Kaç kişiyiz biz? (KerimCan KAMAL)

Kaç kişiyiz biz? (KerimCan KAMAL)

İletigönderen Veled » Pzt Haz 18, 2007 14:33

Kaç kişiyiz biz?

Nicedir bu sorunun yanıtını arıyorum.
Kendi içimde...
Aslında bu sorunun yanıtı, bize kimin sonuca ulaşacağını da gösteriyor.
Belki de herkesin kafasındaki yegane soru bu.
"Biz kaç kişiyiz?"
Hatta sormaya devam ediyorum:
Çoğunluk muyuz?
Yoksa artık az mı kaldı bizden ?
Devir değişti mi ?
Ülke bizim gibi düşünenlerden kurtulacak mı?
Ben çoğunlukta hatta çok, çok ,çok çoğunlukta olduğumuzu düşünenlerdenim.
Çünkü neden hükümet olunmasına rağmen iktidar olamayanların en iyi açıklaması budur.
Giderayak başlayan gerginliğin,bu sinirin,basit hadiseler karşısında bile gösterilen aşırı tepkilerin sebebi de budur.
Ben kendi içimde bu soruların yanıtları ile bir açıklama yaratmaya çalışırken ancak henüz yazmazken sağolsun küfürbaz bir okuyucumuz beni kendime getirdi.
Daha öncede söylediğim gibi küfür içerikli yorumları siteye taşımamaya özen gösteriyoruz.Küfürün hedefi kim olursa olsun.
Ancak bu saygıdeğer (!) yorumcumuzun cinsel içerikli isteklerini sıraladığı görüşleri haricinde ciddiye alınacak bir sorusu vardı.
"Siz kaç kişisiniz?"
Demek ki yalnız değildim.
Küfürleri ayıkladıktan sonra en hafifinden şöyle diyordu bu sevgili (!)okuyucumuz:
"Yazılarınıza başladığınızdan beri takip ediyorum,ama şöyle bir hesapladım,toplam 20 bin kişi bile yok saçmaladığınız yazılarınızı okuyan"
Saçlayıp saçmalamadığımın takdiri bir yana ,evet şimdi bu soruyu ben de sormak istiyorum.
"Biz kaç kişiyiz?"
Türkiye de Atatürkçüyüm diyecek,laik, demokratik, cumhuriyet ilkelerini savunacak,kaç kişi var?
Gerçekten iddia edildiği gibi az mı sayımız?
Gerçekten biz geri kafalı mı kaldık?
Bir zamanlar yedi düvele meydan okuyan ve ilmi hür ,irfanı hür nesiller yetiştirmek isteyen,yaptığı mücadele ile tüm dünyada, Mısır'dan Hindistan'a ezilmiş toplumlara umut ışığı olan bu devrimin çocukları artık nesiller içinde kayıp mı oldu?
Atatürk devriminin sonunu mu yaşıyoruz?
Yoksa karşı devrim isteği içindekiler kuvvet uygulayarak,psikolojik savaş yöntemleri ile safları mı dağıtmaya çalışıyor?
İnancımızı ,devrimi tazeleme ihtiyacı içinde miyiz?
Yoksa baskı altında çözülecek miyiz?
Bu saygıdeğer (!) okuyucumuz beni yeniden bu soruları sormaya, yanıtlarını aramaya sürükledi.
Çünkü açıkçası bu siyasetin kısa,orta ve uzun dönemde farklı sonuçları olacağını düşünenlerdenim.
Kısa dönemde sevinenlerin orta ve uzun vadede yeniden hüsrana uğrayabileceğinden endişeliyim.
Çünkü ihtiyacın yalnızca bir iktidar değişikliği değil, bir anlayış değişikliği olduğunu düşünenlerdenim.
Çünkü hükümetin yeni sahiplerinin eski alışkanlıkları sürdürmeyecek,yeni bir zihniyet ama gerçekten yeni bir zihniyet ile görev yapmak zorunda olduklarına inanıyorum.
Çünkü gerçek değişim yaşanmazsa, hükümetin değişmesinin aslında hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine,bir sonraki raunda kadar kuvvet toplanmasına yarayacağına inanıyorum.
Türkiye'nin ikinci bir karşı devrim girişimine artık tahammülü yok diye düşünüyorum.
Çünkü eski Türkiye'nin artık üzerindeki tozu silkeleyip,devrimin tazeleyen gömleğini giymesi gerektiğine,eskittiği,yıprattığı,kötüye kullandığı tüm erdemlerine hakettiği saygıyı göstererek yepyeni,taptaze,güçlü,kararlı bir kaptanlıkla istim basması gerektiğine inanıyorum.
İşte bu yüzden inancımızı tazelememiz gerek.
İşte bu yüzden ne çok olduğumuzu anlamamız gerek.
Ben bana küfür ederek ben ve benim gibileri karamsarlığa sürüklemeye çalışan ve gerçekten,gerçekte ne düşündüğünü anlayamadığım,neye inandığını çözemediğim,neden gerçekleri görmekten kaçtığını bilemediğim bu zihniyete bir yanıt verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu yazının okunma sayısı belki onlara en iyi yanıt olacaktır.
Cumhuriyet çocuklarının sayısını belirleyecek kişi elbette ne o okuyucu, nede benim yazılarımın okunma hiti.
Ancak sizden ricam bu yazının çok okunmasını sağlayın.
Sayımızın ne kadar olduğunu düşünüyorsanız o kadar okunmasını sağlayın.
20 bin mi 50 bin mi 100 bin mi yoksa altmış milyon muyuz herkes görsün.
Her bir hit saflarımıza çakılan bir çivi gibi maneviyatımızı kuvvetlendirecek.
Her bir hit buradan yola çıkıp, Türkiye'yi yenilemek isteyen milyonlara kuvvet verecek.
Buradan size çağrıda bulunuyorum.
Bu yazının azaldığımızı düşünenlere bir yanıt olmasını sağlayın.
Sayımızın ne çok olduğunu gösterin.
İnanıyor ,bekliyorum.

