GÖZDEN KAÇMIŞ – GÖZLÜ YAZI

GÖZDEN KAÇMIŞ – GÖZLÜ YAZI

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzt Mar 20, 2017 14:58

GÖZDEN KAÇMIŞ – GÖZLÜ YAZI


“Gözden kaçmış,” eski dilde “sehven yapılmış”ın Türkçesi,
“Yanlışlıkla olmuş, görmemişim, gözüme yeni ilişti...”
Her iki günde bir duyduğumuz, gözü dönmüşlerin, göreni, kandırma sözleri.
“Gözleri velfecri okur” bunu diyenlerin, “gözden kaçar mı,” böyle aldatırlar görenleri.
“Göze kestirmişlerdir”çünkü, senin değerlerini, Cumhuriyetini, egemenliğini...
“Göz göze körlük kime gerek,” uyumamalı,
“ Gözünü aç,” bilmez misin; “göz bakar, su akar...” gören gözlerin ne güzel uyarısı.
Görür göz, “gözün gibi” koruyup sevdiğin vatanın, “göz bağıyla” elinden alınacak,
“Görünen dağa tez erişilir,” boşuna denmemiş,
“Göz yumulunca” her yapılana, gelir başa böyle “görünmez belâ...”
“Göz yumup açıncaya kadar,” iş dayanır, vatanı oylamaya, kumara, “evet mi, hayır mı”ya!
“Gözünü boyar”lar üç kâğıtçılar, geç olmadan görmeli, yoksa, acımadan “gözünü çıkaracaklar...”
“Göz görür, yüz utanır,” “görmek inanmaktır,” görsen yapılanları, “gözün faltaşı gibi açılır”dı.
“Göz iki, ağız tek; çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerek”:
*
“Ergenekon,” Türk’ün Destanı’nın adını verdikleri davada,
Böyle neler olduydu neler, “gözdağı” verdiler, “göz göre göre” kimleri alıp alıp götürdüler.
Yıllar geçince de aradan; “Pardon, “gözden kaçmış,” “sehven olmuş!” dediler.
Bilerek, yıllarca, ordumuza, askere, ilerici aydına, yurtsevere “göz kestirdiklerine” suç yüklediler.
“Gözün üstünde kaşın var,” dediler, alıp götürdüler, göze görünmeden, “gözden sürmeyi bile çektiler...”
Uzun zaman anlamadı, saf - temiz - yüce gönüllü Türk ulusu, işçisi – köylüsü,
Güngörmüşü, yaş yaşamışı, genci, yeni yetmesi... beşikteki bebesi...
“Gözü bağlı kuş gibi” oradan oraya dolaştırıldı, asker sivil, yazar, çizer,
Düşman yerine kondu, subaylar, yüzlercesi topluca salonlara dolduruldular,
Kanıtsız suçlama, kelepçe, tel örgü... görüntüleri gözümüzün önünden gitmiyor;
Devlet kuran, savaşan, devrimlerin bekçisi Türk’ün askeri, en başta denizcisi...
Görünüşe aldanıldı, bu bir dava sanıldı, Silivri’ye yüzlerce aydınımız, “göz derya, seyir bedava,” tıkıldı.
“Görününce Sivas’ın dağları,” “göz görgüye ne kılavuz,” dedik de, ayındık:
Hep birlikte, “Gözümüzü açalım yoksa açarlar!”diye bağrıştık.
“Göz var görmek için, akıl var bilmek için;”
Açıkça görmedik mi, “Gözden düştün!” diyerek nicesinin tepesine bindiler...
Savcılar, yargıçlar, öğretmenler, kimler kimler tutuklanıp, “gözaltı” edildiler...
“Gözünün bebeğine bastılar” Atatürk gençliğinin, yüce önderimize dört koldan saldırdılar...
“Göz göre göre” dövüşüldü, Cumhuriyetle, Türk devrimleriyle, gizlisiz saklısız, göz önünde.
“Göz kırpmadan,” acımadan, gözdağı verildi topluma, gözünün içine bakarak hem de...
*
