KCK Operasyonları Bir Tuzaktır, Aç Artık Gözlerini Ey Halkım!

Emekli Jandarma Albay - Yazar

KCK Operasyonları Bir Tuzaktır, Aç Artık Gözlerini Ey Halkım!

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Kas 11, 2011 14:04

KCK Operasyonları Bir Tuzaktır, Aç Artık Gözlerini Ey Halkım!

Bu tuzağın farkındasınız değil mi... ANADOLU BİZANS OLUYOR...

KCK nedir?
Açılımı; Kürdistan Topluluklar Birliği, yani İran, Irak, Suriye ve Türkiye’yi de kapsayan ve geçmişi 150 yıl öncesine dayanan Büyük Kürdistan Siyasi Projesinin hayata geçirilmesi için yapılmış bir plan, proje ve uygulama esaslarını kapsayan bir örgütlenme modeli.

KCK belgesi nedir? 2005 yılında hazırlanmış ve PKK’nın Kandil’deki silahlı kanadı tarafından 25 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilmiş, adına da KCK SÖZLEŞMESİ denilmiş, sözde PKK ANAYASASI niteliğinde bir kâğıt parçasıdır, yani küresel Kürdistan projesinin uygulamadaki temel esaslarını gösterir bir yazılı kâğıt.

KCK’yı kim kurmuştur? İmralı’da yatan hain.

KCK’da yürütmenin başı kimdir? PKK’nın silahlı başı Murat Karayılan denilen hain.

KCK’nın ana hedefi nedir? Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den, gücü yeterse, bir parça toprak koparıp Büyük Kürdistan’ı kurmak.

KCK’nın uygulama hedefi nedir? Silahlı PKK unsurlarının, uluslararası ve anayasal güvence altında silah bırakıp, başta Türkiye olmak üzere sayılan dört ülkede yönetime getirilmesi ve siyasi, adli ve idari bir silahsız bir devlet yapısına dönüştürülmesidir. Ama işi sağlama bağlamak için de, silahlı PKK unsurlarının Barzani içinde peşmerge olarak saklanması olayıdır.

Bugün ülkemizde yapılan ve adına da KCK Operasyonları denilen soruşturma, bu siyasi, idari ve adli örgütlemenin Türkiye’deki ayağıdır. Şimdi diyeceksiniz ki “Ne var bunda, ne güzel işte, PKK ile mücadele ediyor hükümetimiz”… Doğru değil, bu bir tuzaktır tuzak!

Nasıl mı, anlatalım…

Bu KCK kâğıtlarında ne var? Bakın Taha Akyol ne diyor, hükümet sözcüsü gibi konuşan Taha Akyol: “25 Mayıs 2007 günü PKK Kongra-Gel tarafından onaylanarak yürürlüğüne konan KCK sözleşmesi bölgede uygulaması başlamış bir anayasa taslağıdır, demokratik özerklik bu metne göre inşa edilecektir…”

(Bakınız: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19043893.asp )…”

Önce Akyol’un kullandığı kelimelere bakınız: “Onay, sözleşme, anayasa taslağı ve sözleşme…” Onayı amir olan makam verir, sözleşmeyi yetki kullanan makam yapar, anayasa taslağını güç olan makam yapar, özerklik ise bağımsızlığın ilk adımıdır… Bu kelimeleri yan yana getirince, insan ister istemez diyor ki, sanki bu yazı ile PKK’ya yol gösteriliyor ve bu yolda kamuoyu hazırlanıyor hem medya eliyle, hem de hükümet eliyle… Siz de böyle düşünüyorsanız, doğrudur, bugün ülkemizde yapılan da budur.

