DİKKAT ! EMPERYALİZMDE OYUN ÇOKTUR …Dr. Noyan UMRUK

Genel & Güncel Konular

DİKKAT ! EMPERYALİZMDE OYUN ÇOKTUR …Dr. Noyan UMRUK

İletigönderen Noyan Umruk » Pzt Eki 07, 2019 18:15

DİKKAT ! EMPERYALİZMDE OYUN ÇOKTUR …Dr. Noyan UMRUK

Ortadoğu… Petrolün emperyalizme kurban ettiği ülkelerin, insanların diyarı…

Irak dramı…

1990 ve 91 yıllarında dünya gündeminin en önemli konuları arasında yer alan Saddamın Kuveyt girişi ile başlayan Körfez krizi, emperyalizmin yıllar özelikle Ortadoğu’da daha I.Dünya savaşı sonunda cetvelle çizilerek oluşturmuş olduğu ve zamanı gelince kullanmak üzere sakladığı bir sınır probleminden kaynaklandı.

Irak yıllar önce ortaya attığı ama İran-Irak “8 yıl savaşı” nedeniyle rafa kaldırdığı Kuveyt topraklarının bir bölümü üzerindeki hak iddiasını 1990 yılı ortalarında yeniden gündeme getirdi. Irak-Kuveyt problemi Irak yönetiminin, Arap Birliği genel sekreterliği nezdinde Kuveyt’in tartışmalı bölgeden petrol çıkartarak, Irak'ın petrolünü çaldığı ve petrol fiyatlarını düşük tutmak suretiyle kendisine zarar verdiği gerekçesiyle girişimde bulunması ile başladı. Dolayısı ile husule gelen zararın Kuveyt tarafından tazmin edilmesini istedi…

Tartışmalı bölge denilirken kastedilen bölge buraları daha önce bir süre işgalinde tutan İngiltere'nin çekilirken Irak'a mı Kuveyt'e mi ait olduğunu kesin belirtmeksizin gerektiğinde kullanılmak üzere sorun olması için bıraktığı bölge idi. Bu bölge yüzünden Irak ile Kuveyt arasında daha önce de değişik dönemlerde sürtüşmeler ve kavgalar olmuştu.

Irak'ın bu meseleyi gündeme getirmesi ve söz konusu taleplerini ortaya atması Ortadoğu bir savaş çıkarmak ve özellikle de kendilerini tedirgin eden Irak'ı hal etmek isteyen emperyalist güçler açısından bir fırsat oluşturmaya başladı.

Siyasi yorumcu yazar Joseph Bruad, bu konudaki "Süper güçler Ortadoğu'da bir savaşa hazırlanıyorlar" başlığını taşıyan yazısında şöyle diyordu: "Irak, bölge ile ilgili ortak politikalara uyum göstermeyen tek Ortadoğu ülkesidir. Çoğunluğa göre, geniş çaplı bir savaşın başlatılmasında odak alınacak tek nokta kuvvetli ihtimalle Irak olacaktır. "
Irak'ın Kuveyt'i sıkıştırması ile kendisi için iyi bir fırsat ortaya çıktığını gören ABD, bir yandan Kuveyt'in Irak karşısında direnmesini sağlayabilmek için bu ülkeye her bakımdan destek vereceğini ve bu ülkenin işgal edilmesine müsaade etmeyeceğini açıklarken, öte yandan adeta Irak'ın Kuveyt'le ilgili iddiasında ısrarına etmesini sağlayabilmek için Bağdat büyükelçisi Glaspie’nin Saddamla yaptığı görüşmede Irak'la Kuveyt arasındaki meselenin bu iki ülkenin kendi aralarında çözmeleri gereken bir mesele olarak görüldüğünü, Arap ülkeleri arasındaki meselelerin pek karışmak istenmediği şeklinde konuştuğu ileri sürüldü…

Örneğin; İtalyan Panorama dergisi, Irak ile Kuveyt arasında sınır meselesinin gündeme gelmesinden sonra ABD'nin Bağdat büyükelçisi bayan Glaspie'nin Irak devlet başkanı Saddam Hüseyin'le bir görüşme yaptığını ve kendilerinin Araplar arası anlaşmazlıklar karşısında resmi bir tavırlarının bulunmadığını söylediği, sonuçta da Kuveyt'in işgaline yeşil ışık yaktığı yolunda bir haber yayınladı.

