Görünen Manzara / İsmail MÜFTÜOĞLU

Görünen Manzara / İsmail MÜFTÜOĞLU

İletigönderen Güncel Meydan » Cmt Ara 17, 2011 15:35

Görünen Manzara

İsmail MÜFTÜOĞLU

Uzun bir zamandan beri emperyal güçler tarafından Ortadoğu Bölgesi programlanmaktadır. Her vesile ile Ortadoğu Bölgesinde bir kaos oluşturabilmek için, bu bölgeyi manüpile etmeye çalışmaktadırlar. ABD, Körfez Savaşı sonrası Ortadoğu’da irtifa kaybetmesinden dolayı artık doğrudan doğruya Ortadoğu’ya müdahale etmeyi düşünmemekte, tam aksi Ortadoğu’da ABD ve diğer emperyalist ülkelerin hedeflerini realize edebilecek kendilerine yakın taşeronlar kullanmaktadır.

Nitekim Obama, “dünya üzerindeki her soruna bir ‘Amerikan çözümü’ aramak yerine biraz daha geri planda kalarak, NATO, BM ve Arap Birliği gibi unsurları, platformları devreye sokmak istiyor. Libya konusunda NATO ön plana çıktı. Suriye konusunda bu sefer Arap Birliği ve Türkiye ön planda olsun istiyor… Arka planda kalarak Amerikan emperyalizmi yerine küresel sorumluluk yaratmaya çalışıyor…

Obama ve ABD kendisi ön planda olmak yerine ‘paylaşımcı liderlik’ prensipleri doğrultusunda Türkiye ile tam bir uyum içinde hareket ederek Ankara’nın bölgesel prestij ve meşruiyetinden yararlanmak istiyor.”

Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu bütçe görüşmeleri esnasında yaptığı konuşmada Obama’nın talimatlarının gölgesi altında imişçesine, Suriye halkının yanında olacağını ifade etmiştir. Sayın Davutoğlu Suriye halkının yanında olacağız derken muhaliflerin yanında mı olacağını söylemek istiyor? Bunu neden net olarak açıklamaya cesaret edemiyor. Kim Suriye’deki bu muhalifler? Özet olarak bu muhaliflerden bahsedecek olursak;

    1- Abdülhalim Haddam; 2005 yılına kadar Hafız Esad’ın yardımcısı, Beşar Esad zamanında Fransa’ya giden, Fransa’da Suriye’nin aleyhinde çalışmalar yapan kimsedir. 2006 yılında batılı gazetecilere yaptığı açıklamalarda Esad’ın devrilmesi için çalıştığını, muhaliflerle temasta olduğunu ve bir sürgün hükümeti kurmaya çalıştığını ifade etmiştir. Bahis konusu şahsın Lübnan’ın eski başbakanı Refik Hariri’nin bacanağı olduğu da göz ardı edilmemelidir.

    2- Ali Sadreddin Beynuni; 17 yaşlarından itibaren Müslüman Kardeşler Teşkilatında çalıştığı, bu teşkilatın başkan yardımcılığına kadar yükseldiği, 1979 tarihinde Ürdün’e kaçtığı, 2000 tarihinde ise siyasi mülteci olarak İngiltere’ye yerleştiği ve orada Suriye’nin aleyhinde İngiliz istihbaratı ile çalışan bir kimse olduğu hatırlanmalıdır.

    3- Rıfad Esad; bu zat Hafız Esad’ın kardeşi ve Hafız Esad döneminde Hama ve Humus katliamlarını yapan, şu anda da Fransa’da Beşar Esad’ın aleyhinde faaliyetlerde bulunan kişidir. Hafız Esad’ın talimatları dışında ziyadesiyle taşkın hareketlerde bulunarak, 30.000 insanın öldürülmesine sebebiyet vermesi nedeniyle Hafız Esad tarafından yurt dışına sürgün edilmiştir.

    4- Ferit Kadiri; Önce Lübnan’a, daha sonra da ABD’ne göç etmiştir. Finans uzmanıdır. 2001 tarihinde ABD’nde Suriye Reform Partisini kurarak hariçten gazel okumaya başlayan kişidir. 2009 yılında güney Kıbrıs’ta yayın yapan Özgür Suriye radyosunu kurarak, oradan Suriye hükümetinin aleyhinde yayınlar yapmıştır.

    5- Anas el Abda; Türkiye’deki Adalet ve Kalkınma Partisine benzer ve hemen hemen aynı adı taşıyan Adalet ve Kalkınma Partisinin genel başkanıdır. 2005 yılından beri Türkiye’ye gelip gitmektedir. Önce Ürdün’e, daha sonra Londra’ya yerleşmiştir. 10 yıl boyunca küresel bir şirketin elemanı olarak çalışmıştır. Şu anda da Suriye muhaliflerinin başkanlığını sürdürmektedir.
Bahis konusu muhaliflerin arkasında kimler var? Sorunun cevabı açık ve nettir. ABD, ırkçı emperyalistler ve onların güdümündeki ülkeler.

ABD’nin Suriye’nin vurulmasında Türkiye’yi kullanmak istediği gün gibi aşikardır. Oysa ülkemizin Suriye halkı ile ve devleti ile bir menfaat çatışması yoktur. Öyle ise Türkiye’nin bu horozlanma tavrı kimin adına?

Elbette ki haksızlıkları önlemek için gayret gösterilmeli ama ülkenin iç işlerine karışarak değil. Suriye’deki olayları mezhebi çıkmaza sokarak haklılık kazanmaya çalışmak, en azından siyaseten etik değildir. Hele Arap Birliğinin tavrı ise bilenler için hiç de şaşırtıcı değildir. Çünkü birliğe dahil olan ülkelerin tamamı dış politika açısından Amerika’nın kıskacındadırlar. Bundan dolayı onların aldığı kararların adil olduğu söylenemez.

Gerek ABD’nin ve gerekse Arap Birliğinin maksadı, yeni bir ivme kazanan Türkiye’nin önünü kesmek ve Türkiye’yi çatışan olarak kullanmaktır. Yani Türkiye’yi alkışlamaları dost olduklarından değildir. Tam aksine Türkiye’yi faka bastırmak içindir.

Gördüğümüz kadarı ile Türkiye Ortadoğu’da söz sahibi olabilme inisiyatifini kullanmamaktadır. Tam aksi batılı ülkelerin ve ırkçı emperyalistlerin planlamaları gereği fonksiyon icra etme görüntüsündedir. Bu hal ülkemizin ekonomik açıdan çökmesi ve yeniden ülkeyi 70 cent’e muhtaç etme gibi bir sonuç doğuracaktır. Mevcut AKP hükümeti günümüze kadar tek başına dış politika üretemediği gibi, dış politikada bahis konusu güçlerle işbirliği halindedir. Görünen manzara budur.


İsmail MÜFTÜOĞLU, 15 Kasım 2011
i-muftuoglu@hotmail.com
Kullanıcı küçük betizi
Güncel Meydan
Üye
Üye
 
İletiler: 584
Kayıt: Pzr Eki 12, 2008 23:12

Şu dizine dön: İsmail MÜFTÜOĞLU

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x