KCK Sözleşmesi denilen bu yazılı kâğıt ne zaman hazırlanmıştır? 2005… Başbakan kimdir o yılda? Erdoğan, zaten son dokuz yılda hep o. O zaman bakın, bu tarihte, bu Başbakan’ın halka açık sözlerine bir bakın:

“Kürt sorunu benim sorunum! Erdoğan, Diyarbakır’da Kürt sorununun çözülememesinin nedeni olarak BDP ve CHP’yi göstererek, “2005’te yine Diyarbakır’da ‘Kürt sorunu herkesten önce benim sorunumdur’ dedim. Sözlerimin arkasındayım” dedi… (Bakınız: http://siyaset.milliyet.com.tr/kurt-sorunu-benim-sorunum-/siyaset/siyasetdetay/02.06.2011/1397439/default.htm ...”

Demek ki bu kâğıt parçası üzerinde bu KCK planı hazırlanırken, Başbakan’ın kafasında PKK’ya karşı bir çözüm, daha doğrusu PKK’nın kılık değiştirilerek çözülmesine ilişkin bir fikir var. Olmasa bu lafları söyleyemez. Var ki, otuz iki yıldan beri çözülemeyen bu PKK sorunu karşısında, “küresel güçler tarafından onaylanmış” bir çözüm modeli aklında var ki konuşuyor. Öyle ya, iktidara geleli iki yıl olmuş bir siyasetin böylesi kesin konuşabilmesi için, elbet aklında bir fikir ve düşünce olacak, olacak ki çıkacak meydanlara “ bu terör değil, Kürt Sorunudur” diyecek ve “ben çözeceğim” diyecek…

Peki, nedir bu çözüm? ÇÖZÜM: İŞTE BU KCK… Yani bu KCK; PKK’nın geliştirdiği bir örgüt değil, AKP’nin “teröre siyasi çözüm” adı altında PKK’yı devlet yaparak “terörü sözde bitirme” planıdır, sinsi bir plan ve sinsi bir tuzaktır. Peki, nasıl oluyor da bu AKP, kendi beslediği yılanı yok etmek için sözde operasyon yapıyor?

Anlatalım…

Şimdi sizi alıp 03 Kasım 2002’ye götüreceğim… Genel seçimler yapıldı ve AKP iktidar oldu, hükümet oldu. Yeni bir parti, daha ilk seçimde iktidar… Kasım 2002- Mart 2003 arası hükümet kurma çalışmalarıyla geçti, ısınma turlarıyla geçti, çok zaman değil, topu topu dört ay… ABD Irak’a savaş başlatacak, hükümetimizden destek istiyor, Türk Ordusu’yla birlikte Irak’a girmek istiyor… Konu TBMM’ne geldi, tarih 01 Mart 2003. Tezkere geçmedi, Başbakan Abdullah Gül istifa etti, yeni hükümet kuruldu, Başbakan Recep Tayip Erdoğan oldu, Gül ise Cumhurbaşkanı… İşte bu noktadan itibaren anlatmaya başlayalım size yaşadıklarımızı ve sonrasında bakalım bu “KCK nedir” diye…

Erdoğan 15 Mart 2003’te Başbakan oldu, tesadüf bu ya, ABD aynı günün sabahı Irak’a savaşı başlattı. Erdoğan Türkiye’nin tüm desteğini ABD’ye verdi, İncirlik havalimanı, Habur Kapısı gibi… Savaş bir ayda bitti, Saddam düştü, Irak işgal edildi… Bir ay sonra Barzani Kerkük’ü işgal etti. Kerkük’te bir Kürt Vali iş başına geldi, nüfus ve tapu kayıtları yakıldı ve Erdoğan hükümetinden hiç ses çıkmadı. Aslında Kırmızı Çizgimiz buydu ama çiğnendi, AKP eliyle… Temmuz 2003’te ABD askerleri Barzani peşmergeleri ile birlikte Türk Askeri’ni esir aldı, başlarına çuval geçirdi… Erdoğan hükümetinden yine ses çıkmadı, hatta “ABD’ye nota verin diyen gazetecilere “bu müzik notası değil” diyerek bizimle alay etti… Bu süreçte iki kez TBMM’den Irak’taki PKK varlığına harekât tezkeresi geçti ve her ikisinde de Barzani istemedi, diyerek harekât yaptırılmadı. Türk Ordusu harekât yapamayınca PKK Irak kuzeyinde kök saldı, işte inlerinin tam yerleri(resim 1):

