Fetullah, Erdoğan, ABD… / Zahide UÇAR

Fetullah, Erdoğan, ABD… / Zahide UÇAR

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Kas 20, 2013 19:27

Fetullah, Erdoğan, ABD…

Erdoğan ve Fetullah arasında başlayan savaş, dershaneler üzerinden şiddetini artırarak sürdürülüyor.

Kimdir bu Fetullah? Ortaokul mezunu bir vaizken, nasıl oldu da küresel bir figür haline geldi?

Menderes hükümetinin NATO’ya girmesiyle birlikte Türk Ordusu(Jandarma ve Ege Ordu Komutanlığı hariç) NATO askeri yapıldı. Gülen’i bu günlere taşıyan sürecin temelleri de o yıllarda atıldı.

Soğuk savaş günleriydi. NATO (gerçekte Amerika) Türkiye içinde derin devletini kuruyordu. Özel Kuvvetlerin içine yerleşti. Sivil örgütler eliyle komünizmle mücadele edecekti(!)... Gerçekte ise ülkelerin bağışıklık sistemini ele geçiriyordu.

Din en geçerli akçe olacaktı. Dinsiz olan komünizmle mücadele etmek için dini örgütler gerekliydi(!)... Fetullah Gülen işte o yıllarda sahneye çıkıyor. “Komünizmle Mücadele Derneği” kuruyor. Bu derneğin kuruluşuna öncülük eden bir isim var. Avukat Bekir Berk… Berk aynı zamanda Said-i Kürdi’nin ve Nurcuların avukatlığını yapmaktadır. Bu konuda Gülen’in sayfasında şöyle bir açıklama var:

“Türkiye'de inançsızlığın bir sistem haline getirilmek istendiği 1960'lı yıllarda Avukat Bekir Berk'in öncülük ettiği Komünizmle Mücadele Derneği önemli faaliyetlerde bulunmuştur. Edirne'den Erzurum'a, Samsun'dan Adana'ya kadar her yerde şubesi açılan bu derneğin düzenlediği konferans ve seminer gibi organizasyonlarda günün ileri gelen yazarları ve fikir adamları konuşmalar yapıyordu. Necip Fazıl Kısakürek bu konferanslarda konuşan önemli isimlerin başında geliyordu.

Fethullah Gülen Hocaefendi, Avukat Bekir Berk'in ismini Edirne'de henüz genç bir vaiz iken 1959-60'lı yıllarda duymuştur. Tanışıklıkları bu yıllara dayanır. Askerlik sırasında 1962 yılında hava değişimi için Erzurum'a gittiğinde orada da Komünizmle Mücadele Derneği'nin bir şubesini açma teşebbüsü olur. Bekir Berk bu işin hukuki yönünü bilen birisidir. Ondan istifade ederler. Erzurum'a gelen Bekir Berk'le birlikte dolaşır ve ona refakat ederek birkaç kere mahkemelere de gider. Hocaefendi daha 22 yaşlarında bu derneğin kurulmasına Erzurum'da öncülük eder. Askerlik sonrasında da 1965 yılında Kırklareli'ndeyken orada bu derneğin bir şubesi açılır ve Necip Fazıl Kısakürek konuşmacı olarak davet edilir.


Buradan çıkarılacak sonuç;

Fetullah Gülen ve çetesi gerçekte NATO (ABD)’nun Türkiye devleti içindeki derin yapılanmasıdır.

Gülen ve çetesinin izlediği yol da zaten misyonerlerin izlediği yoldur. Misyonerlik nasıl dini bir örgütlenmeden çok siyasi bir örgütlenmeyse, Gülen ekibi de din maskesi altında siyasi bir örgütlenmedir.


DP, AP, DYP, ANAP, MHP, BBP, DSP… Bütün bu partilerin içine sokulmuş, partiler üzerinden kendi çıkarlarını daima korumuştur.

AKP Amerikan derin güçlerince iktidara taşınınca Gülen derin çetesi ilk defa bir partiyle gayri resmi koalisyon kurup iktidara ortak oldu. Ortak patron bu birlikteliği sağlamış olmalı.

ABD ve Erdoğan Gülen çetesini kullanarak; “yargı, istihbarat alma, dinleme, şantaj amaçlı bilgi toplama gibi faaliyetleri yürüttü.” Türk Ordusu yargı kullanılarak etkisiz hale getirildi. Operasyon uyumlu bir Genel Kurmay Başkanı (Özel mi Özel Paşa) gelene kadar sürdürüldü. Operasyonlardan muhalefet partileri de payını aldı. CHP “Y-CHP”ye dönüştü. Tam seçime gidilirken MHP kaset şantajına maruz kaldı.

Koalisyon ortakları ne oldu da birbirlerine düştü?

Aslında bu ayrışma yeni değil. Erdoğan yurt dışında iken üst rütbeli askerler tutuklandı. Erdoğan’ın eline bilgi verildiğinde yüzündeki şaşkınlık haberi olmadığını gösteriyordu. O zaman bir yazı yazmıştım.

