İSTANBUL’DA GERÇEKLEŞEN SON TERÖR SALDIRISI VE TÜRKİYE’Yİ SURİYE HALİNE GETİRME PLANI / MİTHAT AKAR

Üniversiteli Gençler Burada Yazıyor

İSTANBUL’DA GERÇEKLEŞEN SON TERÖR SALDIRISI VE TÜRKİYE’Yİ SURİYE HALİNE GETİRME PLANI / MİTHAT AKAR

İletigönderen mithat akar 1923 » Cum Tem 01, 2016 2:36

İSTANBUL’DA GERÇEKLEŞEN SON TERÖR SALDIRISI VE TÜRKİYE’Yİ SURİYE HALİNE GETİRME PLANI

Resim


2011’den sonra, Ortadoğu’da yaşanan bölgesel iç savaş dalgalar halinde Batı’nın farklı uygulamalarıyla Türkiye’ye yansırken, bir kavram öne çıktı : “Türkiye’nin Pakistanlaşması.”

Batı emperyalizminin terör örgütleri eliyle gerçekleştirdiği, Irak, Suriye ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırma projesi ve Batı’ya direnen güçlerin devrilmesi üzerinden yola çıkarak yapılan planda, “Suriye Afganistanlaşırken, Türkiye’nin de Pakistanlaşması.” kavramı, Türkiye üzerinden Suriye’ye taşınan terör ihracının sonuçlarına yönelik en uygun benzetmelerden biri idi. Özellikle Ortadoğu’da, bir ülkede yaşanan çatışma, etnik boğazlaşma, istikrarsızlık, kaos yalnızca bu olayların gerçekleştiği ülkenin kaynağı ile sınırlı kalmaz. Batı merkezli gerçekleşen bir müdahale, örtülü / açık operasyonlar olayın gerçekleştiği ülkeye sınırı olan diğer ülkeleri de doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler.
Resim

Türkiye’de 2011’den itibaren yaşanan terör eylemleri, ilk dönemlerde Suriye’de gerçekleşen terör saldırılarında cephe gerisi olan Türkiye’yi “Cephe Gerisi” olmaktan çıkarmış, terör eylemlerinin doğrudan hedefi olan “cephe” ülkesi haline getirmiştir. Yani artık “Türkiye’nin Pakistanlaşması” süreci, bir üst boyuttan “Türkiye’nin Suriye y a da Irak haline getirilmesi” ne doğru gitmektedir.
Şimdi, artık kavram haline gelen bu benzetmeyi, geçtiğimiz dönemlerde gerçekleşen diğer terör saldırılarına dair yazmış olduğum yazılardan kimi parçaları alıp, bir bütün haline getirerek daha açık bir biçimde açıklamaya çalışalım.

ANKARA'DAKİ TERÖR EYLEMİ: EMPERYALİZMİN AMACI VE HEDEFİ

“…Göz önünde bulundurulması gereken diğer bir nokta da, 24 Temmuz’dan bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Doğu ve Güneydoğu’da, ABD’nin “kara gücüm” dediği bölücü terör örgütüne karşı başlattığı operasyonların, ABD’yi rahatsız ettiğidir. Çünkü, ABD’nin bölgedeki temel aktörelerinden olan PYD/YPG/PKK’nın gerçekleştirilen operasyonlar sonucu yıprandığı ve “fena halde dayak yediğini” bizim kadar, ABD’nin kendisi de görmektedir.

Bu temel gerçek göz önünde bulundurulursa, terör eyleminin, hangi terör örgütüne ( El Nusra, IŞİD, PKK/YPG ) ihale edildiği önemli değil. Önemli olan, gereken "mesajın" muhataplarına iletilmesi.

ABD ve diğer Batı merkezli ülkeler; batı illerimizde bu tip örtülü operasyonlar gerçekleştirerek Güneydoğu'daki iç güvenlik harekatını sekteye uğratmak amacını taşıyorlar. Bu açıdan bu terör eylemiyle Türkiye'ye ve Türk Ordusuna mesaj verilmek istenmektedir. ABD, Türk Silahlı Kuvvetlerine "denetimim dışına çıkma" demektedir.