Resim

Ve Erdoğan hükümeti artık Irak’a hiç karışmadı; Musul’u, Kerkük’ü, PKK’yı, Barzani’yi, Irak’taki ABD işgalini, kendi içlerinde baş başa bırakıp yüzünü AB’ye çevirdi… Hatırlarsanız, Melih Gökçek Ankara sokaklarını AB bayrakları ile donatmıştı o süreçte… Türkiye’nin müdahalesi olmayınca, Irak’ta ABD-PKK-BARZANİ-TALABANİ istediği gibi at koşturabilirdi, koşturdu da… Yine hatırlayınız Abdullah Gül’ün ABD Dışişleri Bakanı ile Dubai’de yaptığı görüşme ve anlaşmayı… Neden? Çünkü Küresel Kürdistan Siyasi Projesi’nin Irak’taki ayağı Barzani ve Talabani’nin güçlendirilmesi gerekiyordu, yapıldı. Öteki ayağı PKK’nın da güçlendirilmesi gerekiyordu, o da yapıldı. Tabi bu arada ABD, PKK’yı İran’a karşı kullandı ve PJAK örgütünü İran’da destekledi, PJAK’ı PKK gibi yapmak için. PJAK başladı İran askerlerini öldürmeye, tıpkı PKK’nın bizi şehit ettiği gibi… Ardından ABD bir kısım PKK’lıları da Afganistan’a gönderdi, paralı asker olarak…

(bakınız: http://www.rotahaber.com/pkklilar-abdye-parali-asker-mi-oldu_50229.html)…

Bilerek yüzünü AB’ye çeviren ve Irak’ı ABD’ye teslim eden Erdoğan ya da AKP siyaseti, ilk olarak Kıbrıs Rumlarını AB’ye üye yaptı ve Kıbrıs Türk’ünü yok saydı… Çünkü Küresel Kürdistan siyaseti Türk’e karşıdır, Atatürk’e karşıdır, Cumhuriyet’e karşıdır, Anadolu’nun biz Türkler tarafından yurt, vatan edinilmesine hep karşı olan bir siyasettir. Başbakan Erdoğan diyor ya “PKK vazifesini yapıyor” diye, kendisi de vazifesini yaptı ve biz de boğuşup duruyoruz şimdi Rumlarla. Çünkü onlar AB’ye üye ama Kuzey Kıbrıs Türk Devleti üye değil. Sorun çözülecek diye aldattılar bizi. Nasıl çözülsün ki; bir yanda AB üyesi zengin Rumlar, diğer yanda dünyanın bizden başka tanımadığı fakir Türkler… Rum Türk’e ne verecek bu durumda? Hiçbir şey, vermiyor da zaten, boğuşup duruyoruz…

Ve biz böylece 2005 yılına geldik, yani, KCK sözleşmesinin hazırlandığı yıla… Bu arada Irak’ta güçlenen PKK, Kuşadası’nda eylemler yaparak terörü gündemde tutuyor, aynı zamanda AB siyasetinin de ilgisini, öldürdüğü Avrupalı turistler vasıtasıyla, Türkiye’ye çekiyordu… Nisan ve Temmuz eylemlerinde bir polisimiz şehit düştü, 2 turist ile üç vatandaşımız öldürüldü, 20’si ise yaralandı (bakınız: http://tr.wikipedia.org/wiki/2005_Ku%C5%9Fadas%C4%B1_Sald%C4%B1r%C4%B1lar%C4%B1)…

