İran-Kürt Savaşına Doğru Türkiye

İran-Kürt Savaşına Doğru Türkiye

İletigönderen D.İzzet ERDOĞAN » Pzr Tem 17, 2011 18:09

İran, ABD ve batı dünyasının orta doğuda ve hatta denilebilir ki yeryüzü üzerinde en ciddi düşmanlık beslediği ülkedir. 30 yıldır devam eden bu düşmanlık, İran’daki katı rejimin her türlü soruna rağmen ayakta kalmayı başarması nedeniyle halen devam etmekte ve nükleer teknoloji alanında önemli gelişmeler kaydetmesine bağlı olarak daha da şiddetlenmektedir.

Batı için, İran’daki rejimin çökmesi ve yerine Türkiye, Pakistan yada Suudi Arabistan’daki gibi adeta doğuştan kukla yönetimlerin gelmesi gereklidir. Lakin, İran rejiminin etnik kışkırtmalarla, ekonomik ambargolarla, halk ayaklanmalarıyla yada seçimler yoluyla çökmeyeceği tecrübe edilerek çok net olarak anlaşılmıştır.

İran, Irak ( Saddam ) ile yaşadığı 8 yıllık savaşın sonunda da ayakta kalmayı başarmış, fakat Saddam, daha sonra ,savaş yıllarında bariz destek aldığı batının saldırısı sonucunda yok edilmiştir.

Zaman zaman ABD’nin İran’la çatışmaya gireceği yada İran’ın nükleer tesislerine yönelik bir saldırı düzenleyeceği düşüncesi öne sürülse de bu ihtimal çoktan sıfır seviyesine gerilemiş durumdadır. ABD’nin planlayıcıları sonunu göremedikleri bir maceraya atılmayacak kadar akıllı ve mantıklıdır. Bazen İran ile Türkiye’nin savaştırılacağı da ileri sürülmektedir. Fakat bu teorinin de gerçekleşme ihtimali sıfırdır. Çünkü, Türk milletinde İran’a karşı herhangi olumsuz bir duygu yoktur, dolayısıyla halk desteği olmadan girilecek bir savaş sadece iktidarın hükümetten düşürülmesiyle sonuçlanır. İsrail’in İran’a yönelik bir saldırı düzenleyeceği yönündeki düşünceler ise tamamen mantık dışıdır. Bu konuda teori üretenler genellikle şu hatayı yapıyorlar: Pentagon’un istediği şey İran’da herhangi bir noktayı vurmak değil, mevcut rejimin çökmesi ve yerine kuklaların gelmesidir. Eğer yönetim kukla olursa , Pakistan’ın sahip olduğu gibi, İran’ın da doksan adet nükleer silaha sahip olmasında hiçbir sorun yoktur.

Öyleyse İran sorunu nasıl çözülebilir ? Rejim nasıl değiştirilip yerine ABD bağımlısı kuklalar getirilebilir ? Bu öylesine kritik bir durum ki, İsrail’in orta doğuda huzur ve genişleme alanı bulması da buna bağlı…

ABD’nin, Türkiye’nin yada İsrail’in İran ile açıktan çatışmaya girmesi mümkün değil, elimizde eskisi gibi tek parça bir Irak ta kalmadı. Öyleyse kim İran ile çatışmaya girmeyi kabul edecek ?

Sorunun cevabı çok basit : Tabii ki Kürtler…

Eğer Kürtler, İran ile üç yıl sürecek , orta şiddette ve 300 bin insan kaybı verecekleri bir çatışmaya girerlerse, karşılığında İran da mecburen 200 bin asker kaybı verecektir ve ortaya çıkacak ekonomik, psikolojik ve sosyal çöküntü rejim muhaliflerinin iktidara gelmesi için gerekli ortamı sağlayacaktır. Kürtleri kullanarak ABD, kesinlikle İran ile karşı karşıya kalmadan, kendi halkına bir açıklama yapma mecburiyetine girmeden, hiç asker kaybetmeden ve işin en güzel tarafı beş sent harcamadan İran gibi en ciddi düşmanlık beslediği bir ülkenin rejimini tamemen çökertmeyi başaracaktır. Ayrıca bu yöntemle İsrail de tehdit altına atılmamış olacaktır.

Halihazırda yaşadığımız süreç Kürtlerin İran ile savaştırılmaya hazırlanması sürecidir. Batı dünyası PKK terör örgütünü her koşulda destekledi ve korudu. Anadolu’da ırkçı düşüncenin geliştirilip yerleştirilmesi için her türlü fırsat itinayla değerlendirildi. Demokrasi ve insan hakları gibi kavramlar üzerinden yıllarca medya baskısı topluma dayatıldı. Türkiye başbakanı her fırsatta Anadolu’da yaşayan insanlara yönelik etnik etiketleme yaptı. Milletin bağışıklık sisteminin baskılanması için, ergenekon, balyoz, vs adında olağanüstü komplike operasyonlar gerçekleştirildi. Ayrıca milletin efsunlanması ve afyonlanması için, dinler bahçesi, diyalog ve hoşgürü, yeni osmanlı , AB’ye gireceğiz , komşularla sıfır sorun vs adı altında etkili çalışmalar yapıldı.AKP dışarıdan para pompalanarak iktidarda tutuldu.