Yakın tarihimizde Türk Ordusunun dikkat merkezini ve motivasyonunu dağıtmak, Batı'nın temel taktiklerinden biri olmuştur. Bununla birlikte, ordunun temel tehdit algısı başka bir alana çekilmek istenmektedir.

…Terör örgütü, cephe gerisi olan sınır komşusu ülkelerden beslenmektedir. ( Irak'ın kuzeyi ve son dönemde Suriye'nin kuzeyi ). Bu ülkelere sınırı olan illerimizde alınacak güvenlik tedbirleri, terör örgütlerinin beslenme dinamiklerini ortadan kaldıran bir işlev görüyor. Terörün, iç alanlara kayması ve güvenlik tedbirlerinin batı illerinde ve Orta Anadolu'da yoğunlaşması, sınıra komşu olan illerde terör örgütlerinin elini biraz da olsa rahatlatır. Sınırdan iç alanlara kayan terör eylemleri, güvenlik kuvvetlerimizin, daha geniş alana yayılmış ve sınırları belli olmayan bir alanda hakimiyet sağlamalarını gerektirecektir. Bu alan hakimiyeti, sınıra hakim olmaktan daha zordur.

Bu açıdan, son birkaç gündür İstanbul'un belli semtlerinde gerçekleşen terör eylemleri ile Ankara'daki patlamayı bütünsel açıdan değerlendirmek gerekiyor.


Amaç, terörü Güneydoğu ve Doğu illerimizden, Batı illerimize taşıyarak, güvenlik kuvvetlerinin alan hakimiyeti sağlamalarını zorlaştırmaktır. “ 18 Şubat 2016
***

SON ANKARA SALDIRISINA DAİR ÜÇ “BİLİNENLİ” DENKLEM: EMPERYALİZM, ORTADOĞU VE TERÖR 1 /

“…Artık şu bilinen ve kesin bir gerçek ki, Türkiye’ye yönelik terör saldırılarının, yalnız Türkiye – PKK veya Türk Silahlı Kuvvetleri ve bölücü terör örgütü arasındaki düşük yoğunluklu çatışma seviyesini aşarak, emperyalizmin uluslar arası egemenlik planları ve Ortadoğu’daki bölgesel iç savaşın bir uzantısı olarak şekillendiğidir. 2003’te ABD’nin Irak’ı işgaliyle başlayan ve 2011’de Suriye’ye dönük uluslar arası müdahale ile devam eden süreçte, bir bölgedeki terör eylemleri yalnız, eylemin gerçekleştiği bölgeyi etkilememektedir. Terör eylemleri aracılığıyla gerçekleştirilen örtülü operasyon veya operasyonlar, birden fazla halkanın iç içe geçmesi ve gerçekleştikten sonra da silsile şeklinde ilerleyip birden fazla merkezi etkileyen içerik kazanmıştır. “

“…2011’den itibaren Suriye’ye dönük uluslar arası müdahalenin başlaması ve AKP iktidarının Suriye’ye dönük terör ihracında, Türkiye’yi cephe gerisi ülke haline getirdiği dönemle birlikte, ülkemizde sivil ve resmi hedeflere yönelik kent merkezlerinde birçok terör saldırısı gerçekleşti.”
“…Birçoğumuzun bildiği terör eylemlerini tekrar etmek pahasına konuyu ele almamdaki sebep, terör eylemleri öncesi ve sonrasında Batı’lı devletlerin yetkililerinden yapılan açıklamalar ve terör eylemlerinin zamanlaması arasındaki bağın ortaya konması. Çünkü doğru okunursa, diplomatik açıklamalar bu tip durumlarda failin izdüşümü görevini üstlenir.

