FİNANS KAPİTALİN DE Mİ SABRI TÜKENDİ YOKSA ? Dr.Noyan UMRUK

Genel & Güncel Konular

FİNANS KAPİTALİN DE Mİ SABRI TÜKENDİ YOKSA ? Dr.Noyan UMRUK

İletigönderen Noyan Umruk » Sal Mar 03, 2020 19:12

FİNANS KAPİTALİN DE Mİ SABRI TÜKENDİ YOKSA ?
Dr.Noyan UMRUK

Bizim kuşağın(68 kuşağı) Marksistleri, şu en tepesinde Rockyfellerlerin, Rochesterlerin bulunduğu, dünyayı yönetme iddiasında olan kesime “Finans Kapital” derlerdi; sosyal demokratları ise “Çok Uluslu Sermaye”; ötekilerin ise umurlarında değildi; para gelsin de nereden, nasıl gelirse gelsin…

İşte bu finans kapitalin en ciddi ekonomi dergilerinden biri olan Forbes, geçen hafta Melih Kaylan imzasıyla sosyal medyada yer alan ama yine medyamızın(!) gözünden kaçan bir makaleye sayfalarında yer veriverdi…

Makale ana hatlarıyla şöyle(1):
“Türkiye Erdoğan’ın güçlü adam pozlarına bir noktaya kadar katlanabilir”
Erdoğan tanklar, ağır silahlar, uzun menzilli füzeler, zırhlı araçlarla birlikte zaten önce asılsız suçlamalarla, sonra da 15 Temmuz darbe girişimi ile ciddi ölçüde yıpranan Türk ordusunu Suriye’ye yolladı. Ama Rusya hava kuvvetlerinin korumasından yoksunlar. Türkiye gibi uzun askeri tarihe sahip bir ülke, savaş şehitlerine, mülteci akınlarına, özgürlüklerin engellenmesine ve liderinin güçlü adam pozlarına bir noktaya kadar katlanabilir.
Katlanamayacağı şey ise bir yenilgi, özellikle de kendi başına karar verme gücünden yoksun medyanın halktan saklayamayacağı bir yenilgidir.

“Erdoğan yolun sonuna gelmiştir”
Ayrıca Suriye’deki Ankara destekli sünni cihatçıların yenilgisi, Kürtleri. coğrafi olarak Türkiye’nin güney sınırında birleşme ve Türkiye sınırları içindeki Kürtlere destek verme konusunda rahatlatacaktır. Daha da kötü bir darbe… Dolayısıyla, Erdoğan yolun sonuna gelmiştir.

“Erdoğan’ın iki tarafa da blöf yapacak hali kalmadı”
Türk askerleri Rus hava saldırısından korumak için NATO’dan umutsuzca Patriot istiyor. NATO ve Batı’yı elinin tersiyle iten, cüretkâr bir tavırla Rus füze bataryaları satın alan Erdoğan’ın her iki tarafa da blöf yapacak hali kalmamıştır.
Bu daha önce, Esad karşıtı isyancılara –Türkiye sınırından giren cihatçılara ve silahlara destek olması için Ankara tarafından silahlandırılan Suriye’deki Türkmen aşiretlere arkadan saldırmak için(?) Türk hava sahasını geçen bir Rus SU-24 avcı bombardıman uçağının Türk hava kuvvetleri tarafından vurulduğu 2015 yılında da yaşanmıştı.
Erdoğan o zaman da NATO’dan Patriot füzeleri istedi. Ne NATO ne de ABD Erdoğan’ın daha fazla güçlenmesini ya da Rusya’yla NATO’nun sorumluluk alanının ötesine geçen bir çatışmaya girmesini istemediler. O dönemde füzeleri alamadı. Çok büyük ödünler vermediği sürece şimdi de füzeleri alacakmış gibi durmuyor.

