Kaybolan değerlerimiz mi, biz mi? / Cemile Aksak KARACA

Kaybolan değerlerimiz mi, biz mi? / Cemile Aksak KARACA

İletigönderen Erkan Güçiz » Cmt Ağu 22, 2015 20:31

Değerlerimiz; kökleri tarihin derinliklerine kadar uzanan ve gücünü ait olduğu topraktan alan bir ağacın meyveleridir... Her milletin ortak bir tarihsel geçmişi, dolayısıyla maddi ve manevi değerleri vardır ve nesilden nesile büyük bir özenle aktarılmalıdır. Değerlerini gelecek kuşaklara aktaramayan bir millet temelden sarsılır ve yok olmaya mahkumdur. Tarihine sahip çıkan, değerleri yozlaştırılmamış millet bir bütündür; aynı şeylere güler, ağlar, kızar, isyan eder. Böyle bir milleti parçalamak zordur.

Türk milletinin de milli ve manevi değerleri çok güçlüdür. Bunu bilen; Türk milletini topla, tüfekle yıkamayan dost görünümlü düşmanlar ustaca değerlerimize saldırmaya başlamışlardır. Değer tohumu ne kadar güçlü olursa olsun; toprakla, suyla, güneşle beslenemediği sürece ölür… Dil, din, örf ve adetler, gelenekler, bayrak, vatan, İstiklal Marşı gibi milli ve manevi değerlerimiz; birbiriyle iç içe, birbirinden ayrılamayan ve birbirinin tamamlayıcısı olan değerlerimizdir. Bu değerler topluma can veren, toplumu ayakta tutan hayat kaynaklarıdır. Değerlerimiz zamanla, yavaş yavaş, hissettirmeden (son zamanlarda ise açık açık) kızgın yağ ile yakılmaktadır. Günümüzde terör, şiddet, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, ayrıştırma, başka kültürlere özendirme hat safhada ve bunların tamamı değerlerin hızla kurutulmasına en büyük etken…

Kültürümüz bizim güzelliklerimizi, halkımızın değer verdiği maddi ve manevi her şeyi kapsayan bir kavramdır. Sözlü ve yazılı edebiyat ürünlerimiz, bayramlarımız, yeme-içme alışkanlıklarımız, giyim-kuşamımız, halk oyunlarımız, düğünlerimiz, misafirperverliğimiz, merhametimiz… Bunların hepsi bizi biz yapan unsurlardır. Kültürümüzün yozlaşmaması için büyük özen göstermemiz gerekirken biz içinde olgunlaştığımız kültürümüzün farkına bile varmadan yaşayıp gidiyoruz. Bizim olmayan unsurlar bizim, yapı taşımızı oluşturan unsurlar ise bizim değilmiş gibi gösterilmektedir.

Özümüze ait birçok şey hayatımızdan çıkarılmaya başlandı. “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir!!!” diyen bir peygamberin ümmeti, “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” diyen bir neslin torunlarıyken; uzak bir yere giderken komşuya anahtar teslim ederken şimdi selam dahi vermez olduk, komşularımızı ihbara yönlendirildik… Ne kadar acı değil mi?! “Cennet anaların ayakları altında”yken diz kapağından tahrik olan bir nesil türedi… Bayramlarda aile ziyaretleri yapan nesiller kalmadı neredeyse. Bayramı fırsata çevirip tatil planları yapar olduk. “Türkçe”yi doğru düzgün öğretmezken okullarımızda yabancı dil ders saati “Türkçe”nin iki katı oldu. Ana dilini sindiremeyen çocuklar yabancı bir dili özümseyebilir mi? Yerli malı haftaları yapardık… “Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı” tekerlemeleriyle büyüyen bir nesilden Avrupa malları ile hava atan bir nesle…

Ne oldu bize?

Vatan üstünde yaşayan insanlar için sadece toprak parçası değildir, özgürlük demektir. Sahip çıkmak boynumuzun borcudur. Bayrağımız uğruna oluk oluk kanların döküldüğü, canların verildiği kutsalımızdır. Dilimiz “Türkçe”miz bizi birbirimize bağlayan, iletişimimizi sağlayan, kültürümüzün aktarıcısıdır. Milli ve dini bayramlarımız milli ve dini değerlerimizdir. Bir milletin dilinin onun temeli olduğunu bilen hainler Türkçe’mize düşman bir nesil yetiştirmeye başladı. Sokağa çıkın, dükkanların tabelalarına bir bakın… Türkçe tabelalarda bile buram buram İngilizce kokuyor. Bir dükkanın ismi Türkçe olup sonuna ‘İngilizce’de çoğul eki olan “s” takısı eklenebilir mi? Amaç ne? Milli bayramlarımızın içeriğiyle oynanmasının, tören geçişlerinin ve bazı etkinliklerinin yapılmamasının altında yatan temel sebep ne olabilir acaba? Milli egemenliğimiz, ulusal kurtuluşumuz unutturulmaya mı çalışılıyor? Düşünmeden edemiyorum… Zira biz ulus olarak kültürümüzle var olduk. Değerlerimiz sayesinde bu günlere geldik. İmece yaptık düğünlerimizde, tarlalarımızda, işimizde.

Şu an ülkemiz neredeyse savaşın eşiğinde. Her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Yeniden vatanımızı savunmak zorunda kalmayacağımızı umuyorum ama eğer “Bir gün İstiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersek, … muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.” Lakin yeniden vatanı canımız pahasına savunmak için o ruhu yaşamamız lazım. Milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmak, Atatürk ilkeleri doğrultusunda hareket etmek tek çaremiz.

Başka Türkiye yok.
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Erkan Güçiz

Facebook - TC ERKAN GÜÇİZ
Kullanıcı küçük betizi
Erkan Güçiz
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 421
Kayıt: Çrş Eyl 29, 2010 5:18

Şu dizine dön: Sizin Makaleleriniz

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x