Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz... / Ali ERALP

Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz... / Ali ERALP

İletigönderen Türk-Kan » Pzr Ağu 15, 2010 3:09

Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz...

Eskiden, siyasal yönetime başkaldırıp dağa çıkan, yol kesen, soygun yapan, haraç alan isyancı köylüler vardı. Bunlara eşkıya denilirdi. İçlerinde halkın malına, canına kasteden, ırzına namusuna göz koyanlar olduğu gibi; ağalardan, beylerden alıp yoksullara dağıtan, güçsüzlere arka çıkan eşkıyalar da vardı. Bunlar halk tarafından sevilir, sayılır, korunur, saklanırdı. Üstüne türküler yakılıp, şiirler, destanlar söylenirdi.

Bu türden yiğitlik, cesaret ve kahramanlık öykülerine Türk edebiyatında, Türk romanında da çok geniş yer verildi. Özellikle 1950’lerden sonra romancılar bu konuları çok işlediler ve edebiyatımızı tüm dünyaya tanıttılar. Yaşar Kemal’in “İnce Memed”i, Kemal Tahir’in “Rahmet Yolları Kesti” gibi romanları bu türün en belirgin örneklerindendir.

Bir de Sabahattin Ali’nin sözlerini derlediği bir şarkı var:

    Bir yanımı sardı müfreze kolu
    Bir yanımı sardı Varilcioğlu
    Beş yüz atlıyınan kestiler yolu
    Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz…
Türküde, eşkıyanın dünyaya hükümdar olamayacağı vurgulanıyor.

Bir zamanlar eşkıyalar dağlarda gizlenirdi. Eşkıyalık mesleğini oralarda icra ederlerdi. Şimdi her yerde, her koşulda, her ortamda karşımıza çıkıyorlar. Bir veba gibi sarmışlar dört bir yanımızı. Kentlerde, köylerde, kasabalarda…

Sevgili ülkemizin dağlarında ise PKK’lı eşkıyalar kol geziyor bugün. Cinayetler işliyorlar. Masum insanların canına kıyıyorlar. Bebe demiyorlar, dede demiyorlar, yaşlı-genç demiyorlar. Öldürüyorlar, öldürüyorlar, öldürüyorlar… Sanki ölüm makinesine dönüşmüşler. Durmadan can alıyorlar.
Ülkenin varlıklarını çarçur ediyorlar. Bu yoksul halkın daha da yoksullaşması, sefil olması için ellerinden geleni yapıyorlar. Paralar hastanelere, okullara, yollara yani halkın mutluluğuna harcanacağı yerde silaha, teçhizata gidiyor.

Petrol boru hatlarını havaya uçuruyorlar. Fabrikaları kundaklıyorlar. Kurduyla, kuşuyla, börtüsüyle böceği ile renk renk çiçekleri ile ormanları yakıyorlar. İnsanlığın ortak malına zarar vermek hangi rejimde, hangi kitapta yazar? Kapitalizmde de yoktur böyle bir anlayış, komünizmde de…
Kürt demiyorlar, Türk demiyorlar, Laz demiyorlar, Çerkez demiyorlar, ha bire öldürüyorlar. Kan döküyorlar. Vampirler gibi kan içiyorlar. Kanla besleniyorlar. Gıdaları kan onların…

Ülkeyi eyaletlere bölmeye çalışıyorlar.

“Demokratik özerklik”
adı altında bölgesel, özerk meclisler, yönetimler oluşturmayı, yeni bir mücadele biçimine geçip, belediyelere Kürdistan bayrakları asmayı tasarlıyorlar. Bunun ön toplantıları Diyarbakır’da ve Kandil’de yapıldı. Eylem tarihi de muhtemelen, Eruh–Şemdinli baskınlarının gerçekleştirildiği 15 Ağustos gününe denk getirilecektir. Yani PKK’nın Türkiye Cumhuriyetine savaş açtığı tarihe.