Biz kaç kişiyiz ( 2 )
Yeni siyaset ve samimiyet



"Kaç kişiyiz biz"in beş milyon kez okunması ( şimdilik), Atatürkçülerin yanıtı olarak herhalde yeterince tatmin edicidir!

"Bu yazıyı okuyan herkesi kendinizden saymıyorsunuz değil mi ?Ben örneğin Atatürkçü değilim!"

"Kaç kişiyiz biz"in "diğer" taraftan yanıtı da budur.

Samimi bir yanıttır.

Ben buna saygı duyarım.

Benim sıkıntım son dört yıldır karşımıza çıkma cesareti gösteremeyen,her ileri hamlesinden sonra kıvıran,içimizden satın aldıkları ile kendini örten ancak artık gizlenemeyenle ilgili.

Ve işin bu tarafı hiç ama hiç samimi değildir.

Ve son dört yıldır tepemize çöreklenen,kanımızı emen,bizi güçsüz düşüren,yabancılara dövdüren,kafamıza çuval geçirten,kendi davasını bile unutacak kadar çalıp çırpan,hainlik yapan,arkadan vuran ve sırtımıza soktuğu her hançerde yüzümüze "ben demokratım" diye gülümseyendir işte o samimi olmayan.

Tıpkı Atatürkçülük ardına gizlenerek her birimizin, işini, eğitimini, adaletini, sağlığını, yaşamımızın her anında devletle ilgili her hak arayışımızı tozlu raflara kaldırmış olanlar gibi.

Tıpkı tarihin bize,hatta belki de bütün insanlığa armağan ettiği en büyük adamlardan birinin yüzünü bronz bir büst haline getirip,düşüncelerini kalın kitaplar içine saklayıp,sözlerini sloganlaştırıp bizi uyuturken kendilerine güç merkezleri yaratanlar gibi.

