Kâğıt Kesiği Rüzgârlara Karşı

Kâğıt Kesiği Rüzgârlara Karşı

İletigönderen AYŞE HAVVA » Cum Tem 01, 2011 21:35

Kılıçdaroğlu; kağıt kesiği kadar sert rüzgarlara yüzünü dönmüş durumda. Bu seçim sonrası kendisi için kağıt kesiği kadar sert rüzgarlarla dolu olacak ve bence kendisi de bunun farkında. Fakat benim Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu süreçleri dimdik atlatacağından şüphem yok. Akıntı geldi mi Kılıçdaroğlu küreklere sarılıyor, çekiyor rüzgara karşı. Bunun en son örneğini medya tarafından “yemin krizi” diye adlandırılan dik duruşta gördük.

Ergenekon Tertibi’nden Silivri Zulümhanesi’nde tutsak bulunan Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın milletvekili seçilmelerine rağmen serbest bırakılmamalarına mecliste yemin etmeyerek tepki verilmesinin mimarı da yine rüzgara karşı duran adam Kılıçdaroğlu.

Şimdi, olay ne? Ergenekon Tertibi’nden tutuklu olup CHP’den milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Gazeteci Mustafa Balbay’ın yanı sıra MHP’den milletvekili seçilen Emekli Korgeneral Engin Alan meclise giremiyorlar. Çünkü yargı öyle karar veriyor. Bu yargı ile bir zamanlar terör örgütünün görünürde siyasi, gerçekte silahlı kanadına yapışmış Sebahat Tuncel’in tahliyesine izin vermişti. Sonra bu hanım abla bir arabanın üzerinde zafer işareti yaparak cezaevinden çıktı. Her zaman o sert surat ifadesiyle tehditler savurdu. En son bir emniyet mensubuna tokat atmaya kalktı. Her neyse. Ben şimdi TSK’nın şerefli komutanını, bu ülkenin en önemli gazetecilerinden birini ve diğeri de çok önemli bir bilim insanını olan üç kişiyi söz konusu bir şahısla neden kıyaslıyorum.

Bir zamanlar şiirden başı yanan başbakan eşsiz bir formülle Siirt’ten milletvekili seçilerek meclise girmişti. Hem de “halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan” mahkum olduğu ve bunlara ilaveten geçmişte açılan onca yolsuzluk davası, soruşturması olduğu halde. Neden? Halk O’nu istedi. Şimdilerde o günleri unutmuş olacak ki; “Benim durumumla ne ilgisi var. Benim durumum çok farklıydı. Benim durumum bugünkü tartışma ile ilgili değil. Hiçbir ilgisi yok. Ben yatmışım çıkmışım. Üstelik de ben ne yapmışım? Talim Terbiye Kurulu’nun onayladığı kitapta yer alan bir şiiri okumuşum. İşte olay bu. Bunlarınki ise örgütlü suç. Bir tarafta KCK var ki biliyorsunuz örgüt ile bağlantısı var. Diğer tarafta devlete karşı işlenen suç isnatları var. Benim durumum ile bu aynı olabilir mi? Benim durumumla bunu karşılaştırmak anlamsız” diyerek bana ne kardeşim girmedilerse girmediler demeye getiriyor. Zaten zatı şahanelerine kalsa değil tutuklu milletvekillerinin, CHP’nin ya da MHP’nin de meclise girmesine gerek yok. O ve saz arkadaşları tek başına meclisi de doldurur, anayasayı da yapar, ülkeyi de pek güzel yönetir. Siz onları bir tek seçin; yasama, yürütme ve yargı görevlerini bonus olarak onlar yerine getirir. Kendi durumunun tutuklu milletvekilleri ile yakından uzaktan hiçbir ilgisi olmadığını söylüyor. Doğru yok. Çünkü tutuklu milletvekillerinin neden tutuklu olduklarına dair ortada somut bir gerekçe yok. Başbakan bunlarınki örgütlü suç diyor. Allah aşkına bu nasıl örgütlü suç, bu nasıl suç. Yıllardır tutukluluk sürüyor. Tutukluluk artık hükümlülüğe dönüşmüş durumda. Sanıklar neden tutuklu olduklarını bilmeden çile dolduruyorlar. Tutuklu olmanın sebebi “delilleri karartma ve kaçma şüphesi olmasıdır. Balbay’ın, Haberal’ın ve diğerlerinin karartacaklarını düşündükleri deliller nedense aradan geçen yıllara rağmen cevval polis teşkilatı tarafından bulunamıyor. Delilden suçluya gidilmesi yolundan geçilmiş, suçludan delile gidilmeye çalışılıyor. Önce birilerini bul, suçla, içeri at, delili de bir ara buluruz mantığıyla yargılama yapılıyor.

Kılıçdaroğlu diyor ki; “Biz arkadaşlarımızı satmayız”. Orada milletvekili seçilen iki arkadaşımız tutuklu bulunurken biz burada hiçbir şey olmamış gibi davranamayız demek istiyor. Yerden göğe kadar da haklı. AKP ve destekçileri bu tepkiyi küçümsüyor, Kılıçdaroğlu’na parmak sallıyor. Kılıçdaroğlu bu boykotu sürdürebilir veya sürdüremez bu önemli değil. Ama buna karşı tepki koymadan bu isimlerin üstüne basıp geçmeden yapılan haksızlığın, hukuksuzluğun altının çizilmesi lazım. Balbay’a, Haberal’a ve Engin Alan gibi bir komutana karşı yapılan bu haksızlığa sessiz kalmayarak dik bir duruş sergilenmesi lazım.