10 Ekim Ankara Saldırısı ile başlayacak olursak. Patlamadan hemen sonra ABD Bakanlık sözcülerinden John Kirby yaptığı açıklamada "Bölge ve Türkiye'de devam eden şiddet göz önünde bulundurulduğunda, şu zamanda, tüm Türk vatandaşlarının kendilerini tekrar barışa adaması ve teröre karşı birlikte durması özelikle önemli.
Saldırıdan 5 gün sonra, yani 15 Ekim 2015’te Washington merkezli düşünce kuruluşu Woodrow Wilson’un Ortadoğu Direktörü ve CIA’nın Türkiye uzmanı Henri Barkey, Amerika’nın Sesi Radyosu’na konuşuyor. Türkiye’nin çok zor bir durumda olduğunu ifade eden Barkey, “ Düşünün Ankara gibi, Türkiye’nin en iyi muhafaza edilmiş, en çok polisin var olduğu yerde ulu orta 100 kişinin canını alan bir katliam yaptılar. Bunu bu kadar kolaylıkla yapmışlarsa, bunu İSTANBUL'DA BAŞKA BİR YERDE DE YAPABİLİRLER." açıklamasından sonra
12 Ocak’ta Sultan Ahmet saldırısı gerçekleşiyor.

Devam ediyoruz. 21 Ocak 2016 tarihinde ABD’nin iki numaralı ismi olarak bilinen ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Türkiye’yi ziyaret etti ve AKP, CHP, HDP’yi aynı masaya oturttu. Bölücü örgütle, politik iktidarın uzun zamandan bu yana ilk kez aynı masada olduğu ilk toplantı, ABD Başkan Yardımcısı aracılığı ile gerçekleşmiş oldu.
21 Ocak’ta Biden’in ziyareti sonrasında, 27 Ocak 2016’da ABD Adana Konsolosu Linda Stuart Specht'ın Güneydoğu illerinde HDP’li belediyeleri ziyaret etmesi ve “bölgede kendi gözlemlerimize dayanarak çıkarımlarda bulunmak istedik” şeklinde, Türk Devletine açıktan güvensizlik duyduklarını belirten açıklaması iyi okunmalı. ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın ziyareti ve 10 Ekim’de ABD'li başka bir yetkili Kirby’in açıklaması ise diğer açıklamalarla birlikte düşünülmeli.

Ankara ve İstanbu’da bombalar patlarken ve Güneydoğu’da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonları devam ederken ABD’li yetkililerin bu açıklamalarına 28 Ocak’ta benzer nitelikte başka bir açıklama daha geldi. ABD Ankara Büyükelçisi John Bass yaptığı yazılı açıklamada “Çatışmalara geri dönülmesine dayanak oluşturan sorunların çözümü, şiddette değil, siyasi ve meşru kurumlarda yürütülecek diyalog ve müzakerelerde yatmaktadır" şeklinde yaptığı açıklamaya “Güneydoğu’da süren çatışmaların bedelini güvenlik güçleri ve sivillerin korkunç bir biçimde ödediği “ ni belirterek devam etti. Yani ABD Büyükelçisi, Hükümet ile bölücü örgütün yeniden masaya oturmasını belirtirken, bedel ödeyen iki taraftan birini güvenlik güçleri, diğerini ise "siviller" olarak lanse ediyor. Fakat ABD Büyükelçisi’nin bu karşılaştırmasında güvenlik güçlerinin “karşısında” yer alan “sivillerin” kim olduğu ise açıkta kalıyor. Muhtemelen, ABD’li yetkiliye göre bölgede güvenlik güçlerine karşı silahlı eylem yapan unsurlar “sivil” olarak geçiyor.
10 Ekim, 15 Ekim 2015 ve 21.27.28 Ocak 2016 tarihlerinde ABD’li yetkililerin yaptığı açıklamaları alt alta koyduğumuzda, ABD’nin Türkiye’ye yönelik ilettiği mesajlardan çıkan ortak sonuca ulaşıyoruz. ABD demektedir ki:
Resim

- Türkiye’nin terör algısı benimle ortak olacak. Yoksa daha önce işaret ettiğimiz gibi kent merkezlerinde bombalar patlamaya devam edecek.

- Türkiye bölücü terör örgütü ile yeniden diyalog kurmalıdır.

- Operasyonlar genel olarak “şiddet” içermektedir. PYD/YPG/PKK Ortadoğu’da benim bölgesel aktörümdür. Bölgedeki temel aktörümün, benim denetimim dışında zarar “

***

SON ANKARA SALDIRISINA DAİR ÜÇ “BİLİNENLİ” DENKLEM: EMPERYALİZM, ORTADOĞU VE TERÖR 2

“…Türkiye’nin terörle mücadelesi defaatle dile getirdiğimiz gibi, Türkiye’nin sınırları içerisinde bir mücadele yöntemi olmaktan çıkmıştır.
Terörle mücadele Düşük Yoğunluklu Çatışma mahiyetinde olan, meskun mahalde ve kent merkezlerinde cereyan eden, Ortadoğu'daki bölgesel iç savaştan etkilenen bir boyut taşımaktadır.

