Hedefteki Donanma / Tutuklu Amiral Cem GÜRDENİZ yazdı:

Kitapları bu bölümde tanıtabilirsiniz.

Hedefteki Donanma / Tutuklu Amiral Cem GÜRDENİZ yazdı:

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Pzt Mar 11, 2013 22:16

Hedefteki Donanma

Banu AVAR:
Tutuklu amiral Cem Gürdeniz'i yakınen tanıma fırsatım oldu.. 2002'de TV 8'de Deniz Kuvvetlerini tanıtan Denizciler belgeselini yaparken Deniz Kuvvetleri Komutanının Özel Sekreteri idi Cem. Hayatımda gördüğüm en hızlı karar veren ve kararını hayata geçiren insanlardan biriydi. 3 yıldır tutuklu! Sucu Türk Ordusunun değerli bir amirali olmak! Hedefteki Donanma adlı kitabını okuyun. NATO yapısı içinde olsa bile Türk Ordusunun, Küresel odakların çıkarlarını zedeleyen duruşunun ayrıntılarına bakın .
İşte kitaptan birkaç sayfa:




AB İlerleme Raporu’nda şikâyet edilenler tutuklandı

(s. 278-279) Balyoz Tertibi’nde tüm silahlı kuvvetler içinde başlangıçta iki muvazzaf amiralin tutuklanması son derece ciddi mesajlar içeriyordu. Her iki amiral de Deniz Kuvvetleri’nin kritik iki görevini yürütüyordu. Plan Prensipler Başkanlığı Deniz Kuvvetleri’nin özellikle Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz’deki ulusal çıkarlara odaklı stratejisinin oluşturulduğu başkanlık; Harekât Eğitim Daire Başkanlığı da bu stratejinin sahada uygulatıcısı, Cumhuriyet Donanması’nın aktif kullanımını yöneten başkanlıktı. Her ikisinin aynı anda tutuklanması tesadüfle izah edilemezdi. Bu kitabın yazarı Deniz Kuvvetleri’nin strateji ve politikasını son yedi yıldır yönlendirmiş, özellikle Karadeniz stratejileri ile öne çıkan bir amiral, Tuğamiral Cem Çakmak ise gerek Komodorluğu, gerekse Harekât Eğitim Daire Başkanlığı esnasında Cumhuriyet Donanması’nın denizdeki eğitim ve harekâtını yönlendiren çok önemli değerlerindendi. 2009 yılının Türkiye’nin AB İlerleme Raporu’nda şikâyete neden olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi namına Türkiye’nin müstakbel münhasır ekonomik bölge sınırları içinde petrol ve doğalgaz arayan araştırma gemilerinin sahamızdan çıkarılmasında önemli rol oynamıştı. Her iki amiral de ulusal çizgiden ve Atatürk’ten milim taviz vermeyen, başta Amerikalılar olmak üzere yabancı amirallerin çok yakından tanıdığı ve takip ettiği denizcilerdi.
Bir hamlede emperyal kurgu, Deniz Kuvvetleri’nin komuta yapısındaki en kritik iki görevdeki amiralini sahte dijital belgelerle tutuklatacak süreci başlatmıştı. İki gün sonra bu iki ismin yanına yeni amiraller ile aralarında Kardak’a çıkan SAT Tim Komutanı Albay Ali Türkşen’in de bulunduğu dört deniz subayı51daha katıldı. Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Semih Çetin ile İskenderun Üs Komutanı Tuğamiral Turgay Erdağ da diğerlerine katıldılar. Dış destekli çetenin kurgusu, Donanma Kurmay Başkanı’nı da Hasdal’a göndererek Deniz Kuvvetleri’nin en etkili üç görev yerini böylece bir anda boşaltmış oldu. Tümamiral Semih Çetin’in bir önceki görevi Genelkurmay Başkanlığı’nda Yunanistan-Kıbrıs Daire Başkanlığı idi. Bu görevi esnasında Dışişleri Bakanlığı ile çok yakın çalışmış ve Türkiye’nin her iki alanda çıkarlarını sonuna kadar korumuştu. Diğer taraftan, Donanma Kurmay Başkanı, oramiral olan Donanma Komutanı’nın karargâhının tek amirali ve Donanma bağlısı Filo Komutanları ile işbirliği ve eşgüdümü sağlayan çok kritik bir görevin sahibiydi. Kurgucular, açıkça Deniz Kuvvetleri’nin komuta yapısını hedef almıştı. İskenderun Üs Komutanı Tuğamiral Turgay Erdağ’ın özelliği de kurmay değil, sınıftan amiral olan çok başarılı bir subay olmasıydı.