Öte yandan, CIA'nın Irak'ın Kuveyt'i işgal etme hazırlığı içinde olduğu yolunda haberler aldığı, ancak ABD'nin bunu engellemek için hiçbir tedbire başvurmadığı izlendi.

Sonuçta Irak, ABD'nin kendisini destekleyeceğini ve ülkesinin işgal edilmesine fırsat vermeyeceğini düşünen Kuveyt'in direnmesine karşı 2 Ağustos 1990'da bu küçük ülkeyi işgal etti.

Kuveyt'in işgali en başta ABD ve İsrail'in işine yaradı.

Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesi ile ABD'nin Ortadoğu'daki çıkarlarını güvence altına almak ve bu bölgede kendisinin denetimi altında bir güvenlik kuşağı oluşturmak için aradığı kılıf da bulunmuş oldu.

ABD, Kuveyt’in işgali ile birlikte savaş hazırlıklarını başlattı. İlk iş olarak Suudi Arabistan topraklarına 200 bin asker yerleştirdi ve Basra körfezini de savaş gemileri ile doldurdu.

ABD ve Batının çıkarlarına hizmet etmeyi görev telakki eden basın organlarının, aylar öncesinden, nükleer silahlar, uzun menzilli füzeler, kıyamet topu gibi çeşitli vesileler bularak sürekli Irak'ı gündemde tutmaya çalışmaları ortada birtakım planların olduğunu gösteriyordu.

ABD, gerekli bütün hazırlıklarını tamamladıktan ve bazı Ortadoğu ülkeleri ile Batının güçlü ülkelerini yanına aldıktan sonra Irak'ın 15 Ocak 1991 tarihine kadar Kuveyt'ten çekilmemesi halinde savaşı fiilen başlatacağını açıkladı. Irak, sahip olduğu askeri güce, İran'a karşı sekiz yıl savaşmak suretiyle kazanmış olduğu savaş tecrübesine güvenerek ve biraz da prestijine leke bulaştırmamak için ABD tehdidini önemsemedi.

ABD 17 Ocak 1991 tarihinin ilk saatlerinde tarihin en ağır bombardımanı ile yanına almış olduğu Avrupalı ve Ortadoğu dostları ile birlikte savaşı fiilen başlattı.
ABD ve onun müttefik güçleri savaş için büyük hazırlık yapmışlardı. Savaş sanayi alanında gerçekleştirmiş oldukları tüm yenilikleri denemek için Körfez krizini bir fırsat olarak değerlendirmeyi düşünüyorlardı adeta. Üstelik Irak dünyanın en güçlü devletlerinin başta gelenlerinin de içinde bulunduğu büyük bir ittifakın karşısına tek başına çıkıyordu. Bu şartlar altında Irak müttefik iletişimi felç edilen silahlı kuvvetleriyle bu güçlere karşı ancak 42 gün dayanabildi.

Savaş süresince Irak'a ve Irak halkın karşı insafsızca davranıldı ve Irak'ın teslim olmasından ve Kuveyt'ten tamamen çekilmesinden sonra da saldırılara ve yıkımlara devam edildi; en az 1 milyon kişinin öldüğü söylendi…

Irak, ABD'nin ve müttefiklerinin ileri sürdüklerini kabul ettikçe ABD yıkıma devam edebilmek için yeni şartlar ortaya sürdü ve sonunda ülkenin güneyini de işgal ederek karşı tarafı tamamen kıskaca almadan saldırıları durdurmadı. ABD, Irak'a bütün şartlarını kabul ettirebilmek amacıyla bu ülkenin güneyini uzun bir süre işgalinde tuttu. Tümüyle ateşkesin sağlanmasından sonra Irak'a karşı çeşitli alanlarda ambargo uygulamasına devam edildi.

Körfez savaşında ateşkesin sağlanmasından hemen sonra başlayan iç kargaşalar, mezhep kavgaları, ayaklanmalar sonucu zaten enkaz haline getirilen Irak paramparça oldu ve nihayet ikinci harekâttan sonra Saddam’ın halledilmesiyle arkası yarın dizisinin bu bölümü trajik bir biçimde sonlandırılmış oldu.