Son perdesindeyiz seyirliğin, çok yakında elinden alınacak yurdun, egemenliğin.
Soruyorlar sana, “göz alıcı” sözlerle, “gözünü açtırmadan, göz boyayarak:”
“Karşı devrime, küresel çeteye, bölünmeye, ulus devletini yitirmeye, yurdunu ellere vermeye, egemenlik devrine:
Evet mi?” Sence, buna evet denir mi?
Çağdaş, sosyal bir hukuk devletine, aklını yitirmemişe, böyle soru yöneltilebilir mi?
“Göz gözü görmüyor, gözyaşı döküyor” analar, “gözde tütüyor” eski güzel günler,
“Gözü gönlü tok”tu, yaşayıp gidiyordu, köyündeki köylüler, kentinde görevliler, esnaf, işçi, emekçi...
Yoktu başlarında, suyuna el koyan HES’çi, doğayı bitirici, tohumu yok edici...
Memur, temel taşıydı devletin, işten kimse atamazdı, yasaların Avrupa’yla uyumlu.
Varsa bir sıkıntın o zamanlar, siyasetçiden, küresel çıkarlara hizmet edenden, gizlenen hainden...
Böyle nicesi geldi geçti iktidarların, bu kadarı görülmedi, egemenliği oylatmayı kimsenin “gözü yemedi.”
*
Özgür, bağımsız, çağdaş okullu, başı açık, algısı açıktı çocukların - gençlerin,
“Göz ucuyla değil, gözüyle bakan,” hepsi okuyan, ezber konuşmayan, baktığını görebilen bireyler.
İzler karıştı, akla kara; gün doğdu “gözü çöplükte” kalmışlara, ülkemizde “gözü olanlara...”
Bırakıldı çağdaş eğitim, “göze göz, dişe diş,” hortladı karş devrim, bir düş oldu ülkemizde bilim, fen, laik öğretim.
“Gözünün çapağını silmeden” tutturdu dinciler, saltanat, hilafet, eski yazı, eski mektep!
Kurtuluş Savaşı’nı yok saymışlardı, müzesini kapatmışlardı daha ilk yıl.
Yalanım varsa “gözüm çıksın, iki gözüm önüme aksın...”
*
“Gözü kapalı konuşma,” sakın, göz kulak ol, bu vatan senin vatanın!
Yunan’a tek tek bağışlandı Ege’deki onlarca ada, Kıbrıs’ın Rum’la, sözü kesildi,
Bu haberler kimsenin “gözüne ilişmedi.”
Oraları, vatana “göz koymuşa” verelim, sus “göz çıkarma” denildi.
Türk düşmanı, Türkmen karşıtı Barzani, işbirlikçi çadırcı,
Görmedin mi, adamdan sayıldı, kral gibi, “göz görmemiş” şekilde ağırlandı,
Olmayan devletin, tanınmayan çaputu, iki büyük kentte direklere çekildi,
Toprağımızda “gözü olan” kukla yönetim “Barzanistan”,
Görmeyen, yumuk gözlere, bir de sömürgecilere göz edilerek bir anda” göze sokuldu.”
Hollanda’yla numaradan hoşt – huşt edildi, göz önünde başka, arkada başka türlü “göz süzüldü.”
Gemicikler, şirketler, işin gerisinde borç paracıklar, satılacak topraklar...
Alınacak geleceğin, “gözleri parlıyor,” “göz önüne bir getir, gözü göz değil,” bu küresel çetenin.
“Gözü aç, gözün kesiyor mu, gözün yiyor” mu -dünyada yok benzeri- oylatacakları tek adam rejiminin?
“Gözüne uyku” girebilir mi, denetim, yargılanma, hesap sorma, ortak aklın, tartışmanın olmadığı bir çağdışı yapılanmada?
Hayırsa yanıtın, sana yanıtları hazır saraylıların:
“Sen teröristsin!” “Gözönüne getir;” kaçak yapı, bin odalı saray sence neden yapıldı?
*
En son kendilerini şöyle savunmuşlar:
