GEL DE TUT KENDİNİ

GEL DE TUT KENDİNİ

İletigönderen Feza Tiryaki » Cmt Şub 13, 2016 23:43

GEL DE TUT KENDİNİ


“Bu paylaşım ağlatır.”

Böyle bir başlık görseniz, bir de çok eskiden bildiğiniz, uzun yıllardan beri hiçbir oyunuyla, filmiyle ilgilenmediğiniz bir oyuncu kadının, yüzünü ekşitmiş, dudağını bükmüş, gözlerini bir noktaya sabitlemiş yüz resmini görseniz ne düşünürsünüz?

Magazin gazeteciliğinin cinliğini, algıları nasıl uyuşturduklarını unutanlar, işleri, ne olursa olsun insan eğlendirmek, bu yolla ünlü – paralı olmak olanları iyi tanımayanlar hemen oltaya takılırlar. Böyle bir vatandaş ilk önce şunu düşünür:

Sözcü gibi “ulusalcı”bir gazete, ilk sayfasına, başlıkların hemen altına, şehit haberlerinin ardı arkasının kesilmediği, daha dün bir madendeki göçükte işçilerin öldüğü, işine giden memurları taşıyan servis aracının bile ülkemizde artık bombayla patlatılabildiği, dış – iç destekli teröristin insanlarımıza acımadan kıydığı, terör saldırılarının doruk yaptığı bu günlerde, “Bu paylaşım ağlatır” diyerek anasayfaya böyle bir resim koymuşsa vardır bunda bir hikmet!.. Gözümüzden kaçmış bir durum varsa, kaçırmayalım, neye ağladıysa oyuncu milleti, görelim, açıp okuyalım, biz de ağlayalım... Sonra düşünmeye devam eder:

“Galiba bir yakınını yitirmiş, ölümün ardından ağıt yakmış, söz söylemiş, ne bileyim iç sızlatan bir durum yaşamış... Kendi hastadır, umarsız bir derdi vardır, ameliyat olacaktır, kendini bekleyen uzun bir tedavi süreci onu korkutmuştur, üzmüştür... Olur ya, olmaz mı? Kendini terör kurbanlarının, kaza kurbanlarının, şehidin, şehit yakınlarının yerine koymuş, onlara acılı bir yorum yazmış da olabilir...”

Bu oyuncuyu pek tanımam, ünlü HDP destekçisi, PKK koruyucusu Sezenlerle, ünlü Erdoğan kardeşlerle pek sıkı fıkı olduklarını, ne müziklerinin, ne tiyatrolarının, ne dizilerinin benim dünyam olmadığını bilirim yalnızca... Bir de şarkıcı Sezen’le Tilbe’nin paylaşamadığı bir genç müzisyenin motosikletiyle köprüde, bu oyuncunun aracına çarparak öldüğünü unutmamışımdır... O günden bu güne, yirmi yılı aşkındır, dizi izlemeyen biri olarak, ne ne yaptığıyla, ne, ne yapacağıyla ilgilendim... Yalnızca adını, işini bilirim, bir de o zamanlar çok konuşulan o kazayı... Bu haber üzerine, bilgiağında şöyle bir araştırdım, “Hükümet Kadın” adlı, açılım saçılım yıllarında (2013) fırsatı kaçırmadan başrol oynadığı bir film varmış. Konusu, 1960 yıllarında geçiyormuş. Kadın filmiymiş (!). Kadının adı Hatun. Hatun’un “H” sini filmde (iks)“X” ile yazmışlar, olmayan bir dili ispatlama, başkalık yaratma adına... Öykünüz, bölücülüğün iyice azıttığı günümüzde geçse yap, her adı, o pek bir sevdiğiniz Q(kû) ile de yazın, W(çift ve) ile de yazın... Her sözü bu üç harfle yazın... Elinizden geleni ardınıza koymayın! Bir söyleşide soruyorlar:

“Güneydoğu'da Mardin'de halkla konuşmalarınızda bu son İmralı görüşmeleri konusunda hava nasıldı?” Bu da yanıtı:

“Büyük bir umutla barışı istiyorlar ve bekliyorlar ve çok umutlular. Çünkü insanlar bu durumdan yorulmuşlar ve umutlular.”

Bu da aynı söyleşide, “Güneydoğu’da çekildi, bu film siyasi mi?” sorusunun yanıtı, kendini tanıtması:

“Devamlı eline bayrak alıp öyle aktivist oyunculardan değilim, öyle olanların kendi tercihleri. Ben adım soyadım söylenince o halim gündeme gelsin istemem. Yaptığım işler akla gelsin isterim.”

