Karşılıksız Yardım

Karşılıksız Yardım

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum Ara 04, 2015 5:05

Karşılıksız Yardım


Sözcü gazetesinde, kıyıda köşede kalmış bir haber: “Köy okulunun yardım çağrısı karşılıksız kalmadı.”

Varsayalım, bu haberi görmediniz, okumadınız. Şimdi burada duydunuz. Köy okulunun yardım çağrısı sözü ilk anda neyi çağrıştırır belleğinizde? Yardım çağrısı, yardım isteği. Neden yardım istemişler, ne olmuş, neleri eksikmiş demez misiniz?

Çağrı karşılıksız kalmamış. Biraz bozuk bir anlatım, kulağını tersten gösterme gibi ama bunu boş verelim, anladığımızı diyelim: “Yardım çağrısına yanıt verilmiş.”

Bir üçüncü dünya ülkesi, Afrika’da, Ön Asya’da, ötelerde bir ülkede bir köy okulu yardım istemiş. Zengin bir ülke de yardıma koşmuş.

Yok öyle değil, köy okulu ülkemizde. Yardıma koşan okul? O da ülkemizde. Yardım isteyen köy okulu Bartın’da. Yardıma koşan, gazetedeki dille dersek, yardım çağrısını karşılıksız bırakmayan okul, İstanbul’dan. Biri köy ilkokulu. Diğeri kolej, yabancı dille eğitim yapan okul, özel okul: “Oğuzkaan Koleji.” Hem adları Türk boyu Oğuz’dan, Oğuz Kağandan alınmış, hem de eğitim dilleri Türkçe olmayan bir okul. Haftada 18 saat İngilizce dersini boşuna mı veriyorlar?

Bir de resim koymuşlar habere. Dar bir araba yolu, yol, o bildik, ülkemizin her yanını saran, taş taklidi, çirkin, birbirine geçmeli beton döşemelerle döşeli, arkada otobüs duruyor, önde küçük yaşta çocuklar. Aralarında yetişkinler; çocuklardan daha çok sayıları... Anne babalar mı, öğretmenler mi kim onlar belli değil. Resim çekilirken öndeki çocukların ellerine boylarınca büyük naylon torbalar verilmiş, torbaların üstünde kolejlerinin yazısı, simgesi görünüyor.

Birden gözümüzün önüne çağdışı görünüşler, Akape’nin yardım kamyonları geliyor. Parasını devletin ödediği ama iktidar partisinin bunu çarpıtarak oy toplama amaçlı göze soktuğu, şamatayla yaptığı yardım gösterileri, partililerce göstere göstere, yoksullara dağıtılan makarna, nohut, kömür torbaları...

Aynı anlayışı, kendine kolej adını veren, yabancı dil ve kültür öğretme okullarından biri eliyle yapılan yardımda görüyoruz. Çocuk, çocuğa torbalarla yardım taşıyor, göstererek veriyor. Köy okulu, kameralar önünde alan, yardıma muhtaç ülke okulu, diğeri, kolej, veren, üstelik yardımını kendi adını taşıyan torbalarla veren, İngilizce – İspanyolca dilli özel okul. İngilizce küresel sömürge dili onu anladık da neden aynı anda İspanyolca öğretiyor bu okul? Amerika’da İspanyolca İngilizcenin yanında ikinci dil. Orada çok İspanyol yaşıyor. Peki bizde niye öyle? İspanyolcayla ne ilgimiz var? Yoksa Amerikaya öğrenci yetiştirdiğimiz için mi böyle?

Bu kolejin anaokulunda, haftada 14 saat İngilizce öğretiliyormuş. Dikkat ediniz anaokulunda. Çocuğun anadilini geliştireceği dönemde Türkçe yerine İngilizce. İlkokulunda, duyurularında yazılı, haftada 18 saat İngilizce. Ortaokulunda 17 saat. Ülkemiz ulusal eğitimden bu kadar koptuysa, bu durumu herkes benimsemişse, utanılacak durum övünülecek bir şeymiş gibi gösteriliyorsa, biz çoktan av olmuşuz. Yüce önderimizin uyarısını kulak arkasına atmışız...

“Bilelim ki, ulusal benliğini bulamayan uluslar, başka uluslara av olurlar. "


Bartın, Karadeniz’de küçük bir ilimiz. Küçük ama konumu, yeri dolayısıyla önemli bir bölgemiz. 1991 yılında Zonguldak’tan ayrılarak il olmuş.

Bartın Deniz Üssü, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin denizaltı üssü. Bartın’ın doğası, bitki örtüsü, dağı, ırmağı, bulunduğu yer de çok önemli.

Tarihine bakın, daha buranın adından başlayarak, Bartın çayından çıkarak hemen eski Yunan aşıklarının, Roma dönemi hayranlarının, içimizdeki vatan düşmanlarının sayıklamalarını görürüz. Yok adı şu Yunanca şu “sos”tan geliyormuş da, şu tanrı, bu tanrı falan tanrının çocuklarıymış da...

Bir kere de vatanı, vatan nasıl anlatılır öyle anlatın. Üstünde yaşadığın vatanı, başkasının yurdunda konar göçer gibi değil, konuk gibi, göçmen gibi değil, özvatanın olduğu bilinciyle, on bin, on beş bin yıllık ilk sahibi olarak anlatın çocuklarımıza... Dilimize sahip çıksaydık zaten, ulusal benliğimizi öğrensek, öğretseydik, bu bölücülere de, yabancı hayranlarına da dur demeyi bilirdik...