İşte bu iki zihniyetin mimarı oldukları sistem banka hortumcularını,iki yüzlü siyaseti,devlete sızan hatta kafa tutan mafyayı ve son olarak ta bugünü kurmuştur.

Bu zihniyetler köy enstitülerini kaldırmayı kabul edip Türk insanının eğitim şansını elinden almış, Türkiye'yi ağa, aşiret,tarikat sarmalında boğarken kendilerine devletle halk arasında ballı badem, dokunulmaz alanlar yaratıp , her işlerini görmüşler ,servetlerine servet katmışlar,şan şeref sahibi olmuşlardır.Devlete küs bir halk, halkını sevemeyen bir devletin sorumlusu bu zihniyetlerdir. Türkiye'nin fakirliğinin sorumlusu bu zihniyetlerdir.Gelişemediğimizin,açlığımızın,aşağılık kompleksimizin ve şimdi de elimizde kalan son şey olan onurumuzu kaybedecek noktaya gelmemizin sebebi onlardır.Türkiye'ye bugün para uğruna ,zengin olma hayali uğruna Ata'sını sattırmaya çalışmıyorlar mı?Vazgeçin demiyorlar mı?

Bu iki zihniyet çıkarları uğruna Türkiye'yi yıllardır kandırmıştır.

"Takiyye " bence Türkiye'nin 50 yıllık kanseridir .

Olduğunu saklamak yada olmadığın gibi görünmek.

Samimiyetsizlik.
Korkaklık.
Sinsilik.
Menfaatperestlik.
Ve tabi ki ,
İhanet.

Bu iki zihniyeti de yeni siyaset ,genç siyaset sona erdirecektir diye düşünüyorum.

Yeni siyaset kim mi?

"Kaç kişiyiz biz" sorusunun yanıtıdır yeni siyaset.

Evet, "Kaç kişiyiz biz" sorusuna beş milyonun üzerinde (şimdilik) yanıt geldi.

Evet, bu beş milyonun içinde, tıpkı bu yazının başında sözlerine yer verdiğim kişi gibi "Atatürkçü olmayanlar" da vardı.

Evet,bu beş milyonun içinde bir yandan "bende Atatürkçüyüm "deyip bir yandan da sayaca inanamayacak kadar güvenini yitirmiş olanlar da vardı.

Evet,o yazı orada durduğu sürece bu beş milyona eklenecek çok beş milyon var.

Evet,bu beş milyonun dışında, Türkiye'de bilgisayarı olmayan ,interneti bilmeyen daha nice milyonlarca Atatürkçü var.

Gelen binlerce mesajı,yorumu okuduktan,milyonların nasıl birbirine kenetlendiğini gördükten sonra kaç kişi olduğumuzdan şüpheniz kaldı mı ?

Bu yazının okunma sayısı ile ilgili samimi düşüncelerim bu.
Ve zaten bu sayının hiçbir önemi yoktu.Yok.
Sonuç ,ilk yazıda da söylemeye çalıştığım gibi,zaten baştan belliydi.

Peki öyleyse durup dururken,küfür yiyip damarına basılmak hariç, bu yazıyı niye yazdığım sorusu geliyor akla .

Şahsi reklam,site reklamı gibi saçmalıkları bir yana bırakırsak Türkiye'de "Atatürkçüleri saymayı gerektirecek",yada "siz kaç kişisiniz Atatürkçüler" sorusunu sorma cesaretini verecek,yada kendimize kendimize "azaldık mı acaba" diye düşündürecek bir zemin var mıydı ?

Acaba Cumhuriyet gazetesindeki aydınlar "tehlikenin farkında mısınız" derken kafayı mı yemişlerdi?