*
Yine habere dönelim. Bu başlığı görenin yerine koyalım kendimizi, düşünmeyi sürdürelim:

Okur, sonra, daha dikkatli bakınca, şunu ayırt eder, başlığın, resmin hemen altında, tümcesi yarım kalmış iki satır yazı daha vardır:

“Başarılı oyuncu Demet Akbağ sosyal medya hesabından paylaştığı TBT ile... “ Alttaki bu iki satırdan hemen öğrenirsin - adı yazılıymış bakın - resimdeki kişi kim, o muydu, şu muydu, gözüm ısırıyor ısırmasına da aklıma gelmiyor, dilimin ucunda, adı neydi, hiç görmedim bu kişiyi kim ki, diye sorgulama işkencesi biter. Şunu anlarsın hemen, kafan şırıngayı yiyince ancak basar:

Bu resimli haberin kişisi sıradan bir oyuncu değildir, ister kabul et, ister etme, işte yazılmış, başarılı oyuncudur, adı da şudur. Şimdi alır mı seni bir merak:

Nedir bu TBT sesleriyle simgelenen kısaltma? Son yıllarda tanımayan kalmadı, bölücü yanlısı bir kurumu var doktorların, her konuda hemen ortaya fırlıyor, teröristin partisi HDP ağzıyla konuşuyor bu kurum, Türk Tabipler Birliği deniyor adlarına. Uymadı, TBT değil adları, onları TTB diye kısaltıyorlar. Ne ola ki bu TBT? Baştaki T (te), büyük olasılıkla Türk olmalı da (burada çok yanılırsın), diğer sesler acaba neyi simgeliyor?

Eh, bu noktadan sonra kim tutar seni, ilgini çektiler, meraklandırdılar, bilgiye zaten açsın, karnın açlıktan gurulduyor, tıkla resmin üstüne, “Gez dünyayı, gör Konya’yı.”

Haber sayfası açılır, incileri saçılır:

“Demet Akbağ yaptığı paylaşımla takipçilerini duygulandırdı.”

En üst başlık böyledir. Birden kulağın tırmalanır bozuk anlatımdan. “Yaptığı paylaşım”denir mi? ”Yapmak” eylemi burada kullanılabilir mi? Görevini yaparsın, işini yaparsın, resim yaparsın, ev işi yaparsın, arabuluculuk yaparsın, kızdığına nanik yaparsın, yürüyüş yaparsın, dayılık yaparsın, korkudan altına yaparsın, televizyonda program yaparsın, anlamamış gibi yaparsın, rol yaparsın, duş yaparsın, devrim yaparsın, yapacağını yaparsın... “Paylaşım” bilgisayar dili, Türkçemize uymayan bir uyduruk kavram, nasıl yapılsın?

Yapmak yardımcı eylemini at, “paylaşımıyla” de bari... Durmalayım, okumaya devam edelim:

“Başarılı oyuncu Demet Akbağ sosyal medya hesabından paylaştığı TBT ile sevenlerini hüzünlendirdi.”

Tarihi de yazılı yanında bu haberin, Şubat 12, 2016; hem de Amerikan tarzında yazılı. 12 Şubat değil, bakınız tersten yazılı.

“Sosyal medya hesabı”, demişler. Medya (Media) Latinceden gelme, İngilizce bir söz. Türkçede karşılığı kendimizi bildiğimizden beri var: “Basın – yayın.” Basın – yayın denilince bu sözün içeriğine tüm kitle iletişim araçlarının hepsi girer. Haberi yazan gazeteciye soralım: Nesini beğenmiyorsun basın yayının, uzun mu geliyor, ağzına mı uymuyor?

“Sosyal ağ”, “bilgisayarla iletişim, internet (bilgiağı iletişimi) üzerinden iletişim demek.

Kaldığımız incelemeye devam edelim:

“... üzerinden paylaştığı TBT ile sevenlerini hüzünlendirdi.” Buraya kadar okuduk, daha TBT nedir öğrenemedik. Yalnız dikkat ederseniz başlıktaki söz değişti, ağlatmak sözü geri çekildi, yerine hüzünlendirme getirildi. Bir değişiklik daha var, ağlatırlı, geniş zamanlı anlatım değişmiş, dil, di’li geçmiş zamana çevrilmiş, bir de herkesi değil, neyse o paylaştığı şey, sevenlerini hüzünlendirmiş...

Ağlatmaktan, hüzünlendirmeye hızlı bir geçiş.

Biz hâlâ ne bu TBT’yi, ne de ağlatan, (pardon) bağışlayın, hüzünlendiren konuyu anlamış değiliz. O halde okumaya devam, ne duruyoruz:

“Ekranların ve beyaz perdenin dikkat çekici oyuncularından Demet Akbağ, perşembeyi cumaya bağlayan gece yaptığı TBT (ThrowbackThursday / Bu hasthtag altında geçmiş yıllara ait fotoğraf paylaşılıyor) paylaşımı ile takipçilerini yıllar öncesine götürdü. "

Oh oh oh... Aman aman aman... Oyuncunun tanımı bir anda değişiyor: "Ekranların ve beyaz perdenin (Beyazperde bileşik kelimedir, bitişik yazılmalıdır.) dikkat çekici oyuncularından Demet Akbağ..."

