Kıbrıs kurtuldu darısı başımıza

Kıbrıs kurtuldu darısı başımıza

İletigönderen Başkomutan » Çrş Nis 21, 2010 16:21

Kıbrıs Türkleri’ni Kutluyorum

Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimini Derviş Eroğlu kazandı, kutluyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne hayırlı, uğurlu olsun.


Talat RTE ve Gül ikilisi ile uyum(!) içinde bir politika izliyordu. Öyle ki; Erdoğan’ın Talat ile internete düşen konuşmalarında, Denktaş’ı baypas etme planı yapıyorlardı. O Denktaş ki; ömrünü Kıbrıs Türkü’ne vakfetmiş bir insan. Talat ise “KKTC kurulduğunda ağladım” diyecek kadar gayri milli bir zat. Genetiğiyle oynanmış bir organizma gibi Türk’ü Rum’a yamamak istiyordu.

“Yes be annem”cileri hatırlayalım. Annan planına evet densin diye paralar dağıtılmış, hatta Türkiye’den giderek yerleşmiş olanları; “evet demezseniz Türkiye’ye geri gönderileceksiniz” diyerek tehdit etmişlerdi.

Öyle ki; Sayın Denktaş’ı da “Ergenekoncu” yaftası ile tutuklamayı planladılar ama Denktaş; “Kıbrıs Türk’ü eğitimlidir, bu tezgahı yutmaz” diye meydan okumuştu. Gerçekten de geçen yılki seçimlerde Kıbrıs Türkü işbirlikçilere gerekli cevabı vermiş, böylece Ergenekon tezgahını KKTC’a yayma planı da suya düşmüştü.

Kıbrıs Türk’ü Cumhurbaşkanlığı seçiminde de ikinci defa aldanmadı. Üstelik AB-D ve AKP’nin onca gayretine rağmen. Talat’ı AB-D, Rum ve Yunanistan ve tabii ki AKP(!) destekliyordu.

“Annan Planına evet derseniz siz kazanacaksınız” diye aldatılan Türkler, verilen hiçbir sözün tutulmadığını gördü. AB-D’nin ne kadar ikiyüzlü olduğu bir kere daha ortaya çıkmıştı. Onların bütün istediği adayı Rum’un kontrolüne teslim etmekti. Güney Kıbrıs’ın AB’ye girişine sesini çıkartamayan AKP, AB’nin yazılı taleplerini imzalarken, kendilerine AB tarafından verilen sözleri yeterli bulup imza altına alamadı(!)..

Soros’un renkli devrimleri nasıl kumdan kaleler gibi tek tek devriliyorsa, senaryosu dışarıda yazılan tertipler de bir bir yıkılıyor.

Tabandan gelmeyen, işbirlikçiler eliyle tepeden yapılan değişimler moda gibi geçici olmaya mahkumdur.

Sayın Derviş Eroğlu’nu ve K.K. Türk Halkını kutluyorum. Hayırlı olsun.

Not: Rum tarafı sürekli Türk düşmanlığını işleyerek militanlaşmış kuşaklar yetiştirirken, Türk tarafının 1974 çıkarmasını ve nedenlerini okul kitaplarına koymaması büyük bir yanlıştır. Kurdun karşısına kuzu bir nesil koyamazsınız. Koyarsanız, bugün değilse bile yarın kaybedersiniz. Denktaş gibi bir efsanenin devleti yönettiği bir dönemde, 1974 öncesi ve sonrası yaşananlar Türk Çocuklarına öğretilmemişse ve bugün “Türk Askeri işgalci” diyebilen beyinler varsa, “nerede yanlış yaptık” diye sorgulamalısınız.

ZAHİDE UÇAR



Kıbrıs Kurtuldu Darısı Başımıza


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan seçimlerde “Ulusalcılar” başarılı çıktı. Sayın Derviş Eroğlu’nun kazandığı zafer çok anlamlıdır. Rauf Denktaş gittikten sonra, AKP, ABD ve AB odaklı politikalara teslim olan Sayın Mehmet Ali Talat artık yoktur.

AKP artık Kıbrıs’ı kimseye peşkeş çekemeyecektir. Pasifsize etmek istediği Rauf Denktaş’ın nefesi Recep Tayyip Erdoğan’ın ensesinde olacaktır. Artık Türkiye’yi işgal kuvveti gibi gören bir Cumhurbaşkanı yoktur KKTC’de…

Bu sonuca en çok Ege’yi Yunan Gölü yapma düşleri kuran Yunanistan üzülmüştür. Rumlar artık kara kara düşünmeye başlamışlardır şimdiden. Öyle ya, artık onların tezlerini kim savunacak. “Türk Ordusu işgalcidir” diyenlerle ortaklık edecek bir Cumhurbaşkanı nasıl bulacak?

