AKP'mizin kriz yönetmedeki üstün başarıları tarihe geçecek...
27 Nisan gecesi Genelkurmay'dan açıklama geldiğinde, önce
"Acaba hiç üstümüze alınmasak mı?"
diye düşünüldü..
Ama bu "üste alınmama" tavırları daha önce çok sergilendiğinden, 'tabansızlık ve pişkinlik" algılarından korkuldu.
Hem, ya bu tavır askerleri daha fena kızdırırsa?
Ayrıca,
"Ya Genelkurmay'ın açıklamasına halktan ve aydınlardan tepki gelirse? Demokrasi şampiyonluğunda geri kalmayalım sonra? Maazallah Erkan Mumcu, Yeltsin gibi tankın üstüne falan çıkar, biz yaya kalırız"
uyanıklığına girişildi...
"Biz en iyisi bir Yaşar Paşa'yı arayalım..Belki, 'biz kesinlikle sizi hedef almadık, hükümetimizden çok memnunuz' falan der; biz de bunu basına sızdırıp kurtuluruz..."
şeklinde umutlanıldı...
Ama, Paşa telefona çıkmadı!
Çıkmadığı gibi yaveri, "Paşam istirahatte, biz sizi ararız!" diye bir miktar ters konuştu..
Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek'in ertesi gün yaptığı açıklamaya bakacak olursak, Genelkurmay Başbakanlığa bağlı bir birimdi; paşalar da birer Başbakanlık memuruydu (Akif Beki gibi)..
Herkes haddini bilsindi! Demokratik hukuk devletinde böyle bir şeyin düşünülmesi dahi söz konusu olamazdı!!"
Madem öyleydi de...
Neden, "Bir zahmet kalkıversin Paşa...Burada Başbakan'ı konuşuyor!" denilemedi?
Denilemediği gibi, "Pardon, rahatsız ettik.. hadi size iyi geceleeer!" diye telefon kapatıldı...
Ertesi gün, akşama kadar beklendi ki Paşa arasın...Paşa aradı.
Aradı da.. Allah bilir ne konuştu, bilmiyoruz..
"Başbakanlık kaynakları" boş durmadı tabii...
Hemen " çanakçı muhabirlere" 'perde arkası' sızdırıldı...
Boy ve karakter cücesi bazı tipler, acilen canlı yayına bağlanıp, Başbakanımız'ın Büyükanıt'a
"Neden bize söylemek varken internet sitesine açıklama koyuyorsunuz?"
diye 'hesap sorucu" bir tarzda konuştuğunu, Paşa'nın da biraz alttan alır bir üslupla
"Size karşı değildi Sayın Başbakan.. öyle ortaya konuştuk işte..."
diye cevap verdiğini ciyak ciyak bağırarak anlattılar...
"Boy ve karakter cücesi" muhabiri pek heyecanlandıran bu 'perde arkası', basın kuruluşları sorumlularını aynı ölçüde heyacanlandırmadı.
Haber ilk geldiğinde hafif bir gaza gelinir gibi oldu..Biraz heyecan dozu yüksek tutuldu ama, sonra
"Temkinli olmak lazım kardeşim! yan basmayalım sonra..."
tavrına girildi...Haber, çaktırmadan geri çekildi.
Gazeteler daha temkinliydi. Haber yetkilileri muhabirlere"Nerden aldın lan?" diye sordu.
Muhabirler de "Başbakanlık kaynakları söyledi abi!" dediler..
"Güvenilir kaynak mı oğlum?"
"Abi valla ben pek güvenirim kendisine..Yakışıklı bir arkadaşımızdır, biraz fazla yalanlama yayınlar ama, iyi bir insandır aslında... Şöyle uzun boylu, hafif göbekli... Saçları da jöleli! Hatta bir ara 'anchorman'lik yapmıştı..."
"Tamam lan tamam..Daha fazla açık etme kaynağı köftehor!"
Muhabirin gazına gelmeyen bazı yetkililer, "Başbakanlık Yalanlama Müdürlüğü'nü" aradı.
"Böyle bir bilgi geldi de, acaba siz doğruluyor musunuz diye şeyettiydik.." diyerekten doğrulatmak istediler.
"Yalanlama Müdürü" uyanık bir arkadaşımızdı;
"Valla yorumu size bırakıyorum..Ne yalan, ne doğru diyemem.."
