erenay yazdı:Türk-Kan yazdı:...Ayrica Ram'a da katiliyorum. "Ne ABD ne AB, tam bagimsiz Türkiye" diyen bir kitlenin icinde olan birinin AB parasiyla AB taraftari bir programi yayinlamasi, benim icin samimiyetsizliginin göstergelerinden bir tanesiydi.
Kiosk programını hiç izleyemedim ama bu görüşlere katılmıyorum. Önemli olan milli değerlere sahip çıkak ve bilimi, bilimsel düşünceyi rehber edinmektir. Mine Kırıkkanat sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen kaliteli muhalif yazarlarımızdan biridir.
AB üyeliğinin Türkiye için faydalı olacağı görüşündedir ama körü körüne AB'ci değildir. Örneğin AB'nin bölücülük faaliyetlerinin de farkındadır ve bu konularda da bilgilendirici yazılar yazmıştır. Nasıl insanların "ulusalcı", "AB karşıtı", "darbeci" vs. diye damgalanmalarına karşıysak, sırf AB hakkında olumlu düşündüğü için insanları dışlayamayız. Körü körüne AB uşağı olup AB karşısında iki büklüm durmak başka şey, onurunu, milli çıkarlarını gözeterek AB ilişkilerinde dik durmak başka şey.
Evet... Arkadaşımızın yazdıklarını tartışmaya açıyorum. Öncelikle zıt düşündüğümü belirteyim...
Erenay arkadaşımız şöyle demektedir: "Önemli olan milli değerlere sahip çıkak ve bilimi, bilimsel düşünceyi rehber edinmektir."
Basitçe herkese soruyorum:
- Mühim olan, milli değerlere sahip çıkmak ve bilimsel düşünceyi rehber edinmek ise; Avrupa Birliği'ne bu şartlar altında üye olmanın yöntemi (formül) nedir, bunun olasılığı var mıdır¿?
- Mustafa Kemâl ATATÜRK bugün mezarından kalksa, akabinde bunu gören Avrupa Birliği, -180 derece dönerek- Türkiye'nin koşulsuz üyeliği için Ankara'da turlar düzenlese ve hatta bunun için yalvar-yakar bir tutum sergilese, acaba Mustafa Kemâl ATATÜRK'ün tavrı ne yönde olurdu¿?
- Avrupa Birliği'ne, kayıtsız-şartsız yani şu "onurlu AB üyeliği" tanımıyla üye olduğumuz taktirde, ne tür bir kazancımız / kazançlarımız olacaktır¿?
- Bu söz konusu onurlu yahut onursuz üyeliklerin, jeopolitiğimize (jeoekonomik, jeokültür ve jeostratejik) zararları nedir, katkıları nedir¿?
- Ve bir mantık sorusu...
X kişi ev aramaktadır. Her tarafı dökülen bir köşk mevcuttur. Bir kolonu güneye doğru bükülmüş, diğer bir kolon doğuya doğru eğilmiş, suları çamurlu akan... Lâkin köşk şehir merkezindedir ve semtin modern insanları burada oturmaktadır. Bazı karşı semtlerin modern insanları da bu köşke hayran hayran bakmaktadır. Bir de yapılmakta olan üç katlı bir villâ var... Birçok önemli şahsiyetin, yeni şehir merkezinin kurulacağı yer olarak öngördüğü coğrafyada... Suları gürül gürül akıyor, arınmış ve berrak... Tek kusuru var, bugünkü şehir merkezine uzak.
Şimdi; dökülen köşkün ahalisi, bu villaya sahip olmak istiyor, gözünü dikmiş adeta ak babalar gibi... Ve bize diyor ki: "Gel! Bizim köşkte sana da yer var."
Siz hangisini seçersiniz¿?