ÖĞRETMEN

ÖĞRETMEN

İletigönderen Feza Tiryaki » Cmt Kas 24, 2018 19:53

ÖĞRETMEN


Seksen darbesinden sonra, ülkemize yapılan onca kötülükler içinde, zamanla anlıyoruz ki, iyiliğimize bazı kararlar da varmış. Örneğin Yeşilköy Havaalanı’nın adını kaldırarak, ülkemizin en büyük kentinin, bu en büyük havaalanına “Atatürk” adının verilmesi (1985) geç kalınmış, gerekli bir değişiklikti.

Öyle de yakışmıştı ki bu ad. Tüm dünyaya, Türk, Türkiye, İstanbul denince Atatürk adının anımsanması gerektiğini öğretti, ta bu günlere kadar.

Atatürk adının, yeni havaalanına da doğal olarak konması gerekirdi, akla başka türlüsü gelemezdi. Neredeyse yarım yüzyıla yakın bu adla bir havaalanını adlandıracak, tüm dünyaya böyle öğreteceksin, sonra yenisi yapıldı, eski adın hükmü yoktur der gibi Atatürk adını yenisinden kaldıracaksın. Buna itiraz etmesi gereken muhalefet partisinin başı bile, hiç sıkılmadan, çekinmeden, iyi ki yenisine Atatürk adı konmadı diyecek, gazeteler bu ifadeleri başlıklarına alacaklar, herkes suskun itirazsız izleyecek bu durumu... İktidarın öteki dayanak değneği CHP başkanı böyle demesine gerekçe olarak da: “Bir sürü insan öldü, kaç kişinin öldüğünü bilmiyoruz. Şu anda o havaalanını yapan 31 işçi ceza evinde. Neden hapishanedeler? Siz oraya Atatürk ismini koyacaksınız, bu olmaz" diyecek, böyle bir akıl yürütmesi kargaları bile güldürecek.

“İstanbul Havalimanı” adına ilişkin de, TV’lerde şunu söyleyecek: "Olabilir, çok da üzerinde durmadık. Bu kadar şaibeli bir yerin adının Atatürk konulması çok doğru da değil." (01.11.2018 - Cnnturk)

Madem orada işçi kıyımı yaşandı, bunu soruşturtsana, suçluları ortaya çıkartsana! Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış, demezler mi sonra sana gülenler.

Bahanenin bile akıllısı olmalı, duyanı acı acı gülümsetmemeli...

Bazı gazeteciler de, olacağı, çoktan planlananı bilmezden gelerek, “Yeni havaalanının adı ne olacak?" diye saf saf günlerce soracaklar, gazilerimizi onurlandırır diye de, “Gazi” adını bile önerecekler. Atatürk adının bırakılmasını kimse dert etmeyecek, Atatürk adı yerine bir sanın konulmasını -üstelik de bunun konulmayacağını bile bile- “laf ola beri gele”, boş boş konuşarak, diğer önerilerini, padişah adlarını falan gazetelerinde yazacaklar. Aklımızla alay edecekler...

Sonunda, önüne başka bir ad eklenecek bir durumda, oraya İstanbul Havalimanı deneceği, özellikle 29 Ekim’de yapılan bölüm açılışında söylendi. Bunun ne demek olduğunu, bu durumun dünyaya nasıl duyurulacağını, duyanların da ne düşüneceğini siyasetçiler sanki bilmiyorlar mı?

Yine 1981 yılında, Atatürk’ün yüzüncü doğum yıldönümünde, Türk devrim tarihinin en önemli gününün “Öğretmenler Günü” yapılması aynı dönemde yapılan çok önemli bir iştir.

24 Kasım, Millet Mekteplerinin açılışının, Atatürk’ün de Millet Mektepleri Başöğretmenliği'nin yıldönümüdür. Millet Mektepleri, yeni Türk harflerinin, doğru adıyla “Türk harflerinin” (Türkçe Abece’nin) ulusça öğrenme – öğretme etkinliği için açılan halk okullarıdır. 24 Kasım, Atatürk’ün önderliğinde, başöğretmenliğinde, yeni sesleri “Türk harflerini” öğretme için ulusça harekete geçildiği gün.

Bu kadar büyük olayın gerçekleştiği güne, bin dokuz yüz seksen bir yılında, “Öğretmenler Günü” adının da verilmesi, o gün, öğretmenliğin sorunlarının konuşulması, öğretmenliğin, adlarına verilen bir günle onurlandırılması gerçekten iyi düşünülmüş doğru bir karardır.