Belli ki Erdoğan artık Gülen çetesini kontrol edemiyordu. Erdoğan’ın egosu bu durumu kaldıramazdı ama, aması var. Erdoğan Amerikan derin güçlerinden olur almadan Gülen çetesine operasyon ya-pa-mazdı!!... İspatı mı? İşte İspat:

Erdoğan muhalefetin yapması gereken muhalif söylemleri bile dava etti mi? Etti. Parasız eğitim isteyen çocukları antidemokratik bir yöntemle içeri tıktı mı? Tıktı. En ufak muhalif ses bırakmadan medyayı dümdüz etti mi? Etti.

Peki, Erdoğan bunca hazımsızlığına rağmen kendisine küfür eden Diyarbakır’ın PKK’lı Belediye Başkanı’nı dava etti mi? Hayır!!. Bırakın dava etmeyi, cevap bile vermedi. Şimdi ise el ele… Emine Aynalar, Buldangiller takımı tehditler savurdu. Hakaretler etti. Gıkı çıktı mı? Çıkmadı. Buradan şu sonuca gidebiliriz:

1. Kendi şahsında Türkiye Cumhuriyeti Devletine küfür edilmesi sıradan hale geldi.

2. Devletin mahremiyet ve kutsiyeti değersizleştirildi.

Bu operasyondan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin adı, kuruluşu, kurucusu, Lozan tartışmaya açıldı.

Kendisini iktidar yapanlar; PKK’yı koruyup-kollaması için emanetine verdiği için;

Emanete hiç hıyanet etmedi. Korudu, kolladı, besledi, büyüttü…


O zaman Erdoğan hangi izinle Gülen çetesine savaş açabildi? Üstelik kendisi ve partisiyle ilgili çetenin elinde onca bilgi, kaset, CD olmasına rağmen… Cemaat maskeli çete bu bilgileri neden piyasaya süremiyor? Okyanus ötesinden bazı bilgiler Diyarbakır’da “Kürdistan’ı ilan etmesi” karşılığında Erdoğan’ın eline verilmiş olabilir mi?

Amerikan derin güçleri acaba Gülen çetesini neden sattı? Fazla kullanılmış, fazla deşifre olmuş olmasından olabilir mi? Metal yorgunluğu yeni depremleri taşıyamaz mı acaba? Ya da çoktan başka derin yapılar Türkiye coğrafyasına gömüldü de, sonbahar temizliği mi yapılıyor?

Ya da uysallaşan Ordu ABD’nin yeni partneri oldu da, Ordu ile kan davası olan çete “YENİ SÜREÇ ADINA” feda mı edildi?


Mısır’ı düşünün. ABD kendi adamı, Amerikan vatandaşı Sisi’yi Mısır Ordusu’na darbe yaptırarak indirmedi mi? Sisi yargı önüne de çıkarılmadı mı?

Kim arkasını sildiği peçeteyi cebinde saklar ki?

Anlaşılan kağıtlar yeniden karıldı. Yeni hedefler için yeni partnerler seçildi.

Bakıyorum da muhalefet “mal bulmuş mağribi” gibi dolaylı veya direk dershanelere sahip çıkıyor.

Oysa bu dershaneler aynı zamanda misyonerlik yapıyor. Kabiliyetli çocukları bir misyoner gibi yetiştirip, Atatürk ve kurduğu devlete düşman olarak yetiştiriyor. Zehirden medet uman zavallılar… Dershanelere sahip çıkacağınıza, Milli Eğitimin bilimden, akıldan uzaklaşan müfredatları ile uğraşın. Öğretmenlere sahip çıkın. Bazı öğretmenler “nasıl olsa dershane var” diye gevşek davranıyor. Dershane olmazsa işini daha iyi yapar.

Veliler sağmal inek olmaktan kurtulur. Sadece çocuğun zayıf olduğu konularda öğretmenden ders aldırır.

Çocuk yarış atı olmaktan kurtulur. Kendine zaman ayırır. Dünyada olup bitenin farkına varır.

Aldığımız duyuma göre Y-CHP’de Gülen aleyhine konuşmak yasakmış(!)… Barış Yarkadaş “cemaatten arkadaşlar(!)” diye konuşmaya başladı bile.

Gülen ve çetesi bu kadar kıymete geçince, benim aklıma da Tevfik Fikret’in SİS şiirinden iki mısra geldi:

“Ey köhne Bizans, ey koca fertût-i müsahhir,
Ey bin kocadan arta kalan bîve-i bâkir;”


Gülen ve çetesi tenya gibidir. Parti kurmazlar. Mevcut bir partinin bağırsaklarına yerleşip, oradan beslenirler. Beslendikçe uzarlar. Uzadıkça kutucuklar halinde hastalığı bir başka bünyeye yerleşmek üzere dışarı atarlar.

Y-CHP’nin bağırsaklarını çeteye ikram etmeye hazırlanan Kılıçdaroğlu ve yakın kurmaylarına hayırlı olsun(!)…

Zahide UÇAR, 20 Kasım 2013
http://www.zahideucar.com
zahide@zahideucar.com

Resim
http://www.milliiradebildirisi.org
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Zahide UÇAR

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x