Dengeler yavaş yavaş değişiyor. Dikkat ediyor musunuz bilmem ama, son zamanlarda AKP neye el atsa kuruyor… Sadece kuryan el atılan konular olsa yine de Allah’a Şükür diyecekler… Ama maalesef kendileri de hızla kurumaktalar….! Sayın Mehmet Ali Talat’ı güçlerinin sonuna kadar destekleyen ABD ve AB suratlarına tam bir Osmanlı tokadı yemiştir. Kıbrıs halkı dış güçlere tarihi bir ders vermiştir.

AKP’nin seçim sonuçlarını sonuna kadar bekleyerek zorla bir açıklama yapması ilgi çekici ve üzüntü vericidir. Çünkü AKP’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin mukaddesatlarıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Ülkemizin birliği, beraberliği ve milli değerleriyle ilgisi olmayan bir partiden “Milli Dava Kıbrıs” anlayışı beklenebilir mi? Allah’tan Rumlar “Annan Planı’na” hayır dediler de, KKTC kurtuldu..!

Eee, atalarımız ne demiş “Aç doymam, tok acıkmam sanırmış”…! Rumlar aç gözlülükleri yüzünden tarihi bir fırsatı kaçırmışlardır. Rumlara elini veren kolunu kaptırır bu unutulmaya…! Bunu en iyi Denktaş bilir, gidin ona sorun inanmıyorsanız. AKP ve onun maşası Mehmet Ali Talat ne demişti? “Eğer Evet dersek AB bizi tanıma anlamında önemli destekler verecek…” Bunun karşılığında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı plana “Evet” oyu verdi, sonu ne oldu? Pardon anlayamadık… Kol saati mi? Yapmayın bu kol saatini AKP’ye takıyorlar ama farkında olan var mı, sanmıyoruz…!

Şimdi AKP’den KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu’na nasıl bir baskı uygulayacaktır, bekleyin göreceksiniz, bu baskılar başladığı zaman ve Kıbrıs ile AKP arasında sorunlar ortaya çıkınca kulağımızı çınlatırsınız. Aman kötü sözlerle bizi anmayın…!

AKP’nin ağa babaları, İkinci Cumhuriyetçi muhafızları ve Taraflı tarafsızları sayın Eroğlu’nu köşeye sıkıştırmak için ne cambazlıklar yapacaktır. Bu filmi izlemeye hazırlıklı olun…! Eğer AKP’yi iyi biliyorsak ve bu politikalara yabancı değilsek bunların olacağından adımız gibi eminiz. Hani derler ya “Tecrübe, yenilen kazıkların bileşkesidir”…. Sekiz yıldır AKP’den ve onun yandaşlarından yediğimiz kazıklar bizi bu konularda tecrübeli yaptı da.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti “Türk Ordusunu işgalci” diye tanımlayan ve AKP-ABD-AB ortaklığının maşası olan kişiden kurtuldu. Artık Cumhurbaşkanı “Rum Tezi”ni savunan biri değildir ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan Kıbrıs’ın hakkını Sayın Rauf Denktaş gibi koruyacak Derviş Eroğlu KKTC’nin Cumhurbaşkanıdır, hayırlı olsun. Allah yardımcısı olsun.

Yazımızın başında “Kıbrıs Kurtuldu Darısı Başımıza” demiştik. Vatansever, ulusalcı, ülkenin bütünlüğüne inan demokrat her insan bu duaya âmin der… İnanıyoruz ki, Allah bu günleri bize gösterecektir. AKP’nin gittiği gün Türkiye Cumhuriyeti, “Faşist Düşünceli, bölücü ve Emperyalizmin hizmetinde” bir partiden kurtulacaktır. Türkiye üzerinde emelleri olan, bölmeye çalışan ABD ve AB de, Kıbrıs halkından yediği “Osmanlı Tokadının” daha ağırını Türk Halkından yemiş olacaktır. O günün sabahı İkinci Cumhuriyetçiler, Taraf’lı tarafsızlar ve vatan hainleri nereye kaçacaklardır? İnanın çok merak ediyorum. Bir de sırf koltuk uğruna iktidara yağ çeken liboşlar ve dansözler nerede kıvıracaklar ve ne diyecekler? Onlar yine bulur bir şeyler…! Yazımızın başlığını yineleyelim “Kıbrıs Kurtuldu DARISI BAŞIMIZA”. O günler yakın gözüküyor, İnşallah yanılmayız. Saygılarımızla.