Türkiye’nin en önemli sorunu artık terör idi; yokluk, yoksulluk, özelleştirmeler unutulmuştu… Halbuki AKP’nin özelleştirdiği bankaların kredi kart faizi oranı bu dönemde yüzde 100, AKP enflasyonu ise 10-12 idi, yani halkımız soyuluyordu. Yine bu bankaların 2010 yılı net karı 17 milyar dolar idi, milli servetimiz çalınıyordu ama kimin umurunda, bütün mesele terörü yani Kürt Sorunu’nu çözmek idi ülkemizde… Çözüm ise aslında çözmek değil, “PKK’yı siyasi güce dönüştürmek” idi… Bu amaçla hazırladılar bu KCK’yı, daha o yıllardan…

KCK sözleşmesinin yürürlüğe girdiği yıl kaç? 25 Mayıs 2007…

Genel seçimlerin yapıldığı yıl kaç? 12 Haziran 2007… Yani o yıl, yani KCK yapısının hazırlandığı yıl, aynı zamanda ülkemizde genel seçimler vardı. Genel seçimlerde de “teröre çözüm” bulacağını vadeden bir AKP vardı, bugün dahi baksanıza Bülent Arınç’a, “terörü kesin olarak bitireceğiz inşallah” demiyor mu…

Ülkenin birinci derdi terör… PKK bu süreçte “demokratik çözüm” masalıyla eylemsizlik içinde… AKP ile PKK görüşmeleri sürüyor… AKP siyasetine ABD destek, AB Destek, İsrail destek Barzani-Talabani destek, PKK destek… Bir de bunun üzerine Erkan Mumcu- Mehmet Ağar’ın son anda birleşmekten vazgeçip halkımızı düşürdükleri çaresizliği koyun… Bir de bunun üzerine Yaşar Büyükanıt’ın “anlamsız muhtırasını” koyun, sonuç: AKP tek başına iktidar… Öyle ya bunca tuzak, oyun, dalavere, bunca iç ve destek ve de işbirlikçi medya desteği ile AKP iktidar olmasın da kim olsun! Halkımızın ne suçu var? Halkımız ne anlasın bunların karanlık tuzak ve kirli oyunlarından…

AKP iktidar 2007’de ve yeni AKP iktidarının “tek alternatif, tek çözüm, tek parti” olarak halkımıza dayatılması için gücünü halkımıza göstermesi lazım. Gücünü gösterebileceği iki alan var; biri terörle mücadele, diğeri de darbeci, işkenceci orduyla mücadele, yanında da bu darbecilerle işbirliği yapan aydınlarımızla mücadele. Öyle ya fakirlikle mücadele etseniz, kime yaranabilirsiniz, çünkü çoğumuz fakir, yaptığınız kaybolur gider, güç göstermek gerek güç ama nasıl?

Bizim ülkemizde bu güç gösterisini yapılabilmeniz için, karşınızda bir terör örgütü lazım yani PKK’nın gündemde kalması lazım, yani zaman zaman şehitler vereceğiz ki halkımız ülkemizin en büyük sorunun terör olduğunu görecek ve unutmayacak… Teröre karşı sahada mücadele eden kim; Türk Ordusu. O halde bununda kontrol altına alınması lazım. Hem de Türk Ordusu’nun, aslında bu memleketin başına bir bela olduğu, hep darbe yapan milletine kalleş bir ordu, hem de terörü bitirmek istemeyen, hatta terörden rant sağlayan bir ordu olduğu gösterilmesi lazım, lazım ki önce halk “orduya kafa tutan bir siyaset” görsün, görsün ki bu güç karşısında sinsin, korksun… İkisini de yaptılar, hem halkımızı sindirdiler, hem de ordumuzu darbeci gibi gösterip halkı ile arasındaki güçlü bağı damla damla zayıflatmaya başlattılar… Amaç; milletinden güç alamayan ordumuz zayıflasın, zayıflasın ki zayıf ordu AKP siyasetine karşı koyamasın! Nasıl yaptılar bunu?

Alın işte size Dağlıca! Alın işte size Ergenekon!


