Görünen Köy Kılavuz İstemezdi! - "Komplo"

Yazılar, www.mudafaai-hukuk.com.tr adlı genel ağ sitesinden alınmıştır.

Görünen Köy Kılavuz İstemezdi! - "Komplo"

İletigönderen Ram » Sal May 18, 2010 0:11

Görünen Köy Kılavuz İstemezdi! Irak’ta Olan Sizde Zaten Olmaktaydı!

"Komplo"

Artık karar vermişler, bu işi kökünden çözeceklermiş. Son on yılın insan hakları raporlarını, din hürriyeti raporlarını gündeme alacaklarmış.

Raporlara göre Türkiye’deki Kemalist rejim, Müslüman azınlıklara, ılımlı dini liderlere, İslamcı siyasetçilere, Hristiyan dinini yaymak isteyenlere, Alevilere, Bahailere, Şafilere, Yehova Şahitlerine, Nurculara, Nakşilere, Kürtlere, Ermenilere, Rumlara, Çerkeslere, Gürcülere, Arnavutlara, Lazlara baskı uyguluyormuş. Manastırların açılmasına, imam hatip okullarının yaygınlaşmasına, Rumca, Ermenice, Kürtçe, Farsça, Arapça, Lazca, Gürcüce, Arnavutça, Abhazca, Pomakça, Bulgarca
(1) dillerinde eğitim yapan okulların açılmasını yasaklıyormuş. Bütün bunlar demokrasiye aykırıymış. Her topluluk kendi kültürünü yaşatmalı ve kendi inanışına, kültürüne göre adalet sistemini işletmeliymiş.

Küresel demokrasinin hakim olduğu çağımızda bir ırkın egemenliğine yer yokmuş. Bütün ırkların, cemaatlerin temsil edilmediği bir devlet, parlamentosu olsa bile sonuçta bir diktatörlükmüş. Zaten Türkiye Cumhuriyeti rejimi olmayan bir ulusa dayanıyormuş, Atatürk’ün emriyle ulus olunmuş. Aslında Osmanlı hukukunda hoşgörü ve adalet varmış. Osmanlı adaleti medeni devletlerin yardımıyla çağdaşlaşacağı sırada, Kemalist güçler, devlet nizamını hiçe sayarak isyan etmişler ve bu iç isyanın sonunda, Avrupalılar komünizm tehlikesiyle boğuştukları bir anda yapay ulusa dayanan devletlerini kabul ettirmişler.

Artık küreselleşme devrinde merkezi devletlerin çağı geçmiş ve tüm toplulukların eşit temsili esasmış. Her türlü serbestlik içinde yerel otonom idareler kurulmalıymış. Tehcirlerin hesabı sorulmalı, yerlerinden edilenler geri gelip, mülklerini geri alabilmeli ve çok kültürlü bir mozayik coğrafyasında kardeşçe yaşamalarının yolu açılabilmeliymiş.

İşte bu amaçlarla oluşturulan muhalif yönetim konseyini desteklemek üzere, artık üstü kapalı bilimsel konferansları bırakıp, doğrudan toplantılar yapılacakmış. İçerdeki sivillerin temsilcileri de bu toplantılara birer delege yollayacaklarmış. Büyük serbestlikten, pazar ekonomisinden yana olan, demokrasi dünyasıyla bütünleşmekten yana olan tüm güçler içerde ve dışarda bir araya geleceklermiş.

Bu işlerin alt yapısının güçlendiğine inanılıyormuş. Yabancı vakıflar, yabancı örgütler eliyle yürütülen demokrasi eğitiminin ve örgütlenmesinin olgunlaştığı, artık değişim zamanının geldiğine karar verilmiş. Amerika, Almanya ve İngiltere’deki üniversitelerde, enstitülerde kuruluş olan bilimsel bilgi toplama merkezlerinin eşgüdüm içinde muhalif propagandayı desteklemeleri için, “Anatolia Cultur and Peace Center-Institute” kuruluyormuş.

İçerden ve dışardan örgütlü muhalif güçler, küreselleşmeye inanmış siyasi partiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar bir anda ayağa kalkacakmış. Doğal olarak Kemalist azınlık yönetimini ayakta tutmak isteyen güçlerin direnişi de bekleniyormuş. Bunların bertaraf edilmesi için küresel demokrasi müttefikleri gerekirse silahlı müdahaleden kaçınmayacaklarmış. Çevre ülkelerle bu müdahaleye olanak sağlayacak görüşmeler yapılıyormuş. Ama en önemlisi Avrupa toprağı sayılan Kıbrıs kullanılacakmış. Bu olanağın yaratılması için öncelikle Kıbrıs işi çözülecekmiş.

Ve sonuç olarak bölgeye modern İsrail’in öncülüğünde medeniyet getirilecekmiş. Artık milliyetçilik devri de sona erecekmiş. Bor, krom gibi maden ocakları, büyük tarım çiftlikleri küresel demokrasiye ve küresel barışa uyumlu olarak işletilecek, Anatolia’dan geçirilecek petrol ve gaz hatlarının da güvenliği sağlanacakmış. Dışlarda şirketler hazır. İçerde de onlara taşeron olmak isteyenler...

***

Bunlar düş ürünü, komplo teorisi” mi dediniz? Ben İnsan Hakları, Din Hürriyeti ve Lozan Antlaşması'nda Din Hürriyetinin Temelleri raporlarının yalancısıyım o zaman!

Hadi canım sende” mi dediniz?

