Hegemon Güçler Kıskacındaki Türkiye / Güney Deniz

Hegemon Güçler Kıskacındaki Türkiye / Güney Deniz

İletigönderen gnydnz » Sal Nis 16, 2013 15:39

Resim


Hegemon; politik, ekonomik, askeri ve kültürel baskı uygulayarak diğer ülkeleri domine eden devletlere denir. Hollanda, okyanus aşırı toprakları ve onların kaynaklarını keşfederek buraları kendi çıkarları için sömüren dünyadaki ilk hegemon güçtür. Hollanda, hegemonya bayrağını başlıca Amerika’yı daha sonra Avustralya’yı ve birçok bölgeyi kendi himayesi altına alıp ticaret yollarını kontrol eden ve yeni pazarları yöneten Muhteşem Britanya’dır. Özellikle 18. ve 19. Yüzyılda sanayi devrimiyle başta Amerika’dan ve diğer topraklardan sömürdüğü hammaddeyi yine Amerika, Rusya ve diğer ülkelere satarak gücüne güç katan anglosaksonların peşinden gelen diğer hegemon güçlerden olan İspanya, Fransa gibi ülkeleri de göz ardı etmemeliyiz. Bu büyük devletlerin gerisinde kalan, dünyadaki parsel paylaşımında istediği yeri alamayan Afrika da birkaç küçük devleti yöneten II.Wilhelm Almanyasının içinde bulunduğu ezik durum(Bu eziklik II.Dünya savaşının başlamasınada neden olmuştur.)19. yüzyılın sonralarına doğru iyice ayyuka çıkmıştır. Yeni arayışlar peşine düşen Almanya’nın tek hedefi bu ülkeleri yakalayıp daha çok bölgeye ve jeopolitik öneme sahip anahtar ticaret yollarına hakim olmaktı. Bu hedefin ise bütün büyük devletlerin hayallerini süsleyen zengin ve korumasız Osmanlı’nın petrol coğrafyasına sahip olmaktan geçtiğinin farkındaydı.Bu yüzden Osmanlı’yla girdikleri dostane ilişkiler sayesinde, Türkiye’deki demiryolları yapımında ihtiyaç olan tüketim ürünlerini hibe etme, araç ve gereçler ayrıca en önemlisi Deutsch Bank’ın verdiği kredilerle Türkiye resmen bir Alman sömürgesi olmaya yüz tutmuştur.19.Yüzyıl sonlarında Almanya’nın sömürgeciliğe hız vermesi, İngiltere ile rakip olmasına neden olmuştur.İngiltere’yi kızdıran adımlar atan Almanya, Osmanlı devleti üzerinde tam bir egemenlik kurma politikası izlemeye başlamıştır.Amacı İngiliz sömürgesi olan Müslümanları ayaklandırmak, İngiltere’nin elinde bulunan Süveyş Kanalı’nı ele geçirerek sıcak denizlere açılmak ve fazla Alman nüfusunu Anadolu’ya yerleştirerek bir Alman kolonisi kurmaktı.II.Meşrutiyet döneminde daha da artan Osmanlı Alman yakınlaşması I.Dünya savaşı çıktığı sırada Osmanlı devletinin adeta siyasal, ekonomik, kültürel ve askeri açıdan Almanya’nın nüfusuna girmiş olduğunu gösteriyordu.Bunun yanısıra Almanlar’ın, İngilizler’in ve Fransızlar’ın aksine Türkler’in gururunu okşayan açıklamalar ve Osmanlı’nın bir bütün olarak bölünmeden kalmasını istemesi özellikle Orta Doğu’nun sadece Türk egemenliğinde refah ve modern düzeye ulaşacağını deklare etmesi Türk yöneticilerini ve Osmanlı halkını Almanlar’a karşı büyük bir şükran duygusuyla kaplıyordu. Almanlar’ın asıl planı ise Osmanlı’yı bölüp yönetmek yerine bir bütün olarak kalması ve son yıllarda Alman subaylarının cirit attığı İstanbul’dan yani tek bir yerden idare etmenin çok daha kolay ve az masraflı olacağını düşünmeleriydi. Günümüze baktığımız zaman dünyada tartışılan tek hegemon güç A.B.D’nin de son dönemlerde Orta Doğu’daki planlarının geçmisteki II.Wilhelm Almanyası’nın hedeflerinden hiç de farklı olmadığını görüyoruz. II.Dünya savaşından sonra doğuya karşı kurulan NATO’nun batıdan olmayan tek üyesi Türkiye, A.B.D’den verilen savunma sanayii yardımları, milyonlarca dolar hibeler ve IMF kredileri sayesinde ister istemez A.B.D’nin kucağına düşmüştür. Amerikalılar, Orta Doğu’daki enerjiye sahip olmak için Irak’ta girdiği savaşta maddi manevi büyük bir bozguna uğramış ve çekilme kararı almıştır. Bu yüzden Amerikalı yöneticelerin Büyük Orta Doğu projesini tekrar gündeme almıştır ve bu kapsamda Türkiye’ye verdikleri liderlik rolü, Türk hükümetinin ağzını sulandırmış ve bu göreve balıklama atlamasına neden olmuştur. Bu yüzden Amerikalıların bu proje başlangıcında medya üzerinden estirdiği Yeni Osmanlıcılık fırtınaları bütün Türkiye’yi tekrar sarmıştır. Hatta bazı Amerikan üst düzey bürokratlarının ‘’gelin Orta Doğuyu tekrar size verelim ‘’ demeçleri bu projenin sınırlarını zorlamıştır. Türkiye ise Orta Doğu’ya gösterdiği gereğinden fazla ilgi, komşu ülkelerle sıfır problem politikası, vizelerin kaldırılması ve birçok ortaklık antlaşmaları ile bu projeye verdiği ciddiyeti fazlasıyla göstermektedir. Aslında Amerika’nın da bu bölgelerle enerji için çatışmalara girip tekrar maddi manevi kayıba uğrayacağı aşikardır. Bu yüzden Orta Doğu ve Kafkasya bolgesini tek bir noktadan, Ankara’dan yönetip enerjiye Türkler sayesinde ulaşmak aynı zamanda Rusyanın Avrasya projesine engel olmak çok daha mantıklı değil midir?

Güney Deniz
Kullanıcı küçük betizi
gnydnz
Üye
Üye
 
İletiler: 8
Kayıt: Sal Oca 29, 2008 22:54

Şu dizine dön: Sizin Makaleleriniz

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x