Keloğlan ve Anası

Keloğlan ve Anası

İletigönderen omer_yildiz » Sal Eyl 20, 2011 17:41

Resim
Haftalar önce, çocuklarımıza kendi kültürümüzün parçası olan klasik eserler yerine, yabancı eserlerin okutulmasını pekte mantıklı bulmadığımı yazmıştım. Beklediğim gibi eğitimci arkadaşlardan tepkiler geldi. “O eserlerinde var olması, çocuklarımızın farklı kültürleri de tanımaları gerektiği” yönünde eleştirilerden payıma düşeni aldım, bilinçsizlikle suçlandım… O dostlarım merak etmesinler, zaten o yazımla eğitim sistemini kökten değiştirebileceğimi düşünmüyordum.

Neyse, bugün bu farklılıkların çocuklar üzerinde nasıl etkiler oluşturduğuna bakalım o halde…
Hani hepimizin bildiği, zaman, mekân ve oyuncuların değiştiği klasik hikayeler vardır. Nedir mesela? Ormanda yaşanır örneğin; anne, çocuğuna tembihler “ben dışarı çıkıyorum, sen sakın evden ayrılma, beni bekle” der. Çocuğun evde canı sıkılır, çıkar çimlerde koşup oynamaya başlar, kelebekleri kovalar sonra yolu kaybeder. Karşısına tilki ya da kurt çıkar “seni yiyeceğim” der. O sırada geçen avcı amca çocuğu kurtarır vs… (çünkü hiçbir çocuk hikâyesi kötü sonla bitmez, bence de bitmemelidir.)

Sonra anne gelir, sarılırlar, çocuk ise bir daha annesinin sözünden çıkmayacağına söz verir. Dedik ya kahramanlar değişebilir, ceylan olur, minik tavşan olur… Bunu dinleyen çocuğa, hikâyenin ana fikrini sorduğun zaman alacağın cevap hep aynıdır: sadece “yap” denileni yapmak, büyüklerin sözünden çıkmamak, her şeyi merak etmemek gibi…

Sonuçta bir şeye merakı olan çocukların, kafasına terlik yiyip, “başımıza icat çıkarma” diye azarlandığı bir toplumda büyüdük hepimiz. Belki de çoğumuz bu anlayışla yetiştirildiğimiz için korkar olduk araştırmaktan, kurcalamaktan, üretmekten… Nice potansiyel bilim adamı zayi oldu o terlik darbeleriyle…

Çocuklarını inisiyatif alması için özendiren, onları kendi haline bırakan –aşırıya kaçmamak koşuluyla- cesaretlendiren ailelere hep gıpta ile bakmışımdır. Belki de farkında değillerdir ama ilerde eleştirel ve analitik düşünebilen, sorumluluk almaktan çekinmeyen, üretken bireyler yetiştiriyor bu bahsettiğimiz insanlar…

Konumuza dönecek olursak, mesela bir “Keloğlan” var hepimizin bildiği. Her seferinde anacığına söz veren, fakat yine de sorunları kendi bakış açısıyla çözüp, sonuçta o “fakir ve kel” haliyle padişahın güzeller güzeli kızıyla evlenir. Hem de çoğu zaman, anasına söz verdiğinin aksini yaparak.( yine tepki göstermeyin ne yani çocuklar söylediğimizin tersini mi yapsın? diye) Keloğlan’ın tüm bölümlerini izlemiş biri olarak hep hayranlık duymuşumdur, çoğu yaşıtının yüzleşmekten imtina ettiği sorunları kıvrak zekâsıyla çözmüştür. Hem de dedik ya o “kel ve fakir” haliyle. Dinleyen çocuğa “bak o başarmış sende başarabilirsin, ne duruyorsun” zihniyeti aşılanır kolaylıkla…

Sürü psikolojisini ilke edinmiş, duyarsız bireyler yetiştirmeye amaç etmeyelim eğitim sistemimizi… “Köroğlu” vardır yine adını sıkça duyarız. “Bolu Beyi”ne kafa tutar, hatta birde dalga geçer “benden de selam söyleyin Bolu Beyine” diye. Haksızlığın karşısında bey, padişah tanımaz… Çocuklarımız bilmez Köroğlu’nu ama toplum kabullenmişse sende kabullen anlayışını yıkar şiirlerinde, hikâyelerinde… Güçlünün değil haklının yanındadır her zaman. Ama gel gelelim Köroğlu’nu bilmeyen çocuklarımız “zenginden alıp, fakire verdiği” söylenen Robin Hood efendiyi daha cazip bulur. Bu İngiliz eşkıyasını ağzımız açık izlediğimiz televizyon kanallarında Köroğlu’nun adı bile geçmez…

Defalarca izlediğimiz, bıkmadan usanmadan seyrettiğimiz Kemal Sunal’ın sırrı da işte bu noktada… Her filminde otoriteye baş kaldıran, kendisini ezen zengini bir süre sonra kendine yalakalık yapan kişiler haline getiren, insanların ikiyüzlülüklerini menfaatçiliğini zekâsıyla ortaya çıkaran, sorunları kendi yöntemleriyle çözen birisiydi O. İşte bu yüzden sevdik Kemal Sunal’ı, onda Keloğlan’ı görmekteydik. Kendimizi görmekteydik… Kimseyi suçlayamayız düşüncelerinden ötürü ama baştanda dedik ya bizim olan varken, içimizden insanlar mevcutken, neden sanal olanına, özümüze ters olana sarılıyoruz bunu soralım kendimize…

Ömer YILDIZ ( Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46 )
Mail adresi: mr_yldz@hotmail.com
Kullanıcı küçük betizi
omer_yildiz
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 91
Kayıt: Cum Tem 22, 2011 22:33

Şu dizine dön: Ömer YILDIZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x