- Gittikçe keskinleşen bu ikiye bölünmüşlük, ülkeyi ve Cumhuriyet'i nereye götürür?
- Aynı zaman kesitine ait iki farklı tarihe inanan bir millet, millet olma niteliğini koruyabilir mi?
- Bu gidiş nelere mâl olur?
Bu gelişimin yol açacağı tehlikenin farkında olamayan ya da bu gidişten yarar uman ya kör ya gâfil iktidarlar, bugüne kadar devletin niteliğine yönelmiş bu yalan ve iftira sağanağına karşı kıllarını bile kıpırdatmadılar, ciddi hiç bir önlem almadılar.
Millî Eğitim Bakanlığı'nın ilgili kurum ve birimleri, Türk Tarih Kurumu, YÖK, üniversitelerin inkılap tarihi bölümleri ve enstitüleri gibi kuruluş ve kamu kurumları, bu sahte tarihlere bu kısmen maksatlı yalanlara karşı ne yaptılar? Hiç!
Ne gerekçeli bilimsel bir yalanlama, ne bu yalanlar hakkında kamuoyunu aydınlatma, doğruları açıklama ne de ilgili makamları uyarma, hepsi bu tehlikeli durumu yok saydılar. Bugün ne yapıyorlar? Yine hiç!
Uyuyorlar ve uyutuyorlar... Oysa bu insanlara uncan aylık ödenek,makam arabası, lojman ve bu kurum ve kuruluşlara trilyonlarca lira, görevlerini millî bir uyanıklık, bilimsellik ve dürüstlükle yapmaları için verilmektedir.
Turgut ÖZAKMAN'ın "ATATÜRK Yeniden Samsun'da" adlı romanının 61. ve 62. sayfasından alınmıştır.