Körfez krizi ve bu krize dayalı olarak ortaya çıkarılan savaş genelde bütün Arap ülkelerinin özelde ise Irak'a komşu ülkelerin iki ayrı kampta toplanmalarına sebep oldu. Suudi Arabistan, Mısır, Suriye ve Körfez ülkeleri fiilen ABD'nin başını çektiği ittifakın içinde yer almayı tercih ederken, Ürdün, Yemen, Sudan, Moritanya ve Cezayir başta olmak üzere bazı Arap ülkeleri de Irak'ın yanında yer almayı tercih ettiler. Körfez savaşı sebebiyle İslam dünyasının genelinde olduğu gibi Arap ülkeleri arasında görülen kamplaşma ve bölünme de yeni yeni düşmanlıkların ve pürüzlerin ortaya çıkmasına yol açtı. Bu düşmanlıklar ise en çok İsrail ve sömürgeci güçlerin işine yaradı.

Şimdiiii gelelim yalnız ve güzel ülkeme…

*Yıllardır ABD’nin Kuzey Suriye’den Akdeniz’e bir petrol koridoru açmak niyetinde olduğu, İŞİD’in bu amaçla, bölgeyi iyice karıştırmak amacı ile yaratıldığı, ama bölge yeterince karıştırıldıktan sonra İŞİD işlevini tamamlayınca, Kuzey Suriye’de ABD’nin büyük silah ve uzman desteğiyle güçlendirilen PYD- SPG’e İŞİD’le mücadelede ABD’nin müttefiki olma sıfatı ile meşruiyet kazandırıldığı geniş çevrelerce ileri sürülüyordu.

* Ancak Türkiye bu duruma, bir terör örgütüyle sınırdaş olmanın güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturacağı gerekçesiyle, Suriye ise toprak bütünlüğü nedeniyle kararlı biçimde karşı çıkıyordu.

*Yıllardır süren ve bu süreçte Türkiye’nin ciddi tehditler karşısında kaldığı bu derin anlaşmazlık, ABD’den 180 derece ters istikamette esen rüzgârlarla yeni bir veçhe kazanıyor.

*Trump ve ABD kaynakları birdenbire “Hiçbir getirisi olmayan bu sonu olmayan, saçma anlamsız savaştan çekilmek gerektiğini, bölgedeki çatışmalara artık müdahele etmeyeceklerini, İŞİD’i bölgeden PYD-SDG ile birlikte büyük ölçüde temizlediklerini, bölgedeki İŞİD artıklarının ise artık başta Türkiye, Suriye olmak üzere Avrupa ülkelerinin ve bölgeyle ilgili diğer ülkelerin sorunu olduğunu söyleyebiliyor…” ve gerçekten Trump’ın deyimiyle “Kürtleri satmadık, devasa mikdar ve büyüklükteki silahlar kalıyor…” ama Türkiye sınırında YPG-SDG bölgesindeki Amerikan askerlerinin çekildiği söyleniyor…

Ve Türkiye’de hemen sınır ötesi harekâta izin veren teskerenin bir yıl uzatılması için TBMM’e başvuruluyor…

Eeee ben mi ne diyorum…İç ve dış politika açısından ciddi sorunlarla birlikte yaşadığımız ekonomik kriz ortamında; Trump'ın Türkiye'de ekonomiyi mahvetmeyi de içeren ikircikli tavırları ve tvitleri tahtında; Irak dramı anımsanmalı diyorum… Emperyalizm’de oyun çoktur, oyuna gelmeyelim diyorum…
Amman ha ABD tarafından hava sahasında koordinasyon, bilgilendirme ve müşterek harekata son verilmesi de göz önünde tutularak teröre karşı birlikte mücadeleyi öngören Adana anlaşmasını da işler hale getirerek, başta Suriye olmak üzere bölge ülkeleriyle birlikte hareket ederek olayın ileride işgal sayılması da önlenerek uluslar arası meşruiyetin sağlanması gerekir diyorum
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1039
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x