İMAN VE AKIL

İMAN VE AKIL

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Cum Tem 22, 2016 15:53

İMAN VE AKIL
‘Darbe’ üzerindeki ‘kirli bilgi’ bombardımanı dağıtıldıkça, umarız gerçekler ortaya çıkacaktır.
Bugünkü basında Bülent Arınç, Hüseyin Çelik ve Sadullah Ergin’in ‘darbeci elemanlar’dan olduğu yazılı.
Daha kimbilir neler neler çıkacak?
Bu ‘zırzop’ların ne kadar ‘özgül ağırlıkları’ var, onu bilemem, ama görevde oldukları dönemde yaptıkları her eylemi eleştirdim; ‘akıl ve mantık’tan uzak davrandıklarını yazdım.
Kuşkusuz ne yaptılarsa ‘iman’ları doğrusltusunda yapmışlardı.
Ne ‘iman’ıydı bu, kime ‘iman’?
Aklıma sevgili arkadaşım Nazım Ekren geldi, ister istemez.
Doktora yeterlik sınavına giriyorduk; Nazım, her sınav döneminde olduğu gibi, yine uyku hapları alarak haftalardır çalışıyordu.
Gözleri uykusuzluktan şişmiş, heyecandan yerinde duramıyordu.
Bir ara baygınlık geçirdiğini söylediler.
Teselli etmek için yanına gittim; ‘boşver Nazım dedim, altı-üstü bir sözlü sınav. Bugün olmadı iki ay sonra gel diyecekler en fazla”.
O da bana, ‘Ya Habip, keşke ’eski’ zamanda olduğu gibi hocamız tamam dese de bu işten sıyrılsak’ dedi.
Doğrusu, o ara hiç üzerinde durmadım. Evet Nazım namazında niyazında bir arkadaşımızdı ve içimizde ‘en yüksek notu’ alan oydu, ama çocuk çalışıyordu da. Her sınavda soruları elde edebileceği bir konumda değildi.
Nazım Ekren, o gün de ‘en iyi derece’yi yaptı, bana da ‘iki ay sonra gel’ dediler.
Ben de bu kapıdan bir daha geçmem deyip, aynı saatte istifa edip çıktım.
Aradan tam otuz yıl mı ne geçti, Nazım’ı hiç görmedim.
Bir ara Vakıflar Bankası genel müdürü mü ne olmuş; daha sonra da AKP iktidarı ile milletvekili ve ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olduğunu gördüm.
Türk Lirasından ‘altı sıfır atılması’nın mimamrlarındandı.
Ama bir ara, kendisine şu örtülü ödenek niye bu kadar fazla diye sorulduğunda, ilk skandal açıklamasını yaptı: Dr Recep’in keyfî harcamaları demeye getirdi.
Ve aradan tam 32 yıl sonra, Paris’e geldiğinde gördüm Nazım’ı.
Hal hatırdan sonra ilk sorumu sordum; Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı oldun, Başbakan Yardımcısı; GAP için ne yaptın?
Çünkü benim derdim, o ne kadar yedi bu ne kadar yediden öte, bu ülke için ne yaptıkları, kalkınma/gelişme, toplumsal eşitsizlik için ne gibi önlemler aldıklarıydı.
Niye almadıklarıydı?
Nazım, özür diler gibi, “Vallahi dedi, GAP için en fazla ödeneği ayırtıyor ve bölgeye denetime gidiyorum. Ama her kezinde, ayrılan ödeneklerin başka amaçlar için çarçur edildiğini görüyorum”.
Ve bende Nazım’ın ‘hâlâ dürüst ve namazında niyazında bir adam olduğu’ izlenimi bırakarak döndü Türkiye’ye.
Sonra bir daha görüşemedik; ‘örgüt üyeliğinden tutuklandığı’nı duydum.
Örgüt üyesiyse cezasını çekecek ve çekmelidir
Ben de ‘hangi suçları işlediğini’ öğrenmiş olurum, o arada.
Ancak benim bu yazıda değinmek istediğim konu ‘iman’ ve akıl’ arasındaki ilişkiydi.
Başkumandan’ın, ikide bir çıkıp, neden
“İmandır o cevher ki İlâhî ne büyüktür
İmansız olan paslı yürek, sinede yüktür!” demesini anlamaya çalışıyorum da..
Nazım’la olan anımı da o nedenle anlattım.
Nazım da içimizde en ‘imanı sağlam’ arkadaşımız idi ve belki de ‘biricik’ olanıydı.
Ne ben onu ‘iman’ konusunda eleştirmiştim, ne de o beni.
Benim ondan beklediğim, madem ki, ekonominin yönetimi ondadır, bunu en ‘akılcı’ bir biçimde ‘ülke çıkarına’, ‘halkın yararına’ kullanmasıydı.
Kimilerinin dediği gibi ‘paraları Leyla’ya’ veya ‘evlada’ harcamamasıydı.
Yoksa ‘senin imanın ne kadar’, ‘öbürününki ne kadar’ diye soracak halim yok.
Kaldı ki, böyle bir sorunun, benim bildiğim müslümanlıkta, yeri de yok.
Ve yine, yoksa diyorum, ‘bu iman edebiyatı’yla ‘paraları evlada’ arasında bir başka ilinti var da ben mi bilmiyorum.
Merak bu ya..
Şu ‘darbe sıcağı’nda, ben de gidip neleri düşünüyorum, değil mi ama?
Hayır hiç de öyle ‘sıradan’ sorun değil bu.
Bu ‘darbe’den önce AKP ve Fetö ‘benzer iman davası’ için birlikte çalışıyorlardı.
Az kalsın, unutuyordum; Nazım son görüşmemizde bana, AKP’nin kuruluş döneminde nasıl ‘uluslararası tanıtım çalışmaları’na katıldığını da anlamıştı.
Yani AKP’yi birlikte kurdular ve o yolları birlikte yürüdüler.
Evet, Fetöcü örgütün ‘silahlı bir terör örgütü’ olduğunun ‘darbe’den sonra öğrenmiş olmak bir ‘ahmaklık’ da olabilir.
Ama sizi temin ederim, bugün Fetö’yü altedenlerin yarın ‘silahlı bir ögüt’ olmayacaklarının garantisi yoktur.
Tam da bu nedenle ‘iman edebiyatı’ yapanlar ya da ‘ağzı dualı’ olanları boşalan yerlere dolduracak olanlar, bu ‘Devlet’e ve bu ‘Millet’e en gözü kara eylemleri koyacak olanlardır.
Şu karmaşada o gün bugündür demekle olmaz.
Önleri kesilecekse, tam da bugün kesilmelidir.
‘İman’ın ‘akıl’ın önüne geçmesine izin verilmemelidir.
“Allah tüm kötülükleri aklını kullanmayanlara verir” (Yunus Sûresi) sözüne ‘iman’ edilecekse de öyledir; Farabî’den, Kant’a, Hegel’den Voltaire’e kadar da böyle.
Fetö’ye imanı bitirip, Tayyip’e yönelmekle bu ülkeye hizmet edilmiş olmaz.
Tersine, çok daha büyük zararların tohumları ekilmiş olur.
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1532
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x