ÖZGÜR UĞUR
En son Başkomutan tarafından Pzt May 03, 2010 16:40 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kıbrıs Kurtuldu Darısı Başımıza

İletigönderen Başkomutan » Çrş Nis 21, 2010 16:24

güncel meydanımız açılmıyorken Kıbrıs Türkleri kazandı...PKK terör örgütü açılımcıları yumruk yedi,.Umut verici gelişmeler bunlar....
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kıbrıs Kurtuldu Darısı Başımıza

İletigönderen İL-BARS » Çrş Nis 21, 2010 20:38

Soros'un, A.B'nin ve diğer yabancı güçlerin paraları; bu sefer yetmedi. Yanlış hesap, Kıbrıs'tan döndü. Kıbrıslı Türkleri kutluyor ve kendilerine geçmiş olsun diyorum. Darısı bizim başımıza...
Kullanıcı küçük betizi
İL-BARS
Üye
Üye
 
İletiler: 135
Kayıt: Cum Eki 09, 2009 11:21

Re: Kıbrıs Kurtuldu Darısı Başımıza

İletigönderen yigitler » Çrş Nis 21, 2010 21:03

Hepiniz sagolun. Bir Kibrisli Turk cocugu olarak duygulandim ve gururlandim, darisi Turkiye'nin basina. Insallah genel secimlerde Turkiye de AKP'den kurtulur, ve Kanal 7, STV vs yandas kanallarini gozyaslari icinde bogulmasini gormek bize nasip olur!
Kullanıcı küçük betizi
yigitler
Üye
Üye
 
İletiler: 600
Kayıt: Pzr Ara 07, 2008 21:41

Re: Kıbrıs Kurtuldu Darısı Başımıza

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Nis 22, 2010 21:30

Seçimden sonra

Seçim sonuçlarının sağlıklı bir değerlendirmesi yapıldığında ortaya çıkan tablo Kıbrıs Türk halkının yüzde yüze yakın bir oranla uzlaşmadan yana olduğunu kanıtlar. Seçim süresince Sn. Talat ve propagandistlerinin dünyaya takdim etmeğe çalıştıkları gibi Kıbrıs Türk halkının “uzlaşmadan yana olanlar ve ret cephesinde, uzlaşmadan yana olmayanlar” diye ikiye ayrılmadığı da kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Tekrar edelim: Kıbrıs Türkleri uzlaşmadan yanadır ancak bunlardan bir kısmı, kalıcı bir anlaşma istemektedir çünkü Rum liderliğinin, görüşme yolu ile “Kıbrıs’ın meşru hükümeti” olduğu inancından vazgeçmeyeceği aşikâr olmuştur.

Rum tarafını 47 yıldır, insafsızca “Meşru Kıbrıs Hükümeti” addedenler için bu seçimlerde alınmış olan sonuç, çok önemlidir. Kıbrıs Türklerinin, Sn. Talat’ın ta başlangıçtan itibaren dünyaya takdim ettiği gibi devletinden, egemenliğinden, kendi kaderini tayin hakkı olan iki eşit HALK’tan biri olduğu gerçeğinden vazgeçerek, “hükümetiniz benim” diyen, eli kanlı Rum idaresi ile bütünleşme peşinde koşmadığını görmüş olmalılar. Halkımız, kalıcı bir anlaşma istemektedir. Seçimlerde ortaya çıkmış olan irade budur. Kıbrıs Rum idaresini 47 yıldır, yasa, anayasa dinlemeden, uluslararası anlaşmalarla verilmiş olan hakları kaale almadan Meşru Kıbrıs Hükümeti addeden “dostlar” Kıbrıs Türkünün bu iradesine saygılı olacaklar mı? Göreceğiz ve Batının hak-adalet-demokrasi-insan hakları terazisinin ne kadar dengeli olduğuna yeniden şahit olacağız.

1955-58’leri, 1963-74’leri yaşamış olan Kıbrıs Türk halkı, varılacak bir anlaşmanın TBMM’de ve KKTC Meclisinde kabul edildiği gibi, iki eşit egemen HALK ve iki devlet arasında yapılmasını tercih etmektedir. Türk halkı, 1960 Antlaşması gibi fiili ve etkin garantilerle donanmış bir anlaşmayı bile başımıza çalabilen bir ortakla, yeniden, 1960’dakinden daha zayıf, daha kolay yırtılabilecek bir anlaşma istememektedir.

