Gerçek Bir Sorunumuz: Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar / Prof. Dr. Cihan DURA

Gerçek Bir Sorunumuz: Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar / Prof. Dr. Cihan DURA

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Ara 03, 2012 20:08

Gerçek Bir Sorunumuz: Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar

Halkımızın temel sorunları, gerçek sorunları vardır: Kalkınma, işsizlik, eğitim, yolsuzluk gibi… Bunların çözümü büyük fedakârlıklar gerektirdiğinden, vatanseverlik, bilgi ve uzmanlık gerektirdiğinden, çirkin politikacılar, entel “aydın”lar onlardan uzak dururlar; halkımızı Batı çıkarlarına göre ayarlanmış –kafadan atmaya da pek elverişli olan- demokrasi, özgürlük, azınlık hakları, etnisite gibi soyut sorunlarla meşgul ederler. Gerçek sorunlarımızdan bir diğeri de “genetiği değiştirilmiş organizmalar” (GDO) sorunudur. GDO’lu ürünlerin insan ve doğa için zararlı, hatta ölümcül olduğu bilimsel bir gerçektir. Ancak, buna rağmen tehlikeden habersiz milyonlarca tüketicinin sofrasına ulaştırılıyor. Yurt dışından ithal ediliyor; sayıca ve miktarca giderek artıyorlar. Öte yandan, sorun sadece GDO’nun sakıncaları sorunu da değil, bir de küresel şirketlerin insana dehşet veren projeleri var.

I) GDO’nun Sakıncaları

Bilindiği gibi, AKP hükümeti çıkardığı bir yasa ile, genetiği değiştirilmiş bitkilerin üretimine izin vermiştir. Söz konusu yasanın yürürlüğe girmesiyle, genetiği değiştirilmiş bitkilerin üretimine, belirli koşullar dâhilinde Türkiye’de de kapı açılmış oldu.

GDO alanında söz sahibi bilim adamlarımızdan Prof. Dr. Tayfun Özkaya (http://www.tayfunozkaya.org) bir makalesinde 1  GDO’lu ürünlerin başlıca sakıncalarını çarpıcı örneklerle açıklamış. Ufak güncellemeler yaparak, ana hatlarıyla aşağıda sunuyorum.

Önce bir soru: “bitkilerin genetiğini değiştirme”, daha doğrusu Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) nedir? Yanıt: Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara “Genetiği Değiştirilmiş Organizma” denir. Peki, gen nedir? Gen; canlıların -hastalıklara dayanıklılık, yüksek verim gibi- kuşaktan kuşağa geçen özellikleri şifreleyen birim olarak düşünülebilir.

-GDO’lu tohumların üstün özellikleri olduğu, tarım ilaçlarının kullanımını azalttığı ileri sürülüyor. Oysa yapılan gözlemler, bu GDO efsanesinin yanlış olduğu, söz konusu ürünlerin, ilaç kullanımını azaltmak şöyle dursun, artırdığı ortaya çıkmıştır. Belki bazıları böceklere dayanıklılık özelliği taşıyan GDO’lu tohumlarla üretilen bitkilerde böcek öldürücü kullanımının azaldığını zannedebilir. Bulgular bu konuda da efsane ile gerçeğin uyuşmadığını ortaya koymuştur.

-Gene bir grup bilim insanı tarafından yapılan bir araştırmada GDO’lu çeşitlerin bir verim üstünlüğüne sahip bulunmadığı, çevreye ve sağlığa zararlarının göze alınamayacağı sonucuna varılmıştır. Araştırmacılar organik tarım ve düşük girdili tarım gibi seçeneklerin tamamen bilgiye dayanarak çok daha yüksek verim artışları gerçekleştirebildiğini vurgulamaktadırlar. Verimi arttıracak ve tarımsal mücadele ilaçlarının kullanımını azaltacak, hatta sıfırlayacak başka teknolojiler bulunmaktadır.