Peki, sadece PKK eşkıyaları mı kol geziyor vatanımızda? Bu ülkenin tek düşmanı onlar mı? Başka eşkıya yok mu? Olmaz olur mu? Var, var… Hem de sürüsüne bereket. Onlardan daha tehlikeli, daha sinsi, daha gizli ama sevecen, güleç bir yüzle çökmüş halkımızın bağrına, canını alıyor. 21. yüzyılın eşkıyaları bunlar… Hangi taşı kaldırsan altından mutlaka birisi çıkıyor. Tümü de deneyimli, donanımlı, kurnaz. Talan mesleğinin zirvesine çıkmış, ustalaşmışlar artık. Kimse ellerine su dökemez onların…

Bir zamanlar eşkıyalar zenginlerden alır yoksullara verirmiş. 21.yüzyılın çağdaş eşkıyaları ise yoksullardan alıp zenginlere veriyor. Milyonlarca insan aç biilaç yaşamaya çalışırken, yaşam mücadelesi verirken, bir grup mutlu azınlık havuzlu villalarda, köşklerde ömür sürüyor.

Eskiden devlet eşkıyalara göz açtırmazmış. Şimdi eşkıya devlete göz açtırmıyor, İhalelere giriyor. Hayali ihracatlarla vergi iadesi alıyor. Madenleri, ormanları yağmalıyor, kamu mallarını talan ediyor.

Hukuku da kendi çıkarı doğrultusunda kullanıyor. İstediğini içeri atıyor, istediğini dışarı. Generallere, paşalara, komutanlara kök söktürüyor. Bir zamanlar Türkiye Cumhuriyetinin bir başsavcısı kendisini tutuklamaya gelen bir başka savcının “mahkeme kararını uyguluyoruz” demesi üzerine “Bu karar eşkıyalıktır” diye yanıt vermişti.

Hapishanede aylardan beri suçunu günahını bilmeden yatan gazeteciler, bilim adamları, yazarlar, politikacılar var. Her gün insan haklarından, anayasal özgürlüklerden söz edip referandumda “evet” oyu isteyenler kendileri adaleti paspas gibi çiğniyorlar. Hak, hukuk hak getire…
Türkiye bugün eşkıyalık düzenine geçmiştir. Eşkıyalar tarafından yönetilmektedir. Gücü yeten gücü yetene.

İslam’ın asırlık savunucusu Mehmet Şevket Eygi bile Milli Gazetede isyan bayrağını açmış, sahte Müslümanlara beddualar yağdırıyor:

    “İSLAMCILIĞIN cıcığını çıkarttınız, Allah belânızı versin!.. Ben çoğunuzun o eski mücahitlik günlerini bilirim, ne nutuklar atıyor, mangallarda kül bırakmıyordunuz. Sonra mücahitlik postunu çıkardınız müteahhit oldunuz…”
    (07.08.2010 http://www.milligazete.com.tr/makale/di ... 172811.htm)

Bedduaya gerek yok Sayın Mehmet Şevket Eygi. Hesap günü yaklaşıyor. Hesaplar görülecek. “Mahkeme-i Kübra”ya kalmayacak. Gelecek de bir gün mutlaka gelecek ve belalarını bulacaklar. Eşkıyanın dünyaya hükümdar olduğu yeryüzünün hiçbir ülkesinde görülmemiştir.

Kan ve gözyaşı, yoksulluk üzerine servetlerini kuranlar, tatlı tatlı yediklerinin acı acı hesabını bir gün mutlaka vereceklerdir. Onların ağababası ABD de bugün bocalamaktadır. Mali sıkıntı içerisine girmiştir ve işgal ettiği topraklarda tüm güçlü görüntüsüne karşın yenilmektedir. Hem Amerika’nın, hem Fethullah Efendinin hem de yandaşlarının tek ve son umudu Anayasa oylamasına kalmıştır. Hoca onun için “ölü”lerden bile “medet” ummaktadır. AKP onun için şimdiden ayak oyunlarına girişmiştir. Oy pusulalarının mühürlenmesinde bile hileye hurdaya başvurmaktadır. Bilgisayar oyunları ile sonucu kendi lehine çevirmek için elinden geleni yapacaktır. TELEKOM’un yabancıların elinde olduğu unutulmamalıdır.

Tüm yurtseverler, ulusalcılar, demokratlar, tüm aydınlanmacılar bu kez gözlerini dört açmalıdırlar. Sandıkta kazandıklarını, sandık arkasında ve bilgisayarlarda yitirmemelidirler.




Ali ERALP, 14 Ağustos 2010
ali-eralp@hotmail.com
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: Ali ERALP

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x