Bu yönleri ile terörle mücadele bölgesel ve uluslar arası bir seviyede verilmelidir.

Bölücü örgütle mücadele, salt örgütsel bir seviye ile daraltılmamalı, örgütü “vekil” tayin eden devlet veya devletler teşhir edilmelidir.

Türkiye’ye yönelik saldırı merkezleri Irak’ın kuzeyi ve özellikle Suriye’nin kuzeyindeki merkezlerdir. Türkiye’deki politik iktidar Suriye devleti ile olan sorunundan ötürü, sınır ötesinden bilgi alamamaktadır. Sıkça dillendirilen “istihbarat zaafı” nın en büyük nedenlerinden biri de budur.

Irak ve Suriye’deki bölgesel değişim, terör örgütlerine olumlu etkide bulunurken, Türkiye’nin terörle mücadelesine ise bu devletlerle yaşanan sorundan ötürü olumsuz etkide bulunmaktadır.

Karşımızda muhatap alacağımız bir devletin olmaması, istihbaratta “filtre” sistemini yarı yarıya azaltmakta bu da “anlık istihbarat” sağlamamızı olumsuz yönde etkilemektedir.” 16 Mart, 2016


ORTADOĞU’DAKİ İÇ SAVAŞIN TÜRKİYE’YE YANSIYAN SONUÇLARI VE GAZİANTEP - KİLİS

“…Suriye, 900 Km.lik mesafe ile sınır hattımızın en uzun olduğu komşu ülke. Suriye ile birlikte Irak, hem tarihsel hem de sosyal bağlarla birbirine bağılı parçalardan oluşur. Bu yüzden Ortadoğu'da sınır komşularımızda gerçekleşen her olay, yalnız gerçekleştiği alanla, olayın "kaynağı" olduğuna inanılan ülke ile sınırlı kalmaz. Mutlaka çevre ülkeleri de etkiler. Ortadoğu'nun temel özelliklerinden biri budur. İplerle sarılmış bir örgüye benzer. Lazkiye'den çekildiğinde Musul, Musul'dan çekildiğinde Humus, Humus'tan çekildiğinde Tebriz oynar. Diyarbakır'dan çekerseniz, bütün Ortadoğu'da hareketlilik olduğunu görürsünüz.
…Türkiye’nin, Suriye’ye karşı terör örgütlerinin “cephe gerisi” olma konumu; daha önce terör ihraç eden ülkelerin karşılaştığı sonuçlardan farklı biçimleri ile karşımıza çıkıyor.
Türkiye’nin üç ana hedefi adım adım uygulaması gerekiyor. Suriye’ye dönük bu üç ana adım:

1 – Sınırlarımızı korumak ve denetim altında almak.

2- Dış Politikasını kendi milli menfaatlerine göre belirlemek.

3 – Sınırın öteki tarafında, örgütleri değil, devletleri muhatap almak. “22 Nisan 2016
---


ABD'NİN SURİYE PLANI, TÜRKMENLER VE MİLLİ GÜVENLİK STRATEJİMİZ

“…NATO'nun kurmay gücü olan ABD'nin bölgede hedef aldığı devletlerin güçsüzleşmesi, bu ülkelerde kaos, istikrarsızlık oluşması, dahası bu ülkelerin toprak bütünlüğünün ortadan kalkmasından olumsuz olarak etkilenecek ilk ülke, Türkiye'dir.

Tekrarlamak pahasına yazmakta fayda var.

ABD, Suriye'de nihai olarak 900 km. lik sınır hattımızın bulunduğu bölgede bir Kürt Koridoru kurmak amacındadır.

