldırım'ın ifadelerini doğruluyor yazılmış. Sonra ortaya çıkıyor ki, 9 nolu gizli tanık aynı zamanda sanık olan Osman Yıldırım.

Bugün ayrıca mahkemenize 2008-2009'da ulaşan belgelerin dosyaya bugün konulduğunu öğreniyoruz. Benim de o belgeleri görmem ve değerlendirmem gerekiyor.


Bundan sonra aşamada mahkemenizin adil bir yargılama yapılacağı kanaatinde değilim.


Av. Dilek Helvacı (Haberal ve Hurşit Tolon'un avukatı):

Bu mahkemede, CMK ve AİHS'ne aykırı olarak savunmanın kısıtlandığını gördük.

Son yasa değişiklikleri ile, mahkemeniz geçici hale geldikten sonra, mahkemeniz sadece savunma hakkını kısıtlamıyor, aynı zamanda susturmaya çalışıyor.

İddia makamı ile özdeşleşmiş görüyoruz sizi.


Özese:

İddia makamı ile özdeşleşmeyiz merak etmeyin.

Bugün "robocoplarla" üzerimize saldırıldı. Ayrıca bariyer koymanız CMK'ya aykırı. Jandarma ve mahkeme belgelerimizi inceleyemez. Tavandan uzatılan mikrofonlarla bizi dinleyemez.

(Açık İstihbarat: Avukat, "Ergenekon" duruşmalarına özgü, dünyada hiç bir örneği olmayan, avukat ve sanık sıralarının üzerine tepeden sarkıtılan mikrofonları kastediyor. Toplam 14 tane mevcut. Bu söze Özese'nin verdiği aşağıdaki tepki, bu mikrofonların hangi amaçla kullanıldığını kanıtlıyor.)

Özese:

Avukat hanım, zaten mikrofonlardan bir şey duyulmuyor. Zaten dinlemeye vaktimiz yok.

(Sanık ve seyirci sıralarından gülüşmeler)


Bir Başka Söz Verilen Avukat:

Taleplerimizi bile almıyorsunuz. Dosyaya ibraz edilen belgelerin 4 yıl boyunca saklanması hukuka aykırıdır. Saklanan bu yazıların MİT ve Genelkurmay'dan gelen belgeler olması ayrıca dikkat çekicidir.

CMK 177'e göre tanıkları reddediyorsanız bunu da bilmemiz lazım.

Başbakanın savcısı olduğu bu dava siyasi bir davadır.

Tutukluluklarla ilgili gerekçeleri hala sunmamanız baskı altında olduğunuzu gösteriyor.


Av. İlkay Sezer: (İlker Başbuğ - Hurşit Tolon avukatı):

Bizleri burada şeklen bulunuyormuşuz hissine kapılmamıza sebep olan uygulamalarınız var.

Silahların eşitliği ilkesini göremiyoruz bu salonda.

Siz bize taleplerimizi yerine getirme hakkı vermediniz.

Ankara Emniyeti ne dedi? - 125 tane CD buldum. Sonra ne oldu? 134 tane CD çıktı. Aradaki farkı araştırdınız mı?

Şu tanıkları dinleyelim dedik. Hangi tanıklarımızın dinlenmeyeceğini halen öğrenemedik.

Mikrofonlardan şikayet ettiğinizde sizin yanınızdaki üye bu mikrofonların aleniyeti sağladığını söylemedi mi?

Müvekkilim ile görüşmeme izin verilmiyor bu salonda. Hangi kanun maddesi ile yapıyorsunuz bunu söylemiyorsunuz.

Mahkemenin tavrının değişmesini bekliyorum. Ben bu yargılamanın parçası değilim ama tarihe not düşmek için buradayım.


Av. Ahmet Çörtoğlu (Tuncay Özkan avukatı):

Tanıkların dinlenmesi aşamasında biz bu yargılamanın parçası olarak hissetmedik kendimizi. Siz hiç avukatla müvekkili arasına sıralar, engeller koyan bir yargı gördünüz mü?

Eğer maddi gerçeği bulmak istiyorsanız, bu delilleri değerlendirmek zorundasınız.

Siz sadece eski davaları devam ettirmek için varsınız, yeni dava ile birleştiremezsiniz.

Vural Ergül burada otururken, içeriden haber gönderdiniz, Vural Ergül çıksın diye. Demekki içeriden izliyorsunuuz.

Bizden önce sanıklara söz vermeniz lazım. Esas olan sanıkdır.


***********************

Tanık olduğumuz kısmı itibarı ile yaşananları mümkün olduğu kadar birebir aktarmaya çalıştık.

Ülkenin üzerine çökmüş bu akılsızlık ve ahlaksızlık karabasanı bir gün kalkar da, bir nesil çıkar, bu kuru notlardan bir damla ders çıkar umudu ile not düşelim istedik.



Açık İstihbarat, 15 Aralık 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Açık İstihbarat

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x