AKP siyaseti Dağlıca’da göz göre göre askerimizi PKK’ya şehit ettirdi, göz göre göre… Yine bu AKP siyaseti göz göre göre Aktütün’de askerimizi şehit ettirdi PKK’ya, göz göre göre… Bu konudaki haykırışımızı okuyunuz: http://www.ilk-kursun.com/haber/80558)… Ve aşağıdaki resme, ihanetin resmine de bir bakınız( resim 2):

Resim

Amacı ordumuzu PKK karşısında zayıf göstermekti, bunu başardı, alın dinleyin halkımızı, bakın görün bakalım ordumuz için neler söyleyenler var… Ardından Ergenekon… Bir yanda, muvazzaf emekli demeden, askerlerimizi gözaltına aldılar, evlerini, makamlarını aradılar, hapse attılar, şeref ve haysiyet kırıcı yayın yaptılar, aşağıladılar, bir yandan da aydınlarımızı gözaltına aldılar, AKP siyasetine karşı olanları da medya eliyle yerden yere vurdular… Hâlâ bu sürecin içindeyiz ve yaşıyoruz…

Böylece hem PKK’yı güçlendirdiler, hem gündemde tuttular, hem de ordumuzu savunmasız bırakıp PKK’yı saldılar üstüne… Nihayetinde terörle mücadele eden, aynı zamanda “darbeci orduyla mücadele” ve de darbeci oldukları için “asli görevini yapamayan orduya müdahale” eden GÜÇLÜ AKP imajı yarattılar… Bakın işte Türk Ordusu’nun yeni yapılandırması adı altında AKP’nin müdahalelerine; sözleşmeli er, paralı asker, sınır özel birliği gibi… Böylece Türk Ordusu’nu Türk milleti gözünde suçlu göstermeye çalışarak itibar da kaybettirdiler, zayıflattılar… Ama bu arada KCK sözleşmesi yürürlüğe girdi, çalışmalarına başladı, kimsenin haberi olmadan, medya da hiç bu kadar KCK yapısı hakkında hiç konuşmadan…

Bu arada Milli İstihbaratımız da PKK ile görüşüyordu hem de resmen… PKK terör örgütü artık Türkiye’de siyasi, idari ve adli bir yapıya dönüştürülüyordu, hem de devlet eliyle, devlet demeyelim de, hükümet eliyle… İşte AKP’nin de, ABD’nin de, AB ve İsrail’in de, Barzani- Talabani ve PKK’nın istediği çözüm buydu; “Silahlı PKK’yı silahsız KCK’ya dönüştürüp, devlet içinde ayrı bir devlet yaparak terörü bitirmek”, üstelik anayasal güvence ile…

Bu ihanet süreci hiç durmadı, işledi… Bir yanda PKK halk içinde yapılanmaya devam ederken, bir yanda Türk Ordusu medya, siyaset ve hukuk eliyle saldırılara maruz kalırken, bir yanda AKP muhalifleri hapislere atılırken, bu ihanet süreci hep işledi, hiç durmadan işledi… Ama bir sorun vardı, o da Doğu’da yaşayan halkımızın büyük bir kısmı PKK’yı terör örgütü olarak görüyordu… Ne yapmalıydı da PKK’ya halk desteği verilmeliydi, PKK halkın içine alınmalıydı? Öyle ya KCK yapacaksınız eğer, size önce halk lazım, halk desteği lazım, halk olmayınca KCK neye yarar… Bakın ne yaptılar!

İşte HABUR! 19 Ekim 2009…

PKK’lılar törenle getirildi, özel mahkeme, özel yargılama yapıldı, hepsi serbest bırakıldı ve halkın içine salındı, üstelik PKK terörist elbisesiyle… Böylece örgütün otuz yılda alamadığı halk desteği Habur yoluyla örgüte verildi. PKK artık halkın içindeydi… Artık PKK, terör örgütü değil, halkın temsilcisiydi. Kendinizi koyun şimdi Şemdinlili kardeşlerimiz yerine, siz olsaydınız ne düşünürdünüz Habur için? Hükümet eliyle getirilen teröristler, hükümet eliyle karşılatılan, özel sorgu ve yargı usulüne tabi tutulan, hükümet eliyle serbest bırakılan, hükümet eliyle PKK terörist elbisesiyle dolaştırılan, üstelik Mardin’deki futbol maçında şeref locasına oturtulan bir terör örgütü, artık terör örgütü olabilir miydi? Ve PKK Habur’la halk oldu, terör örgütü resmi kalktı, yerine demokrasi mücadelesi veren bir siyasi örgüt geldi, getirildi…