“Her cephede bir sonla karşı karşıya”
Neler olabilir? Kısa vadeli ödünler ne olursa olsun (Moskova’nın S-400 füzelerinin iade edilmesi ve başlangıç olarak Rusya gaz hattının durdurulması) nihai amaç onun iktidardan uzaklaştırılması olacaktır. Dolayısıyla, her cephede bir sonla karşı karşıya.
Burada hesaplanamayan en büyük değişken Donald Trump’dır. Dürtüsel olarak Erdoğan’a yardım edebilir. Bir Türk muhabirden aldığımız doğrulanmamış son habere göre Patriot füzeleri NATO İncilik Hava Üssüne yerleştirilmiş bile.(?) Eğer öyleyse bu sıkı pazarlıklardan sonra hiçbir yere varmayacak bir başlangıç jesti olabilir.

“Tarih, Erdoğan’ın ortadan silineceğine işaret ediyor”
Amerikan askerlerinin Ruslara karşı bir çatışmada bunları ateşlemesi pek mümkün görünmüyor ve Türklerin bu konuda eğitilmesi de zaman alacaktır. Bunların kullanılması için diplomatik ön koşulların neler olduğunu –onları kullanmadan önce Erdoğan’ın ne tavizler vermesi gerektiğini- henüz bilmiyoruz.
Kararı verecek olanın Trump mı, Pentagon mu yoksa NATO mu olduğunu da bilmiyoruz. Trump, özellikle her şeyin mercek altına alındığı seçim öncesi dönemde Ruslarla karşı karşıya gelmenin uygun olmayacağını düşünebilir. Tarih, Trump arkasında olmazsa Erdoğan’ın ortadan silineceğine işaret ediyor.
Daha önce bu köşede Erdoğan’ın Rus yapımı hava savunma araçlarına merakının kendi ordusuna güvenmemesinden kaynaklanabileceğini yazmıştım.(?) Sahte yargılamalarla başsız bıraktığı ordu, daha sonra Suriye’yle meşgul edildi. Donanma ona dokunamazdı ama hava kuvvetleri önemli bir sorun oluşturuyordu. Subayları Batı eğitimi almış ve Batı’nın demokratik değerlerini benimsemişti. Ordunun, şüphe uyandıracak kadar beceriksiz 2016 darbe girişimi esnasında Erdoğan kendi destekçilerini tanklar ve askerlere karşı harekete geçirdi ama kendi hava kuvvetlerinin yağmacı jetlerini durduramadı. Despotizme uzanan yolda Batı’nın kendisine destek olmayacağı sonucuna varmış ve dolayısıyla da isyancı pilotların kullandığı NATO yapımı jetler karşısında savunma olarak Rus füzelerine ihtiyacı olduğunu düşünmüş olabilir.(?)(Bu iddia bir hayli zorlama hatta komik olarak nitelenebilir-y.n.)

“Erdoğan’ın yeni Osmanlı taktikleri işe yaramayacak”
Moskova’nın S-400 füze sistemi, kaçınılmaz olarak, Türk hava kuvvetleri içinde Rus eğitmenler ve gözlemcilerin yanı sıra rakip bir NATO karşıtı subay bloğu anlamına gelir. Ayrıca bu, Moskova’nın Türk ve dolayısıyla da NATO savaş uçaklarını nasıl vuracağını öğrenmesi demektir. Bu nedenle Washington Ankara’yla askeri işbirliğine son verdi.
Osmanlı’nın duraklama ve gerileme yıllarında Babıali, Büyük Güçleri –Çar, Kayser, Fransa, Britanya vb- birbirine düşürerek küresel etkisini korudu. Erdoğan, “yeni Osmanlı” hayallerinde müttefiklerle hokkabazlık yaparak benzer taktikleri kullanabileceğini sandı. Ama bu taktik artık işe yaramayacak.
“Kremlin’in, her şeye kafa tutan Erdoğan’la geçinmesi için bir neden yok”
Kızdırmaktan çok hoşlandığı Batı’nın, yalnızca Avrupa ile Ortadoğu kaosu arasına sınır koymak için bile olsa, NATO’nun Doğu kanadını korumaya ihtiyacı var. Avrupalılar Türkiye’ye ne olacağını bir noktaya kadar önemser.
Ruslar ise hiç önemsemez. Onlara göre, Moskova yanlısı bir Türkiye iyidir. Ama istikrarsızlaştırılmış bir Türkiye de en az o kadar, belki daha da iyidir –Suriye’ye tehdit oluşturmayan, artık NATO kanadı olmayan bir Türkiye. Eğer hâlâ elde edilebilecek bir avantaj varsa, Putin içten içe yanan bir anlaşmazlığı asla sonlandırmaz.
Ama, şimdilik, Kremlin’in her şeye kafa tutan bir Erdoğan’la iyi geçinmesi için bir neden yoktur. Dolayısıyla, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın yeni yeni anlamaya başladığı gibi, Rusya seçeneği hiçbir zaman güvenli bir sığınak olmadı.

