İşte Bayülgen’in Şehit İsyanı:

“Yani, şimdi bu komikler ne yapacak ağbi?”


“İşte Bayülgen’in şehit isyanı” başlığıyla bir sesli gürüntü saatlerdir bir gazetenin başlığında(Hürriyet), en üst köşede duruyor. Bu gece sabaha kadar da duracak gibi. İşin ilginç yanı bu haber tam ben bu satırları yazmaya başlarken 81 bin 645 kez izlenmişti (iki üç saat önce) En çok izlenen haberdi. Şehit haberlerinin kendisi bile birkaç bin kez izlenmemiş, okunmamış…Konuşmayı sesli görüntüyü dinleyerek tam yazıya geçirdim, bir kez daha bakayım ana sayfaya dedim. Ne göreyim?

Görmeye bakmaya bile içimiz dayanmıyor ama acı gerçek bu. Devlete başkaldırı, güvenlik güçlerimize saldırı kesilmeden devam ediyor.Evlâtlarımız gözü dönmüş, iç ve dış destekle şımartılmış canilerin saldırılarıyla can veriyor. Bir vatan evlâdı daha görevi başında saldırıya uğramış.

Üstte en başta yeni bir şehit haberi:

“Siirt’te polise saldırı: 1 şehit” yazmışlar.

Haberin açıklaması şu kadar:

Siirt'te polis otosuna düzenlenen saldırıda yaralanan polis memuru şehit oldu.

Siirt'in Haydar Koyuncu Caddesi'nde devriye görevi yapan polis otosuna düzenlenen saldırı sonucu yaralanan ve Siirt Devlet Hastanesine kaldırılan polis memuru Osman Demir, müdahaleye rağmen kurtarılamadı.

Devriye görevi yapana saldırılmış. Vatanında güvenliği sağlayana. İşin bu boyutunu görmek istemeyenler ne diyecekler acaba? Düşünmeyi unutanlar olayı bir derinine düşünseler…Nereye savrulmak istendiğimizin farkına varsalar…Askerimiz ve polisimiz sayesinde ülkemizde rahat yaşayabildiklerini hatırlasalar…

Kendilerini şehitlerin yerine koysalar…Ailelerin yerine koysalar…İhanete dur demeyi bilseler, tepkisiz kalmasalar…Başımıza gelecekleri, plânlananları, yapılanları görseler artık gözleri görmeyenler…

Kanlı teröristin başına liderim denmesine daha ne kadar göz yumacak milletimiz? Duymazdan gelecek?
Ne zaman güvenlik güçlerimizin arkasında duracak?

Adamlar demokratik özerklik ilân ettiler de evvelsi gün kimden tepki geldi? Hangi yetkili ne dedi?Ne diyebildi? Bunlara karşı hangi işlem başlatıldı? Kimler bunun için hemen gözaltına alındı?Savcılar ne yaptı?



Bu Bayülgen’in haberi de saat 22. 47 itibarıyla tam tamına 122 bin 225 kez izlenmiş.
Bu konuşmayı yazarken belki yüz kere sesleri başa alarak dinledim. Bir ses eksiği bile olmadan tam anlamıyla sesleri yazıya geçirdim.

Neden mi yaptım bunu?

Görmüyor musunuz bu tiplerin sözü nasıl geçiyor? Ne söyleseler nasıl önemli oluyor? Nasıl ulaşabiliyorlar halka? Nasıl bir güçleri var?
Sanki bu gece yeni bir şehit haberi alacağımızı biliyormuş gibi soruyordu Bayülgen, yayına katılamayan komik arkadaşı için:

“Bu olay dün olsaydı çok başarılı arkadaşımız da dün iptal olacaktı. E, Peki bu ne zaman çıkacak tekrar? Yani bu komik arkadaşlar ne zaman çıkacak?Yani yarın mı çıkacak? Ertesi gün mü çıkacak?”

Değerli bir kişi buralarda, bu gazetelerde yer alamaz. Hem alsa da çok kimse dinlemez onları, bu devşirilmiş basın ve yayınımızda!.. Bunlar konuşunca ise olay olur. Hem de başlığı böyle çarpıtarak yazarlar. Okuyan da sanır ki bu kişi şehitlerimizi düşünmüş, onlar için isyan etmiş…

Oysa okuyun bakın bambaşka bir konuşma duyacaksınız. Tekrar tekrar okuyun ve satır aralarındaki ihaneti, açılımcı yüzü, bu kişilerin isteklerini ve dileklerini görün.