Bu arada KCK yapılanması Doğu’da, Güneydoğu’da, İstanbul’da, tüm yurtta yapılanmaya devam etti… Etti ama, anayasa vardı ve devlet içinde ayrı bir devlet yapılandırarak teröre çözüm bulmak suçtu, siyasetin anayasal adli suçuydu, Türk adaleti bir gün buna uyanabilirdi… Ergenekon denilerek hapse atılanların da delil olmasa bile hapiste tutulması gerekirdi, çünkü bu kez de halk uyanabilirdi dönen tuzağa… Mahkemelerde görülen AKP hakkında davalar vardı, AKP yandaşlarının da yargı önünde korunması gerekiyordu… TBMM’den geçen özelleştirme gibi, askeri yargının yok edilip sivile devri gibi, maden kanunu gibi, Vakıflar kanunu gibi, o halde yargının da AKP’leşmesi lazımdı, lazımdı ki tüm bunlara göz yumulabilsin… Bakın ne yaptılar!

İşte REFERANDUM!


2010 yılı referandumu ile AKP yargıyı da kontrol altına aldı, yüksek mahkemeleri de, hâkimleri de savcıları da, Cumhuriyet, demokrasi ve Atatürk aşığı hâkim ve savcılar ise kızağa çekildi… Ordu hapisteydi yani Ergenekon(!) terör örgütüydü, halk böyle anlıyordu… Aydınlar hapisteydi, hepsi terörist idi, halkımız böyle anlıyordu artık… KCK yapılanıyor kimse müdahale etmiyordu, güç kazanıyordu… Bu süreçte PKK sözde ateşkes ilan etti, olay çıkmadı ve AKP bu siyasetiyle referandum tuzağını halkımızın gözünden kaçırmayı başardı… Referandumda EVET çıktı ve yargının kontrol, denetim ve yönetimi sağlandı. Ama bununla birlikte, önceden yapıldığı gibi, terörün gündemde kalması gerekiyordu ve Türk Ordusu’nun da terör karşısında başarısız gösterilmesine devam edilmesi gerekiyordu… Bağladılar elini kolu Türk Ordusu’nun, aldılar yetkilerini, saldılar PKK’yı üzerine… İşte Şemdinli… Yıl 2010, aylardan Haziran, 11 şehit, işte resmi(resim 3):

Resim

Bu resimde diz çöken Başbakan değil, halkımızın gözünde Genel Kurmay Başkanı idi ama İlker Başbuğ Paşa bile bunu anlayamadı, bu tuzağı göremedi, yazık… AKP Türk Ordusu’nu kımıldayamaz hale düşürmüştü; Irak’a harekât yapamıyordu, teröre karşı yetki kullanmıyordu, nerdeyse karakolunu bile koruyamaz bir duruma düşmüştü hem de hükümet eliyle, ama halkımız tüm bunları nereden bilsin! AKP’nin tuzağı sayesinde Türk Ordusu şehit veriyordu ve halkımız ordumuzu sorgulamaya başlıyordu… Terör bitmiyordu… Şehitlerimiz bitmiyordu… AKP’nin elinde sihirli bir değnek vardı, hatta Erdoğan “kutsal” bir adamdı, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi, her şey çözülecekti ülkemizde, tüm sorunlar da bitecekti… KCK ise iyiden iyiye işi azıtmış, halk mahkemeleri bile kurmaya başlamıştı sessiz ve sedasız ama hükümetin bilgisi dahilinde…