Dikkat çekici, ilgi çeken, ilgi uyandıran demek... Baktıran, meraklandıran, benzerlerinden ayrılan... Burada bir ayrıntı daha var, gece, önceki gece, Perşembe gecesi... denmiyor, ne deniyor? Perşembeyi cumaya bağlayan gece... Yapılan işin zamanlamasına dikkat çekiliyor, bak, bu işin zamanını iyi belle, mübarek Cuma gününü bir anımsa deniliyor okuyan, okuduğunu anlayamayan bizim gibi şapşallara...

Hemen burada en sonunda beklediğimiz açıklamayı görüyoruz, kafamızı kemiren sorunun işte buradaymış yanıtı. Biz İngiliz- Amerikan sömürgesi bir ülkenin dilsiz vatandaşıyız ya, Türkçemiz de dünyanın en zengin dili değil, en çok sözcük türetme yeteneği olan dili hiç değil, dünyada en çok konuşulan dördüncü dil değil; yabancı dil bilmezsek yandık. İşte böyle, bu ne, ne bu diye Amerikalılar’ın su gibi bildiği bir simgeyi soruşturup dururuz:

TBT, İngilizce sözün kısaltmasıymış, eski fotoğraf yeriymiş.

Burada bir de takipçileri sözü karşımıza çıkıyor. Takip Arapça kökenli bir söz, izleme demek. İzleyen, izleyici. Arapça sözden Türkçe türetme ekiyle yeni bir söz türetmişler. Peşine düşme - kovalama, takip demekse, buna takip etmek deniyorsa, takipçi ne demek?

Çok uzattık, içimiz bayıldı, haydi bitirelim şu işi:

“Çocukluk yıllarına ait bir kareyi sevenleriyle paylaşan Demet Akbağ, fotoğrafın altına yazdıklarıyla pek çok takipçisinin gözüne bir damla yaş koydu.”

“...pek çok takipçisinin gözüne bir damla yaş koydu.” demenin ne anlama geldiğini biri bana anlatsa iyi olacak. Gözünü kapayıp açıp kendini bir cehennemde bulmak bu olmalı. Bu nasıl bir anlatımdır, bu nedir? Böyle bir deyimi kim nerede bulmuştur? Gözyaşı dökülür, gözü yaşlı olunur, gözyaşı akıtılır, gözyaşlarına boğulunur... Yaş, göze nasıl konulur?

Üzülenin, gözleri yaşarır, gözleri buğulanır, gözler bulutlanır... Gözden yaş boşanır... Hüzünlenirsin, gözünü duman bürür... Çok üzülürsün, iki gözü iki çeşme ağlarsın...

Şimdi yeni Türkçe öğrenen birine anlatır gibi anlatalım:

Bu oyuncu bir sosyal paylaşım yerine bir resim göndermiş, altına yazdıkları onu orada kovalayanların, ardı sıra gidenlerin, en moda deyişle “takipçilerinin” pek çoğunun gözünden bir damla yaş akıttırmış.

Şimdi merakımız iyice arttı: Neden? Ne yazmış ki bu oyuncu kendini “kovalayanların” gözünden, yanlış dedik, bizim de aklımız gitti, bağışlayın, okuyanların gözünden bir damla da olsa yaş akmış?

Okuyalım, aydınlanalım. Biz de yapabilirsek eğer gözümüze bir damla onlar gibi “yaş koyalım!”

Sözcü’de yazılan aynen böyle. Noktasına virgülüne bile dokunmadık:

“İşte Akbağ’ın o paylaşımı: “Üzerimizde annemin diktiği paltolarımız, yüzümüzde saf bir tebessüm, birbirimize sokulup poz vermişiz, . Babam ‘ çekiyoruuum’ demiştir muhtemelen, muhtemelen deniz kokmuştur o sırada büyükdere sahilinde, annem saçımızı düzeltmiştir ve muhtemelen tek derdimiz pamuk helvacıya seslenmektir o sırada…… ( perşembe den cumaya geçerken iyi geceler)……..”

Hüngür... hüngür... Gelin bu habere, bu ağlatan duruma (!), böyle gazeteciliğe, böyle sanata, sanatçılığa, her gün kaç şehit cenazesi uğurlayan ülkemizin getirildiği bu inanılmaz duruma, sanatçı adı altında bölücülük yapanlara, bölücülerle birlik olanlara, onlarla iş yapanlara, bu kişilerin peşinden gidenlere hep birlikte ağıt yakalım, ağlamaktan katılalım.. Türkçemize değer vermeyen, dilimizi özensiz kullanan, Türkçemize kuma getirmeye çalışan, yerel ağızlarla bir tutmaya yeltenenlerin kullandığı bozuk Türkçeyle söylersek, göze bir damla “yaş koymak” yetişmez. Tutmayın kendinizi , ağlayın! Akıtın gözyaşlarını... Gözyaşlarınız sel olsun...

Belki gözlerimizdeki çapak düşer, görmeye başlarız çevremizi...

Görürüz bize yapılanları, yapılacakları...

Düşürüldüğümüz çukuru...

Feza Tiryaki, 13 Şubat 2016
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 987
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x