II) Sağlık Sorunları

-Sayın Tayfun Özkaya GDO’lu ürünlerin doğurduğu sağlık sorununa da şöyle değiniyor: Dev tohum şirketlerinin çok kâr elde etmesi için, yeni bitkiler yarattığını sanan teknokratlar, doğaya ve bütün insanlığa zulüm yapmaktadır. Bu işi bilim diye kutsamaya çalışmak, atom bombasını savunmaktan farklı değildir. Bununla birlikte tarafsız, namuslu bilim insanları da var. İskoçya Rowett Enstitüsü’nde Dr. Arpad Pusztai'ın genetiği değiştirilmiş patates ile beslediği farelerin tümünün iç organlarında küçülme, sindirim sistemlerinde bozukluk, bağışıklık sistemlerinde çökme görülmüştür. Pusztai sonucun açıkça yıkıcı olduğunu görünce, gerçeği söylemekten çekinmemişti. Buna karşılık güçlü çıkar odakları Pusztai’yı işinden attırdılar 2 . Rusya Bilimler Akademisi'nden Dr. İrina Ermakova'nın fareler üzerinde yaptığı deneyde, genetiği değiştirilmiş soya ile beslenen farelerin yavrularının yüzde 56'sı, doğumdan 3 hafta sonra ölmüştür.

-Ve Fransa’da yapılan bir araştırmanın sonuçları… Genetiği değiştirilmiş ürünlerle ilgili olan araştırma şirketlerin baskılarıyla karşılaşmamak için gizlilikle yürütülmüş. Varılan sonuçlar Avrupa Birliği çapında hararetli tartışmalara sebep olmuş. Araştırma için, fareler iki yıl boyunca genetiği değiştirilmiş mısırla besleniyor. Sürenin sonunda görülen şu: Farelerde tümör oluşumu, bazı organlarda önemli hasarlar!...Ayrıca, hayvanlarda kanserli hücrelerin daha hızlı yayıldığı saptanıyor. Düzenli bir şekilde üç ay boyunca uygulanan testler ciddi patolojik sorunları gözler önüne seriyor, fareler dördüncü ayda tümörden ölüyor 3 .

-Arslan Bulut bir yazısında 4  Türkiye’de GDO’lu ürün sorununa hayli ürkütücü bir örnekle değiniyor, ilgili makamlara ve hükümete de sorumluluğunu hatırlatıyor: Türkiye’nin her yerinde, yaygın hale gelmiş, markalı patlamış mısır tezgâhları var. Bu mısırların büyük kısmı Amerika’dan ithal ediliyor. Tüketiciler Amerikan mısırının önemli ölçüde genetik yapısıyla oynanmış mısır olduğunu biliyor mu? Laboratuarlarda genetik yapısı değiştirilmiş ürünlerle beslenen farelerin, üç nesil sonra başlarına ne geliyor, biliyor musunuz? Ağızlarında bile kıl çıkıyor, genetik yapıları bozulduğu için hilkat garibesine dönüşüyorlar! Peki, Türklerin ve Müslümanların yaradılış şifreleri ile oynanmasına Diyanet İşleri Başkanlığı’nın veya siyasî operasyonlardan başını alamayan dinî grupların bir diyeceği yok mu? “Dindar nesil” yetiştirmek isteyen Tayyip Erdoğan, Amerikan firmalarının baskılarına boyun eğerek; genetik yapısı bozulmuş, bir süre sonra da tamamen kısırlaşmış nesiller yetiştirilmesine aracı olmuyor mu?

III) Dünyamız, Tohum Devlerinin Tutsağı Mı Oluyor?

GDO’lu tohumları az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere yayarak tarlalardan orijinal tohumların kökünü kazıyan şirketler; şimdi dünya üzerindeki tüm orijinal tohumları, olası bir kıyamet günü için kutuplarda buzdan bir adada saklıyorlar. Norveç’in kuzeyindeki Spitsbergen adasında “Svalbard Küresel Tohum Deposu” adı verilen ambar, Mart 2008 itibariyle resmen faaliyete başladı. Donmuş bir dağın 130 metre altına inşa edilen ambarda şu anda dünyanın dört bir yanından yaklaşık 3 milyon farklı tohum özel ambalajlarda saklanıyor. Kuzey Kutbu’na 1100 kilometre uzaklıkta olan buzdağı ambarında bazı dayanıklı tohumlar 1000 yıl kadar bozulmadan kalabilecek. Her türlü nükleer saldırıya, patlamaya ve depreme dayanıklı olan bu tohum deposu “kıyamet tohum deposu” adıyla da anılıyor. Neden acaba?

