Yargan Kam yazdı:Diğer seçeneğini seçtim.
Hepsi ve diğer anlamında.
Dış kültürlerin kendini sürekli geliştirmesi ve ithal etmesi ile kendi kültürümüze yabancı kalmamız dahilinde geçen kuşaklarında yozlaştırması.
Kendini eğit(e)meme. Çünkü gençlerin bir çoğu gerçekten de ne yapacaklarını ve nereden başlayacaklarını bilmemekte.
Gelecek kaygısı. Üniversite okuyup bir b*k olamama düşüncesinin beyinlere dikte edilmiş durumu ile hayatta bunu doğrulayan örneklerin gereğinden fazla olması.
Sürü psikolojisi ile elalem ne dercilik de işin içine tuz biber olmakta ve kahvelerde boş boş oturmak, pişpirik oynamak, uzmanlık alanı 'iddaa' kuponları yatırmak, karı-kız muhabbeti yapmak, araba ve telefon markaları hakkında bilgi sahibi olmak ve sidik yarıştırmak gibi sürüsüyle örnek çoğaltılabilir.
Peki neden?
Edebiyat = sıkıcı,
sanat = entel-kuntel işi,
spor = sadece futbol,
iş konusunda uzmanlaşmak = ne iş olsa yaparımcılık, bi'şey olmazcılık, herkes böyle yapıyorculuk,
tarihi bilmek = bu kadar bilgi kirliliği içerisinde boğuşmak zaten zor iken sadece bilinmesi gerekenler için de; 'amaan olmuş bitmiş işte, banane' cilik,
Sonuç:
Kurtuluş savaşını Hasan Tahsin değil, peçesi açılan bir Anadolu kadını yüzünden başlamıştır diyebilen gençlik,
Seyrettiği Hollywood filmlerindeki karakterlere benzemeye çalışan kimlik bunalımındaki gençlik. (nedeni, tarihten sıkıl(dırıl)an kuşak ve geçmişimizin harika kişiliklerini sıkıcı bir masal kahramanı gibi algılatan sistem ile ticari kaygıdaki oyunculuk sektörü),
Futbol dışı sporlar ile ilgilenen gençleri milli sporumuzla(!!!) ilgilenmediği için dışlayan sürü psikolojisi (sonucunda ise geriye kalan dallar üvey kardeş muammelesi görüyor),
Dilindeki mevcut kelimelerin çoğunlukla argoya, küfre ve aşağılamaya atanması ile eski dilin sıkıcı resmiyeti ile anlaşılamaması,
Geçmişteki aşırı ideolojilerin savaşları neticesinde bunlara bulaşmaya korkma ve içeriklerine dahi bakamama, yüzeysel ve yanlış olarak bilme (örneğin lise yıllarımda ülkücü olan arkadaşlarımın bana 'sağcı mısın, yoksa solcu mu' sorularına cevap olarak 'ikisi de değilim' dememden sonra, 'o zaman sen solcusun' yaftası yemem gibi),
Milli benlik sulandırılmadan öne konsaydı ve gelişimler devam etseydi eğer Batı ile Doğu arasında kalarak karambole yaşayan aklı beş karış havada bir gençlik olmazdı.
Gençliği eleştirmek gereklidir, ama sadece eleştirmek yanlış.
Kurtarılan gençler ile sürekli bir şeyler yapmak, gelişmek, güçlenmek diğerlerine de cazip gelecektir.
Bu durumda hayranlık duyulan uyduruk Batı film karakterleri anlamsızlaşıp gidecektir.
Kendisini geliştirebilen geliştiriyor yada farkında olan farkında gibi şeyler de söyleyebilirsiniz.
Fakat her bireyin yaşam tecrübeleri farklı ve hayatında karşısına çıkan durumlar da aynı, yani farklı.
Dışarıdan bakıldında ben de eskiden bu sürekli eleştirilen gençlerden birisiydim.
Gördüğüm, yaşadığım, duyduğum yani kısaca tecrübe ettiğim bir çok olay sonrasında ben bir şeyleri farkedip kendime yol çizebildim.
Ama herkes ben değil.
Bu yüzden lütfen yargılamadan önce gençlerimize yakınlaşmak için biraz daha çaba gösterelim.
Sevgi, saygı ve bilinçle yaklaştığımızda hayır demezler inanın.
Çünkü ''Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!''.
İletişim bir güçtür ve ben bu söze yürekten inananlardanım.
Sevgi ile...
Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk