“YOL AYRIMINDA”

“YOL AYRIMINDA”

İletigönderen Feza Tiryaki » Sal Tem 16, 2019 20:30

“YOL AYRIMINDA”


Yol Ayrımı, son aylarda izlediğim üçüncü film. İzlediklerimin üçü de ne rastlantı, 2017 yılı yapımı filmlerdi.

Bir akşam Ezgi Mola’nın, “Maide’nin Altın Günü” filminin tanıtımını görmüş, bakalım gülmece filmlerimiz ne durumda, bu kadın oyuncu neden bu kadar tutuluyor acaba diyerek TV’de bu filmi izlemiştim.

Film; eften püften, gülmecenin sınırlarını zorlayan, tiyatro sahnesinde oynanıyor gibi izlenim bırakan içi boş bir filmdi. Teyzesinin, ayaktaki ergen yeğeninin omuzlarına, bacaklarını ayırıp ata biner gibi oturması, bir evde sevgililer odaya girerken yatak altına yine yeğeniyle saklanılması... gibi sahneler toplum yapımızı bir hayli zorlayan sahnelerdi. Güldürücü olmak bir yana, bunlar iç bulandıran görüntülerdi.

Her film, seyredene bir şeyler verebilmeli hoşça vakit geçirmek yanında. Gülmece anlayışımızın, bu kadar yozlaştırılmasına, ince, düşündürücü sözlerle güldürmek yerine, güldürünün “paldır küldür - şamatalı” anlatımlı bir duruma getirilmesine, “yemekteyiz” izlencelerinde olduğu gibi insanların birbirine saygısızlığına, kabalığa gülünmesine şaşırdım. Bir de böyle pek çok tuhaf sahneleri olan bir filme hiç tepki gösterilmemesini anlayamadım. Eskiden Türk sineması altın çağını yaşıyormuş demek...

Sonra bir akşam,“Ayla” filmine denk geldim. Hani çevrildiği yıl kendilerini "Oscar"a (oskar) aday gören, başları o derece bulutlarda gezenlerin Kore filmi.

Başka bir kültüre, dünyanın jandarması denilen saldırgan güce dolaylı övgü yağdıran, onlara yaranarak ödül alacağını, çok para kazanacaklarını sananların saçma sapan filmi. Hani, izlemeye gidenlerin ağlaya ağlaya bir hal olduk dedikleri film. Kendi insanımıza, kendi çocuklarımıza, kendi baba – kız öykülerimize ağlamayız, kendi savaş öykülerimizi, terörün yalnız bıraktıklarını konu etmeyiz filmlerimizde, elin Uzak Doğulu’suna, inandırıcılıktan çok uzak bir propaganda filmine gözyaşı dökeriz. Kurmacaya da gerçek hayat hikayesi (!) deriz...

Sonra baktım geçen gün “Yol Ayrımı” filminin tanıtımı var.

2017 10 Kasım’ında, Atatürk’ü tüm ulusça anma günümüzde, her yanın Atatürk resimleriyle dolu olması gereken bir günde, gazetelerde tam sayfa reklamı yapılan bir film. Gazetelerde yalnızca bu filmin tanıtım fotoğrafları var. Güneş batıyor, Şener Şen yukarı doğru bakıyor, kocaman başının resmi tüm gazete sayfasını dolduruyor. Aynı yarı karanlıkta, kanepede köpekli pozu. Bu resimlerin altında veya üstünde de “Yol Ayrımı” yazıyor. Romantik, gizemli büyük adam pozları...

Aman nedir ki bu? Atatürk haftasını gölgeletecek kadar kibirlenenlere, ulus değerlerine saygısızca, böyle bir güne filmi özellikle alanlara ne demeli? Vardır bir bildikleri demek...

Pkk terör örgütünün siyasi koluna yani HDP’ye oy verin, benim oyum HDP’nin diyen bir oyuncunun filmi. O günlerde (2015), böyle üç yüz “adet” sanatçı adı verilen kişi bu kampanyanın arkasındaydı. Türkiye Cumhuriyeti’nde para ve ün sahibi olup, Cumhuriyeti böldürme partisine gönül verenin başrolünde olduğu film bu film.

Bu filmin yönetmeni neredeyse tüm filmlerinde Şener Şen’i oynatırmış. AB yardım fonlarının desteklediği “Eşkiya” filmiyle (1996) Avrupa’yı fethe çıkmışlardı bir zamanlar. Eşkiyalıktan hapis yatan, eşkiyalıktan pişman olmayan, pişmanlık ne demek, eşkiyalığa devam eden birinin öyküsüydü film. Bölücülüğün gizli gizli kaşındığı... Tıpkı Yaşar Kemal’in eşkiya övgülü, asker karşıtı, eşkiyanın sevimli gösterildiği, Cumhuriyeti, Atatürk dönemini yeren romanı “İnce Mehmet” gibi.

Bu filmin konusu ise sözüm ona çağdaş. Çağdaş dönemde, tıpkı Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi komünizm propagandası yapanları anlatacaklar, konuyu yüzlerine gözlerine bulaştırmışlar... Bayatlamış eski sözlerle, sözde, işçiyi savunuyor yönetmen. Filmde yeni bir şey yok. Sovyetlerin çöküşüyle tarihe karışan eski komünistlerin ezber sözleri, tavırları bugüne yamalanmış. Bir de sevimsiz, itici görünümlü, rolüne hiç uymayan bir kadın oyuncuyu, rolünde sırıtan, hiç inandırıcı olmayan birini, nedense, özellikle seçerek Şener Şen’in etkilendiği genç kadın rolüne sokmuşlar.