Amerikalı araştırmacı-gazeteci F. William Engdahl’ın bu proje ile ilgili dehşet verici şüpheleri var. Spitsbergen’in buzlaşmış kayalıklarının altında “dünyayı ekonomik ve genetik olarak ele geçirme” planlarının yattığını iddia eden Engdahl, teorisini ambar projesi finansörlerinin kimlikleri ve geçmişleri hakkında ayrıntılı hatırlatmalar yaparak savunuyor: Asya ve Afrika’daki çiftçilere birdenbire ilgi duymaya başlayan Microsoft’un kurucusu Bill Gates, dünyanın en büyük patentli GDO tohum ve tarım kimyasalları devi ABD’li DuPont / Pioneer Hi-Bred, bir ABD’li GDO devi Monsanto, İsviçre menşeli GDO tohum ve tarım kimyasalları şirketi Syngenta, 1970′lerde 100 milyon dolarlık bir kaynakla “Yeşil Devrim” diye bilinen tohumda gen devrimini başlatan ve tarımsal değişim ile ideal genetik saflığı sağlama çalışmalarını yürütmek üzere dünyanın en büyük vakıflarından birini kuran petrol devi Rockefeller!... Pek çok ülkede “zaten var olan tohum depolarının başına ne gibi bir felaket gelecektir ki, Svalbard tohum deposuna muhtaç kalınacaktır” şeklinde bir soru gelebiliyor akla?

Rockefeller Vakfı 1946′da sadece adı yeşil olan “Yeşil Devrim”i başlattı. Neydi Yeşil Devrim? 1960’larda Rockefeller’in çalıştığı Meksika, Hindistan gibi ülkelerde daha çok ürün veren ıslah edilmiş tohum çeşitleriyle açlık sorununun büyük ölçüde çözüleceği vaat ediliyordu. Yıllar sonra, Yeşil Devrim’in aslında Rockefeller ailesinin ileride tekelleştirebileceği bir tarımı gerçekleştirme planı olduğu ortaya çıktı. Yeşil devrim aslında bir “kimyasal darbeydi”. Gelişmekte olan ülkelerin, yüksek miktarlardaki gübre ve ilaç girdisini finanse etmeleri mümkün değildi. Bu nedenle bankalara ve tefecilere borçlanan çiftçiler genellikle topraklarını kaybettiler, iş aramak için şehirlere göç ettiler.

Bugün de Gates ve Rockefeller Afrika’da Yeşil Devrim adı altında bir projeye daha milyonlar yatırıyor. Amaç yine GDO tohumlarının ve kimyasalların yaygınlaştırılması... Bunun için pek çok teşvik ve kampanyaya başvuruyorlar. Plan işlerse tüm dünya birkaç tohum devinin tutsağı olacak. Pirinç, mısır, buğday ve soya gibi dünyanın temel gıda üretimi için patentli tohumların üretimi, korkunç bir biyolojik silah olarak da kullanılabilecek. Genetik müdahalelerle öldürücü gıdalara çevrilebilecek 5 .

Sonuç olarak, GDO’lu tohumlar şirketlerin elinde bir kâr makinesine dönüşmüş bulunuyor. Bunların ilaç kullanımını azalttığı, verimi arttırdığı iddiaları ise bir masaldan ibarettir. GDO’lu tohumlardan yarar sağlayacak olanlar, yalnızca büyük tohum ve ilaç şirketleridir. Peki çiftçiler? Onlar bu tohumları bir daha kullanamayacakları ve bir süre sonra yayıldığı bölgede başka bir ürünü yetiştirmeleri zorlaştığı için, ulus ötesi şirketlerin ebedî köleleri haline gelecekler. Onlarla birlikte, tabiî, bütün bir insanlık da!...


 1  Makale için bakınız: http://www.bugday.org/article.php?ID=3116 (12.6.2009)
 2  Bakınız: Cihan Dura, “Saygın Bilim Adamı Doktor Pusztai İşinden Neden Atıldı?” http://cihandura.com/bilimsel-yontem-yazilari/135-saygin-blm-adami-doktor-puszta-nden-neden-atildi.html
 3  http://tr.euronews.com (1.10.2012)
 4  Arslan Bulut, “GDO’lu Ürünler ve Dindar Nesiller”, Yeniçağ, 2.5.2012.
 5  Şu kaynaktan özetledim: http://www.siyasiforum.net/viewtopic.php?f=7&t=7740 (12.9.2012)



Prof. Dr. Cihan DURA, 3 Aralık 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Cihan DURA

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x