“NATO’nun son teklifi: Ya sessizce bırak ya da seni Rus ayısına teslim ederiz”
Artık Türkler, üstün liderlerinin Firavunumsu kaprisini anlamaya başladılar. Yeterince karmaşa ve çatışma gördüler. Medyanın dikkatle kotarılmış rejim yanlısı ciyaklaması her zamankinden daha temelsiz geliyor. NATO ona bir son teklif yapma durumunda: Ya sessizce bırak ya da seni Rus ayısına teslim ederiz.
“Senaryoyu değiştirebilecek tek olasılık var…”
Senaryoyu değiştirebilecek yalnızca tek bir olasılık var: ABD’in Rusya, Suriye ve İran’ı Ankara’nın sürdürdüğü kesintisiz bir çatışma bataklığına gömülmüş olarak görmek istemesi. Bu oldukça dolambaçsız bir stratejidir. Ankara, patriot hava savunmasını alır.(?) Türkiye, Esad’ı devirmeye adanmış bir Suriye parçasını yönetmeye başlar. Ama bu tabloyu bulandıracak ve öngörülemez pek çok şey mevcuttur. Yardım aldıktan sonra Erdoğan’ın ofsayt dışında kalacağına güvenilebilir mi? Donald Trump’ın hesapları neler? Erdoğan’ı destekleyerek Putin’i kızdırmaya hazır mı? Herhangi bir jeostratejik kaygıyı önemsiyor mu? Daha bilgili danışmanlarını dinleyecek mi?
Kararı, felaketin eşiğindeki milyonların yazgısı bir yana, yıllar boyunca bölgenin güç dengelerini etkileyecektir.”

Sonuç:
Yukarıda, bazı küçük imla düzeltmeleri ile mümkün olduğunca sadık kalınarak sunulan makalenin objektif olduğu, tamamen doğruları ve gerçekleri ifade ettiği söylenemez…

Nitekim makalenin hatalı ya da doğruluğu kuşkulu değerlendirmeleri yanlarına konan soru(?)işaretleri ile vurgulanmıştır.

Ancak burada asıl vurgulanmak istenen başlangıçta belirtildiği üzere bu satırların uzun bir aradan sonra “Finans Kapital” çevrelerinin dergisinde yer almasıdır.
Yine bizim kuşağın en ciddi iktisatçılarından Paul Baran’ın her döneme kapak olması gereken şu sözcüklerini anımsamakta yarar var:
“Bu gün, yaşadığımız dünyada ne tam rekabet, ne de tamamen tekellerin egemen olduğu bir ekonomik dünya düzeni değil, çok uluslu sermaye ya da uluslar üstü sermaye(Finans Kapital) ile güçlü devletlerin çıkarlarının birlikteliğinden doğan bir aksak rekabet sistemi geçerlidir…”

Kıssadan hisse: Finans kapitalin tavrı makalede belirtildiği gibi ise şu anda güçlü devletin söz konusu çıkar birlikteliğine eklemlenmesi beklenmektedir…
Bu eklemlenmenin ilk adımı ise, ABD yetkililerinin satmak bir yana geçiçi olarak da olsa Patriot hava savunma sistemlerini Türkiye’ye tahsis etmeyeceğini açıkça deklare etmesi olmasın sakın…

(1)Kaynak: A3 haber, Çeviri: Ayşen Tekşen
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1040
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x