Propaganda tutmadı

Sn. Gül’ün, Sn. Talat’a gönderdiği “hizmetlerine teşekkür” yazısında da belirtildiği gibi “Rum tarafının anlaşma niyeti olmuş olsaydı, bu mümkündü” (bize göre iyi ki böyle bir anlaşma olmadı) ancak bu niyet hiçbir zaman olmamış, Rum liderliği, ABD-İngiltere-Sovyetler güdümünde Güvenlik Konseyi’nde alınan gerçek dışı kararlar nedeniyle Türk tarafı ile, eşit şartlarda yeni bir ortaklık kurmak ihtiyacını hiç duymamıştır. Meşru Hükümet unvanı arkasına saklanarak ve kanunsuz AB üyeliğinden yararlanarak, Kıbrıs’ın tümüne sahip olmaktan başka bir siyaseti veya hedefi olmayan Rum liderliğinin önündeki aşılmaz engel, Türkiye’nin garantörlüğü ile KKTC’nin varlığıdır. Talat-Hristofyas görüşmelerinde Rum tarafının elde etmeğe çalıştığı sonuç da bunlardan kurtulmaktan başka bir şey değildir. Türkiye’ye ve Türkiye kanalı ile bize Annan Planını kabul ettirmiş olan ABD temsilcisi Weston, bu başarıyı elde eder etmez “Annan Planına evet diyen Kıbrıs Türklerinin ayrı devlet ve ayrı egemenlik istemediklerini kanıtlamış olduklarını” açıklamıştı. Bu yorum adaletsizliğin, Kıbrıs Türklerinin hür iradelerini ret etmenin, Rum-Yunan ikilisinden yana olmanın en açık bir kanıtı idi. Sayın Talat görüşmelere, kendi deyimi ile, Hristofyas’ı masada tutmak için, bu Amerikan çizgisinden başlamayı yeğledi, hem de TBMM’de ve KKTC Meclisinde yukarıda temas ettiğim müşterek milli çizgi varken! Sayın Talat, ortadan kalkmış olan Annan Planında, halkın aldatılarak elde edilen “yes be annem” iradesinin kendisine bu yetkiyi verdiği inancı içinde hareket etti. Eski dostu Hristofyas’ın, muhalefette iken CTP ile vardığı mutabakatlar nedeniyle de halktan yetki almak gereğini duymadı. Türkiye’nin süreci desteklemesinden de aldığı cesaretle görüşmeleri, kendine öz bir CTP ekibi ile, kendine öz bir gizlilik içinde yürütmeyi yeğledi. Hristofyas ile saatler süren özel, baş başa görüşmeler halkın rahatını bozdu. İki devlet ve iki egemen halk arasında da federasyon yapılabileceğini bilen halkımız, devletten ve egemenlikten bu kadar erken vazgeçilmesini kabul edemedi, “devlete, halkın egemenliğine ve kendi kaderini tayin hakkına” sahip çıkan Sayın Eroğlu’ndan yana oy kullandı. “Eroğlu seçilirse görüşmeler çöker” propagandası da tutmadı.

Şimdi bütün konu, görüşmelerin devam etmesini isteyen Türk Hükümetinin ne yapacağı noktasında toplanmaktadır. Türk Hükümeti, Sayın Talat gibi KKTC’den vazgeçiyor mu; Kıbrıs Türklerinin var olan eşit egemenliğini ve kendi kaderini tayin hakkını ret mi edecektir; Türkiye, AB üyesi olmadan (KKTC’yi tanımayan) AB’ye üye olmamıza ve böylelikle Türkiye’nin 1960 Antlaşmaları ile elde etmiş olduğu fiili ve etkin garantörlük hakkından, Türk-Yunan dengesinden vaz geçilmesine göz mü yumacaktır? Türkiye, Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs’ta, yeniden Kıbrıs’ı Yunan toprağı yapmak için varılacak bir anlaşmayı sıçrama tahtası olarak kullanamayacakları, kalıcı bir anlaşma istedikleri inancında mıdır?

Müşterek milli dava

“Makarios’un izindeyim, EOKA’dan ilham alıyorum, EOKA bana yön gösteriyor, EOKA mücadelesi devam etmektedir, bu mücadele ancak Türk askeri ve yerleşikler adadan çıkınca zafere ulaşacaktır” diyen Rum tarafı ile kâğıt üzerinde yapılacak bir anlaşmanın, yeniden Enosis’e sıçrama tahtası olarak kullanılmayacağının garantisi ne olacaktır? Türkiye, kendisi AB üyesi olmadan, 1960 Antlaşmalarını, bizim de Rumlar gibi çiğneyerek, AB üyesi olmamızın, Rumların yarı buçuk üyeliğini meşru hale getirmek anlamına geleceğini, bu onaylandığı takdirde, Kıbrıs üzerinde Türkiye’nin hiçbir hakkı kalmayacağını teslim ediyor mu? Herhalde bu sorular, görüşmeler yeniden başlamadan, derinliğine tartışılacak ve Yeni Cumhurbaşkanının karşılaşacağı zorluklar hafifletilecektir. Müşterek milli davanın salimen savunulabilmesi böyle bir değerlendirmeyi gerektirmektedir.