Bende bu paranoyanın bir parçası mıydım?
Bir ülke toptan bir deliliğin pençesine düşmüş olabilir miydi?
Yoksa Türkiye ,cumhuriyet tarihinin en büyük takiyyesi,samimiyetsizliği ile başaka bir noktaya mı çekiliyordu?

Gelin birlikte düşünelim:

Türkiye son dört yıldır büyük bir medya karartması altında mı?
Evet.

Büyük basının neredeyse tamamı teslim vaziyette mi ?
Evet.

Bunun sebebi hükümetle vazgeçilmez iş ilişkilerinde olmalarından kaynaklanmıyor mu?
Evet

Büyük basının,medya organları düne kadar görüşlerine karşı oldukları yazarları gazetelerine bu sebepten transfer etmediler mi ?
Evet

Bu köşe yazarları olan biten her şeyi çarpıtıp yada olmamış gibi gösterip medya karartmasında yada türkçesi halkın kafasını bulandırma operasyonunda en önemli görevi yapmıyor mu?
Evet

İslami diye nitelendirilen basın ki ben bu adlandırmaya en başından beri karşıyım.
İslami basın adlandırması hepimize açılmış bir üçkağıttır.Bir başka kafa bulandırma oyunudur.
"İslami basını takip edenler müslüman, etmeyenler değil".İşte bu kadar basit bir zihin yıkama oyunudur bu.
Bu oyun Türkiye'de inançlı kesim üzerinde yıllardır oynanmaktadır.
Bu basının adı olsa olsa anticumhuriyetçi,antidemokratik,antilaik yada karşı devrimci basın olmalıydı.
İşte bu basın her zamankinden fazla güçlenip,iktidarın her türlü nimetinden beslenmiyor mu?
Evet

İktidar partisi ile laisizm,milliyetçilik,Atatürkçülük,yolsuzluk,bağımsızlık meselelerinde mücadele eden muhalefet partilerine üye olan işadamları bile hükümete hoş görünmek için bu kanallara reklam vermiyor mu?
Evet

Bu reklamlarla beslenen antidemokratik basın Türkiye'nin özellikle az eğitilmiş kesimlerine seslenecek hertürlü yayını ile hükümet partisine yeni oy depoları sağlamııyor mu?
Evet

Atatürk devrimine "karşı devrimin "zamanı geldiğinin hatta geçtiğinin ve hatta gerçekleşmekte olduğunun,psikolojik,sosyolojik,toplumsal analizleri bu televizyon ve gazetelerde makaleler ve yorumlar halinde tefrika tefrika yer almıyor mu?
Evet

Ailesinde," Atatürk'le silah arkadaşlığı yapmış,soy isimleri Atatürk tarafından konmuş , laik cumhuriyeti destekleyen sanat,iş ve siyaset alanlarında vakıflar,partiler,dernekler kurmuş" büyükleri bulunan işadamları,yeşil sermaye ile patlatılan inşaat,enerji,medya sektörlerinden pay alabilmek için özelleştirme peşkeşlerinden nemalanabilmek,yıllardır beklettikleri kaçak ,kanunsuz işlerini legalize etmek için hükümet mensuplarıyla birarada görünmeye ,onlarla aynı sofralara oturmaya çalışmıyor mu ?
Evet

Milli eğitim bakanlığında gizlenen kadrolaşma iddiaları hükümetin güç kaybetmesi üzerine bir bir ortaya çıkmıyor mu?
Evet

Bu kadrolaşmanın sonucu olarak cumhuriyet Türkiye'sinde hiç görmeyeceğimizi sandığımız türlü rezillik manşetlere taşınmaya başlamadı mı?
Evet ,evet

Son dört yıldan beri çocuklarımızı emanet ettiğimiz okullarımızda, antilaik eğitim sistemine doğru kayıldığı iddiasına doğru diyebilir miyiz öyleyse ?Çocuklarımız göz göre göre zehirleniyor mu?
Evet,evet.

