Geçenlerde izleyen var mı bilmiyorum; Bloomberg isimli kanalda ”ikonoskop” adında bir program vardı. Konuğu da “Acun Ilıcalı.” Bu ve buna benzer TV leşkerleri nedense üzerinde yazma hissi uyandıran insanlar ve bu yazıda da yine bunlardan bahsedelim. Çünkü hiçbir şey bu kadar basit olmamalı bu insanlar gazete ve bilhassa TV’lerde toplumumuzu bu denli yozlaştırmamalı dememize rağmen, insanımızın tepkisizliği bizleri gerçekten ürkütüyor. Hipnotize olmuş gibiyiz ve birileri ne kadar parmağını şıklatsa da bir türlü uyanamıyoruz.

Programda, yaptığı şeylerden bahseden Acun Ilıcalı öyle bir cümle kurdu ki, artık gizliden gizliye, sinsice yürütülen savaşın artık alenen yürütüldüğüne kanaat getirdim. Ne diyor ünlü! programcı: “ Acun medya olarak bugüne kadar yaptığımız sayısız programla milyonları ekrana kilitlemeyi başardık. Bu yeni projelerle devam edecek. Şu an ise insanların bilgisayara oturduklarında, bilgisayarların başından kalkamayacakları yeni bir internet üzerinden program çalışmamız var” evet cümle aynen böyle… Ne var bunda diyen dostlarımız zaten yazıyı burada sonlandırsın devam etmesine gerek yok.

Yaptığı programlar sayesinde gençliğin düşüncelerini, kılığını kıyafetini, konuşmasını, dünyaya bakış açısını, Türk Kültürüne zıt bir hale getiren, çocuklarımızı, gençlerimizi resmen şaklabana döndüren bu programcı bozuntusunun bu bahsettiğimiz sözüyle zihninde yatan planları anlamamak için aptal olmak gerek sanıyorum. Geçtiğimiz bir yazıda dünya ülkeleri arasında kişi başına TV izleme oranlarında, ABD’den sonra ikinci olduğumuzu belirtmiştim. Çok değerli bir abim araştırma sonuçlarıyla beraber ülkemizin meğerse birinci sıraya çıktığını belirtmiş bende hata mı buradan düzelteyim istedim. Evet, dünya ülkeleri arasında Türkiye TV izleme oranında günlük 3 saat 47 dakika ile birinci sıraya yükselmiş durumda hepimizin gözü aydın…

Tehlike tabii ki herkese göreceli bir kavram… Kimisi PKK’yı, bölücü azınlığı, mevcut iktidarı ya da muhalefeti, köşe yazarlarını vs. tehlike olarak görebilir. Bu konuda hemfikir olmakla beraber asıl sinsi tehlikenin Acun ılıcalı, Osmantan Erkır gibi isimlerin diğer ülkelerden alıp, ekranlarımıza taşıdığı programlar olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Diziler, yarışma programları ve filmlerle Türk halkı üzerinde öylesine sinsi bir psikolojik baskı yaratılıyor ki bunun arkasındaki isimler yalnızca bu ikisiyle sınırlı değil tabii ki. Koskoca ülkelerin yapamadığını, oluşturamadığı o baskı ve boyunduruğu bu kişilerin tek başına yapması insanı korkutuyor. Ülkeye bomba atsanız yalnızca o bölgeyle sınırlı kalır etkisi ama bu programlar aynı anda Edirne’den Hakkâri’ye, Kars’tan Muğla’ya kadar her yerde aynı anda gösterildiği için etkisi öylesine büyük ki… Umarım herkes bu tehlikenin farkına biran önce varır, fakat hep söylüyoruz bu bir arz-talep meselesidir diye… İzleyen, gözlerini ayıramayan bir topluluk olduğu için hala bu insanlar ve programları prim yapmaktadır. Bize düşen ise en yakınımızdan başlayarak ve özellikle çocuklarımızdan, bu kültür emperyalizminden kendimizi korumak olmalıdır.

Gerçi belgesellerin, RTÜK tarafından kanallarda ceza olarak yayınlandığı bir ülkede çoğu şeyi garipsememek gerek sanırım. Düşünebiliyor musunuz? Başka bir yerde örneği var mıdır? Kanala ceza olarak kapatma yerine, belgesel koyma cezası veriliyor. Ve 80’li yılların basit ve saçma belgeselleri kanalın cezası boyunca ekranda dönüyor. Bunu keşke birisi bana açıklasa ve bu konuda ki eksikliğimi giderse… İşte zihniyetimizin ve gelinen noktanın özeti budur. Belgesel deyince ceza ya da elinde mikrofonla köy köy dolaşıp yaşlı amca ve teyzeleri birbirine düşürmeye çalışan “ sana yeni bi karı alalım amcaaa ehi ehi” diye şaklabanlık yapan insanlar geliyor aklımıza.

“Gerçek kurtuluş ancak cehaletin ortadan kaldırılmasıyla olur. Cehalet kaldırılmadıkça toplum yerinde kalıyor demektir, yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor demektir.”

Mustafa Kemal Atatürk

Ömer YILDIZ ( Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46 )
Mail adresi: mr_yldz@hotmail.com