İstiklâli tam! AB üyesi Türkiye!

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

İstiklâli tam! AB üyesi Türkiye!

İletigönderen Ram » Prş May 15, 2008 5:12

erenay yazdı:
Türk-Kan yazdı:...Ayrica Ram'a da katiliyorum. "Ne ABD ne AB, tam bagimsiz Türkiye" diyen bir kitlenin icinde olan birinin AB parasiyla AB taraftari bir programi yayinlamasi, benim icin samimiyetsizliginin göstergelerinden bir tanesiydi.


Kiosk programını hiç izleyemedim ama bu görüşlere katılmıyorum. Önemli olan milli değerlere sahip çıkak ve bilimi, bilimsel düşünceyi rehber edinmektir. Mine Kırıkkanat sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen kaliteli muhalif yazarlarımızdan biridir.
AB üyeliğinin Türkiye için faydalı olacağı görüşündedir ama körü körüne AB'ci değildir. Örneğin AB'nin bölücülük faaliyetlerinin de farkındadır ve bu konularda da bilgilendirici yazılar yazmıştır. Nasıl insanların "ulusalcı", "AB karşıtı", "darbeci" vs. diye damgalanmalarına karşıysak, sırf AB hakkında olumlu düşündüğü için insanları dışlayamayız. Körü körüne AB uşağı olup AB karşısında iki büklüm durmak başka şey, onurunu, milli çıkarlarını gözeterek AB ilişkilerinde dik durmak başka şey.


Evet... Arkadaşımızın yazdıklarını tartışmaya açıyorum. Öncelikle zıt düşündüğümü belirteyim...

Erenay arkadaşımız şöyle demektedir: "Önemli olan milli değerlere sahip çıkak ve bilimi, bilimsel düşünceyi rehber edinmektir."

Basitçe herkese soruyorum:

  • Mühim olan, milli değerlere sahip çıkmak ve bilimsel düşünceyi rehber edinmek ise; Avrupa Birliği'ne bu şartlar altında üye olmanın yöntemi (formül) nedir, bunun olasılığı var mıdır¿?
  • Mustafa Kemâl ATATÜRK bugün mezarından kalksa, akabinde bunu gören Avrupa Birliği, -180 derece dönerek- Türkiye'nin koşulsuz üyeliği için Ankara'da turlar düzenlese ve hatta bunun için yalvar-yakar bir tutum sergilese, acaba Mustafa Kemâl ATATÜRK'ün tavrı ne yönde olurdu¿?
  • Avrupa Birliği'ne, kayıtsız-şartsız yani şu "onurlu AB üyeliği" tanımıyla üye olduğumuz taktirde, ne tür bir kazancımız / kazançlarımız olacaktır¿?
  • Bu söz konusu onurlu yahut onursuz üyeliklerin, jeopolitiğimize (jeoekonomik, jeokültür ve jeostratejik) zararları nedir, katkıları nedir¿?
  • Ve bir mantık sorusu...

    X kişi ev aramaktadır. Her tarafı dökülen bir köşk mevcuttur. Bir kolonu güneye doğru bükülmüş, diğer bir kolon doğuya doğru eğilmiş, suları çamurlu akan... Lâkin köşk şehir merkezindedir ve semtin modern insanları burada oturmaktadır. Bazı karşı semtlerin modern insanları da bu köşke hayran hayran bakmaktadır. Bir de yapılmakta olan üç katlı bir villâ var... Birçok önemli şahsiyetin, yeni şehir merkezinin kurulacağı yer olarak öngördüğü coğrafyada... Suları gürül gürül akıyor, arınmış ve berrak... Tek kusuru var, bugünkü şehir merkezine uzak.

    Şimdi; dökülen köşkün ahalisi, bu villaya sahip olmak istiyor, gözünü dikmiş adeta ak babalar gibi... Ve bize diyor ki: "Gel! Bizim köşkte sana da yer var."

    Siz hangisini seçersiniz¿?
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen İlteriş » Prş May 15, 2008 6:40

Elbette ki yeni insa edilen villayi tercih ederdim.

Ancak O villayi insa edenlerden Cin Halk Cumhuriyeti ile;

* Soydaslarima haklarini vermesi,
* Onlari asimile etmeye calismamasi hususlarinda sert muzakereler yuruterek.

Eger Dogu Turkistan'daki kardeslerimize baskici politikalarini surduruyorlarsa, kapisinin uzerinde "Turk Devletleri Birligi" yazan, yeni bir villa da insa edilebilir.

Ote yandan AB mi? Asla!
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

İletigönderen Ram » Prş May 15, 2008 9:14

gokturkmehmet, söz konusu villada, Çin'in yeri çok mühim değildir. Daha doğrusu, Türkiye'nin istediği villa ile Çin'in istediği villa tipi farklıdır. Esasen Çin'in de bu villayı ne bize, ne de ABD destekli Japonya'ya yedirmeye niyeti yoktur. Fakat kısa vadede, -özellikle bölgenin kendine yakın kısımlarında- ABD'ye karşı kimi Avrupalı küresel sermayeci kümelerle iş birliği yapabilirler. Fakat Rusya ile anlaşmak şarttır.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen tuba » Prş May 15, 2008 12:36

Mühim olan, milli değerlere sahip çıkmak ve bilimsel düşünceyi rehber edinmek ise; Avrupa Birliği'ne bu şartlar altında üye olmanın yöntemi (formül) nedir, bunun olasılığı var mıdır¿?