Rauf DENKTAŞ, 22 Nisan 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Kıbrıs Kurtuldu Darısı Başımıza

İletigönderen Mustafa Recep » Prş Nis 22, 2010 21:53

KIBRIS Türklerine selam olsun...

darısı başımıza ...

o günler yakın.
AMERİKANCI GENERALLER DEĞİL KEMALİST PAŞALAR İSTİYORUZ!
Kullanıcı küçük betizi
Mustafa Recep
Üye
Üye
 
İletiler: 417
Kayıt: Çrş Tem 09, 2008 13:11
Konum: sakarya

Re: Kıbrıs Kurtuldu Darısı Başımıza

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Nis 23, 2010 13:16

KKTC’de Fark Var: “No Be Annem”

Gözde KILIÇ YAŞIN / Bölge Uzmanı Balkanlar

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yeni bir dönem başlıyor. “Fark var, arkasında halk var” sloganı ile seçimlere giren Derviş Eroğlu, cumhurbaşkanlığı seçimlerini ilk turda kazanarak KKTC’nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi. KKTC’de 18 Nisan 2010 tarihinde 164 bin 72 seçmenin yüzde 76’sının katılım gösterdiği seçimlerde, Başbakan Derviş Eroğlu yüzde 50.38; Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat yüzde 42.85 oranında oy aldı.[1] KKTC sadece cumhurbaşkanını değiştirmedi, 7 yıllık bir “ara dönem”e de son verdi.

Seçimler, Mehmet Ali Talat ve Rum lider Dimitris Hristofyas’ın yaklaşık iki yıldır sürdürmekte oldukları müzakerelerin henüz sonuç doğuramadığı, yeterli ilerlemenin sağlanmadığı bir döneme denk geldi. Eylül 2008’de resmen başlayan müzakere sürecinin 2008 sonunda anlaşma ile sonuçlanması beklenirken 2010 ortasında dahi anlaşmanın temel yapısı oturtulabilmiş, temel anlaşmazlık konuları görüşülebilmiş değil. Müzakerelerin teknik konuları içeren “AB ile İlişkiler” ve “Ekonomi” görüşmelerde en fazla yakınlaşma sağlanan başlıklardı. Gerçekleştirilen 71 görüşmenin ağırlığını Yönetim ve Güç Paylaşımı oluşturdu. “Yönetim ve Güç Paylaşımı” başlığına ilişkin temel bazı ilkeler belirlenmiş; yargı alt başlığında uzlaşı sağlanmış; bazı noktalarda ise yakınlaşma sağlanabilmişse de varılan noktanın “ortak açıklama” ile duyurulmasına müsait bir pozisyona ulaşılamadı. Nitekim Kıbrıs’taki uzlaşmazlığın temel konuları olan “Toprak”, “Mülkiyet” ile “Güvenlik ve Garantiler” başlıkları da henüz masaya getirilememişti. Şubat 2008’de Dimitris Hristofyas’ın Rum Yönetimi başkanlık koltuğuna oturması ile başlayan “son umut” süreci, Eroğlu ile devam edecek. Eroğlu, adaylığını açıkladıktan sonra yaptığı konuşmalarda olduğu gibi 18 Nisan gecesi zaferini ilan ederken de müzakere sürecini devam ettireceğini açıkladı.

Başkanlık koltuğuna oturması öncesindeki açıklamaları ile Talat’ın yoldaşı izlenimini veren ancak devlet liderliğini almasından sonraki tavırlarıyla Papadopulos siyasetine yakın bir yol izleyen Hristofyas’ın ise yakınlaşma sağlayamadığı Talat’ın yerini alan Eroğlu ile uzlaşı sağlaması çok kolay olmayacaktır. Müzakere sürecinin akışı ve elbetteki ortaya konulan iddialar bakımından sürecin Talat’la devam etmesi, Talat-Hristofyas gibi bir yakınlığın dahi anlaşma planı çıkarmaya yetmeyeceğinin anlaşılması bakımından iyi olurdu. Ancak sonuç da değişmezdi. Her halükarda asıl sıkıntılı konular henüz masaya gelememişti ve en zor konular Eroğlu’nu bekliyor.

