Bizi Öldüremeyeceksiniz

Bizi Öldüremeyeceksiniz

İletigönderen zafer atun » Prş Ağu 01, 2019 8:30

Yeryüzü nüfusu günden güne artıyor. Ülke nüfusları da buna paralel olarak artış gösteriyor. Bu nüfus artışlarında genç nüfus artışı etkili zannetmeyin.
Genç nüfus artışı sadece 3’cü ve cahil dünya ülkelerinde oluyor.
Bu genç nüfus ergenlik çağına geldiğinde/geçtiğinde yaşadığı ülkede bir gelecek görmediği/göremediği için varsıl, gelecek vaat eden gelişmiş toplumlara doğru göç etmeye çalışıyor. Varsıl ülkelerin artan nüfuslarının nedeni ise yoksul veya demokrasi olmayan ülkelerin nitelikli işgücünün, entelektüel yazar, çizer, gazeteci, sanatçı vasıflı insanlarının yaşadıkları coğrafyayı terk etmeleri.
Dünyanın nüfus popülasyonu da değişkenlik gösteriyor. Dünyaya egemen, hâkim ve sömürücü birkaç ailenin hedefi zaten tek dünya, tek bayrak, tek ordu değil mi?
Dünya kaynakları dünya üzerinde yaşayan insan ırkına yetmiyor ve artık onları beslemeye yetmiyor. Ya da diğer bir deyişle egemenler dünyanın kaynaklarını kirletip yok edip tükettiler bu yüzden kaynaklar sınırlandı.
Bu sınırlı kaynaklardan büyük insan çoğunluğunun faydalanması yerine, büyük çoğunluk yok olsun bu kaynakları biz seçilmiş varsıllar kullanalım derdindeler.
Bunun için de her tür çalışmayı yapıyorlar. (meraklısı için, Erhan Ünal – Toprak Biterken) Ünal’ın kitabında belgelediği gibi üç ürünle bütün insanların karnını doyuracaklar ve kontrol altında tutacaklar; soya, buğday, mısır çünkü bu ürünlerin genetiği ile istedikleri gibi oynayabiliyorlar.
Dünya nüfusu gene istedikleri seviyeye inmez ise bu sefer de savaş ve iç savaş kartlarını açacaklar. Bu işten her zaman bir avuç insan para kazanacak ve varsıllıklarını katlayarak mutlu mesut olacaklar.

Neden böyle bir giriş yaptım. Çünkü tesadüfi olarak telefona Klik Tag isimli bir uygulama indirdim. Bu uygulama ile, alacağınız gıda maddesinin barkodunu okutuyorsunuz 1den 5’e kadar size o ürünün alınıp alınamayacağını diğer bir deyişle sağlıklı veya çöp seviyesinde olduğunu söylüyor. 1 en iyisi 5 çöp.
Markete gittiğimde sürekli aldığımız ve sağlıklı zannettiğimiz ürünlerin barkodlarını okuttuğumda hiçbiri 4(kötü) seviyesinin üzerini göremedi. Neler yoktu ki. Markasına güvendiğimiz yabancı kökenli çikolata firmaları hepsinin puanı 4, bunun yanında yerli olan ve bir çiftçi kuruluşuyuz reklamlı yerli firma onun da puanı 4, donmuş şekilde aldığımız albenisi müthiş yabancı markalı hazır pizza o da 4’ü geçemedi. Çoluk çocuğa ya da çayın yanına aldığımız bilumum bisküviler maalesef onlar da 4 puanı geçemedi. Hepsini yazsam sayfalar yetmez. Moralinizi daha fazla bozmayayım.
Tek kelime ile dehşet içerisinde kaldım. Bizi bu sağlıksız yiyecek görünümlü maddeler ile yavaş yavaş zehirliyorlar, amaçları bizi öldürmek diye düşündüm.
Bir markete girdiğinizde alacağınız ürünlerin büyük çoğunluğu insan sağlığına zararlı olur mu? Gıda piyasası olarak kendi insanlarınızı nasıl zehirlersiniz.
Devlet bu işletmeleri hiç mi denetlemez?
Bu yapılanları devletin çeşitli kademelerindeki koltukları ısıtan zatlar bilmiyorlar mı? Ya da bilmelerine karşın neye karşılık görmüyorlar?
Bu sağlıksız ve tüketilmemesi gereken ürünleri tükettiğimizde ister istemez bir süre sonra sağlık sorunları ile karşılaşacağız. Bu da sağlık harcamalarının ve hastanelerinin hasta sayısının artmasına neden olacak. Yoksa hedef daima Win Win (kazan kazan) politikası mı? Ama kim/kimler kazanıyor. Bu soruları devamlı türetebilirim.
Günümüzde tasarruf, öncelikle devlet harcamalarında tasarruf diye kendini yırtan insanlara karşılık diğer karşı cephede muhteşem bir vurdumduymazlık, boş vermişlik, adam sendecilik hâkim.

