Hayvanların Dili Olsa...

Hayvanların Dili Olsa...

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzr May 22, 2011 10:11

Hayvanların Dili Olsa...

Cumartesi ve Pazar günleri çalışanların dinlenme günüdür. Özellikle Pazar günleri bazı yazarlarımız Pazar fıkraları anlatır oldular. Bu modaya mı uydum, yoksa masal dilini çok sevdiğimden mi bu gün sizlere masallarla sesleneceğim. Hayvan ve kocakarı masallarıyla…O kültürümüzü küçümseyen, unutturmaya çalışan, eski Yunan’a hayran olmamız için her fırsatta onlardan söz ederek hikâye, efsane anlatanlardan biri değilim. Aksine kendi kültürümüze hayranım…
Bu hikayelerin kökü de Türk kültürüne dayanıyor bence. Hepsi bizim.

Adamla Yılan

Adamın biri bir kış günü yol üstünde donmuş bir yılan görmüş. Hayvana acımış. Alayım eve getireyim, ısınsın canlansın, kışı geçirsin demiş.
Yılanı koynuna sokup evin yolunu tutmuş.
Vücudunun ısısından yolda yılan ayınmış, gözünü açmış.Yılan değil mi, hemen yılanlığını yapmış, yapılan iyiliği aklına bile getirmeden ilk işi adamı sokmak olmuş.

Deniz Baykal, başına gelenlerden sonra „kendim ettim kendim buldum“, dedi mi hiç acaba? Ya Siirt seçimiyle açtığı yol? Milletimizin başına gelenler?

Kör Kocakarı

Kocakarının birinin gözlerine kara inmiş. Kime gittiyse iyi edememiş gözünü. Sonunda oraya yeni gelen bir hekimi tavsiye etmişler. Gitmiş. Hekim kocakarının gözlerine bir melhem yapmış. Her gün onun evine gider, gözüne merhemi sürer, sonra da gözünü bir tülbetle sıkı sıkı bağlarmış...
Kocakarının hâli vakti iyiymiş. Malı mülkü çokmuş.

Gel gelelim hekim anasının gözünün tekiymiş. Kocakarı kör diye her eve gelişinde evin bir eşyasını alır gidermiş. Nasılsa gözü iyileşmez, bunu benden bilmez, dermiş. Böyle böyle kocakarının evindeki bütün eşyaları götürmüş, ev tam takır kalmış. Bu arada nasıl olmuşsa olmuş melhemden mi, kendiliğinden mi bilinmez kocakarının gözleri açılmış.

Bunu gören hekim utanıp kaçacağına bir de kadından tedavisinin parasını istemesin mi?
Kadın vermemiş. Bütün eşyalarımı çalmışsın bir de para mı istiyorsun diye çıkışmış. Bari defolup git, gözüm görmesin! deyip onu sopayla kovalamış.

Ama Allahtan korkmayana ne denir? Hekimin gözü daha doymamış ki gitmiş kadıya şikayetçi olmuş.
Kocakarı kadıya demiş ki:

"Gözlerimi iyi etmedi ki para vereyim. Daha beter etti. Önceleri hiç olmazsa eşyalarımın yerini bilirdim. Şimdi hiçbirini göremiyorum!.."

Ülkenin bütün varlıklarını satan ve bunları yaparken halkın gözlerini borç parayla dönen bir sahte cennetle bağlayan iktidar, halk gözünü açtığında ne yapacak dersiniz? Kocakarı gözünü açtı mı? Tam takır kuru bakır bırakılan memleketini gördü mü?

Kurtla Oğlak

Oğlak evinin camından dışarıya bakıyormuş. Bakmış yoldan bir kurt geçiyor. Kurda sövüp saymış. Ağzına geleni söylemiş.
Kurt: "Bana sen değil, içinde oturduğun ev sövüyor! O evden bir çık da görüşelim!" demiş.

İktidarda olanlar iktidardan düşünce devletin ordusuna böyle kükreyebilir mi, terör örgütü muamelesi yapabilir mi, söyleyin?

Deve Pisliği

Devenin biri bir dereden geçiyormuş. Suyun tam ortasında aptesi gelmiş, kıyıya çıkmayı bekleyememiş suya aptesini edivermiş. Aman bir bakmış pisliği hızla akıyor suda. Kendi önüne geçmiş gidiyor.
Deve bu işe çok şaşmış:

"Demin arkamdaydı, nasıl da önüme geçti!" demiş.

Devletlerde de nice büyük insan arkada kalır, değersizler, kötülük yapanlar öne geçerler...
Bunda şaşılacak bir şey yoktur. Yapılmaması gereken suya pislememek, yani ülkenin çıkarlarına ihanet etmemektir.

Tilki ile Canavar

Tilki bir gün dağ başında uzanmış uyuyan bir canavar görmüş. Boyuna posuna hayran kalmış:

"Benim ondan ne farkım var, ben de uzanayım yanına onun gibi görünürüm, boyumu büyütürüm." demiş.
Canavarın yayına uzanmış. Büyümek için kendini germiş, germiş ve…çat diye ortadan çatlayıp gebermiş…

Büyük sömürgeci devletlerin yanına yatıp onun gibi olmak isteyenlerin sonu budur! Yokolur gidersin!

Meşe Ağacı ile Oduncu

Oduncu meşe ağacını baltayla kesiyormuş.
Koskoca meşe balta darbeleriyle sarsılırken feryat etmiş:

"Dostlar, kesildiğime yanmam, beni kesenin sapının benden olmasına yanarım. Benim canımı yakan balta değil, baltanın sapıdır!" demiş.

