Kafkaslardaki Savaş ve Enerji Hatları
Kafkaslarda Rusya Federasyonu (RF) ve Gürcistan arasında çıkan savaş, akıllara bu ülkeden geçen Azerbaycan kaynaklı ham petrol ve doğal gazı Türkiye ve uluslararası pazarlara taşıyan boru hatlarını getirdi. Savaşların olumlu tarafı olmaz ancak bu savaş 5 Ağustosta Türkiyede Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) hattında BVT 30 konumunda yapılan sabotajı tartışmaların gündemden kaldırdı.
BTC ve Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) hatlarının geleceğini tartışmaya açmadan önce Gürcistan'ın nasıl stratejik bir enerji transit ülkesi olduğunu incelemek gerekir. SSCBnin dağılmasının takiben, Hazar bölgesinde zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip ülkeler Batılı petrol şirketlerinin istilasına uğramıştır. Öyle ki, Azerbaycanda BP ve Kazakistanda Chevron en önde gelen şirketler idi. Petrol rezervlerinin büyüklüğü tam olarak bilinmemekle birlikte, herkesin mutabık kaldığı konu SSCB döneminde tespit edilen ispatlanmış rezervlerden kat be kat yüksek rezervlerin olmasıydı. Ancak bu petrolü sahiplenmenin en önemli yanı petrolün uluslararası pazarlara çıkışı idi. O tarihlerde Azeri ve Kazak petrollerini uluslararası pazarlara ulaştıracak tek yol, petrolü RF üzerinden boru hatlarıyla RFnin Karadenizdeki Novorosiysk Limanı'na getirmekti. Batılı petrol şirketleri bu safhada Türkiye üzerinden uluslar arası pazarlara açılma şeklinde bir proje üzerinde çalışmıyorlardı; ta ki BOTAŞ boru hattı çalışma grubuna Kasım 1992 tarihinde bir emrivaki şeklinde dâhil olana kadar. İlk çalışmalarda ortaya atılan güzergâhlar Azeri petrolü için RF geçişli Bakü-Novorosiysk, Gürcistan geçişli Bakü-Poti, Kazakistan petrolü için RF geçişli Tengiz-Novorosiysk (daha sonra CPC adını alacaktır) hatları idi.
BOTAŞın devreye girmesiyle çeşitlenen rota çalışmalarında, Türk Boğazlarındaki yoğunluğa dikkat çekilerek, Karadenize çıkan rotaların randımanlı olmayacağı savunularak, Bakü-Ceyhan rotası savunması başlatılmıştır. Bakü-Ceyhan olarak 1992 yılında başlanılan boru hattı çalışmasında ilk rota Ermenistan ve Nahcıvandan geçen, ikinci rota ise Aras nehri vadisini takip ederek İran ve Nahcıvandan geçip Türkiyeye ulaşan güzergâhlar idi. En düşük maliyetli olan Ermenistan geçişine Azerbaycanın, ikinci maliyeti düşük İran geçişine (sadece 60 Km.) Batılı petrol şirketlerinin karşı çıkması, rotayı Azerbaycanda Kura Nehri vadisini takiben Gürcistan ve oradan tabiatın izin verdiği en uygun rota olan Ardahan Çıldır Gölü kuzeyinden Türkiyeye giriş şeklinde belirlemiştir. Bu safhada boru hatlarının güzergâhı ekonomik olmaktan çok, siyasi şartlara göre belirlenmiştir.
Dolayısıyla, Azerbaycanın Ermenistan ile 1992 yılından bu yana devam eden Dağlık Karabağ sorunu ve ABDnin İrana uyguladığı yaptırım nedenleriyle Gürcistan, Hazar Havzası enerji kaynaklarının uluslararası pazarlara çıkış için tek yol olarak ortaya çıkmıştır. Bu çalışmalar sırasında Rusya Federasyonunun devre dışı bırakmamak amacıyla, Rusyanın Ankara Büyükelçiliğinde yapılan toplantılarda, Novorosiysk terminaline inen RF Batı Ural petrollerinin mevcut petrol boru hatlarının kullanımı ile Çeçenistan Grozni üzerinden Tiflise yaklaşık 270 km boru hattı ile bağlanması projesi üzerinde görüşmeler yapılmış, zamanın Başbakanı Tansu Çillerin Eylül 1993 Moskova ziyaretinde bu proje gündeme getirilerek ilgili kuruluşlarla görüşülmüş proje çalışmalarına başlanılması mutabakatına varılmıştır. Chevron ile yapılan görüşmeler, Kazakistan Tengiz sahası petrollerinin yüksek kükürtlü olması ve Azerbaycanda faaliyet gösteren petrol şirketlerinin itirazı nedeniyle kesilmiştir.