“Tek adam istemiyorsun, o zaman Mustafa Kemal’e hakaret ediyorsun!”
Bu sözleri görsek bir türlü, “görmeyip geçsek” bir türlü...
Bir kere o Mustafa Kemal dedikleri kişi, Türk’ün önderi,
Gazilik; savaşırken Çanakkale’de, göğsünden aldığı yaradan,
Kurtuluş Savaşı’nda düşüp kaburgaları kırıldığında, Meclis’in kendine verdiği san!
Atatürk, Türk ulusunun O’na kattığı soyadı, adı: Gazi Mustafa Kemal Atatürk!
“Cumhuriyetimizin kurucusu, Kurtuluş Savaşı Başkomutanı, Türk devrimleriyle ülkesine çağ atlattıran, yoktan, yıkıntıdan bir ülke yaratan, düşmanları kovan, Osmanlı’nın borçlarını ödeyen, bugünkü sınırları Türk’e armağan eden, ömrünü savaşlarda, uykusuz vatanı için geçiren...”
Böyle say say biteremeyeceğin yüzlerce sanlı, gözü pek, bir büyük insan!
*
“Gözümüz yaşlı, gözümüz dolu dolu, gözün gördüğünü” yazmaya devam edersek:
Bize dayattıkları korkunç gerçek: Ülkemizde özerk bölgeler, kurulacak küçük küçük şehir devletçikler.
Yarın boşuna “gözyaşı dökme!” İstanbul’dan işe başladılar bile.
“Karışmasın kimse, İstanbul ayrı yönetilsin!” deyiverdi, Topbaş, daha geçende.
“Bunlar ilk fişekleri, gözlerinde tütüyor, federatif bir ümmet devleti!
Yüz yıllık Sevr’e gözleri baygın, “90 yıllık reklam arasıydı onlara göre Cumhuriyet!”
İktidardan vekiller, bunu TV’lerde “gözümüzün yaşına bakmaksızın” bir güzel söylediler...
“Göz kırpılıyor” sömürgecilere, bölücülere... baygın baygın bakma,“gözünü dört aç!”
“Göz dikmişler” Türk devletine, kararlılar Cumhuriyeti “gözden çıkarmaya,”
“Gözü kararmışlara, gözün yılmadan, gözü gönlü tok “bir sesle, “Hayır de!”
*
“Gözün ile gör, gözün ile esirge, gözün gibi sakın,” bu yurt senin yurdun...
“Gözlüye gizli yoktur, görünürden görünmez daha çoktur.”
“Gözü perdeli” siyasetçinin, “gözü kör olsun muhtaçlığın, “gözüne yandığımız” yoksulluk.
Halkımızın boynu bükük, elinde “evetli” gıda paketi, makarna, nohut, leblebi,
“Gözler kan çanağı, gözler yılgın,” vatandaşın “gözünün ışığı” epeydir söngün...
“Göz yumulursa” her yapılana, sanıldı ki, “göre göre bahadır olunur,”
Bunları yapanlar da insan, elbet bir gün pişman olunur, bu ihanet durur...
“Gördüğünü koyup işittiğine gitme,” “gördün mü komşu, devletsiz öldü...”
“Ya göç, ya göçür,” unutma, “Görmeyen görmüş, gülmeden ölmüş.”
Partili bir vekil dermiş ki:“Hayır” derseniz sizi mezarda rahatsız ederler...”
Akıl, bilim bitti; iş, “göz korkutmaya,” ölülere, öldükten sonraya kadar indi...
“Göster kileri, gör hüneri,” erzak dağıtıyor göstererek, evet için iktidar belediyesi.
Böyle şeyi, Türkiye’de “göz görmemiş, kulak işitmemiş,” görenlerin de söylemeyi “gözleri yemezmiş.”
Soruyorlar:
“Saçım ak mı kara mı?”
“Bekle, onu, “gözünün önüne” düşünce görürsün!

Feza Tiryaki, 20 Mart 2017

ek: Yazı, göz- görme üzerine deyim-atasözlerimizle yazıldı. Bu sözler tırnak imiyle belirtildi.
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x