İMAMDAN AL HABERİ

İMAMDAN AL HABERİ

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Sal Ağu 02, 2016 13:20

İMAMDAN AL HABERİ
Türkiye’de bir ‘Darbe girişimi’ olmuş, biz de harıl harıl yabancı basını tarıyoruz.
Onların bir bildiği var mı acaba?
Çünkü Türkiye’de ne olup-biteni anlayan var ne de anlamak isteyen..
En doğru bilgiyi, Erol Olçak ve oğlunun cenaze töreninde, cenaze namazını kıldıran imam vermişti ama.
O gün not etmiştim.
‘Demokrasi şehitleri’mizden Erol Olçak ve oğlu 16 yaşındaki Abdullah Tayyip’in cenaze töreni yapılıyordu.
Abdullah Gül orada, Tayyip Erdoğan orada, şu ‘açılımcı’ Kırıkkale’li profesör, neydi adı, hani şu Ahmet Necdet Sezer’in bundan ‘rektör’ olmaz dediği Beşir Atalay orada, Ahmet Davutoğlu orada, tanıdık ne kadar ‘dava arkadaşı’ varsa oradalar.
Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan birer konuşma yaptılar. ‘Erol’un bizde hakkı var’ dediler ve hatta Tayyip Erdoğan ağlamaktan sözlerini tamamlayamadı.
‘Bu haşhaşi’lerden hesap sormak andımız olsun demeye gelen birşeyler mırıldandı.
Sonra imam aldı eline mikrofonu.
Ne derse beğenirsiniz?
“Bizi okumuşların şerrinden koru yarabbi!
Eski-yeni Cumhurbaşkanlarının, başbakan ve bakanların önünde hem de.
Şimdi bunlar mı Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanları ve Başbakanları değildi, yoksa imam mı Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘memur’u, doğrusu ben anlayamadım.
Bunların ‘darbeci’ veya ‘darbe-karşıtı’ olmalarının ‘zerre kadar önemi’ yoktu, bunlar, imamından başkomutanına, eylem ve söylemde ‘Cumhuriyet karşıtı’ idiler.
Okul karşıtı, eğitim karşıtı, öğrenim karşıtı, aydınlık karşıtı... idiler.
Kendi çocuklarını Amerikalara, Avrupalara göndermeleri ise, ileride kendi yerlerine bırakacakları bu ‘veliaht’ların dil ve ‘dolap’ öğrenmeleri içindir. ‘İlim ve irfan’ı ise zaten tekke ve zaviyelerde alacaklardı ikinci, üçüncü kuşaklar..
Demek ki, bunlar, bir değil beş ‘darbe’ de görseler beyinlerindeki ‘ur’u, bilinçaltlarındaki ‘korku’yu, ruhlarındaki ‘karanlık’ı, şu ya da bu biçimde dışa vurmaktalar.
Milletimizin en çok ‘birlik ve beraberlik’e gereksinmesi olduğu bir dönemde ve en duygusal olunması gereken bir ‘an’da, ‘şehit’in başında, molla ne diyor?
“Bizi okumuşların şerrinden koru yarabbi!
Tanrı da beni senin ‘şer’rinden korusun e mi?
Senin ‘takke’nden, ‘tarikat’ından, ‘top sakal’ından, ‘dua ve beddua’ndan korusun...
Bunların diğer kesimi ise ‘kostüm kravat’lı.
Kimi ‘üniversite hocası’, kimi ‘bürokrat, bakan’, kimi de ‘münevver’.
Yine milletimizin en çok ‘birlik ve beraberlik’e gereksinmesi olduğu bir dönemde, güya ‘darbe karşıtı’ olduğunu söyleyerek ‘Devlet’e en büyük ‘darbe’yi indiriyor.