Bu arada, Bakü-Ceyhan rotası çalışmalarında yaşanan aksamalar, bir İngiliz proje ve yapım şirketinin Bakü-Supsa olarak Gürcistan çıkışlı rotayı gündeme getirmesine neden olmuştur. O dönemde bu projeye Türk Hükümetinin de destek vermesiyle 1999 yılında yapımı bitirilen 115 bin varil/gün kapasiteye sahip olan Bakü-Supsa petrol boru hattı, Azeri petrolünü Gürcistan'ın Karadeniz sahiline, oradan da tankerlerle Batılı pazarlara getiren ilk RF by-pass boru hattı olmuştur.
Ancak, Gürcistan sadece Hazar petrolleri çıkış kapısı olarak gündeme gelmemiştir. ABnin 21. Yüzyıl İpek Yolu olarak adlandırdığı TRACECA-Transport Corridor Europa Caucasus Asia projesi Mayıs 1993 tarihinde Brükselde TACIS program çerçevesinde ortaya atılmış ve 8 Eylül 1998 tarihinde Baküde yapılan konferansta Türkiyenin de içinde olduğu ülkelerarası anlaşma imzalanmıştır. Bu proje ile Gürcistan, Avrupa ve Asya ekonomilerini bağlayan yol üzerinde önemli bir konumdadır. TRACECA, Avrupada Bulgaristan ve Romanya limanlarından Karadenize inmekte; Kafkaslarda karaya Gürcistan Poti ve Batum limanlarında çıkmakta; kura nehri vadisinden Azerbaycan Bakû limanına inmekte, Hazar geçişiyle iki yöne ayrılarak Türkmenistan ve Kazakistana ulaşmakta; Özbekistan, Kırgızistan Tacikistan geçişlerinden sonra Moğolistanda (Çin) birleşerek, Çin üzerinden Japon Denizine ulaşmaktadır. Ancak tüm bu proje çalışmalarının ve Bakü-Supsa petrol boru hattının yapıldığı dönemde Gürcistanın Devlet Başkanı RF yanlısı olarak bilinen E. Shevarnadzedir.
Bugüne gelindiğinde, RFnin Hazar Havzası petrol ve doğalgazını kontrol için Gürcistana Güney Osetyayı bahane ederek saldırdığı ve BTC ile BTE hatlarının güvenliği gündeme getirilmektedir. BTC boru hattının sahibi olan BTC Co. hisse dağılımına bakıldığında ortaya şu çokuluslu tablo çıkmaktadır:
BP (İngiltere): %30,10
State Oil Company of Azerbaijan (SOCAR) (Azerbaycan): %25,00
Chevron (ABD): %8,90
StatoilHydro (Norveç): %8,71
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) (Türkiye): %6,35
Eni/Agip (İtalya): %5,00
Total (Fransa): %5,00
Itochu (Japonya): %3,40
Inpex (Japonya): %2,50
ConocoPhillips (ABD): %2,50
Hess Corporation (ABD): %2,36
Boru hatlarının işletilmesine mani olunması ihtimali değerlendirilmeden önce, gerek petrol gerek doğalgaz sahalarında yukarıdaki aynı ülke kompozisyonunun geçerli olduğu dikkate alınmalıdır. Bu boru hatlarından faydalanan alıcı ülkeler ise başta AB ve ABD olmak üzere tüketici ülkelerdir. Dolayısıyla, RFnin böyle bir cephe açması beklenemez ve ihtiyacı da yoktur. Hazarın doğusundaki petrol kaynakları halen Novorosiysk limanından yüklenmektedir. Yapımına başlanacak Burgaz-Dedeağaç boğazlar by-pass hattını yapacak ve işletecek şirketin büyük ortağı RFdir. Kazak petrollerinin önemli bir bölümü de boru hatları ile Çine yönlenmiş durumdadır. En büyük üretici Türkmenistanın doğalgazı ise 2028 yılına kadar RF kullanımındadır. Aralık 2007 tarihinde yapılan anlaşmalarla tesis edilecek yeni doğalgaz hatlarıyla ilave Türkmen ve Kazak gazını da RF alacaktır. Nabucco projesi için Hazarın doğusundan gelecek kaynak olmadığı gibi, proje sahipleri de bu bölge ile ilgilenmemekte, Irak, Mısır, Azerbaycan ve İran gazı ile hattı besleme alternatifleri üzerinde durmaktadırlar. Bu nedenle, Nabucco doğalgaz boru hattı projesinin Gürcistandaki durumla ilgisi yoktur. Halen alıcı ve satıcı ülke ve/veya şirketlerin belirlenmediği, gaz kaynaklarının ve gaz pazarının garantilerinin olmadığı bir projede boru hattının yapımı konu bile edilemez.