Haberin başlığı ve sesli görüntünün altına yazılanları (yazım yanlışlarıyla) olduğu gibi kopyalıyorum:


BAYÜLGEN'İN CANLI YAYINDA ŞEHİT İSYANI
İzleme Sayısı: 122, 225
Ünlü şovmen Okan Bayülgen, Diyarbakır'da 13 askerin şehit edilmesiyle ilgili olarak, dün katıldığı bir programda tepkisini gösterdi. Bayülgen, "Bu riyayı bırakalım, ulusal yas ilan edelim. Bu bizim ülkemizdeki milli bir felkakettir" dedi.

(http://webtv.hurriyet.com.tr/3/19366/18 ... syani.aspx)


İşte Bayülgen’in Şehit İsyanı (Konuşmanın yazıya dökümü)


( İzlencede üç kişi görülüyor, siyah renk giyinmişler.) Sunucu söze başlıyor:

“Böyle bir siyahların gecesi oldu ama çok karizma duruyor belli biryaştan sonra değil mi, üzerimizdeki renkler…”

Bayülgen:

“ Bu gecenin tabiiki hakketen sinir bozucu bir tarafı var. Dünün özetini dinlerken gördüğümüz şey hani çok eğleniyormuşuz ve bir anda bir şey olmuş, bir şey patlamış yani, bir ulusal bir yas ortamı ortaya çıkmış…

Ben tabiiki ne yapabileceğimi bilmiyorum böyle zamanlarda bir yayıncı olarak…Biraz da bana riyakârlık olarak görünüyor, ben de sanki bu riyakârlığın içindeymişim gibi geliyor.

Çünkü bu gece senin konukların arasında bu genç bir arkadaş vardı, Safa da vardı.

Şimdi Safa bu gece iptal, neden iptal?

Bu olay dün olsaydı çok başarılı arkadaşımız da dün iptal olacaktı. E, peki bu ne zaman çıkacak tekrar? Yani bu komik arkadaşlar ne zaman çıkacak?Yani yarın mı çıkacak? Ertesi gün mü çıkacak?Peki bu arkadaş yarın çıktığın da bu iş geçmiş mi olacak?

Yani bu yüreği dağlanan aileler, yüreği dağlanan insanların acısı hafiflemiş, hadi bakalım eğlenelim, gülelim eğlenelim yani, e, değişecekler mi nasıl olacak bu iş? Dolayısıyla bu yayıncılar için, sen de ben de uzun süredir yayıncıyız, Rafet de çok eski senelerden beri, çok senelerdir işte konserler yapar, böyle olaylarda bu gün bütün ülkede olduğu gibi konserler iptal edilir o da bunu içersinde…

Hakketen üzgünüz bu bizim samimi üzüntümüz. Zaten başka bir şey de olamaz yani, başka bir şey de göstermiyoruz içimizde ama…Ee... yani burda mesela bu komikler ne yapacak? Hani …Ya da işte Eğlenceli şarkılar söyleyenler ne yapacak?

Evet ya bu riyayı bırakalım! Ya ulusal yas ilan edelim, hakikaten herkes de buna uyum göstersin!

Bugün ben programa gelirken işte sokakta gördüğüm eşe dosta diyorum ki, yani n’oluyor yani suratın asık böyle de ciddi ciddi giyinmişsin gidiyorsun? Yani işte duymadınız mı? “A haberim yok ben şuraya gidiyorum”, filan .Yani Hayır herkesin haberi olsun. “

Sunucu: “ Hı hı…”

Bayülgen:

“Evet 13 şehit var. 7 yaralı var. Ee, onların aileleri var. Çarparsan çok fazla insanın yüreği dağlandı.Yani herkesin daha fazla insanın haberi olsun. Ve e… böyle bu çocuklar da artık ölmesinler yani, bu işin hakketen tüm yönleriyle ben ortaya çıkmasını istiyorum yani.

Bu çocuklar boş yere mi ölüyorlar? Ölmelerinin bir anlamı var mı?

Bu kardeş kanı akıtmanın bir anlamı var mı?

Bu büyük bir pazarlığın, bilmediğimiz bir pazarlığın bir sonucu mu?

Bir şey olacak mı bundan sonra?

Çünkü bu olaylar olmadıkça işte medyada yazılan çizilen herkes bir yumuşuyor, herkes bir rahatlıyor.Tabii canım herkes kardeştir, şudur budur herkes haklarını alsın filan…Sonra böyle bir olay oluyor, tekrar içimize kapanıyoruz…

Bu bizim ülkemizdeki milli bir felakettir, milli bir yastır! Bu gece bir yas günüdür.

Bunu, bu gece üzgün duralım. Yarın tekrar vur patlasın çal oynasın eğlenmeye başlayalım olmaz!”

Sunucu:

“Ne zaman bizim toplulumuzda böyle bir şey var, böyle bir ruhu vardır ya…
Hemen unutur sıradakine bakalım, hani sıradakine bakalım,sıradakine bakalım, durumu var. Belki öyle bir tokat gerekiyor.
Yassa yası yas gibi yaşayacaksın! Eğlenceksek hep birlikte eğleneceğiz?”