Öyle olmasa tarihi değeri olan ve Cumhuriyetin sembollerinden Ankara Garı Bir bakanlığın başında bulunan bakan beyin kurucusu olduğu yeni kurulmuş olan okula peşkeş çekilir miydi? Ankaralıların eskiden mesire (piknik) alanı olan bugün sarayı ile mukim Atatürk Orman Çiftliği !!! arazisinden dile kolay tam 550bin metrekare arazi gene bu zâtın yeni kurulan okuluna peşkeş çekilir miydi?
Ya Türkiye’nin hatta dünyanın en güzel göllerinden Salda gölü buranın canına okunma çabaları. Başlangıçta millet bahçesi kılıfı, ardından yapılaşma planları.
İstediğiniz kadar mahkemeye verin, yürütmeyi durdurma kararları alın, bunların hiç birinin işleyişe herhangi bir etkisi olmuyor. En kısa iki sene sonra mahkemeler bozma ve iptal kararları veriyor. Ama yapılanları ve verilen hasarları geri döndürmek imkân ve olanaklar dahilinde olmuyor. Yapanın yaptığı yanına kâr kalıyor. Göstermelik cezalar veriliyor. Kanun varmış gibi, cezalar veriliyormuş gibi yapıyorlar.
Halkın da buna inandığını bu yapılanları yediğini düşünüyorlar. Halk da inanıyormuş gibi Mış gibi Muş gibi yapıyor.
Yoksa İstanbul’da trafikte kendi şeritlerinde giderken, tatlıcı iki kardeş tarafından araçla sıkıştırılıp sonra da saldırıya uğrayan çift olayının sonucunda kamuoyu tepkisi yüzünden saldırgan iki hödük saldırılarından birkaç gün sonra tutuklanıp iki buçuk hafta sonra serbest bırakılır mıydı? Alın size adalet.
Tüm bu olanlar, yapılanlar ülkede yaşayan insanlarımızın Güven ve adalet duygularını yerle bir etti. Adaletsizliğe bir örnek de, ülkeye doldurulan niteliksiz ve cahil Arap sürüsüne tanınan imtiyazlar, kendi öz insanına yapılan üvey evlat muamelesi. Bu güruh tarafından yaratılan suç olaylarının üzerinin örtülmesi ve kamuoyundan bu olayların saklanması. Bir ölçüde bu haberlere uygulanan devlet sansürü, tüm bunlar toplum vicdanında onarılamaz yaralar açtı ve toplumun devletine olan güvenini zedeledi.
Yasama, Yürütme ve Yargının tek elde toplanması yeni sistemin söyledikleri gibi çıkmaması, olumsuzluklarının olmayan olumluluklarına göre kat be kat fazla olması insanlarda parlamenter demokrasiye dönüş için bir istek doğurdu ve yanlış yaptık kanaati oluştu. Nasıl oluşmasın;
Cumhuriyet’e ve ATATÜRK ismine dahi tahammül gösteremeyen bir ekip bugün işbaşında ve her fırsatta ülkenin bu değerlerini yerle bir etmek için tüm güçlerini kullanıyorlar. Sadece Rize’deki bir parka verilmiş ATATÜRK ismi bile bu zevatı aşırı rahatsız edebiliyor.
Bu ülke kurucusuna ve kurucu değerlerine bu kadar hoyratça ve hasmâne saldıran bu zevatın geçmişlerine, soy ağaçlarına bir bakmak gerekir. Neden bu kadar düşmanlar diye?
O zaman gördüğünüz/göreceğiniz bazı gerçekler, belki de herkesin gözünü açmaya yeterli olacaktır.
Devir bal tutan parmağını yalar devri mi, yoksa bekle gör devri mi.
Bunu hep birlikte ister istemez giderek kısalan bir süreçte göreceğiz…

Zafer ATUN
01/08/2019
zaferatun.wordpress.com
Kullanıcı küçük betizi
zafer atun
Üye
Üye
 
İletiler: 147
Kayıt: Pzr Ara 09, 2012 15:26

Şu dizine dön: Sizin Makaleleriniz

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x