CUMHURBAŞKANI SUUDİ ARABİSTAN'DAKİ İDAMLARLA İLGİLİ KONUŞTU:"İÇ HUKUK MESELESİ".

Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda bazı muhtarları ağırlayan Erdoğan, "Şu anda Suudi Arabistan'da yapılan iç hukuk meselesidir. Bunların 46'sı Sünnidir, bir tanesi de Şiadır. Bu onların kararı, tasvip edip etmemek ayrı konu. Mısır'da bine aşkın insan hakkında idam kararı verildi. Ey dünya nerdesin?" dedi.

Cumhurbaşkanının bu açıklamasından sonra akla ilk gelen soru şu oluyor:"O zaman Suriye,Irak,Mısır,Libya'da gerçekleştirilen hukuksal ve politik kararlar da bu ülkelerin iç hukuk meselesi değil mi sayın Erdoğan?"

Sorun idamların savunulup savunulmaması değil tabi ki tek başına.Tabi idamlar karşısında alınan tavır,idamları Suudi Arabistan'ın iç meselesi olarak görmek politik iktidarın tutumunu analiz etmek için dikkate alınması gereken bir husus.Fakat bununla beraber 2003 yılından bu yana Ortadoğu ve Arap-Afrika coğrafyasında ,ABD emperyalizminin çıkarlarına hizmet etmeyen iktidarlar tek tek ortadan kaldırılıp,bu ülkelerin toprak bütünlüğü ortadan kaldırılırken biz sayın Erdoğan'dan "Rejimler bu ülkelerin iç meselesi" lafzını duymadık.Demek oluyor ki ,ABD ve küresel emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden ülkeler onlarca idam gerçekleştirip,bölgesel temelde mezhep çatışmasının fitilini ateşlese dahi "iç hukuk meselesi";ama küresel emperyalizmin çıkarlarına hizmet etmeyen bir rejim söz konusu olduğunda "Katil ESED", "NATO Libya'da Libyalılar için bulunmaktadır" algısı hakim politik iktidarda.

Erdoğan ve Erdoğan'ın hala hakim olduğu AKP iktidarının,;İran'a karşı Suudi Arabistan'dan yana tavır alması,Suud başkanının ABD ile yapmış olduğu görüşme ve ABD desteğini arkasına alması,bu gün ise Yemen'deki İran elçiliğine Suud uçakları ile yapılan bombalama göstermektedir ki,Batı emperyalizmi Suriye'de gerçekleştiremediği planın acısını İran'dan çıkarma gayretinde.

Bu kez SURİYE'DEKİNDEN FARKLI OLARAK,DÜŞÜK YOĞUNLUKLU ÇATIŞMA VE VEKALETEN SAVAŞIN,KONVANSİYONEL ( DÜZENLİ ORDULARIN KULLANILDIĞI ) SAVAŞA DÖNÜŞME RİSKİ YÜKSEK.Yemen'deki İran elçiliklerine gerçekleştirilen uçaklı bombardıman bunun en belirgin göstergelerinden sadece biri.

ABD'nin İran'ı doğrudan doğruya karşısına almaması ve Türkiye'nin de dahil olduğu Suudi Arabistan merkezli İslam İttifakı'nı bölgede kendisine vekil tayin etmesi, gözden kaçırılmaması gereken başka bir etmen.Yani her zamanki gibi tepe noktada ABD ve genel olarak Batı emperyalizmi durmaktadır.

Bölgesel savaşın genişleyerek,üstelik yeni alanlarda ve yeni ittifaklarla ,fakat bu kez mezhep çatışmalarını da senaryoya ekleyerek devam edeceğini görmek için müneccim olmaya gerek yok.Üstelik mezhep çatışmasının bölgeler arasında olması,iki ayrı hudutta , karşılıklı olarak başlayacak bir çatışma ile sınırlı kalmayacaktır.Bölge ülkelerinin kendi içlerinde de Şii-Sünni mezheplerini karşılıklı olarak harekete geçirecek bir iç gerginlik ya da çatışma sürecine hazırlıklı olunmalıdır.

Daha önce kimi "sivil örümcekler" ( Batı'nın fonladığı sözde Sivil Toplum Örgütleri ) yıllardır "Türkiye'de Bölgelere Göre Etnik Topluluklar " başlığı ile çalışma yürütmüş,bu konuda kimi yazarlar da kitaplar yazmıştı.Bu demografik - sözde sosyolojik araştırmaların neden yapıldığı ise şimdi daha net anlaşılıyor.

Milli Güçler,bu durumda tek birleştirici kimliğin Türk Ulus Kimliği olduğunu,bulundukları her alanda her vasıta ile dile getirmeliler.Birilerinin "ayaklar altına" almaya çalıştığı Türk milliyetçiliğinin ,Cumhuriyet'in kurucu ideolojisi olduğu ve ayrı etnik ve mezhepsel temellere ayrıştırılmaya çalışılan halkın Türk Milleti ve Türk milliyetçiliği merkezinde bir araya gelmesi için,tabandan gelen bir çalışma yürütütülmelidir.Yarın çok geç olmadan.

Mithat Akar - Gaziantep