Ve AKP tuzağının finali…

Çukurca’da 24 şehit, yıl 2011… Halkımızı canından bezdirdi bu olay, terör yüzünden, şehitlerimiz acısı nedeniyle… Aslında Van’da deprem olmasaydı, AKP’nin terörle mücadelesi Çukurca eylemi ile daha da gün yüzüne çıkacak ve halkımızın gözünde “Büyük Kurtarıcı” olacaktı ama olmadı, deprem oldu. Terörü bitirmek için yeni anayasa propagandası alıp başını gidecekti ama olmadı, deprem oldu. Ama öte yandan Çukurca’da 24 şehit, ardından bir şehit daha, bir şehit daha, depremin de önüne geçti yüreklerde ve vicdanlarda… Evladınız asker olsa, siz ne düşünürdünüz?

Türk Ordusu askerini artık koruyamaz bir haldeydi… Türk Ordusu darbe ile uğraşmaktan asli görevlerini yapamıyordu… Türk Ordusu komutanları, terörü bitirmek isteyen ve bu amaçla iş yapmak isteyen AKP hükümetini engelliyordu… Komutanları hep suçlu idi, hapse atılıyordu, hapse atılanlar da dışarı çıkamıyordu, demek ki bir doğruluk payı vardı tüm bu yapılanlarda… İstediği kadar delil olmasın, istediği kadar polis sahte deliller üretsin, istediği kadar haksızlık ve hukuksuzluk olsun, içeri giren bir daha çıkamadığına göre, tüm bu AKP siyasetinde doğruluk payı vardı ve AKP iyi yoldaydı… Halkımız böyle düşünmeye başlamıştı artık… Terör de bıktırmıştı, AKP yeni anayasa ile bu sorunu çözecekti, ülkemize ileri demokrasi gelecekti… Halk açtı ama olsun, enflasyon yüzde 10’dan aşağıydı… Halk açtı ama olsun, milli gelir on bin doları aşmıştı… Halk gece korkudan dışarı çıkamıyordu ama olsun, AKP terörü bitirecekti… O halde TEK ÇIKIŞ YOLU: YENİ ANAYASA!

İŞTE KCK BUDUR: ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YAPILARAK DEVLET İÇİNDE AYRI BİR DEVLET YARATMANIN KİRLİ BİR YOLUDUR, OYUNUDUR, TUZAĞIDIR!


Peki, hal böyle ise AKP KCK’ya niye mi operasyon yapıyor, diye soracak olursanız, AKP’nin yani sözde Hükümet’in terörle mücadeledeki kararlılığını göstermek için, yani gerçekte halkımızı aldatmak için!

Allah aşkına bu KCK ne zaman hazırlanmış? 2005…

AKP istihbaratının bundan haberi yok muydu? Vardı.

Niye o zaman yapmadı bu işi, bu bir tuzak…

KCK ne zaman yürürlüğe girmiş? 2007.


AKP’nin MİT’inin bundan haberi yok muydu? Vardı, neden başlatmamış o zaman bu operasyonu, bu bir tuzak…


Medya eliyle resmen İmralı’ya mesaj veriliyor ve PKK’ya çizilen yol haritası böylece resmen açıklanmış oluyor… Ve kamuoyu hazırlanıyor kamuoyu, yeni anayasa ile Türkiye’deki tüm sorunların çözüleceğine dair kamuoyu hazırlanıyor, bu bir tuzak!