Böyle bir olasılık bizim düşündüğümüz anlamda mümkün değildir. AB zaten bizden almak istediklerini geçmişten bugüne yapılan anlaşmalar ve bu yolda yapılan reformlar sayesinde bir güzel almaktadır zaten. Tüm bunlardan sonra bana AB'nin bizi alması için bir tane akılcı neden gösterebilir misiniz? Haa, yalnız şu şekilde bizi alabilirler ki zaten onların da asıl gönüllerinde olan AB üyeliği budur: Türkiye parça parça edildikten sonra geriye kalan en gelişmiş batısını alabilirler. Hem bu durum nüfus konusundaki tartışmaları da cevaplar. Zaten Türkiye'de yıllardır uygulanan politikalar sonucu doğu-batı arasındaki gelir, eğitim, kalkınma konularındaki uçurum ve doğu bölgesinin adeta bir tampon bölge olarak kullanılması da bu tezi destekler. Türkiye hem insanını geliştirmeyen hem de bu insanları küçümseyenlerle doludur. Dolayısıyla da AB'nin bu hedefleri gerçekleştirmek için içimizde yeterinden fazla destekçisi de vardır üstelik....

Mustafa Kemâl ATATÜRK bugün mezarından kalksa, akabinde bunu gören Avrupa Birliği, -180 derece dönerek- Türkiye'nin koşulsuz üyeliği için Ankara'da turlar düzenlese ve hatta bunun için yalvar-yakar bir tutum sergilese, acaba Mustafa Kemâl ATATÜRK'ün tavrı ne yönde olurdu¿?


Mustafa Kemal her ne kadar dış dinamikleri hep göz önünde bulunduran biri olsada daima iç dinamiklere göre karar alıp eylemde bulunan biri olmuştur. O her zaman olduğu gibi vatanını ve kendi insanını düşünür ve bunun için en iyi kararı verirdi. Ve bu da AB seçeneğini otomatik olarak elerdi. Fakat şunu da belirtmeli ki Türkiye zaten onun çizdiği yolda yürüyebilseydi bugün hepimiz bilim, teknoloji, ekonomi vs. alanlarında bambaşka bir yerde olurduk ve kendi kurduğumuz birliklerle dış ilişkilerimizi dengeli bir şekilde yürütürdük. O zaman AB bize gelip "biz de size katılmak istiyoruz" derlerdi ve biz de onlara "kardeşim siz avrupalısınız yani biz avrasyalılardan çok farklısınız. Fakat hemen küsmeyin, gelin sizinle de ayrı bir birlik kuralım" derdik ;-) ;-) ;-)


Avrupa Birliği'ne, kayıtsız-şartsız yani şu "onurlu AB üyeliği" tanımıyla üye olduğumuz taktirde, ne tür bir kazancımız / kazançlarımız olacaktır¿?


Böyle bir ihtimal yok ki kazancımız olsun...

Ve bir mantık sorusu...

X kişi ev aramaktadır. Her tarafı dökülen bir köşk mevcuttur. Bir kolonu güneye doğru bükülmüş, diğer bir kolon doğuya doğru eğilmiş, suları çamurlu akan... Lâkin köşk şehir merkezindedir ve semtin modern insanları burada oturmaktadır. Bazı karşı semtlerin modern insanları da bu köşke hayran hayran bakmaktadır. Bir de yapılmakta olan üç katlı bir villâ var... Birçok önemli şahsiyetin, yeni şehir merkezinin kurulacağı yer olarak öngördüğü coğrafyada... Suları gürül gürül akıyor, arınmış ve berrak... Tek kusuru var, bugünkü şehir merkezine uzak.

Şimdi; dökülen köşkün ahalisi, bu villaya sahip olmak istiyor, gözünü dikmiş adeta ak babalar gibi... Ve bize diyor ki: "Gel! Bizim köşkte sana da yer var."

Siz hangisini seçersiniz¿?


Vallahi ben oldum olası şehir merkezinden uzak yaşamayı severim. Ayrıca mühim olan bilimi ve bilimsel düşünceyi rehber edinmek ise şehir merkezinden ve modern hayattan uzak yaşamak da bunların önünde bir engel değil ki...Zaten ilk önce bilim, akıl bize o kokuşmuş köşkte yaşanamayacağını söylüyor. Basit bir örnek olarak Japonlar bugünkü durumuna nasıl geldi hatırlayalım isterseniz, hem de günümüzün şehir merkezinden o kadar da uzak yaşadıkları halde. Devlet eliyle öğrencilerini "şehir merkezine" gönderdiler, bilimi ve teknolojiyi en uzman olanların elinden öğrendiler, sonra da kendi villalarına dönüp yaşadıkları yeri geliştirdiler ve bunu milli değerlere sahip çıkarak ve bilimi rehber alarak yaptılar...
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

İletigönderen ihsanerden » Prş May 15, 2008 14:09

onemli olan bence kisilik ve karakter sahibi olmak.bizim toplumumuz bunu yitirmis ariyor bulamiyor.bilimsellik ve bilim bunlar guzel laflar ama kisiliksizsiz bir yapi oldugu surece nasil olacak.kuyruk olmak pesinde kosanlar kuyrugun ucu olurlar..ayrica bunu sky turkte yayinliyor ab ile ilgili bir fragman saniyorum bu bir dayatma olabilir..ne yasandigini bilmiyoruz o yuzden dedikodu oluyor bence herseyin dinlendigi bir ulkede..kimbilir neden yayinliyorlar..yani varsayimlar uzerinden ne yorumu yapilabilirki..
Kullanıcı küçük betizi
ihsanerden
Üye
Üye
 
İletiler: 113
Kayıt: Pzt Ara 31, 2007 5:39


Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x