Talat, farklı duruşu, Kıbrıs’taki sorunu yeni baştan tarif ederek dünyaya yeniden ve ancak farklı bir üslupla Kıbrıs’ın derdini anlatma çabasıyla tarihe önemli bir vurgu yaptı. Aynı şekilde muhatabının olumsuz tüm tavırlarına ve kendisine yaşattığı hayal kırıklıklarına rağmen masadan kalkmama dirayeti göstermesi ile de takdir topladı. Annan Planı’nın Türk tarafında kabul edilmesi sonrasında, dünya Rumların uzlaşmazlığını kabul etmişken diğer bir alternatife soyunmaması, Kosova rüzgarı tüm şiddetiyle Kıbrıs’a doğru eserken de “Tanınma istemiyorum, izolasyonlar kaldırılsın istiyorum” demesi, referandum gecesi verdiği “Bu el tutulana dek uzatacağım” sözünü altı yıl tutacak denli kendi çözümüne güvenmesi, KKTC’ye zaman; Talat’a Cumhurbaşkanlığını kaybettirdi. Ancak yine de Talat ve CTP çözümüne inanlar adına bu yolu tüm gayretiyle denemiş olması, hep hatırlanacak bir süreç ve müzakereci kimliği olarak benimsenmesi gereken bir metodu miras bıraktı. Talat’ın mirasları arasında, “tek egemenliğin”, “tek vatandaşlığın” olacağı, iki eşit oluşturucu devletin federal bir çatı altında yer alacağı bir modeli hedefleyen müzakereleri yürütme zorunluluğu da bulunuyor. 2009 Nisan’ına iktidara geldiğine müzakerelere zarar verici bir yöntem izlemeyen Eroğlu’nun aynı çizgiyi yeni dönemde de sürdürmesi bekleniyor. Müzakerelerin tıkandığı noktalarda dahi sürecin son derece iyi ilerlediği yönündeki açıklamaları ve Hristofyas’ın aksine görüşmeleri sürekli olumlayan tavrı da Talat’ın ardında bıraktığı en önemli miras oldu. Bir uzlaşı sağlanmasından ziyade uzlaşı ihtimalinin korunduğu mesajlarını önemseyen “Kıbrıs Sorunu”nun büyük aktörleri düşünüldüğünde, bir baş ağrısının yaşanmaması için Talat’ın bu mirasının dikkate alınması gerekecektir.

Eroğlu’nun gerçekte KKTC’nin bağımsızlığının tanınmasını istiyor olması da, tek başına müzakere sürecini sekteye uğratacak bir etken olmayacaktır. Nitekim Hristofyas’ın gönlünde yatan da gerçekte Rum egemenliğini adanın tamamına yaymak ve üniter bir devlet içinde Türklere geniş azınlık hakları vermektir. Ancak taraflar müzakereleri, iki toplumlu, iki bölgeli, iki kurucu devletli federatif bir devlet yapısı çerçevesinde yürütmek zorundalar.

Geçmişteki duruşları karşılaştırıldığında da Türkiye’nin çıkarlarını ya da Türkiye’nin AB üyeliğindeki ilerlemesini ve uluslararası pozisyonunun gereklerini Eroğlu’nun Talat’dan daha fazla önemseyeceğinden de şüphe olmayacaktır. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçimlerin başlamasından hemen 9 saat önce Kanal 24'te yayınlanan ve KKTC'den de izlenen konuşmasındaki “Temenni ediyorum ki görüşme süreci aynı kararlılıkla devam etsin. Çünkü biz bu işin ilk başlattığımız zaman, bir adım önde olacağız demiştik, 6 yıl geçse de bunu devam ettirmeliyiz.”[2] ifadeleri de muhataplarını bulmuştur. Aynı konuşmasında Erdoğan’ın “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” ifadesi yerine her seferinde “Kuzey Kıbrıs” ifadesini kullanmış olması da, Eroğlu’nun görmüş olması gereken bir mesajdır. Kıbrıslı Türklerin bir gün kendi devletleri olacaksa ve bu devletin tanıtılması için uğraşılacaksa bile isminin en azından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmayacağı anlaşılıyor. Nitekim “KKTC’nin ilanı” bazı kesimlerce öteden beri çözümü güçleştirmesi ve iç siyaset dışında faydası bulunmaması gerekçesiyle eleştirilirdi. Eroğlu da, Kıbrıslı Türklerin KKTC’nin ilanı öncesi pozisyonunu esas alarak güncel uluslararası konjonktüre uygun bir çıkış yolu aramak durumunda kalacaktır. Gerçekte güncel uluslararası konjonktür, Kosova örneği dikkate alındığında Eroğlu’nun aklındakine uygun formüller de sunmaktadır. Eroğlu’nun üst sınırı “tavizkarlık”, alt sınırı “uzlaşmazlık” olan müzakereci kimliğini benimseyerek Türkiye’nin stratejisi ile tam örtüşen bir yol izlemesi ve kendi çıkış yolunu yaratması gerekecektir.

