Kaçakçılık ve Terör

İzlem (Strateji) - Bazen barışın, bazen de savaşın sanatı...

Kaçakçılık ve Terör

İletigönderen Ram » Pzr Haz 29, 2008 2:21

Kaçakçılık ve Terör

Türkiye’de terörün ana finans kaynaklarından başta geleni İran ve Irak sınırlarından yapılan kaçakçılık eylemleridir. Terörün özellikle Van-Hakkari-Şırnak üçgeninde bir kaçak ekonomisi yaratmış olduğu bilinmesine karşın siyaset yapıcıları bu konuya gereken önemi vermemekte ve devlet yönetimi terör ve kaçakçılık üzerinden rant sağlanan bir trajediye dönüşmektedir. Bir yanda kaçakçılık yaşam bulabilmek için terörden destek alırken öte yanda terör, kaçağı teşvik ederek kendine finans sağlamaktadır. Kaçak ve terörün birlikte vurduğu halk yerli üretimden vazgeçerek ikisi arasında kendisine yer bulmaya çalışmakta, sınırı korumakla görevli asker ise çözümü zor sorunlarla boğuşarak çile çekmektedir. Terörle kaçağı birbiri ile ilişkilendirmek uzmanlar için zorlu bir iştir ve aralarındaki organik bağı görüp çözümleyebilmek yıllar gerektirir. Kaçağın giriş ve çıkış patikaları ile terörün kampları arasındaki sistematiği kavrayabilmek için her ikisi arasındaki yolu adımlamak, sınırdaş köylülerle tanışmak, bölge insanın yaşam koşullarını bilmek gerekir; arazi tecrübesi ister, belki de en önemlisi kaçak-terör-sınır-karakol dörtlüsünün analizini yapabilecek düzeyde bilgi birikimi ve yaşam tecrübesi ister. Terör ile kaçağı buluşturan ortak nokta karşılıklı çıkar temelinde şekillenen sınır boylarındaki rastlaşmalarıdır. Devlet otoritesindeki zaafın buluşturduğu bu iki ortağın karşına çıkan tek engel ise sınırı namus bilip görev yapan karakoldur. Bu gerçeği görmeden karakola saldırı eylemlerini yalnız terör gözlüğü ile analiz etmek, terörün ayrılmaz bir parçası durumundaki kaçakçılığı göz ardı etmek anlamına gelir. Kaçağı göz ardı etmek ise, bundan zarar gören çaresiz halkımızı ve sınırı namus bilip korumaya çalışan askerimizi dikkate almayan, terör ve kaçağı ranta dönüştürmek için çaba sarf eden bir siyasetin trajedisini tanımlar.

Kaçakçılık ve Sınırlar

Türkiye’de kara sınırlarının korunması ve güvenliği 3497 Sayılı Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanun esaslarına göre yürütülmektedir. Anılan yasaya göre, kara sınırlarını korumak ve güvenliğini sağlamak görevi Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait olup bu görev sınır birliklerince yerine getirilmektedir. Ancak yasanın Geçici 1. maddesiyle, “Doğu ve Güneydoğu sınırlarının korunması ve güvenliğinin sağlanması görevi Kara Kuvvetleri Komutanlığınca fiilen devir alınıncaya kadar 6815 sayılı Kanundan doğan görevlerin Jandarma Genel Komutanlığınca yerine getirilmesine devam olunur” hükmü getirildiğinden sınır koruma görevi halen kara ve jandarma birliklerince müştereken yürütülmektedir. Bu yasa kapsamında karakol-sınır koruma sistematiği incelendiğinde Başkale’yi içine alan Van kuzeyindeki İran sınırı kara kuvvetleri birliklerince, Yüksekova dahil Şemdinli ve Çukurca’yı içine alan Van güneyindeki İran-Irak sınırı ise jandarma sınır birliklerince korunmaktadır. Jandarmanın korumakla görevli olduğu sınırlar Van’ın kuzeyine oranla daha sarp, yüksek, engebeli bir araziden geçmekte ve engellik özelliğine sahip bir fiziki güvenlik sistemiyle desteklenmemektedir. Dolayısıyla zorlu bir coğrafya içerisinde yer alan bu sınırlar birbiri ardına dizilmiş karakollardan çıkarılan asker gücüyle korunmaktadır. Gerçeği itiraf etmek gerekirse, o coğrafyada ve o mevsim koşullarında fiziki güvenliği olmayan bu sınırların asker gücüyle korunabilmesi olası değildir, dolayısıyla terörist de kaçakçı da fırsatını bulduğu yerden sınırları aşmaktadır. Terörist, kaçakçı ve üçüncü ülkelerden gelen sığınmacıların illegal sınır geçişlerine ilişkin basında sıkça yer alan haberler bu düşüncelerimizi doğrulamaktadır.