Bunun yerine aynı ses tonu, saldırganlığı, aynı tarzıyla onu, “Cumartesi Anneleri’ konulu bir filmde oynatsalardı keşke. Yakışırdı, rolü de “cuk” otururdu.

Filmde, tüm ahlak anlayışları rafa kalkmış. Kocaman delikanlı oğlu alan kadın, gecekondusunda, kanapede eski patronunu yatırıyor (Şener Şen). Koskoca iş adamı yeryüzünde tek bir arkadaşı - dostu yokmuşçasına yeni tanıdığı bu kadına sığınıyor. Kalp krizinden ölen tek dostu (Rutkay Aziz) filmin ahlaksız ama iyi adamı (?). Yaşamı çözmüş. Bir kadına bağlı yaşayamazmış, o yüzden evlenmemişmiş. Evinde her gece başka bir kadın. O yaşta, hâlâ genç kadın peşinde. Bu kişinin yaşamla ilgili sözleri buğulu bir dille tekrarlanıyor, gözler yaşartılıyor...

Ya, fimde okunan, Arjantinli şair Borges'in; “Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya, / İkincisinde, daha çok hata yapardım...” dizeleriyle başlayan ünlü şiiri, şiirin özellikle burası:

“ Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.” Üstü vurgulanarak, ”Sen de ânı yaşa!” deniyor, “Boş ver gerisine!”

Düşmanlarımızın öğretisi. Onlar yüz yıllık kinlerinden dönmeyecekler, Türk insanı ”an”ı yaşayacak.

Sosyal iletişimde elden ele dolaşan bu şiir, neredeyse filmin ikinci yarısının vermek istediği ana düşünce. Bari, bilinmeyen birini tanıtsaydınız, izleyiciye bilmediği bir şeyleri, duymadığı şairleri öğretseydiniz...

Kaç yüz yıl önce yaşamış bir İngiliz’den, Halklar Deklerasyonu (Bildirgesi) okutuyorlar kadına filmin bir yerinde. Bunlar filmin bilgilendirme sahneleri, aptal seyirciyi (!) kendilerine hayran bırakacaklar ya...

Bir de Şener Şen’in yaş durumu var. Bedensel çökmüşlüğü var. Film çevrildiğinde yetmiş altı yaşında. Oynadığı rol, genç bir kız ve bir delikanlının babası rolü. Çok çok elli yaşlarında olmalı filmin baş karakteri. Annesi, filmde ondan genç görünüyor. Fizik olarak çökmüş bir oyuncudan, genç, dinamik, mücadeleci iş adamı görüntüsü çıkarmaya çalışmışlar (Yakın plan çekimlerde bu görünüş, gizlenemez yaşlılık, iyice göze batıyor).Tabii zorlamayla, bu kişiyi Türk toplumuna rol modeli yaparak... Belki böylece, bir taşla bir kaç kuş vururlar; aydınlarımızın çok uzun yıllardan beri, sinsice kanına sokulan Cumhuriyet karşıtı bölücü virüse, “bölücülüğe” bir gıdım da olsa yardımcı olurlar...

Anne, çocukları, eşi, eski çevresi, hepsi kötü kişi. Yaygaracı, sinirlerine hakim olamayan asabi bir genç kadın ve kadının serkeş arkadaşları iyi kişiler...

Filmin konusunun, ölümcül kazadan başında ufacık bir sıyrıkla kurtulan, ama bu sarsıntıyla dünyaya bakışı değişen işadamı konusunun, inandırıcılıktan bu kadar uzak olmasına ne demeli? Filme eklenen çocuksu bisiklet tutkusu bile filmde yama gibi duruyor. Anneye söylenen şu sözler ne denli merhametsiz:

“Sevgin bile ne kadar korkutucu anne! Sana veda etmeye geldim.”

Babası için dedikleri:

“Benim babam adi bir hırsızdı anne!”

Çökmüş, yaşamın sonuna gelmiş birinin ya şu haykırışları ne kadar inandırıcı? Kendine ödül vermek için - “Yılın iş adamı ödülü”- toplananlara, canlı yayınla da tüm ülkeye sesleniyor:

“Hayır vazgeçmeyeceğim. Hayallerimden, rüyalarımdan vazgeçmeyeceğim. Bana dayatılan hiçbir şeye boyun eğmeyeceğim.

Geri dönmeyeceğim.”

Son sahnede de, asabi genç kadın Emine ile yolda, bisiklet sürüşünde. Yanlarında köpekleri... Mutlu son...

Yaşam yol ayrımlarıyla dolu, tamam. Ya o yola ya buraya sapıyoruz, yol ayrımlarında.

Aileni, yetmiş küsur yılını reddedip ne olduğu belirsiz bir kadının peşine düşmeyi öğretmekse, tavsiye etmekse bu filmin konusu, boşa harcatıyorlar zamanımızı...

Yol ayrımlarında ana babayı reddedemezsin, onların haklarını ödeyemezsin...

O genç kadın, işkenceyle etini kessen kendi yakınlarını reddeder mi?


Kişinin ailesiyle bağını bu kadar kolay, alçakça yıktıramazsın!

Aile bağlarıyla yol ayrımı olmaz!

Böyle bir öğreti, ihanetle eşdeğerdir.

Komünizm dönemi geçti...

Bakın, dinci iktidar bile “Moskof Gavuru” diye ünlenen Rus komşumuzla işbirliği içinde...

Siz neyin kafasındasınız demezler mi şimdi size?

Türk filmciliği berbat bir dönem geçiriyor olmalı. Zaten ne zaman ülkemize hayırlı bir iş yaptılar ki?

Feza Tiryaki, 16 Temmuz 2019
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 988
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x