Mahallelerde katliam
Yabancı ülkelerden silah, askeri eğitim, para, yiyecek ve giyecek yardımı alan Ermeniler, Türk ve öteki Müslüman mahallelerine, köylerine ve kentlerine saldırdılar, geniş çapta toplu kıyımlar yaptılar
Türklere karşı savaşan Ermenilerle onların Ruslar, İngilizler ve Fransızlarla her yönden yakın bağları yadsınamaz. Ermeniler, kendi itiraflarıyla toplam 200.000lik ya da 200.000den fazla silahlı kişiden oluşan ordular kurdular ve Türklere karşı, kendi sözcükleriyle, ya bağımsız birimler olarak ya da Rus, İngiliz ve Fransız orduları içinde Kafkas, Sina ve Suriye cepheleriyle bunların çevrelerinde yıllarca çarpıştılar.
Yabancılar onlara silah, askeri eğitim, para, yiyecek ve giyecek verdi. Böylece donanarak Türk ve öteki Müslüman mahallelerine, köylerine ve kentlerine saldırdılar, geniş çapta toplu kıyımlar yaptılar, baltalama ve kundaklama eylemlerini sıklaştırdılar ve resmi kamu görevlilerini tek tek öldürdüler. Öyle ki, kimi kanlı eylemleri Rus ve Fransız subaylarının protestolarına bile neden oldu.
Ermeni tehdidi, tehlikesi
Osmanlı yönetimiyle onun savaş alanındaki sorumlularının, bu olayları, üstünde durmaya değmeyecek önemsiz eylemler gibi gördüğü savunulamaz. Tam karşıtı, Ermeni çevrelerinde silah barınakları, birkaç dilde şifre anahtarları ve Rus altını ele geçirildi.
Bir azınlığın başkaldırması, saldırılar ve toplu kıyım yoğunlaşmakta ve artmaktaydı. En az o derecede önemli olan, üç ordunun da dayandığı ulaşım yollarının yeni ve çok büyük ölçüde Ermeni tehdidi, tehlikesi, giderek egemenliği altına girmiş olmasıydı.
1915 Mart ayının ortasında doğuda birbirinden uzak ve korumasız Müslüman köylerine saldırılar başladı. Bu bölgelerde Osmanlı askerinin koruma önlemleri almayışı da Ermenilerin er ya da geç ortadan kaldırılması için daha önce yapılmış bir tasarı olmadığını göstermeye yarar. Ermeniler eylem alanını öylesine boş bulmuşlardı ki, ordudan kaçan kimi Ermeniler Türk jandarmaları öldürünce olaylar hızla tırmanmaya yüz tuttu. Vanda ayaklanan ve Müslüman mahallelerini basıp orada oturanları ya öldürüp ya da göçe zorlayan silahlı Ermeniler 14 Nisan 1915te bu kentin önemli bölümlerini ele geçirdiler, devletten ayırdılar, kendi yönetimlerini kurdular ve işgalci Ruslarla işbirliğini pekiştirdiler.
Kanlı eylemler yoğunlaştı
O tarihte İstanbulda ABD Büyükelçisi olarak bulunan Henry Morgenthau, Sr. kendi Dışişleri Bakanlığına 25 Mayıs 1915te yolladığı yazanakta 25.000 silahlı Ermeninin Vanın bir bölümünü ele geçirdiğini belirtti. Kanlı ve işgalci Ermeni eylemleri bundan sonra daha da yoğunlaşmıştır. O denli ki, Sıvas Valisi 22 Nisan 1915 tarihli iletisinde korumasız Müslüman kırsal bölge insanlarının yaşamlarının tehlikede olduğunu yazmıştır. Olaylar Diyarbakır ve Zeytun gibi başka merkezlere de sıçramıştır. Bu çerçevede Ermeniler İskenderiye Körfezinde dolaşan İngiliz savaş gemileriyle temas ederek askerleri Adana ve çevresine ayak bastıkları anda, (önce 25.000, sonra da 15.000 eklemeyle) toplam 40.000 silahlı Ermeninin yardımlarına koşacaklarını bildirmişlerdir.
Destekler 4. Orduyu zor durumda bıraktı
Böylesine bir destek özellikle 4. Orduyu çok zor durumda bırakacağı gibi, 3. Ordunun gerisini de yeni bir tehlikeye atacaktı.
Bu bilgiler savaştan sonra Versailles toplantılarına katılan Ermeni Ulusal Kurulunun başkanı Bogos Nubarın belgelerini bir araya getiren V. Ghazarian adlı Ermeni yazarın kitabındadır. Özür imzacıları kendi kişisel kararlarını vermeden önce bu Ermeni yayınını elden geçirdiler mi?