Neyse konuyu dağıtmayalım, Bartın, eskiden beri gözlerin üzerinde olduğu bir yer. Günümüzde savaş silahları değişti. Kültürle, dille devşiriyorlar insanları. Kendi elinle beynini yitirip tutsağı olunca o dilin, kültürün, vatanını teslim ediyorsun düşmana. Düşmanın beynine diliyle giriyor, kendi dilini öğrenemeden el dilinde yitip gidiyorsun...

Bartın’da inanamayacaksınız ama “Amerikan Kültür Derneği İlkokulu“ bile var.

“Özel Bartın Amerikan Kültür Derneği İlkokulu.” Yalnızca ilkokul da değil, aynı derneğin anaokulu, ortaokulu var. “ Bartın Amerikan Kültür Koleji ” adlı okula ne dileceksiniz? Çok ilginç çok... Niye Karadeniz’in diğer illerine, ilçelerine böyle çöreklenmemişler de, Bartın’a yayılmışlar? Amerika, İngilizce diliyle buraya ev kurmuş, yerleşmiş. İş, buraları yavaş yavaş dönüştürmede, yeni yetişenler eliyle bu yöremizi teslim alma, buralara el koymada... Yabancı sabırlıdır, soğukkanlıdır, yüz yıllık emellerinden öyle kolay kolay geçmezler...

Bir küçücük gazete haberi deyip geçmeyin. Haberin ucunu şöyle bir kaldırıyorsun, altından gizlenen pislikler dökülüyor...

Yanaz İlkokulu bir köy okulu. Öğretmenleri, okulun öğrencileri sosyal ağda, kitap ve kırtasiye malzemeleri (defter, kalem, kâğıt, yazı araç ve gereçleri) yardım çağrısı yapmışlar. Habere göre ne demişler? “Kaynağımız yok, bize kitap gönderin.” demişler. Kaynağımız yok derken ne demek istediklerini anladınız mı? Araştırma yapmak için mi, öğrenmek, öğretim yapmak için mi, Türkçelerini geliştirmek, okumayı, yazmayı sevmek, sevdirmek için mi, ders kitapları eksik de onun için mi, kitaplık kurmak için mi, bilemiyoruz. Yoksa köy okulu çocukları kolejli çocuklarla tanışsın, kaynaşsın, kendilerini ezik, yabancı dilli bu kolejli çocukları efendileri gibi mi görsünler diye tasarlandı bu çağrı ve yardım? Karşılıklı anlaşmayla mı karşılık buldu yardım çağrısı?

Bu çağrıyı, ne rastlantı, başka hiçbir okul duymamış. Tek, aynı bölgede dil saltanatı kuran, Amerikan dilinin okullarından biri İstanbul’dan duyup durumdan kendine görev çıkarmış. “Oğuzkaan Koleji.”

Onca okuldan ses çıkmamış. Sonra bu kolej öyle sessiz sedasız falan yardım yapmamış, bu çağrı okulda bir çalışma başlatmış. Ah bu rastlantılar... Duyurmuşlar:

“Köy okulu için okul içinde kampanya başlatıldı.”

Bir okul için değil, köy okulu için. Köy okulu diye bir ayrım, bir kavram var mı?

Haberi okumayı sürdürelim:

“Afişler tasarlayıp okul kampüslerinde her yere asan öğrenciler, kısa sürede yüzlerce kitap ve kırtasiye malzemesi topladı.”

Vay vay, ilköğretim, ortaöğretim kurumu değil burası üniversite. “Okul kampüsleri” demişler. Bu Fransızca sözün Türkçesi yerleşke. Okumaya devam. Öykü akıl dışı gelişiyor bu arada:

“Toplanılan kitap ve kırtasiye malzemeleri koliledikten sonra Bartın’a doğru yola çıkan öğrenciler, günün ilk ışıklarıyla köy okulu olan Yanaz Köyü İlkokulu’na ulaştı.”

Koli sözü de Fransızca. Posta paketi. Postayla göndermek üzere paketlenmiş toplananlar. Kolilenmiş sözü, yabancı söze Türkçe ek eklenmesiyle, zorlamayla oluşmuş...

Şimdi madem malzemeler paketlenmiş, neden gönderilmemiş? Birlikte getirilmiş, hem de günün ilk ışıklarıyla köye varıldı diye film gibi anlatılıyor yaşananlar... Malzemeler paketlendiyse, öyle getirildiyse, söylesinler, neydi o çocukların ellerindeki torbalar? Neden getirdiklerini elleriyle veriyorlar çocuklara. Getirilenler, “Tek tek teslim edildi.” diye yazılmış. Okuldan okula bir yardımsa, bu işte çocuklar neden kullanılıyor? Tıpkı misyoner okullarının az gelişmiş ülkelerde yardım dağıtması gibi... “Tek tek teslim edildi.”

Köy okulu sözü de burada önemli. Kolay mı karşısındaki okul, kolej! Boru mu bu? Özel bir okul, kolej, amacı yabancı dil-kültür öğretme olan eğitim kurumu. Karşılarındaki ne? Kaç kez üstüne basılarak yazılmış: “Köy okulu olan Yanaz Köyü İlkokulu.”

Bu aşağıdaki sözü de yazılanlara inanırsanız, kurgudur demezseniz, kolejli öğrenciler demişler:

“Yardımlarımız sürekli olacak, buradaki öğrenci kardeşlerimizle sürekli iletişim halinde olacağız.” Bunlar çocuk değil, yetişkin, yüksek okul öğrencileri yanlarında halt etsinler... Sonra şu sözü, hangi yabancı filmde, hangi çeviri romanda duyduk diye derin derin düşünmeye başlamayın, işin içinden çıkamazsınız sonra... Bakın ne demişler:

“Onların mutluluğu bizim için çok ama çok değerli.”

Bartınlılar, işiniz zor...

Feza Tiryaki, 3 Aralık 2015
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 987
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x