Müzakere sürecinde bundan sonra görülecek en büyük değişim ise müzakerelerin “bir lider ile Rum tarafı arasında” olduğu izlenimi yerine “Türk tarafı ile Rum tarafı arasında” olduğu izleniminin yerleşmesi olabilir. Hristofyas, müzakere sürecini ülkenin siyasi parti liderlerinin de bir parçası olduğu Rum Ulusal Konseyi ile sürekli paylaşıyor ve orada alınan kararları uygulamak suretiyle halkın iradesini temsil eden zümreyi müzakerelerin parçası haline getiriyordu. Eroğlu’nun bir Ulusal Konsey oluşturma vaadi ya da önerisi, gerçekleştirilebildiği takdirde, KKTC’de de hükümet ve parlamentoyu müzakerelerin gidişatında söz ve bilgi sahibi yapacaktır.

Eroğlu’nun cumhurbaşkanı seçilmesi, Tahsin Ertuğruloğlu’nun ise UBP’ye dönmemiş olması KKTC Hükümeti’nde de zorunlu bir değişimi gerektiriyor. Yeni bir ismin başbakan olarak görevlendirmesi, yeni bir hükümeti doğururken; UBP’nin meclisteki sandalye sayısının 24’e düşmesi de, koalisyon ya da dışarıdan destek alan bir azınlık hükümetine işaret etmektedir. UBP’nin olağanüstü bir kurultay gerçekleştirmesi ve yeni bir genel başkan seçmesi gerekiyor. UBP’nin Genel Sekreteri aynı zamanda Genel Başkan vekili olduğu için İrsen Küçük düzenlenecek kurultaya dek bu görevi üstlenecek, muhtemelen de Başbakan olarak atanacaktır. 27 Haziran’da yeni bir seçim yaşayacak olan KKTC, yerel seçimlere yeni ittifaklarla girebilir; UBP ve UBP’den kopmuş Demokrat Parti arasında yaşanacak ileri düzeyde yakınlaşmaya da şahit olabilir.

KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en önemli sonucu ise, bir “renkli devrim”in daha rota değiştirmiş olmasıdır. KKTC’de 2000’lerin başında, o dönemki ifadelerle renkli devrimlerin en sessiz ilk örneği yaşanmıştı. Kıbrıs Türk halkının çözümsüzlüğün tek alternatifinin “Birleşik Kıbrıs” olduğuna inandırılması ve kendilerinin haklarının da korunduğu bir anlaşmanın sağlanacağı vaadinde bulunulması siyasi tercihleri etkileyen başlıca sebepti. Bir yandan fiili bölünmüşlüğün “Kıbrıslılar”ın tamamını kollayan bir çözüme ulaştırılabileceği iddiaları, bir yandan Türkiye’nin AB yolunda ilerleyebilmesi için böylesi bir manevraya ihtiyacı olduğunun telkin edilmesi ama en çok da AB vatandaşlığı ve sağlayacağı imkanlar nedeniyle Kıbrıs Türk halkı değişime gönüllü olmuştu. Talat’a, partisi CTP’ye ve Annan Planı’na verilen oyların yarısı, Rumlarla birleşmek için değil; “Rumların anlaşmayı güçlü bir oranda reddedeceğinin kesin olduğu” garantisi ve kendilerince Annan Planı’nın onaylanmasının dünya ile bütünleşmelerini sağlayacağı iddia ve vaatlerine idi. Batı’nın sağladığı imkan Kıbrıs Türkü’ne huzur, refah ve zenginlik getirecekti ve tüm vaatler Talat’la özdeşleştirilmiş, halkın önüne konulmuştu. AB, ABD ve diğer dış güçlerden destek alan Talat, eski partisi CTP gibi bu şansı iyi, etkin ve verimli değerlendiremedi. CTP, Türkiyesiz siyaset, partizanlıktan uzak ve adil yönetim vaatlerini gerçekleştiremedi ve aldığından daha kötü bir ekonomi bırakarak erkenden çekildi. Talat ise karşısına Hristofyas’ın getirilmesine rağmen “o kadar kolay ve yakın” görünen çözümü getiremediği gibi AB’ye ve dünyaya çıkışı da sağlayamadı. Kıbrıslı Türkler sadece cumhurbaşkanlarını değiştirmekle kalmadı, bir renkli devrimin sonunu da getirdi. Şimdi sıra, eski Rum lider Glafkos Klerides’in haksız çıkmayı umduğu, “…Yalnız egemenliğinin değil, KKTC denilen şeyin hukuki varlığının da tanınmasına sürükleneceğimizi öngörüyorum” kehanetinin hangi kısmının tutacağını beklenmektedir.