3497 Sayılı Yasa gereği İran sınırını kuzeyden hareketle güneye doğru jandarmadan teslim almaya başlayan Kara Kuvvetleri birlikleri için sınır-karakol denkleminin bilinmeyeni yoktur; arazinin hakim noktalarında konuşlanmış birinci sınıf karakollar, sınır boyunu kontrol edebilecek güçte birinci sınıf araçlar ve uzman personeliyle bu birlikler bu denklemi kolayca çözümleyebilmektedir. Sınır görevini Kara Kuvvetlerine devretmeyi bekleyen jandarma için ise sınır-karakol ilişkisi çok bilinmeyenli ve çözümü zor bir denklem gibidir; arazinin mahkumunda konuşlanmış, cumhuriyetin ilk ve orta yıllarının izini taşıyan kapasitesi yetersiz karakollar, tehdidin ağırlığı nedeniyle merkezden yönetilen araçlar ve günün yirmi dört saati görevli personeliyle jandarma, bir yandan teröre öte yandan kaçağa karşı yaşam mücadelesi vermektedir. Kaçakçılık-sınır sistematiği açısından jandarma karakollarının konumlarına birebir bakıldığında Yüksekova, Şemdinli ve Çukurca’daki karakollarının İran ve Irak’tan gelen ana kaçak yolları üzerinde bulunduğu görülmektedir. Doğal yapısı gereği kaçak geçişlerini kolaylaştıran vadi ve dere tabanları ile patika yolları kapatacak şekilde konumlanmış karakollar, kaçakçılar için aşılması zor bir engel teşkil eder. Bu durum ise kaçağı teröre yönlendirir. Terör desteğiyle sınırı aşan mallar günümüzde başta uyuşturucu maddeler olmak üzere silah, hayvan ve akaryakıt olarak sıralanmaktadır. Kaçakçılığın değişmez kuralı gereği bu malların cins, miktar ve önceliğini, arza sunulacağı yerdeki “fiyat ve talep” belirlemektedir. Ucuz olduğu yerden alınan kaçak mal, en kısa yoldan sınırı aşmakta ve yüksek değerle talep olan yerde satılmaktadır. Van güneyi ile Şırnak doğusundaki sınırlarımızın korunması diğer bölgelere oranla daha zor olduğu için doğal olarak kaçakçılık olayları da bu bölgede yani Hakkari-Van-Şırnak hattında yoğunlaşmaktadır. Arazinin sınır güvenliğini olumsuz etkilemesinin yanı sıra sınırdaş köylülerin arasındaki akrabalık ve aşiret ilişkilerinin varlığı da bu yoğunluğu arttırıcı bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bulundukları yer itibariyle bir üçgeni anımsatan bu stratejik coğrafyada meydan gelen kaçak olaylarının analizi, Başkale-Yüksekova-Şemdinli-Çukurca hattının yani Van-Şırnak-Hakkari üçgeninin cazip bir kaçakçılık bölgesi olduğunu açıkça göstermektedir.