şeklinde borsayı bulandırıp çekildi...
Neyse...haber pek büyütülmedi. İç sayfalarda bir-iki sütun verildi öylece...
Geldik 4 Mayıs 2007 tarihine...
Yaşar Büyükanıt, Başbakan'ın Dolmabahçe'deki çalışma ofisine ani bir ziyaret yaptı.
Tam 2,5 saat!
Genelkurmay internet sitesinde yayınlanan duyurudan sonra, ilk kez yüz yüze geliniyor...
Görüşmede bir Başbakan, bir de Büyükanıt var..
Üçüncü kişi yok yani...
Yani, ertesi gün bazı gazetelerde ve 'hükümet yanlısı" bazı internet sitelerinde yayınlanan çarşaf gibi haberleri, ya Başbakan'ın, yada Büyükanıt'ın vermesi dışında hiç bir imkan ve ihtimal yok!
(Başbakan adına "Yalanlama Müdürü" de verebilir tabii ki...)
2,5 saatlik görüşmenin "perde arkasında" bir detaylar var ki öyle böyle değil!
Haber şöyle:
"Genelkurmay'ın gece yarısı bildirisinin ardından Başbakan Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın yüz yüze ilk buluşmasında sanılanın aksine gergin bir atmosfer yoktu. Laiklik vurgusunun yapıldığı bildiri, Cumhurbaşkanlığı seçimi, Anayasa değişikliği paketi ve terör gibi önemli konuların ele alındığı sürpriz zirvede zaman zaman renkli diyaloglar da yaşandı.
Başbakan'a yakın kaynakların aktardığına göre fanatik Fenerbahçeli iki devlet adamı, 100. yılında Fenerbahçe'nin şampiyonluk şansı üzerine analizler yaptı. Erdoğan ve Büyükanıt bu akşamki Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi üzerinde de uzun uzun konuştu. Bildirinin hemen ertesinde Erdoğan ile Büyükanıt'ın yaptığı yirmi dakikalık telefon görüşmesinin önemli bir bölümünde yine Fenerbahçe'nin konuşulduğunu bir not olarak kayda geçirelim..."
Bak bak bak bak!
Yani, bize diyorlar ki...
"Sizi pek aptal buluyoruz, gelin biraz kandıralım...Şimdi, "muhtıra yemiş ve susup kalmış; üstüne üstlük 'tek parti iktidarında cumhurbaşkanı seçmeyi başaramamış, çarşafa dolanmış; bu da yetmemiş gibi sokaklara dökülen 3 milyon insandan kırmıza kart görmüş bir iktidar olarak tarihe geçmek istemiyoruz..."
"Gelin siz bu masallara inanın, biz de bozulan fiyakamızı bir nebze olsun düzeltmiş olalım.."
Ahlaksız teklife bak sen!
Siz arkanızı toparlayacaksınız diye ben kendimi aptal yerine koydurayım öyle mi?
Allah'tan, halkın sırf bu yüzden bir kez daha meydanlara çıkmasına gerek kalmadan olaya el konuldu..
Başbakanlık'tan sızdırılan ilk "perde arkasına" ya sabır çekenler, "Fenerbahçe muhabbetine" daha fazla dayanamadı...Geceyarısı telefon edildi...
27 Nisan gecesinden beri, "Acaba şimdi mi gelecekler" diye uyku uyuyamayanların yüreği ağzına geldi..Telefondaki tok ses,
"Şu kendi uydurduğunuz haberleri yalanlayın kardeşim...Bakın biz yalanlarsak hoş olmaz sonra..."
dedi...
Kaş yapacağım derken göz çıkaran "Yalanlama Müdürü" hemen
"Görüşmeyle ilgili haberler tamamen hayal mahsulüdür"
diye bir açıklama yaptı..
Bir "basınla ilişkiler dehasıdır" kendisi...
İlerleyen yıllarda eğer yaşarsam, Ulusal Basın Müzesi'ne büstünü koyduracağım..Bu arkadaşımızla ilgili güzel çalışmalarım var...
Araştırmacı gazeteciliğimi seveyim...
Kaynak:Fatma Sibel Yüksek,Açık İstihbarat
http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=6585
Not:Güzel yazı,öneririm.