‘Ordu’yu, askeri liselerden başlayarak, okulu, hastahanesi, tersane ve mühendishanesi, komuta konsey ve idaresinden başlayarak darmadağın ediyor.
Orduyu güya ‘siyaset’ten uzaklaştırıp ‘sivil’leştireceğini söylüyor.
Yapılanlar, bir ‘Devletin teşkilat-ı Esasiyesi’ni, yani ‘Devlet teşkilatının esası’na, yani ‘Anayasası’na aykırı.
Eee zaten adam, geldiği günden buyana ‘Yeni Anayasa’ demiyor muydu?
Hatta her fırsatta ‘Ben bu anayasayı tanımıyorum’, diyor muydu demiyor muydu?
O zaman şaşılacak bir şey yok.
Adam açık açık ne yapacağını söylüyor ve aklındakini de adım adım uygulamaya koyuyor.
Ne kadar ‘Gayri Millî’ güç varsa, ne kadar Soroscu, ne kadar liboş (sözde liberal) ve neo-liberal, ne kadar ‘demokrat’ varsa, ayırdında olmadan onun yanında yeralıyorlar.
Fetullah Fetullah diye diye ‘ümmi’ bir ‘imam’ı da Devlet yıkan-Devlet kuran bir ‘adam’ yapıyorlar.
Fetö-Metö diyerek CIA ve Mossad’ın gölgeliyorlar.
Dost Amerika, şu ‘Fetö’yü ver de bizi kurtar demeye getiriyorlar.
Yine ‘hedef şaşırtma’, yine bulanık suda balık avlama.
Yine ‘aymazlık’ ve yine ‘aptallık’..
Hatta ‘aptallık ve aymazlık’ da değil, yine ‘Köylü kurnazlığı’..
Yine ‘Takunya’ ve yine ‘Takiyye’..
Şimdi bu ‘Fetö’cüler, isim isim, boy boy ve renk renk nerelere ‘sızmışlar’, biliniyor mu bilinmiyor mu?
Haydi bunların içinde, hâlâ, ‘çok iyi yetiştirilmiş CIA ve Mossad’ ajanı’ gibi çok iyi saklananlar da var diyelim.
Ama önce ‘kabak çiçeği gibi’ açılmış olanları toplamak varken; sen yine CIA ve Pantagon’un yapmak isteyip de yaptıramadığını yapmaya kalkıyorsun.
Ve ‘Yaptım oldu’ diyorsun.
Jandarmayı Efkan Ala’ya, kuvvet komutanlarını Fikri Lamba’ya, Genel Kurmay Başkanını Devlet Başkanına bağlıyorsun..
Hayırlısı olsun diyelim.
Kuşkusuz yine direnecekler olacaktır.
Ancak, en çok direnmesi gerekenlere bakıyorum; ve utanıyorum.
Şu Genel Kurmay Başkanı ve onun Kuvvet Komutanları var ya, işte onlar..
Hani şu yimi gün önce ‘derdest’ edilmiş olanlar.
Hani şu ‘Milletimiz’in gidip kurtardıkları !

Çok açık ve net yazıyorum, şimdi bunların ‘sırtlarına binilmektedir’.
Ve yine ‘kurtarılmayı beklemektedirler’.
Onlar kurtarılıncaya değin, Kuleli ve Heybeliada ve Harbiye ‘mit’i, ‘sembol’ü, ‘onur’u yerlebir olacaktır.
Ve ‘Millet’ denilen her ne ise o, bu takunyalı liboşların salyalı ağızlarında boğulmuş olacaktır.
Ey Mustafa Kemal’in askeri, ey ‘Darbeleri bastıran’, sen ey ‘Atatürk Devrimcisi’.
Darbe bu kez beni değil seni hedef tahtasına oturtmuş.
Haberin var mı?
“Gözden uzak Dilden uzak
Ben seni sevmişim eyvah
Haberin var mı?
Bir hatıran kaldı bende
Onu da alsan ya..
Vicdanında rahat mısın?
Söyle n’olur söyle
Ben seni sevmişim eyvah
Haberin var mı?”
Haberin var mı komutan?
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1526
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x