Terör ve Sınırlar

Terör-sınır denkleminde çözüme terör kamplarından yola çıkarak ulaşmak soruna gerçekçi bir yaklaşım için en akılcı yoldur. ABD’nin “anlık istihbarat paylaşımı” söylemiyle başlayan hava harekatının hedef analizi, terör kamplarının fiziki varlığını kanıtlayan en önemli verilerdir. 16 Aralık 2007’de başlayıp günümüze kadar süregelen hava harekatının hedefleri, Irak kuzeyinde sırasıyla Hakurk, Basyan, Avaşin ve Zap alanlarında yerleşik terörist varlığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu terör yuvalarına arazinin coğrafyasından bakıldığında Şemdinli-Çukurca sınır boyunun hemen güneyindeki Irak topraklarında yer aldıkları görülmektedir. İran güvenlik kuvvetlerinin PKK terörüne karşı son günlerde giriştiği harekatın Yüksekova’nın İran karşısına düşen topraklarda gerçekleşmiş olması Başkale ve Yüksekova’yı da günümüz terör coğrafyasının içerisine çekmektedir. İran’a cephesi olan bu iki ilçenin taşıdığı önemi ortaya çıkarabilmek için 90’lı yıllara giderek Şemdinli-Yüksekova hattını destekleyen Jerma terör kampı ile Yüksekova-Başkale hattını destekleyen Kelereş kampının sınır coğrafyasındaki yerini analiz etmek gerekmektedir. Üçlü sınır olarak bilinen ve Türkiye-İran-Irak sınırlarının birleştiği noktada bulunan Mezar Gediği, Türkiye’nin en Güneydoğu ucu olup Irak kuzeyindeki Hakurk ana kampının Türkiye’ye açılım noktası üzerinde bulunmaktadır. Bu noktadan kuzeye yani Yüksekova’ya doğru hareket edildiğinde, Çimen Dağı ile onun irili ufaklı uzantıları olan Dumanlı Dağ ve Kralın Kızı üzerinden geçerek yaklaşık altı saatlik bir yaya yürüyüşle Jerma’ya yani İran topraklarındaki ilk PKK yuvasına ulaşılmaktadır. Bu noktadan itibaren gene kuzeye doğru ve benzer bir arazi üzerinden yaya yürüyüşüyle Başkale sınırının karşısına düşen Kelereş terör yuvasına varılmaktadır. Mezar Gediği çıkış noktası olarak kabul edilerek bu kez doğuya yani Çukurca’ya doğru dönüldüğünde ise sırasıyla Basyan, Avaşin ve Zap terör yuvalarının sınır boylarımızdaki yeri görülmektedir. Terör yuvalarının sınır esas alınarak coğrafik sistematiğini bu bilgiler ışığında dikkatli iki bakışla çözmek artık olasıdır; birincisi; Hakurk ana kampı, buradan hareketle İran’a doğru birbiri ardına dizilmiş Jerma ve Kelereş kampları, ikincisi ise; Hakurk ana kampından çıkışla Çukurca’ya doğru birbiri ardına dizilmiş Basyan, Avaşin ve Zap kampları. Teröristlerin yurt içine giriş için kullandığı kaçak patikalarının sınırda konuşlu jandarma karakolları tarafından kapatılmış oluşu nedeniyle bu kamplardan çıkan teröristlerin ilk olarak sınır jandarma karakollarına çatması arazi sistematiğinin doğal sonucudur. 90’lı yıllardaki Alan, Aktütün, Ortaklar, Derecik ve Samanlı jandarma karakollarına yapılan saldırılar bu düşüncelerimizi doğrulayan trajik örneklerdir. 9 Mayıs 2008’de meydana gelen Aktütün baskını da terör-sınır-karakol sistematiğini ortaya çıkaran güncel ve ders çıkarılmasını gerektiren tarihsel bir örneği teşkil eder. İşte arazi sistematiğinin terör-sınır-karakol üçlü anahtarıyla çözümü budur ve bu sistematik içerisinde yer alan terör kampları Şırnak-Van-Hakkari bölgesini sınırlardan itibaren kuşattığı için, bu stratejik üçgen terörle mücadelede önem kazanır.