Bayülgen:

“Evet, evet!.. Hani şimdi yayıncı n’apsın? Daha doğrusu evdekilerle yayıncı arasında fark yok aslında. Yani evdekilerde üzülüyor ama yarın başka bir felâket geliyor.”Sonra yani biz hep üzülecek miyiz kardeşim”filân.

Hani yüreği yanmayanlar, o, o şehitlerin ailesi olmayanlardan bahsediyorum. Bir vatandaş olarak , bir kardeş olarak üzülenlerden bahsediyorum.

Onlar,”Tamam hadi artık hep üzülecek miyiz” Yani, değil bu, zor zor bir şey hakikaten ama …”

Sunucu:

“Bu meselenin, bir an önce, yani demin de dediğim gibi, ben yarın oğlumu, kahveye, tarlaya, fabrikaya gönderirken içimin rahat olduğu bir ülkede yaşamak istiyorum.

Bu kadar net! Çok net!

Ben işimi yaparken genel müdürle, program müdürüyle bilmem neyle oturup saat altıya on kala, peki biz bu gün ne halt edeceğiz diye düşünmek istemiyorum.

Düşünmediğim bir ülkede şov yapmak istiyorum. Düşünmediğim bir ülkede habercilik yapmak istiyorum.”

(Bu sözlere dikkat çekmek isterim. Ne diyor sunucu? "Düşünmediğim bir ülkede habercilik yapmak istiyorum.”)

Bayülgen:

İşte bu ülkede komedi yapmak onun için zordur! Ben de hep anlatmaya çalışırım, yanlış da anlaşılır…Yani, şimdi bu komikler ne yapacak ağbi?.. Komiklerin saklandığı bir ülke olamaz ki?

Sunucu:

“Odalarına kapanıyorlar. “

Bayülgen:

“Yani bir şey oluyor mesela bir felâket oluyor komikler hemen saklanıyorlar filân. Böyle bir şey olamaz ki? Komik de gelecek işte oturacak. Komik olmayan da oturacak…Çünkü hepimiz kardeşiz. Kardeşiz. Aynı kocaman, rengârenk, mis gibi çeşit çeşit güzel bir, büyük güzel bir ailenin, tek tipi olmayan bir ailenin çocuklarıyız…

Haber: Feza Tiryaki, 16 Temmuz 2011

Ek: Yazıyı bitirdiğim de izlencenin izlenme sayısı 138 , 652 olmuştu.(gece sabaha karşı)Şimdi kaç olmuştur bilmiyorum.
İbretlik bir konuşma: Okuyunuz ve medya maymunlarının gerçek yüzlerini görünüz!
Hakk'tan görünüp,halka vuruyorlar!
Millet can derdinde, ülke geleceği tehdit altında, bunlar komikler ne olacak derdinde!
Okumadan geçmeyiniz...Ona göre bunları TV'lerde izleyiniz!

Bu yazı pek ilgi görmedi.

Onca işimin arasında en çok tıklanan bu sesli haberin verdiği, kanımca doğru anlaşılmayan mesaja dikkat çekmek, nasıl yanıltıldığımızı göstermek istemiştim gazete okuyanlara...Bu tiplerin hayranlarına...Ençok tıklanan bu sesli kayıtın yaptığım eleştirisi gördüğüm gibi hiç anlaşılmadı.

Kanımca,herkes yarım yamalak dinleyip bunların dediklerini, "Aman ne güzel demiş, hem de "komik adam" demiş bunları,bak şehitlerimizi düşünmüş valla!" deyip birbirlerine gönderdiler. Bunları takdir ettiler...

Oysa ben dinlerken bunların konuşmasını tüylerim diken diken olmuştu ve sanmıştım ki eleştiri yaparsam, satır arkalarına dikkat çekersem, bunu bilinçsizce seyreden ayınacak.

Yüzlerini ikiyüzlü suratlarını ,gizledikleri amaçlarını görecek...Maymun ortaya çıkacak!

Çıkmamış!

En az beş saatlik emeğim boşa gitmiş aslında, bu pis konuşmayı yazmak için verdiğim, defalarca bu sesleri duymak zorunda kaldığım...

İyi demiş bile diyen var. Ne demişki diyen var. Daha ne diyecekti?

Adam, bu iş çözülsün,kardeşlerimize(kim bu kardeş?) ne verilecekse verilsin, şehit falan olmasın, (affedersiniz) biz karıyla kızla muhabbetimize rahat rahat devam edelim demek istiyor! Ahlaksızlıklarımızı rahat rahat gözlerinize sokalım diyor...

Meraklısına not:
Bu konuşmaya Cem Yağcıoğlu çok güzel cevap vermiş son köşe yazısında...