Doğu Akdeniz’deki doğalgaz yataklarına AB, ABD ve İsrail’in büyük ilgisi


(s. 336) Cumhuriyet Donanması için Doğu Akdeniz, Kıbrıs’ın jeopolitik önemi ve “MaviVatan”daki ekonomik çıkarlarımız perspektiflerinden bakıldığında 21. yüzyılda çevrelendiği tüm denizlerin önüne geçerek, öncelikli ağırlık merkezi olmaya adayMare Primus bir alandır.
2001-2002 Jane’s Fighting Ships dokümanının 23 Nisan 2001 tarihli önsözünde yanlış bir şekilde Türk Donanması’nın karargâhını Gölcük’ten İzmir’e taşıdığı yazılmıştı. Bilgi yanlıştı ancak devamındaki yorum çok doğruydu. Makalede bu gereksinimin 1999 Marmara Depremi’nden kaynaklandığı ancak Doğu Akdeniz’de doğalgaz ve petrol kaynaklarının bulunmasından sonra Donanma’nın ilgi odağının artık Karadeniz’in kıyı sularından Doğu Akdeniz’e kaydığı yazılıydı. Türkiye’nin refahı ve güvenliği 21. yüzyılda hiç olmadığı kadar Doğu Akdeniz’e bağımlı olacaktır.

(s. 353- 354)Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve AB’nin Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama aceleciliğinin ardında yatan gerçek, tüketim artarken, petrol kaynaklarının azalmasıydı. Doğu Akdeniz hidrokarbon potansiyeli nedeniyle sadece sahildarların değil, tüm dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir bölge. Nasıl ki, 1969 yılında Kuzey Denizi ve Alaska’da bulunan kaynaklar Norveç ve ABD’nin geleceğini etkilemişse bu denizde bulunacak kaynaklar sahildarların gelecek nesillerinin hayatını etkilemeye aday. Özellikle doğalgaz kaynaklarının yüksek potansiyeli herkesin iştahını kabartıyor.
Bugün tüm deniz devletleri deniz diplerinden temin edilecek enerji kaynaklarını gelecek nesiller için koruma refleksi içinde hareket ediyor. Ege ve Doğu Akdeniz’deki bilek güreşinin temelinde yatan gerçek budur.
Bu öylesine bir mücadeledir ki sadece bölgesel aktörlerin varlığını düşünmek çok yanıltıcı olur. ABD ve AB’nin bu mücadelede endüstriyel medeniyetin küresel aktörleri olarak yer almaları kaçınılmaz bir jeoekonomik ve jeopolitik bir gerçektir. Örneğin, Güney Kıbrıs’ın adanın güneydoğusunda ilan ettiği 12. parsel, İsrail ile mücavir bir alanda ve bu parsele en büyük ilgi ABD’ye ait Noble Energy firması tarafından gösteriliyor.
ABD’li Noble Energy ile ortaklaşa çalışan, İsrail’in Delek isimli petrol firması, Kıbrıs güneyindeki Leviathan bölgesinde, 16 trilyon metreküp doğalgaz olduğunu açıklarken, NobleEnergy’ye göre Kıbrıs’ın güneyinde başka sahalarda da sekiz trilyon metreküp yeni rezervlerin olduğu açıklandı.

Söz konusu şirketin ABD’ye sunduğu bir raporda 12. parsele yönelik değerlendirmesi son derece dikkat çekici. Noble Energy, İsrail’in bölgedeki doğalgaz rezervini “şimdiye kadar şirketin en büyük keşfi”18olarak tanımlamış. Noble Energy bir aile firması. Bu aile ABD’nin İsrail yanlısı düşünce kuruluşlarındanHeritage Vakfı’nın da kurucusu. Ailenin hayattaki en kıdemli üyesi Edward Noble, Başkan Ronald Reagan döneminde Sentetik Yakıtlar Kurumu başkanlığını yürütmüş kıdemli bir petrolcü. 2010 yılında Meksika Körfezi’nde BP’nin yaşadığı büyük çevre felaketinden sonra bu alanda daha sonra, denizde araştırma izni alan tek firma Noble Energy.

Kıbrıs’ın güneyinde bulunduğu tahmin edilen rezervlerin göz kamaştıran miktarı ve uluslararası şirketlerin politika ile iç içe geçmiş ilişkileri göz önüne alındığında, Doğu Akdeniz’de yaşanan stratejik rekabetin temelinde enerji mücadelesi ve hidrokarbon savaşı olduğu görülecektir. Çünkü uluslararası enerji şirketleri için petrolün zirve yaptığı ve endüstriyel medeniyetin enerji açlığı dönemine yaklaştığı bir süreçte, Akdeniz gibi sanayi altyapısı ve endüstriyel olanaklara erişimin kolay; doğalgaz veya petrol rezervlerinin yüksek olduğu bir alanda yatırım yapmak, dünyanın pek çok deniz alanına nazaran çok daha kolay ve rantabl bir girişimdir.

Buna engel olabilecek faktörlerin başında gelen Türk Deniz Kuvvetleri ise, 2009 yılından sonra başlayan davalar sayesinde amirallerinin yarısı sahte delillerle tutuklanarak zaten sorun olmaktan çıkarılmış bir durumda. O hâlde küresel sermayenin güçlü sahiplerini, Akdeniz’in diplerinde yatan ve milyonlarca yıldır yeni sahiplerini bekleyen hidrokarbon kaynaklarıyla buluşmaktan ne alıkoyabilir ki?

Dipçe: Kitapta yer alan diğer konular için bakınız:


Güncel Meydan, 11 Mart 2013
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Şu dizine dön: Kitap Tanıtımları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x