Kaçakçılık ve Terör

Kaçakçılık-terör sistematiğini açığa çıkarabilmek için terörist kampları ve sınır geçiş bölgeleri ile kaçakçıların yol güzergahlarının aynı coğrafik haritada yerli yerline konulması gerekmektedir. Bu verilerle ortaya çıkan tablo her iki tehdit unsurunun Van-Şırnak-Hakkari sınır boylarında çakıştığını açıkça gösterir. Bu tabloya bir de jandarma karakollarının konuş yerleri eklendiğinde ise, terör-kaçak-sınır-karakol denkleminin fiziki boyutu gözler önüne serilir ve sınır koruma-kaçakçılığı önlemede jandarma karakollarının taşıdığı önem de kendiliğinden ortaya çıkar. Terör kamplarının yerleşim sistematiğiyle teröristler, Van-Hakkari-Şırnak coğrafyasını yabancı ülke topraklarından çevirir. Bu coğrafya aynı zamanda Van- Urumiye ve Erbil gibi kaçak çekim merkezlerine bağımlı olan kaçakçılık güzergahlarıyla da çevrilmiş durumdadır. Aynı yoldan geçen kaçakçı ile teröristin bir araya gelemeyeceğini düşünmek bu tablo içerisinde artık olası değildir. Bu buluşmanın temelinde karşılıklı çıkarlar yatmaktadır; para, haraç, mal, sözde vergi adı ne olursa olsun “çıkar birlikteliği” kaçakçıyı teröriste yanaştırmakta ve terörist kaçağın girişine yardım ederken, kaçakçı da teröriste maddi çıkar sağlamak suretiyle terörü finanse etmektedir. Bu sistematiği 90’lı yıllarda çözümlemiş olan terörist, Irak ve İran sınırlarındaki tüm kaçak patikalarını kontrol altına alarak sözde bir gümrük teşkilatı kurmuş ve geçen her kaçaktan haraç almak suretiyle önemli bir finans kaynağı yaratmıştır. Kaçakçı için teröriste para vermek terörü finanse etmek anlamına gelmez, bunun adı “alışagelmiş rüşvet”tir. Terörist için kaçağın yurda girişi ya da çıkışı bir anlam taşımaz, önemli olan aldığı “haraç ya da gümrük” tür. Ancak terör-kaçak arasındaki bu çıkar ilişkisi sınır-karakol sistematiğine büyük bir trajedi ile yansımaktadır; asker korkusu olmadan sınırı kolayca geçmek isteyen kaçakçılar teröristlerle anlaşmakta ve teröristlerin karakola taciz ateşi açmak ya da küçük çaplı saldırı düzenlemek şeklinde verdiği destek sonucu meydana gelen karmaşadan yararlanarak gece şartlarında kolayca sınırı aşmaktadır. Saldırı cüretini gösteremeyen teröristler ise daha pasif yöntemler geliştirerek karakola giden yollara milislerin desteğiyle mayın döşemekte, mayından etkilenen karakol ise can derdine düşmekte ve bunun sonucu sınır gözetiminde ortaya çıkan eksiklikler kaçakçılara yol açmaktadır. Şemdinli bölgesinin en önemli kaçak girişlerini kapatan Alan ile Samanlı jandarma karakollarına yapılan terör saldırıları bu gerçeğin trajik örneklerdir. Bu trajedi sınırı namus bilip korumaya çalışan askeri olumsuz etkilediği için “kaçakla uğraşanın karakolu basılır” nakaratıyla kulağı çınlar ve bu nakarat sınır boylarındaki karakollarda hala yankılanır durur.