Bazı belediyeler içki yasağı getimeye çalışmadı mı ?
Evet

Cumhuriyet tarihinde ilk kez Danıştay basılıp ,laisizmi savunanan hakimler vuruldu ,türban yüzünden şehit edilmedi mi?
Evet

Şehit edilen hakimin cenazesi sırasında sayın başbakan kavşak açmadı mı ?
Evet

Şehit edilen hakimin naaşı yeni toprağa verilmişken aynı gece sayın Başbakan gençlik şöleni düzenlemedi mi ?
Evet

Bu katliamdan hemen sonra bazı bakanlar çıkıp "bu işin altından başka şeyler çıkacak "dedi mi?
Evet

Soruşturma sırasında isminin içinde Atatürk geçen bir sürü uyduruk örgüt yakalanıp ,bir şey çıkmayınca serbest bırakılmadı mı ?
Evet

Yani "bu işin altından başka şeyler "çıkarılmaya çalışıldı ama çıkmadı mı?
Evet

Bazı belediyelerin dağıttığı resmi kitapçıklarda, Çanakkale savaşını bulutlardan gelen ermişlerin kazandığı iddiası yer almadı mı?
Evet

Bu belediyelerin başkanları ile ilgili hiçbir şey yapılmadı mı?
Evet

Sayın Başbakan PKK belası yıllar önce sona erdirilmiş,Abdullah Öcalan yıllar önce hapse atılmış,Kürt kökenli vatandaşlara kendi dilinde yayın gibi sosyal haklar verilmişken ,"Türkiye'de Kürt sorunu vardır "demedi mi?
Evet

Güneydoğuda sona erdirilmiş terör yeniden başlamadı mı?
Evet

Diyarbakır başta bütün güneydoğuda devlet görevlileri ,polis,jandarma aileleri sokağa çıkamaz hale gelmedi mi?
Evet

Neredeyse hemen her gün bir şehit haberi gelmiyor mu?Bir ananın daha yüreği yanmıyor mu?
Evet,evet.

Irak'ta Türk askerinin başına çuval geçirilmedi mi?
Evet.

Askerlerin görevi yeri geldiğinde ölmek değil midir?
Evet

Sayın Başbakan,sayın Genelkurmay Başkanına "hocam" demiyor mu?
Evet

Van savcısı ağustosta Genelkurmay Başkanı olması beklenen ve Atatürkçülüğü ile öne çıkan Kara Kuvvetleri komutanı hakkında çetecilikten iddianame hazırlamadı mı?Van'da Türkiye'nin terörle mücadelesi 35'şer yıla mahkum edilmedi mi?
Evet,evet

Laik kimliği ile tanınan Van üniversitesi rektörü hapse atılmadı mı?
Evet

Üniversite genel sekreteri suçsuzken hapsedilmiş olmanın psikolojik baskıyla kendini asmadı mı?
Evet

Rektör suçsuzluğu ispat edilip serbest kalmadı mı?O zaman intihar eden genel sekreter pisi pisine ölmüş olmuyor mu ?
Evet,evet.

Diğer rektörler üzerinde, sorguya çağırmak gibi benzeri uygulamalarla baskı kurulmuyor mu?
Evet

Bütün bu baskı ve germe politikalarıyla, bu ağır propagandayla Laisizm= Atatürkçülük=Dinsizlik 'tir denmeye çalışılmıyor mu?

