Bilimadamları 500 amino asitten oluşan bir proteinin (binlerce amino asitten oluşan proteinler de mevcuttur) tesadüfen oluşma ihtimalini hesaplamışlar ve şöyle bir sonuca varmışlardır:
1. Amino asitlerin uygun dizilme ihtimali:
10 ÜZERİ650de 1 ihtimal
2. Amino asitlerin sol-elli olma ihtimali:
10 ÜZERİ150de 1 ihtimal
3. Amino asitlerin aralarında "peptid bağı" ile bağlanmaları ihtimali:
10ÜZERİ150de 1 ihtimal
Toplam ihtimal:
10ÜZERİ950de 1 ihtimal
10ÜZERİ950, 1 rakamının yanına 950 sıfırın gelmesiyle oluşacak astronomik bir sayıdır. 1 milyar sayısını yazmak için 1 rakamının yanına 9 sıfır eklendiği düşünülürse, bu sayının ne kadar büyük olduğu daha iyi anlaşılabilir. Bu sayının büyüklüğünü anlamak için bir başka örnek ise, evrendeki tüm atomların etrafında dönen elektronların sayısıdır. Bu sayı yaklaşık 1075 olarak hesaplanmıştır.
10ÜZERİ950=1075.1075.1075.1075.1075.1075.1075.1075.1075.1075.1075.1075.1050 Görüldüğü gibi, arada muazzam bir fark vardır. Bu demektir ki, dünyadaki tüm atomlar biraraya gelseler dahi, tesadüfler sonucunda birleşip tek bir protein molekülünü bile meydana getiremezler.
Evrimcilerin gözardı etmeye çalıştıkları bir başka nokta ise, canlılığın oluşması için, canlılığı oluşturan parçaların tümünün bir arada oluşması gerektiğidir.
Çünkü söz konusu parçaların işe yarayabilmeleri için eksiksiz olmaları gerekir. Eksik bir yapı işlev göremez ve evrimin kendi iddiasına göre de doğal şartlar içinde elenir. "İndirgenemez komplekslik" olarak bilinen bu durum, evrim teorisini yıkan konulardan birini oluşturmaktadır.
Ülkemizin önde gelen evrimcilerinden Prof. Dr. Ali Demirsoy, canlılardaki yapıların işlevsellik kazanabilmeleri veya meydana gelebilmeleri için tüm parçalarının bir arada bulunması gerektiğini şöyle bir örnekle açıklar:
... Sorunun en can alıcı noktası, mitokondrilerin bu özelliği nasıl kazandığıdır. Çünkü tek bir bireyin dahi rastlantı sonucu bu özelliği kazanması aklın alamayacağı kadar aşırı olasılıkların bir araya toplanmasını gerektirir... Solunumu sağlayan ve her kademede değişik şekilde katalizör olarak ödev gören enzimler, mekanizmanın özünü oluşturmaktadır. Bu enzim dizisini bir hücre ya tam içerir ya da bazılarını içermesi anlamsızdır. Çünkü enzimlerin bazılarının eksik olması herhangi bir sonuca götürmez. Burada bilimsel düşünceye oldukça ters gelmekle beraber daha dogmatik bir açıklama ve spekülasyon yapmamak için tüm solunum enzimlerinin bir defada hücre içerisinde ve oksijenle temas etmeden önce, eksiksiz bulunduğunu ister istemez kabul etmek zorundayız.
SONUÇ: EVRİM CAUOOŞŞŞŞ BYE BYE
İnsan önceden, hiçbir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu? (Meryem Suresi, 67)