Vatanına ihanet eden Türklere yanıyor en çok insan… Bu yurdun okullarında okuyan, ekmeğini yiyen, suyunu içen ve hainlik edene…Soyu sopu yabanın ettiğine değil…

Baykuş ile Sakakuşu

Bir sakakuşunu yakalayıp kafese koymuşlar. Kafesi de cam önüne asmışlar.
Sakakuşu gündüzleri susar, gece olunca ötermiş.

Ormandaki baykuşun bu dikkatini çekmiş. Sakakuşları gündüz ormanda, bağda, bahçede öter. Gece ötenini hiç görmediydim, demiş. Meraktan bir gece kuşa sormuş: " Sen neden gündüz susup geceleri ötersin?"
Saka cevap vermiş:
"Eskiden ben de gündüzleri öterdim. Bu yüzden yakalandım, kafese konuldum. Şimdi dersimi aldım, gündüzleri ötmem..."
Baykuş gülmüş:
"Yakalanmadan dikkatli olsaydın ya? Şimdi kafese konulmuşsun zaten, tedbirli olsan ne olur, olmasan ne olur?"

Önemli olan su uyur düşman uyumaz sözünü unutmamak, iş işten geçmeden kendini, kurumunu, vatanını, milletini korumaktır.
Kafese konmadan AKP’den kurtulalım...Seçime iyi hazırlanalım...


Bakıcı Kocakarı

Bakıcı(falcı) bir kocakarı varmış. Geçmişi, geleceği bilirim, geleceğinizi düzeltirim diye insanları kandırıyormuş.
İyi dua okurum, kalbinizdekini bilirim, dileğinizi gerçekleştiririm, dermiş.
Bir gün yakalayıp götürmüşler. Yaptığın suç demişler.

Bunu gören biri kadına seslenmiş:

"Hani geleceği bilirdin, bak kendi başına geleceği bile kestirememişsin, pis yalancı, düzenbaz!" demiş.

2023 hayalleri kuranlar önce bir bu günlerine baksınlar. İşledikleri suçlara...

Lâmba ile Güneş

Bir gaz lâmbası kendini pek beğeniyormuş. Övünüyor, kasım kasım kasılıyor, ben en büyüğüm, insanlar bensiz yapamaz diye ges ges geğirip duruyormuş.
Bir gün bir yel esmiş, lâmbayı söndürmüş. Başka bir gün gazı bitmiş, sönmüş.

Güneş seslenmiş:

"Lâmba, lâmba övünme, öyle böbürlenme. Bir yel esiyor sönüyorsun, gazın bitiyor, ışıksız kalıyorsun!
Gazını koymasalar yanmazsın. Üfleseler sönersin! Ben öyle miyim? Kimseden yardım almadan hep yanarım.
Geceleri dinlenip her sabah yeniden doğarım…"

Işıklı camdan yazı geçmeyince dut yemiş bülbül gibi susup kalanlar…Işığı bir üflemeyle sönüverenler...
Türk’ün güneşi Atatürk’tür!
Lâmbalar söner…Güneş kalıcıdır!


Taşıma suyla değirmen dönmez!
Dışardan destekle, koltuk değneğiyle ise devlet işleri hiç yürümez!

Kurtla Koyun

Kurt yolda giderken bir koyuna rastlamış. Koyun kurdu görünce korkudan ne yapacağını şaşırmış, öyle kalakalmış...Ne kaçabilmiş, ne kıpırdayabilmiş.
Kurdun da karnı tokmuş. Koyuna, gel seninle bir oyun oynayalım, demiş. Bana doğru olan üç söz söyle, seni salayım.

Koyun:
"Keşke ömrümde seni hiç görmeyeydim!"

"Seni madem gördüm seni gören gözlerim kör olaydı, önüme aksaydı!"

"Bütün kurtlar hainliğinizin cezasını çekin, hepiniz geberin! Nedir bu çektiğimiz elinizden, sebepsiz yere bizi yiyorsunuz, rahat huzur
vermiyorsunuz ! " demiş…

Kurt ilk iki söze karşı çıkmış:

"Kör olsan da ben seni yerim, ne değişecek?
Son sözüne ise bir diyeceğim yok, doğru söze ne denir?" demiş…

Düşman bile doğru söze karşı çıkamaz! Sömürgeci ülkeler ve işbirlikçileri ne yaparlarsa hep bilerek yaparlar…Bu onların doğası gereğidir.

Sen koyunsan çevrendeki kurtların düzeni bitmez!
Denizde bile büyük balık küçük balığı yutar!


Taşlanan Ceviz Ağacı

Yol üstünde bir ceviz ağacı varmış.
Kocaman, görkemli bir ağaç! Dalları göğe direk!
Her yıl ceviz verirmiş. Cevizleri dalları çekemezmiş.
Çok ulu bir ağaç olduğu için de ağaca çıkamazlar gelen geçen ceviz yemek için dallarını taşlarmış.

Ceviz ağacı, “Ne talihsiz başım varmış, gelen taşlıyor, giden taşlıyor, altımda oturan, gölgemden yararlanan bile beni taşlıyor!.."demiş.

Ülkemiz bu kadar güzel olmasaydı, bu kadar önemli bir yerde bulunmasaydı, bu kadar bereketli ve zengin olmasaydı böyle taşlanır mıydı?

Dünyanın en güzel insanlarının yaşadığı en güzel ülke olmanın cezasını çekiyor!

Bize düşen taşlayan elleri tutmak!
Gerekirse o elleri kırmak…


Feza Tiryaki, 22 Mayıs 2011
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 987
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x