Türk komutanların bu yoğun gelişmeler ışığındaki büyük kaygısı savaşmak zorunda olan üç orduyu da besleyecek lojistiğin içine düştüğü açmazdı. Ermeni silah gücü Osmanlının tüm ulaşım yollarına egemen olmalarına yetti. Örneğin, Sıvas-Erzurum lojistik geçeneği kullanılmaz duruma gelmişti. Uzun yollar ve geniş cephe Ermeni saldırılarına karşı savunulamıyordu. Türklerin artan korkusu Vandaki toplu kıyımın, kenti ele geçirme örneğinin ve burayı Osmanlı egemenliğinden ayırarak orada Rus askerinin desteğiyle geçici Ermenistan yönetimi oluşturulmasının Anadoluda başka yerlere hızla yayılacağıydı.
Bütün bu olayların gerçekliği tüm belgeliklerdedir. Ne var ki, bilinmesine karşın örneğin Britanya Hükümeti adına dünya kamuoyunu, özellikle savaşta hâlâ yansızlığını sürdüren Amerikayı, dilediği biçimde etkilemek için Türklere karşı kısaca Mavi Kitap diye anılan bir cilt çıkarıldı. Onda yalnız ve yalnız Ermenilerin ve Hıristiyan din yayıcıları gibi yandaşlarının mektup, yazı, yakınma ve dedikodularına yer verildi. Bu Britanya yayınını Mavi Kitaba Yanıt başlığıyla eleştiren kendi kitabımın İngilizcesini New Yorkta ve Türkçesini İstanbulda yayımladım.
Birinci Dünya Savaşında Ermenilerin kan döktüklerine ilişkin Batı çevrelerinde de birtakım şeylerin yazılması için (aşağıda sözünü edeceğim ve kural-dışı kalan bir örnek dışında) uzun süre beklemek gerekiyordu. Stephen Pope ve Elizabeth-Anne Wheal adlı iki İngiliz yazarı 2003te basılan ve Birinci Dünya Savaşının Sözlüğü adlı önemli çalışmalarında Türk ordusu seferberlik hazırlığı içindeyken Ermenilerin doğuda Ermeni olmayan 120.000 kişiyi boğazladıklarını yazdı ve Nisan 1915te Vanı ele geçirerek orada geçici yönetim kurduklarını ve 1917den sonra bir 50.000 daha öldürdüklerini ekledi. Bu İngiliz kaynağı 120.000 kişinin sözünü ederken onlar için öldürme değil, öldürmenin daha yabanıl biçimi olan boğazlama sözünü seçmişlerdir.
Yukarıda değindiğim kural dışı yayın o yılların bilinen yazarlarından C.F. Dixon-Johnsonun 1916da yayımladığı Ermeniler adlı kitabıdır. Türkler 1914te başlayan savaşta düşman konumunda olmakla birlikte onlara karşı yansız ve doğrulukla tavır alınması gerektiğini savundu. Dixon-Johnsonun bu kitabını değerlendiren ve tanıtan kendi kitabımı da yirmi küsur yıl önce birkaç dilden yayımlamıştım. Özür imzacıları bize kendilerinden çok daha fazla hakça davranan bu kaynağı ya da benim onu tanıtan yayınımdan herhangi birini okudular mı?
Ermenilerin çeşitli emperyalist devletlerin destekleriyle silahlı saldırıları toplu kıyımlara yol açmış ve üç Türk ordusunun da ulaşım yollarını tıkamış, işlemez duruma sokmuştur. Sina yarımadası; Kudüs ve çevresinde Türklere karşı savaşan Ermeniler İngiliz üniformasıyla.
TEHCİR HER YERDE UYGULANMIŞTI
Özetle, emperyalist ülkelerin yayınlarında egemen olan eğilim Türklerin Ermeni tehdidini abarttıkları eksenindedir. Oysa, Ermenilerin çeşitli emperyalist devletlerin destekleriyle silahlı saldırıları toplu kıyımlara yol açmış ve üç Türk ordusunun da ulaşım yollarını tıkamış, işlemez duruma sokmuştur. Ermeni azınlığın yerini değiştirme olayı bunun sonucudur.