Önce Kaçakçılıkla Mücadele

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in 1999 yılı Meclis tutanaklarına geçen “Değerli milletvekilleri, hayvan girişleri, başta Şemdinli, Yüksekova ve Başkale olmak üzere tüm İran ve Irak sınırları boyunca olmaktadır. Biraz önce de belirttiğim gibi, İran, Afganistan, Hindistan, Pakistan gibi ülkelerin hastalıklı hayvanları, İran ve Iraklı tüccarlar tarafından sınırlarımıza getirilmekte ve bazı Türk vatandaşları tarafından burada satın alınmaktadır. Bu hayvanlar yurda girişte, sınırlarımızın karşı tarafında PKK’nın üç beş kişiden oluşan gümrük merkezlerinden geçmekte, bu geçişte de PKK’ya, hayvan başına ödenen fiyatın yüzde 10-15’i oranında bir para ödenmektedir. Bu yolla, PKK’nın, sırf geçen yıl topladığı para mevcudu 30 trilyon lirayı aşmıştır. Özellikle, bölücü örgütün son yıllardaki finans kaynağı hayvan kaçakçılığıdır.” şeklindeki sözleri terör-kaçak ilişkisinin açık bir kanıtıdır. “Bu finansmanı kesebilmenin yolu kaçakçılığı önlemekten geçer” şeklinde bir varsayımda bulunmak olasıdır ama bunu yapabilmek o kadar kolay değildir. Otuz yıldır terör ve terör destekli kaçakçılık olayları bölge halkının hayvancılığını yok olma düzeyine getirmiştir. Terörle mücadeleye yanlış bir yaklaşımla yaylaların köylülere yasaklanması hayvancılığa ikinci darbeyi vurmuştur. Yaylalarından yoksun kalan köylü “arıcılığı” da terk etmek zorunda kalmış, sınır ticareti söylemiyle İran’dan getirilen sebze ve meyveler bölgesel tarımı da olumsuz etkilemiştir. Tüm bu olumsuzluklara karşı siyaset yapıcıların alternatif çözümler üretmesi beklenirken halkımız kaderine terk edilmiş ve bu durum bir yandan terörü ateşlerken öte yandan halkı kaçakçılığa doğru sürüklemiştir. Bugün, Van-Hakkari-Şırnak stratejik üçgeninde bir kaçak ekonomisi varlığını uzun yıllardır sürdürmektedir. Bu ekonomiden rant sağlayan kaçakçılar düzenin devamı için terörü, kaçaktan finans sağlayan teröristler de kaçağı teşvik etmekte ve soruna gerçekçi bir yaklaşımla çareler aranmadığından bu kısır döngü süregelmektedir. Terörün finansman kaynağı olan kaçakçılığın önlemesi şarttır ancak aynı şart, anılan kaçak ekonomisi yerine geçecek bir bölgesel ekonominin yaratılması için de geçerlidir. Bu ekonomik koşullar sağlanmadan kaçağa karşı tedbirler geliştirilmesi bir yandan terörü kışkırtacak öte yandan halkı çaresizliğin derinliğine itecektir. Bu durumda kaçak terörü teşvik edecek, sınırları zorlanan terör ise karakollara yönelecektir. Asker ve halk bu olumsuzlukların etkileyeceği birbirinden ayrılmaz iki hedef durumuna düşecektir. Terörü etkisiz hale getirebilmenin bir yolu da kaçakçılıkla mücadeleden geçmektedir ancak tek başına kaçakçılığın önlenmesi soruna çözüm getirmeyecektir. Alternatif ekonomiler yaşama geçirilmeli ve halkın kaçakçılık ilişkilerinden kaynaklanan terör bağlantısı kesilmelidir. Bölge halkının çaresizliği üzerinden siyasi rant sağlama peşinde olan siyaset yapıcıları artık bu gerçeği görmeli ve ulusal sorunlara ulusal çözümler üretmelidir.
Erdal SARIZEYBEK - İÇ GÜVENLİK VE TERÖR
Resim
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen maydonos » Pzr Haz 29, 2008 6:30

yillar once 87 yillarinda bir arkadas siyaset bilimleri uzerine egitimli cok iyi nisanci oldugu icin doguya asker olarak gitmisti. bir gorusmemizde dediki sen sacina kina yakmayi seversin sana kina yolladim.bende tesekkur etmistim . kinami ve yolladigi mektubu aldim .diyorduki sana acem kinasi yolladim cok guzel.bende saf saf inandim demekki boyle kinada varmis dedim ve kullandim yaprak kurusu seklinde tabi; annemede dedimki ben boyle kina hic gormedim renk falan vermedi.tesekkur icin aradim ve kendisine cok guzelmis tesekkurler ederim dedim uzulmesin diye.bosver; gelince anlatirim dedi. donunce anlatti; kina dedigi ot kurusuymus. iste mehmetcik vatanini koruyor iste bunun icin de oluyor demisti. cok uzulmustum.tabi vatanima canim feda dedi agladik. hic unutamam.banka mufettisi oldu.siyaset bilimi yapmiyor.
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53


Şu dizine dön: İzlem (Strateji)

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x