Bakın neler olacak, eğer ki müdahale etmez isek, neler olacak anlatalım…

Önce yerel yönetimlere özerklik anlamında yetkiler verilecek, adına da YEREL YÖNETİMLER REFORMU denilecek… Zaten yerel yönetimler PKK’nın elinde, alın size “PKK özerk yönetimi”, alın size “KCK yerel yönetimi”, hem de resmen, hükümet eliyle, meclis eliyle…

Ardından Bülent Arınç’ın dile getirdiği “BEYAZ SAYFA” açılacak, üstelik bu “beyaz sayfa” anayasa kapsamında açılacak, yani AF… Kime af? Önce ERGENEKON’A AF, ardından da Irak’taki PKK’lı teröristlere AF… Ergenekon zaten bizim tarihimiz, AF çıksa da bizim destanımız, çıkmasa da, ama yanında “bonüsü” var, o da PKK! Ergenekon zaten bizim, önemli olan burada PKK, siz beyaz sayfa deyip Irak’taki beş bin, on bin teröristi, Habur’da yapıldığı gibi, törenlerle ülkemize getirirseniz… Adına da “TERÖR BİTTİ” deyip bunları Doğu’ya gönderirseniz, zaten KCK’lı ağabeyleri iş başında, hepsine iş verip KCK Ordusu kurulmuş olmayacak mı? Zaten amaç da bu değil mi…

Bu beyaz sayfaya İmralı’yı da dahil ettiniz mi, ev hapsi diyerek, Diyarbakır’a da bir gönderdiniz mi, vay haline Doğu’da yaşayan kardeşlerimizin, İmralı canisinin elinden nasıl kurtulacaklar, sözünden nasıl dışarı çıkacaklar? Ne demokrasisi, İmralı öldürür onları öldürür!


Sanırsınız hepsi bu, değil, ne yazık ki, bu tuzak bildiğiniz tuzaklardan değil, dahası var, Dinlere, mezheplere özgürlükler var, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması, Fener Ortodoks Bizans Rum Patriği’nin devlet içinde devlet olması var, Kiliselerin açılması var, her kiliseye bir Papaz gönderilmesi var… Yani Dinler arası Diyalog…

Sanırsınız burada bitti, hayır, dahası var; özelleştirmeler var, Anadolu’nun tüm kaynaklarının ABD-AB-İsrail’e satılması var ve bu satışın hemen geri dönmeyecek şekilde anayasa ile teminat alınması var… Yani Yabancı Sermayeyi ülkemize getirmek ve kalkınmak…

Sakın, “yeter artık bitsin bu tuzak” demeyin çünkü dahası var; Vakıf Okulları var, yabancı okullar var, cemaat tarikat okulları var, hepsinin açılıp zeki çocuklarımızı mal gibi seçip alıp devşirmesi var… Yani Özel Okullarla ülkemize beyin gücü yaratmak…

Ve nihayetinde Atatürk var, Türk var, Türk Milleti var, Türk Milliyetçiliği var, yani hepsinin yok edilip anayasadan şu ya da bu şekilde çıkarılması ya da “LAFTA KALMASI” var, lafta kalması… Lafta kalması ne demek? Anayasa ülke bütündür der, uygulamada ülke ayrışmıştır… Anayasa resmi dil Türkçe der, aslında Doğu’da Kürtçe resmi dil olmaktadır… Anayasa herkes dininde özgürdür der, ama aslında Anadolu’daki Müslüman halkımız Hıristiyanlaştırılmaktadır… Anayasa Türk der, Atatürk der, ama etrafınıza baktığınızda göremezsiniz, her şey size yabancıdır… İşte böyle bir şey…

Koyun hepsini yan yana, ne oluyor biliyor musunuz: ANADOLU BİZANS OLUYOR…

Ey devlet! Ey Siyaset! Ey Yargı! Ey Ordu! Ey Sivil Toplum Güçleri!

Bu tuzağın farkındasınız değil mi?

Uyan o zaman ey halkım aç gözlerini!

Hatırla bin yıl öncesini, niye yenmiştik biz bu Bizans’ı Malazgirt’te: Anadolu’yu vatan yapmak için… Peki, vatan elden işte böyle gidiyor, düşman silahlı değil artık siyasi ve paralı, görmüyor musun?

Aç artık gözlerini, aç artık temiz yüreğini, aç, aç, aç artık…



Erdal SARIZEYBEK, 9 Kasım 2011
erdalsarizeybek@gmail.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Erdal SARIZEYBEK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x