Son erişilen 850.000 varil/gün kapasite ile dünya petrol ticaretinin %1ini oluşturan BTC hattında meydana gelen patlama ve sonrasında işletmeyi zora soktuğu söylenen savaş sürecinde Supsa limanına sevkiyat yapılmış ve doğalgaz hattı işletmede bırakılmıştır. Bu süreçte, gerek NYMEX gerek Londra borsalarında önemli bir hareket olmamış, ABD ve BRENT petrol fiyatlarında önemli bir artış yaşanmamıştır. Ancak, Fransız Devlet Başkanı Sarkozy ve RF Devlet Başkanı Medvedevin Moskovada ateşkes anlaşmasını açıkladığı gün (12 Ağustos) BTC Co. büyük ortağı ve yönetimi elinde bulunduran BPnin, boru hattının Gürcistan bölümünde hasar olmadığını ancak diğer boru hatlarıyla birlikte ön güvenlik önlemi olarak kapatıldığı açıklamasına da anlam vermek mümkün olmamaktadır.
Ancak, bu savaşın Avrupa ve Türkiyeyi ilgilendirecek safhası önümüzdeki kış aylarında ortaya çıkabilecektir. RF Dışişleri Bakanı, Gürcistana askeri destek vermek ve sivillerin ölümüne neden olmakla Ukraynayı açıkça suçlamıştır. Bu harekât sürecinde Ukrayna daha önce yapmış olduğu anlaşmayı yok sayarak, RF Karadeniz filosuna limanlarını kapatacağını beyan etmiştir. Bu anlaşmazlıklar RFyi kış aylarında Ukraynaya verdiği doğalgazı kısıtlama veya kesme noktasına getirir ise, Batıya giden hatların birinin tamamen, diğerinin ise Belarustan sonra Ukrayna sınırları içinden geçmesi nedeniyle, olası kısıtlama veya kesinti sonucu Ukraynanın kontrol ettiği hatlardan korsan gaz çekimi yapması, bu hattan beslenen AB ve Türkiyeyi zorda bırakabilecektir.
Türkiye gelişmeleri dikkatle izlemeli, Saakaşvilinin harekâtı RFnin BTC ve BTEyi hedef aldığı yönündeki açıklamalarını şüphe ile karşılamalıdır. Bu dönemde, Gürcistanda provokatif amaçlı sabotaj yapılma olasılığı da yüksek gözükmektedir. Dolayısıyla AB acilen boru hatlarının güvenliğini sağlayacak bir barış gücünü Gürcistana yollamalıdır. Harekât sonrası Gürcistanda bir yönetim değişikliği olur ise bu tamamen RF yanlısı bir yönetim olması beklenmemelidir. Gürcistan halkının kendi kararını vererek, Saakaşvili deneyimi sonrasında daha ılımlı ve ülkesine dönük bir başkan seçmesi kuvvetle muhtemeldir.
Mete Göknel - ASAM
Kaynak