Evet


Bitmedi.23 nisanda çocuk diye 21 yaşında ki adamları -yaşıtları terörle mücadelede şehit bayraklarına sarılırken- meclis kürsüsüne çıkarmadılar mı?
Evet

Bu adamların ortak özelliği İmam Hatip'li olmaları değil miydi?
Evet

Acaba bu operasyon hükümetin meclisteki bir güç gösterisi değil miydi?
Evet

"Bak beğenmediğin imam hatipliyi,seninle dalga geçer gibi, yaşı geçkin olsa da çocuk diye getirip buraya oturturum "diyenler tabanlarına mesaj vermek için Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Atatürk'ün çocuklara hediye ettiği bayram gününü siyasetlerine alet etmiş olmadılar mı?
Evet

Bu skandal sonrası Meclis Başkanı çocuk kılığındaki adamları savunmadı mı ?
Evet

Meclis Başkanı, Danıştay saldırısı sonrası aynı şekilde, saldırıyı yapan kişi hakkında savunma konuşması yaptı diye eleştirilmedi mi?
Evet

İktidar partisine bağlı belediyelerle ilgili yolsuzluk haberleri Ali Dilbo manşetleri ile ayyuka çıkmadı mı?
evet

İktidar partisinin milletvekili "yolsuzluk ayyuka çıktı" dediği için partisinden ihraç edilmedi mi?
Evet

Başbakanın danışmanı olarak Amerika'ya giden kişi,Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını kastederek " bu kişiyi delikten süpürmeyin" demedi mi ?
Evet

3 kasım seçimlerine kadar neredeyse hergün düzenlenen türban eylemleri, bu hükümet görev başına geldikten sonra bıçak gibi kesilmedi mi ?
Evet

Başbakan sıkıntıya düştüğü son zamanlarda yine türban kartını açmadı mı?Berlin büyükelçisi herkesin gözü önünde Başbakan tarafından türban yüzünden azarlanmadı mı?
Evet ,evet

Bu iki örnek bile bize türbanın bir inanç özgürlüğü arayışı değil bir siyasi baskı aracı olarak kullanıldığı hakkında yeterli fikir vermiyor mu?
Evet

Bu listeye eğer istersem yüzlerce madde daha ekleyebilir miyim?Ekleyebilir misiniz?
Evet,evet.

Demek Türkiye 'de son dört yılda "Kaç Atatürkçü var" sorusunu sorma zemini, göz göre göre ,bile bile yaratılmış.

Demek ki ne ben ne de milyonlarca sıkıntı yaşayan Atatürkçü kafayı yememişiz.

Demek ki Türkiye'de Atatürkçü geçinip yolunu bulan çok kişi varmış.

Demek ki gerçek Atatürkçüler basit bir çağrıda bile beş milyon,on milyon toplanabiliyormuş.

Demek ki gerekirse altmış milyon gerçek Atatürkçü gereken yanıtı verebilirmiş.

Ve demek ki yeni siyaseti belirleyecek temel merkez güç herkese ,herşeye inat Atatürkçülük olmalıymış.

Ben Atatürkçü değilim diyen herkesi bu büyük adamı bir kez daha okumaya hatta onu aşacak fikir bulurlarsa açıklamaya ,yazmaya davet ediyorum.

Atatürkçülüğü bugüne kadar bize, size ,herkese dayatılan bir kara kaplı kitap sananlar,öyle kullananalar,karşısında bu savla duranlar bugün kaybettiğimiz her erdemin sorumlusudur.


Yeni siyaset, Atatürkçülüğü:

Büyük olmaya,

Bağımsız olmaya,

Güçlü olmaya,

Akıllı olmaya,

Medeni olmaya,

Cesur olmaya bir çağrı olarak kabul etmektedir.

Yani özünde olduğu gibi.

Arkasında saklanacağımız değil önünde duracağımız bir Atatürkçülük ve yeni siyaset Türkiye'nin çıkış noktasıdır.

Şimdi bir kez daha soruyorum ve yine yanıt bekliyorum

Yeni siyaseti siz belirleyeceksiniz:

Yeni siyasete var mısınız?


Kanal Türk KerimCan KAMAL
http://www.kanalturk.com.tr/yazar.php?yazarlar_id=280
Kullanıcı küçük betizi
Veled
Satılmıştır
 
İletiler: 3
Kayıt: Çrş Mar 07, 2007 20:46

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x