Ne diyeyim; ben yabancı devletinin güvenlikten sorumlu yöneticilerini İstanbul’a dek getirip demokrasi ve küresel barış konferansı verdiren TESEV’in yöneticisi eski elçinin sözüne inanıyorum. “Irak, bir devletin insan haklarına aykırı davrandığında başına neler gelebileceğinin en iyi örneğidir” demişti de...

O iş başka” mı dediniz?!

Söze ne gerek! Demokrasi ülkesinin güvenlikten sorumlu yetkilisiyle yalıda akşamı yemeği yiyen altı kişi arasında George’un, pardon yanlış oldu, Kemal’in, “vatan haritadan ibaret değildir” diyen II. Cumhuriyet hareketçisinin, holding yöneticisinin de bulunduğunu görmezden geliyorsanız ben ne yapayım.
*

Sen kışkırtıcısın” mı dediniz?

Size ne söyleyeyim? Geriye ne kaldı ki?!

Türklerin tarihinde, başka devletlerin yedeğine girip, başka ülkeye müdahale edildiği görülmüş mü ki?!

Hele Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş ilkeleri arasında, böyle bir haltı, parasal çıkarlar uğruna yapmak yazıyor mu?! M. A. Bayar Efendi, bu işi 50 milyara bağlayalım, gibi bir şey dedi de...




Zaten benim bildiğim, dost ve stratejik ortak ABD kimseye egemen olacağı, at oynatacağı bir devlet kurdurtmaz.

Ama müdahalelerin hukuksal bir gerekçesi olmalı” dediğinizi duyar gibiyim. Aklınızla bin yaşayın “terörü destekleyen ülke oluvermek” bir gecelik iş değil mi?

Ama biz terörden çeken ülkeyiz” mi dediniz?

Hay gidi saflık hay!

Senin terörist hareket dediğin onun için milliyetçi, özgürlükçü, demokratik bir hareket! Üstelik senin sırların onun elindeyse terörü destekleyen ülke olmak için her zaman bir senaryo yazılabilir. Üstelik terörün öyle İslamcı terör olmasına da gerek yok! Çeşit çok...

***

Komployla ilgili sözler bu kadar işte!

Hani “mesela” dedik!

Ama, şunu bilir ve anımsatırım:
Erdemini ve adalet duygusunu uluslararası ilişkilerde göz ardı eden devletler bir dönem egemen olabilir ama ilelebet yaşayamazlar!

Tıpkı Mustafa Kemâl ATATÜRK’ün dediği gibi!

Tıpkı ülkemdeki temiz kalpli, insanlığını unutmamış, başkalarına zarar vermekten çekinen kanaatkar yurttaşların düşündüğü gibi!

***

Ve işte böyle, İngiliz gazeteci Anthony Summers’ın dediği gibi “Komplo teorilerim yok ama, komplolar üstüne teorilerim var.”

İşin aslı, komployu görmeyen komploya kurban olmaya hazırdır. “Bizi bölecekleri falan yok, bu bir saplantıdır” diyenler boşuna mı konuşuyorlar ki, biz boşuna yazalım!

Boşuna mıydı, Yunan kanatları altında İzmir’de, İstanbul’da kongre düzenleyenlere daha 1921’de Tokat’tan yanıt veren Kafkas göçmeni yurttaşlarımızın çabaları?.. Bizi bölecekleri falan var da, bizde bölünecek ahlak düşkünlüğü ve ahmaklık yok!



(1) Oktay Ekinci’ye göre Azerice de dahil... Anadil deyince anasının dilini, dilin ana ailesini, dil bilimi bilmiyoruz! Herhalde Rockfeller Vakfın'dan dolarlı projeler insana bunları öğretecektir...

(*) Mustafa Koç’un yalısında ABD Savunma Bakan Yardımcısı, İsrail’in büyük destekçisi Paul Wolfowitz ile birlikte olanlar: ABD’nin Dünya Bankası’nın hükümetteki temsilcisi K. Derviş, Demirel’in eski danışmanı ABD’den gelip DTP’nin[GM:(Demokrat Türkiye Partisi)] başına geçen Mehmet Ali Bayar, ABD elçisi R. Pearson, TÜSİAD ikinci başkanı Aldo Kaslowski, Özal’ın eski prenslerinden Lüksemburg adresli Turkish Growth Fund adlı İngiliz bankerlik şirketi yöneticisi, TÜSİAD yönetim kurulu üyesi Cem Duna, Koç Holding yöneticisi Bülent Özaydınlı ve Beymen’in ve Network’un sahibi Cem Boyner.

K. Derviş bu yemekten önce GIAD’ların destekçisi, bir ayağı Amerika’da, bir ayağı İsrail’de, kafası Soros’un Budapeşte’sinde ARI’nın başıyla 4,5 saat görüştü. M. A. Bayar Efendiortak yönümüz Washington’dan tanışmamızdır” diye buyurmuşlar. Tansu Hanım’a ve Washington’dan tanışan ötekilere ayıp edilmiştir. Onlar vatan evladı değil mi?! Berkeleyli’ye
[GM:(Deniz Baykal)] ayıp olmuştur. Adamcağız K. Derviş partisine gelsin diye her gün yalvarıyor...

Mustafa YILDIRIM - 23 Temmuz 2002



GM Dipçe: Yıl 2010; silâhlı işgâl dışında "komplolar" gerçekleştirildi. O eksiklerini de eşkıya örgütü ile kapatıyorlar.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: Müdafaa-i Hukuk Yazıları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x