Kağıt kesiği kadar can acıtan rüzgarlar esiyor üzerimize. Varsın essin. İçerde ya da dışarıda bir şekilde suçluyuz birilerinin gözünde, bir şekilde tutuklu ya da mahkum. Duvarlara, hücrelere, yalnızlığa, uzayan gecelere, cevapsız sorulara, bitmeyen bekleyişlere mahkumuz hepimiz biraz. Çok mu koyar bunlar? Yo ne münasebet! Önemli olan kağıt kesiği kadar sert esen rüzgarlara karşı dimdik durmak. Bunlar efkar, kahır sözleri değil. Zalimin zulmüne karşı söylediğimiz en güzel türkümüzdür bizim.
Kullanıcı küçük betizi
AYŞE HAVVA
Üye
Üye
 
İletiler: 1
Kayıt: Çrş Mar 16, 2011 13:39

Re: Kâğıt Kesiği Rüzgârlara Karşı

İletigönderen Sabırlı_Vatandaş » Cmt Tem 02, 2011 10:17

Ayşe, Kılıçdaroğlu'nu iyice sorgulamanı tavsiye ederim. Bugün bu insan Amerikalılarla, Yunanistan'da da "sevgili kardeşi" Talabanilerle yanyana durabilmiş bir insan. Hayır, benim anlamadığım, Talabani ile senin konuşacak neyin olabilir? Amerika ile neyin pazarlığını yaptın seçim öncesi. AKP politikalarına seçim döneminde üstelik, nasıl tam ve koşulsuz destek verebildin? Güncele gelirsek; bugün milletin iradesini meclise taşımama yetkisini sana kim verdi? Tabi ki ortada kafa karıştırıcı bir durum var seçilenlerin meclise girememeleri ile ilgili, ancak bu işi meclis dışında nasıl çözmeyi bekliyorsun. Yukarıdan beri saydıklarım, CHP'yi batının ve imralının ekseninde göstermeye çalışanların ekmeğine yağ sürerken (kaldı ki ben de siyasette CHP'ye artık güvenilmeyeceğini düşünüyorum) sen neyin siyasetini yapıyorsun diye sorardım Kemal Bey'e. Hadi dik duruş dedik, ya hiç mi enine boyuna düşünmüyorsun KK. Diyelim çözemedin bu sorunu sen büyük Kemal Paşa, peki sonra hiçbir olumlu adım atamadan meclise tıpış tıpış gidişini arkadaşlarını satmak olarak mı yorumlayalım, yoksa sadece ferasetsiz bir siyasetçi mi diyelim? Dik duruş mantıksız hamleler yapıp ardını diretmek değildir. O olsa olsa saflıkta inat etmek olur. Kaldı ki dik duracaksan eğer milletin milli ve manevi değerlerinin önünde dimdik dur. Özerkliğe onay vereceksen sen kimseye dik duruştan da bahsedemezsin.

Bugün halkın gözünde CHP BDP ile aynı safı tutmaktadır. Millet olaylara at gözlüğü ile baktığı için, "aa bak BDP'liler girmiyor, e onlar kötü adamlar zaten, aa CHP de girmiyor, e onlar da kötü o zaman" düz mantığıyla hareket ettiğinden kimseye bir şey açıklayamazsınız. Ayrıca bu hareket milli duruşumuza vurulmuş bir darbedir bence. Çünkü BDP'lilerin yaptığı ayrımcılığı bir şekilde destekler bir görüntü veriyorsun. Söylemlerin ne olursa olsun, o dik duruşun kazandıracağı hiçbir şey yok. Hainler dışarıda, sen de dışarıdasın. Azıcık Bahçeli'ye bakar bir şeyler öğrenirim ya, hiçbir şey bilmiyorsam da. Gir muhalefetine içeride devam et. Bak Gül çağırdı, gitmemekle kalmadı neden gitmediğini de açık açık söyledi. Milletin vekiliysen, önce yemin edersin, sonra vekaletini üstlendiğin milletin hakkını içeride çatır çatır savunursun. Bak, yandaş medya bugün başlık atmış; bankamatik emeklilerinden sonra bankamatik vekil de çıktı. İşte bizim olayımız bu, çamur at izi kalsın. Yemin etmedikçe, "milletin parasını yiyip de meclise gelmeyen ATM-Vekil olacaksın insanların gözünde.

Bakın buraya kadar seçilip de mahkum kalanlara dair tek bir şey söylemedim, ya da YSK'nın nasıl iki yüzlü oyunlar çevirdiğinden bahsetmedim, yanlış anlaşılmasın. Ayşe senin şahsına da yönelik değil yanlış anlama. Tüm suçu CHP'ye falan yüklemiyorum. Ama CHP' nin bu karışıklıkta yanlış bir tutum almış olduğundan, ve "ekseninin kaydığından" bahsediyorum. Bilmem yanılıyor muyum?
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Kullanıcı küçük betizi
Sabırlı_Vatandaş
Salık Takımı
Salık Takımı
 
İletiler: 101
Kayıt: Cmt Tem 31, 2010 9:42


Şu dizine dön: Sizin Makaleleriniz

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x