Haşlanmış Kurbağa

Haşlanmış Kurbağa

İletigönderen omer_yildiz » Cmt Ağu 13, 2011 16:49

Resim
Son günlerin fazla tartışılmayan ama tartışılması gereken haberlerinden biriydi ama pek kalamadı gündemde. Haber şu şekilde: Anayasa Mahkemesi ile ilgili uyum yasasında Yüksek Mahkeme'nin yetkileri genişletildi. Hatta Danıştay ve Yargıtay kararlarını bile iptal etme yetkisi tanındı. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvurunun önü açıldı. Bir de mahkeme üyelerinin yemini değiştirildi.

Pek bir şey yok gibi görünüyor ama yemin metninden Türk Milleti ve Türk evladı gibi demokrasiye aykırı! kelimeler metinden çıkarılmış. Hayırlı olsun ne diyelim.

Böylece 2011 seçimlerinin sonrasında çalışmalarına başlanacak olan anayasa değişikliğinin de numunelerini görmüş bulunuyoruz. Yavaş yavaş, sindire sindire yapılacağı çok aşikar. Toplumun, devlet idaresinin ve sosyal hayatın her kademesinden Türklük silinmeye çalışılıyor. Ama Türk Milleti olarak ani etkilere, sert tepki verirken böyle yapılınca nedense (kuzu kuzu) kabul ediyoruz. Kurbağayı kaynar suya atarsanız sıçrar kaçarmış. Ama soğuk suya koyup altını yakarsanız haşlanana kadar öylece bekler, tepki vermezmiş. Örnekteki gibi haşlanana kadar bekliyoruz bakalım. Üniter devletin tartışılmaya açılması bile tehlikeliyken gelinen nokta içler acısı gerçekten. Yakından takip eden arkadaşlar bilirler; 2007 anayasa değişikliğinde üzerinde en fazla durulan konu yargıydı. 12 Eylül referandumunda da bunun tekrarını gördük. 2010 değişikliklerinde, Anayasa mahkemesi en fazla değişikliğin yapıldı kurumdu. Daha öncesinde 11 asil 4 yedek üyesi olan bu yüksek mahkeme 2011 değişikliğiyle 17 asil üyeye çıkarıldı. İşin iç yüzüne baktığınız zamansa bu üyelerin 14’ünü cumhurbaşkanı, 3’ünü ise meclis seçmekte. Anayasa metnindeki değişiklikleri okudukça her şey daha da aydınlandı ve netleşti nedense gözümde. Akp’nin çoğunluğunu sağladığı meclisten 3 üye, ve başbakanın atadığı! cumhurbaşkanı 14 üye seçiyor artık anayasa mahkemesine.

Yargıtay üzerinde ise çok büyük bir psikolojik baskının olduğunu ve bununda yavaş yavaş somut baskılara döndüğünü görmekteyiz. Gerçi siz bakmayın anayasada ne yasama ne de yürütmenin bağımsız yargı üzerinde etki ve denetim kurmasının yasaklanmasına, kararlarını etkileyecek söylemlerin bile yasak olduğuna. Akp’nin meclis grubundaki çaycıya kadar yargıya müdahalede bulunmayan kimse kalmadı sanırım. Şu an son kale olarak Yargıtay görünüyor ve onun üzerindeki baskıları da zaten izliyoruz. Yargı kurumlarında ki toplu istifalar baskının en somut örneği değil mi zaten. Tüm bakanlıkları elinde bulunduran, Yök’ü, Ösym’yi, askeriyeyi, yasamayı, yürütmeyi, hastaneleri okulları, belediyeleri, kısaca Yargıtay hariç (kaldı ki Sayıştay üyelerini de meclis seçtiğine göre) "hücrelerine nüfuz edilmemiş” kurum kalmadı sanıyorum. Seçimlere kadarda oradaki son personele kadar baskıyla istifa ettirilir ve olan olur.

Adam kayırma, rüşvet ve iltimas gibi alanlarda yapılan bu atılımlar! nedense ekonominin, işsizliğin ve hayat pahalılığının iyileştirilmesi alanında nedense yapılmıyor. Yalnızca dağılma dönemi ıslahatları gibi yüzeysel değişikliklerle, yeni isimlerle geçiştirilip taraftar toplanmaya çalışılıyor. Zaten karşı çıkanlarda bir şekilde sindirilmekte. Sinan Aygün’ ü bilirsiniz. CHP’nin parti olarak yapamadığı muhalefeti tek başına yapıyordu ATO başkanı. Ne oldu peki gören duyan var mı şuan? Çünkü gözaltına alındı bak ayağını denk al dendi ve artık hükümet aleyhine tek bir rapor yayınlamaz oldu. Peki, Emin Çölaşan, Bekir Coşkun neden gönderildi Hürriyetten? Sakın; bu yazılar devam ederse 5 milyar TL olan vergi cezanı tahsil ederim diyen başbakanla, Aydın Doğan’ın anlaşmasının ürünü olmasın bu gönderilmeler. Yılmaz Özdil’de diğer vergi dönemine kadar yazar ve oda 2. Sınıf bir gazeteye transfer olur ortada hiçbir sorun kalmaz.

Biz alışmışız. Elimizdeki her şey alınsın, tüm malvarlığımıza el koyulsun, sonra bunları yapan bize bir parça ekmek verince minnettar oluruz unuturuz her şeyi. Ağaca sarılmış koala gibi tepkisiz, uyuşuk bir millet olduk çıktık. Adamın biri komşusunun kapısına her gün aynı saatte bir kilo baklava koyuyormuş. Bir ay, iki ay bu böyle devam etmiş. Bir gün adam koymamış baklavayı. Ve diğeri gelip yakasına yapışmış “versene lan baklavamı” diye… Tıpkı bu olayda ki gibi o kadar çok alışmışız ki beleşe, dolandırılmaya, kandırılmaya, ortada bir dolandırıcılık ya da yalan yoksa garipsiyoruz. Ortama uyum sağlamaya devam, çatlak sese yer yok artık. Hayırlı olsun yeni anayasamız, yeni kralımız, Türk’e yer verilmeyen demokratik! devletimiz.

Ömer YILDIZ ( Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46 )
Mail adresi: mr_yldz@hotmail.com
Kullanıcı küçük betizi
omer_yildiz
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 91
Kayıt: Cum Tem 22, 2011 22:33

Şu dizine dön: Ömer YILDIZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x