Doğru olmayan, bu günü yıllar içinde hele hele son yıllarda iyice anlamından uzaklaştırmamızdır.

Türk harflerinin topluma öğretilme atılımı anılacağına, “Türk yazı dili” nin güzelliği, bunun bölücülüğe karşı tüm gücümüzle korunması gerektiği vurgulanıp, başöğretmenimiz Atatürk’ün “Türk Dil Devrimi” konuşulacağına, ulusça yüce önderimize gönül borcumuz dile getirileceğine, bu günün yalnızca bir yönü kutlanıyor yıllardır. “Öğretmenler Günü” sözüne takılıp kalınıyor.

Haydi, bakıyoruz tüm öğretmenler birbirini kutluyor... Telefonlar, çiçekler, tatlı sözler öğretmenlerden, yakın çevrelerinden diğer öğretmenlere... Öğrencilerden öğretmenlerine... Öğretmen olmayanlardan bu önemli gün alınıyor böylece.

Ne diyorlar, en üst kurumların başından en küçük birimlere kadar, kutlamanın önüne bir iki gösterişli söz ekleyenler: “Öğretmenlerimizin, 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyorum.” Arapça sözleri sevenler de, aynı sözlerin benzerleriyle öğretmenleri “tebrik” ediyorlar.

Ne oldu, nereye gitti, 1928’deki yeni Türk harflerinin öğretilme girişimi, Millet Mekteplerinde ulusa okuma yazma öğretme çalışmaları, bu tarihin öneminin anımsatılması?

Bunlar anılmadan kuru kuru “Öğretmenler Günü” olur mu? O zaman niye 24 Kasım’da bu gün kutlanıyor? “24 Kasım” anlatılmadan anımsatılmadan “Öğretmenler Günü” kutlanır mı?

Bir de şu var, hangi öğretmenin hangi gününü kutluyorsunuz? Uzun yıllar boyunca, sıraya konularak öğretmen yetiştiren kurumlar tek tek kapatılmış, öğretmenliğin saygınlığını, kendine, geleceğine güvenini ellerinden alan sözleşmeli öğretmenlik çıkarılmış... Her atanan, kendi canının derdine düşmüşse, işini aslanın ağzında görüyorsa, bir emirle bir anda işsiz kalınabiliyorsa, atanamayan öğretmenlerin sayısı her yıl katlanarak artıyorsa hangi öğretmenler gününden söz ediliyor?

Kimlerin günü kutlanıyor?

Taşımalı sistemle köylerden çıkarılan öğretmenlerin mi?

Okulundan yetişmeden, topladığı sertifakalarla öğretmen sayılanların mı?

Kılık kıyafet devrimine aykırı giyinen, saç sakal uzatanların mı?

Tarikatların tuzağına tutulan, sınıf duvarından Atatürk’ün resmini indirebilen, her gün gazetelere haberleri düşen Atatürk - Cumhuriyet düşmanı öğretmenlerin mi?

Hangilerinin günü bugün?

Üç yıl önceki bir yazımda bu günü şöyle anlatmışım:

“Bu gün, asıl kutlanan “Türk Yazı Devrimi”. Neyi mi kutluyoruz? İşte bu en büyük günü kutluyoruz. Türk yazı dilinin, başlatılan eğitim atağı ile ulusça öğrenilmeye başlandığı günleri anıyoruz, başkomutanımızın, devlet kurucumuzun, Türk devrimlerinin yapıcısı - öncüsü yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Millet Mektepleri Başöğretmenliği”ni alışının yıldönümünü kutluyoruz. O günleri anarak, Türk Yazı Dili’nin güzelliğini, seslerimize uyan, okuma yazmayı tüm ulusa yayan, Türk aydınlanmasını başlatan Türk Abecesi”ni bize armağan eden Başöğretmen Atatürk’ün büyüklüğünü bir kez daha anlıyor O’nun ışığıyla aydınlanan, aydınlatan öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü kutluyoruz.”

“Milletleri kurtaranlar, yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” demişti, Atatürk.

Okulu da şöyle tanımlamıştı:

“Okul, genç beyinlere, insanlığa saygıyı, millet ve ülkeye sevgiyi, bağımsızlık onurunu öğretir.”

Öğretmenlere de seslenmiştir:

“Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”

Şimdi, al gülüm ver gülüm, göstermelik, birbirini kutlayanlara sorsak:

Bu yıl, bugün, söyleyin, neyi kutluyoruz?

Kendimizi aldatmayalım!

Feza Tiryaki, 24 Kasım 2018
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x