Zira, kuzey Irak’ta teşekkül ettirilen Kürt oluşumunun İran’la girilecek bir çatışmayı yıllarca finanse edecek kaynakları vardır ama bu çatışmayı sürdürecek insan kaynağı yeterli değildir. İran’la yapılacak bir savaşın asıl insan kaynağını Anadolu topraklarında yaşayan Kürtlerin sağlaması gerekmektedir.

Şimdi, bu konunun mutlaka anlaşılması gereken kritik noktası şudur: Eğer, Anadolu üzerinde bağımsız bir Kürt oluşumu gerçekleştirilirse bu durum hiç kimseye bir fayda getirmez. İran karşısında da hiçbir başarı sağlayamaz. Zira, bağımsız bir oluşumun hayatta kalma şansı neredeyse hiç yoktur. Açık hedef durumuna geleceği için Türkiye başaramazsa İran rahatlıkla başarır ve bağımsız! Kürdistan’ı birkaç saat içerisinde taş devrine geri gönderir. İkincisi, İran’la çatışmaya girecek bir oluşumun lojistik ikmalini yapmak için Türkiye dışında başka bir şansı bulunmamaktadır. Lojistik destek almadan İran ile çatışmak imkansızdır.

Bu kritik noktanın nasıl çözüldüğünü PKK ve BDP temsilcileri basitçe şöyle ifade ediyorlar: Demokratik özerklik.

Eğer, AKP’nin gerçekleştirmek için çok kıvrandığı yeni anayasa düzenlemesi başarılır ise, ve anadilde eğitim , özerk bölge teşekkülü, aponun serbest kalması gibi projeler hayata geçirilirse Kürtlerin İran ile çatışmaya girmesi için önümüzde hiçbir engel kalmamış olacaktır. Çünkü bu şartlar sağlandıktan sonra Kürtler 300 bin ölü vermeyi kabullenecek şekilde kolayca motive edilebilirler ve Türkiye Cumhuriyeti de utanmadan Kürtlere lojistik destek sağlayabilir. Hatta ancak bu şartlarda bir Kürt oluşumu muhtelif çılgınların saldırısından T.C. polisi ve jandarması ve yargı sistemi marifetiyle korunabilir.

Şu an, Pentagon ve yerli taşeronların bütün amacı ve gittikleri rota budur. Türkiye’nin mutlak bölünmesi ancak ve ancak İran’daki rejimin çökertilmesine bağlıdır. İran’da kukla hükümetler yönetime getirilmeden Anadolu toprakları üzerinde bağımsız bir oluşumun yaşama şansı hiç bulunmamaktadır.

ABD ve batının ortadoğuya ilgisinin merkezinde petrol yatmamaktadır. Petrol, belki de son sıradaki bir konu olabilir. Çünkü, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Rusya gibi büyük petrol satıcıları ile batının arasında herhangi bir sorun yoktur. Öte yandan Irak’ın da elindeki petrolü satmamak yada satmakta nazlanmak gibi bir şansı bulunmamaktadır. Ya satar, ya da aç gezer…

Batının ortadoğuya ilgisini Çin faktörüyle açıklamaya çalışmanın ciddi bir anlamı olmasa gerekir. Zira, Çin’in döviz rezervi 3 trilyon doları geçti ve şu ana kadar ABD’nin ortadoğudaki hareketlerini Çin üzerinden açıklayan teoriler iflas tamamen etti.

ABD ve Batının ortadoğuya olan ilgisinin merkezinde sadece iki ülke başrolü oynuyor: İran ve İsrail.

İsrail’in huzuru bulması için İran’daki rejimin yıkılması ve yerine kuklaların gelmesi gereklidir. Böylesine mukaddes bir amaç için 300 bin Kürdün hayatının Batı için herhangi bir değer taşımayacağı çok açıktır. Kürtler ‘’ büyük kürdistan ‘’ havucunun peşinden koşturuldukça, en nihayetinde varacakları yer İran’ın kara ordusu ve doğal olarak kendi mezar taşlarıdır.
Kullanıcı küçük betizi
D.İzzet ERDOĞAN
Üye
Üye
 
İletiler: 5
Kayıt: Pzr Tem 17, 2011 17:48

Re: İran-Kürt Savaşına Doğru Türkiye

İletigönderen D.İzzet ERDOĞAN » Pzt Tem 25, 2011 22:33

David Petraeus Irak ve Afganistan'da general olarak yeterince ihtisas yaptı ve salimen memleketine dönerek CIA'nin patron koltuğuna oturdu.

Memleketine dönerken de Ankara'ya uğrayarak ayarı peşin verdi.

Oysa ki, eğer ABD'nin ortadoğu için ciddi planları olmasıydı Petraeus CIA'ye ancak kapıcı yada çaycı olarak girebilirdi.

Önceki patron Panetta'nın da Pentagon'a geçmesi ortadoğuda çok önemli süreçlerin yakın zamanda başlayacağını gösteriyor.

Anadolu'daki etnik siyasi hareketlilik ve terörist saldırıların yoğunlaşması da kesinlikle pentagonun kontrolü altındadır.
Kullanıcı küçük betizi
D.İzzet ERDOĞAN
Üye
Üye
 
İletiler: 5
Kayıt: Pzr Tem 17, 2011 17:48


Şu dizine dön: Sizin Makaleleriniz

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x