Doğu Anadoludaki kanlı Ermeni olaylarından ötürü Türklerin karşılaştıkları güçlüğün çözümü hemen onların yerlerini değiştirme seçeneğinde toplanmadı. Bu yol seçeneklerden biriydi ve olayların gelişmesi nedeniyle daha sonra uygulandı. Enver Paşa 2 Mayıs 1915te Dahiliye Nazırı Talât Beye yolladığı o zamanki çok gizli yazıda Rusların sınırları içindeki Müslüman halkları çıplak bir durumda sınırlarımız içine sürdüklerini ve hem buna tepki göstermek hem de Vandaki Ermeni isyan yuvasını dağıtmak için, ya Ermenileri Rusya içine yollamayı ve onların yerine gelen Müslümanları yerleştirmeyi ya da Ermenileri Anadolu içinde dağıtmayı önermiş, kendinin bu iki şıktan birincisini yeğlediğini belirtmiş, ancak kararı ilgili bakana bırakmıştı. Enver Paşanın Ermenileri herhangi bir kıyım biçiminde ortadan kaldırmaya yönelik eski ya da yeni düşüncesinin olmadığı bu kişisel seçeneğinde de görülebilir.
Sonunda tehcir diye anılan yer değiştirme kararı ağır bastığında, Osmanlı yöneticileri İngilizlerin ve İspanyolların bunu daha önce uyguladıklarını iyi biliyorlardı. İngilizlerin uygulaması Güney Afrikada 1899-1902de yer alan Boer Savaşlarıyla bağlantılıdır. İngilizler günümüz deyimiyle gerilla yöntemlerine başvuran Boerlerin 120.000ini konutlarından ve işyerlerinden söküp toplama yerlerine yolladılar. Burada bir bölümü hastalıktan ve bakımsızlıktan öldü. Osmanlı askeri yetkilileri Boer Savaşlarını iyi incelediler. Karar düzeyinde olan yüksek rütbeli Osmanlı subayları bu konuyu bilen Alman generali Colmar von der Goltz ile de bağlantı kurarak bilgi topladılar. İspanyol İmparatorluğu her iki okyanusta birtakım adalar üstünde sömürge yönetimi kurduğu dönemde, Küba halkı bu devlete karşı ayaklanmıştı. Sömürgeci devletin bu adadaki valisi General V. Weyler de 1895te başkaldırmış olanları bir süre sonra yerlerinden ederek İspanyollara zarar vermeyecek noktalarda topladı.
Vandaki başkaldırmalar
Türklerin kendi yakın tarihlerinde de sınırlı yer değiştirme olayları vardı ve bu olaylar içte ve dışta olumsuz tepkiler doğurmamıştı. Örneğin, Osmanlı yönetimi 1912-13 Balkan Savaşlarında kimi Bulgar ve Yunan kökenlileri Türk askerine zarar verebilecek yerlerden çekerek Asya toprağına geçirdi ve Batı Anadoluda belirli yerlere yerleştirdi. Birinci Dünya Savaşının ikinci yılında Gelibolu Rumlarını da Çanakkaledeki çatışmalarda düşmana yarayacak eylemlere katılmalarını engellemek amacıyla Asya toprağına geçirdi. Doğu Anadoludaki Ermeni konumuna benzemeyen iki öğe mesafelerin kısa ve Batı Anadolu toprağının verimli olmasıydı.
Tehcir hem başka yerlerde uygulanmış, hem de Türkler iki, üç yıl öncesinde kimi yurttaşlarına yer değiştirtmişler ve devleti güç duruma sokacak iç ve dış tepkiler de olmamıştı. Ermeni ayaklanmasını ciddiye alanların korktukları gibi, Vandakine benzer başkaldırmalar Güneydoğu Anadoluda birkaç yerde de kendini gösterdi. Hemen ardından, 25 Nisan 1915te, Britanya ve Fransız zırhlıları, içlerinde bu ülkelerin sömürgelerinden toparlanmış askerleri de taşıyarak Gelibolunun önünde belirdiler. Doğuda yenilenen Rus saldırısı da onu izledi.
Bu gelişmelerde Osmanlı Ermenilerinin, nerede olurlarsa olsunlar, Türklerin karşısında yer alanlara etkin destek vereceği kuşkusuzdu. Doğuda ve güneyde Türkler daha fazla saldırıya uğrayacak, üç Osmanlı ordusu da Ermeni başkaldırmasının içine daha fazla çekilecek ve savaşan Türklerin ulaşım yollarıyla bağlantıları büsbütün kopacaktı. Yer değiştirme kararı savaştan önce ya da savaş sırasında bir azınlığı yok etmek amacıyla yapılmış bir tasarı ya da onun parçası değil, gitgide büyüyen askeri bir soruna bir çözüm olarak gündeme geldi ve devlet açısından o amaçla uygulandı. Doğudaki Ermeni komutanı Pastırmacıyanın kendi kitabının başlığı bile 1914-18 Savaşını Britanya-Fransız-ABD cephesinin kazanmasında Ermeni silahlı yardımının büyük payı olduğunu yazıyor. Bu gerçeği görmezden gelmek şu sırada içimizden birilerine mi düştü?
BİTTİ
CUMHURİYET, 25 Nisan 2009