Suriye'nin kuzeyinde kurulacak olan Kürt Koridoru, Irak'ın kuzeyindeki çadır uydu devlete komşu olarak düşünülüyor. Yani ABD, Barzani'ye ve İsrail'e komşu bir Kürt yapısı kurmayı amaçlamaktadır. “19 Haziran 2016

ABD’NİN ÖRTÜLÜ TEHTİDİNDEN SONRA KENTLERDE PATLAYAN BOMBALARA DAİR /

“…Diyarbakır ve Suruç Patlamaları Kimin İşine Yaradıysa Ankara Patlaması da Aynı Merkezlerin İşine Yarayacak
Ankara'da "Barış Mitingi" nin gerçekleştiği alanda meydana gelen patlamadan sonra, terör örgütü "misilleme" adı altında özellikle Batı illerinde ve kent merkezlerinde terör eylemlerine girişebilir.” 10 Ekim 2015


TEZKERE GEÇTİ KÜRESEL EMPERYALİST GÜÇLER TÜRKİYE'DEKİ AKTÖRLERİNİ DEVREYE SOKTU

Mülteci krizi olan ülkelerin hepsi,Afganistan-Pakistan sınırı,Irak-İran sınırı,Güney Amerika ülkelerinde delinmiş sınırlar,Kafkasya'daki sınırlar hepsi CIA operasyonu içindedirler.VE
SINIRIN HER İKİ TARAFINI BELİRLERLER!!!"

Şablon:
1)Terör saldırıları yapmak.

2)Mülteci akını yaratmak

3)Tampon bölge oluşturmak

4)Dış müdahaleyi başlatmak. (Banu AVAR."Gün O gündür".Sayfa:264.21 Ağustos 2012."CIA Operasyonları ve Türkiye-Suriye Hattı "Başlıklı Yazısından) 11 Ekim 2014

Resim


ABD'NİN PATLAYAN BOMBA İLE VERDİĞİ MESAJ : "BÖLGE ÜLKELERİ İLE YAKINLAŞMA"
Resim


Türkiye’nin olasılık dahilinde olsa dahi, bölge ülkeleri ile yakınlaşmaya dönük adımları, ABD’nin denetiminde olan terör örgütlerini terör eylemlerine sevk etmesi için yeterli.

Bu durumu madde madde açıklayalım isterseniz.

Türkiye, malum uçak düşürme olayından sonra Rusya ile karşı karşıya gelmişti.
Rusya’nın, Suriye’nin kuzeyine konuşlandırdığı hava savunma sisteminden dolayı, Türkiye, Suriye’deki PYD/YPG varlığına yönelik operasyon gerçekleştirme olanağından böylece yoksun kaldı.
Bu durum en çok da Suriye’nin kuzeyinde Kürt Koridoru kurmayı düşünen ABD’nin çıkarına olan bir durum yarattı. Çünkü hem Türkiye’nin PYD/YPG’ye yönelik hava operasyonları engellenmiş, hem de bu engelleme ABD tarafından değil de, Türkiye ile ilişkileri bozulan Rusya üzerinden engellenmiş oluyordu.
Böylece ABD, Türkiye ile doğrudan karşı karşıya gelmeden, Rusya’nın ortaya koyduğu tavırla Büyük Ortadoğu Projesini’nin Suriye planını uygulama olanağı elde etmişti.
Ancak zorunluluktan ötürü dahi olsa, Türkiye’nin Rusya ile yeniden diyalog kurma yönünde adım atma çabası, aynı zamanda Türkiye’nin Kürt Koridoru Planına karşı, elini güçlendirecek bir durum yaratacaktır. Bu durumdan en çok rahatsız olacak devlet ise bu açıdan Kürt Koridoru Planı’nı açıktan dillendiren ABD olacaktır.

İstanbul ‘daki patlamaya bu açıdan bakmak bize, eylemin planlayıcısının adresini gösterecektir.

ABD’nin rahatsız olduğu her durum, bizim milli çıkarlarımıza uygun olacaktır. Türkiye ya ABD’yi ve Batı’yı rahatsız etmeye devam edecek ya da müstemleke olarak idare edilmeyi tercih edecektir. Türk milletinin tercihi bellidir: Topraklarımıza göz dikenleri rahatsız etmeye devam.

https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226
Mithat Akar / Gaziantep
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar 1923
Üye
Üye
 
İletiler: 298
Kayıt: Çrş Ağu 28, 2013 16:18

Şu dizine dön: Gençlik Diyor ki

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x