_____________________________________________
[1] Kullanılan 125 bin 294’ü oyun dağılımı şöyleydi: Dr. Derviş Eroğlu 61.491 oy (Yüzde 50,38), Mehmet Ali Talat 52.302 oy (Yüzde 42,85), Tahsin Ertuğruloğlu 4.648 oy (Yüzde 3,81), Zeki Beşiktepeli 1.968 oy (Yüzde 1,61), M. Kemal Tümkan 964 oy (Yüzde 0,79), Arif Salih Kırdağ 521 oy (Yüzde 0,43), Zeki Ayhan Kaymak 168 oy (Yüzde 0,14).
[2] Kanal 24’te yayınlanan programın KKTC’deki seçimlere ilişkin bölümünün tam metni için bkz: “Türkiye’nin Tercihi: Mehmet Ali Talat”, Bugün Gazetesi ve Kıbrıs Postası, 17 Nisan 2010


TÜRKSAM, 19 Nisan 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Kıbrıs Kurtuldu Darısı Başımıza

İletigönderen Başkomutan » Çrş Nis 28, 2010 2:48

Özgürlük, Bağımsızlık Satılmaz


Geçen hafta sonu, 18 Nisan’da yapılan KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimi gelecek açısından da önem taşıyordu. Seçim, aslında M. A. Talat ile D. Eroğlu isimleri simgeleri altında iki farklı yaklaşım, iki farklı davranış biçimi arasındaydı. Bence ilki, ödün vererek anlaşma yoluyla bazı çıkarların sağlanabileceği görüşünü; D. Eroğlu ise dik durarak, gerekirse maliyet ödeyerek özgürlüğün, bağımsızlığın korunması gereğini temsil ediyordu.

Emperyal güçler gerek ülkemizde gerek KKTC’de işbirlikçiler aracılığı ile de bir yandan “çözümsüzlük çözüm değildir” türünden sloganlar üreterek, öte yandan gizli veya açık ambargolar uygulayarak, göz korkutmalarında bulunarak ve/veya AB’ye giriş havucunu göstererek, KKTC’yi ortadan kaldırmak, soydaşlarımızı bir azınlık statüsüne düşürmek planını uygulamaktadırlar. Siyasal ayartıların (iğvanın) yanı sıra maddi çıkar sağlayarak, maddi çıkar vaadinde bulunarak soydaşlarımızı etkilemeye, yönlendirmeye çalışmaktadırlar. Kuşkusuz dik duruşu, özgürlüğü, bağımsızlığı korumanın bir maliyeti vardır; ödün vermenin, boyun eğmenin, hatta köleliğe rıza göstermenin ise kısa süreli de olsa bir getirisi olabilir. Hiçbir bedel, özgürlükten, bağımsızlıktan vazgeçmenin karşılığı olamaz. Yaşamları boyunca ayakları üstünde dik duramamış, ona buna yaranarak çıkar sağlamaya çalışmış, sürüngenlikte, omurgasızlaşmada sakınca görmemiş, politikacı, yazar, işadamı hatta bürokratların önerilerinden, görüşlerinden sakınmak gerekir. Bir toplum ancak özgürlüğünü, bağımsızlığını koruyarak, dik duruşunu bozmayarak uzun vadede de olsa başarıya ulaşır, varlığını korur. Ödün vermenin, baş eğmenin sonu, sonucu yoktur. Ver kurtul yaklaşımı bir çözüm değil, bir aczin, güçsüzlüğün, direnme zafiyetinin ifadesidir.

***

Kıbrıslı soydaşlarımız çeşitli ayartılara, göz boyamalara, çıkar vaatlerine kapılarak Annan planına evet oyu verdiklerinde, “Eyvah, soydaşlarımız da kendi sonlarını hazırlıyorlar” kaygısına kapılmıştım. Bu nedenle de geçen hafta yapılan KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimi, bir gösterge olarak yaşamsal önem taşıyordu. Bence Kıbrıslı soydaşlarımız onurlu bir tercih yaptılar. Savaşım verilmeden, özveri ve cesaret gösterilmeden başarı kazanılmaz. Vatan, bayrak, onur, bağımsızlık, özgürlük bir değer taşıyorsa, bunun pahası ne olursa olsun ödenmelidir. Sünepelikle, korkaklıkla, ben dümenime bakarım anlayışı ile başarı ve itibar kazanılamaz.

Bugün bir KKTC’den söz ediyorsak, bu başarı, F. Küçük, R. Denktaş gibi liderlerin, mücahitlerin cesaretinin, toplumun direnişinin, Bülent Ecevit’in onurlu ve cesur kararının ve nihayet TSK’nin gücünün sonucudur. İş müzakereye, konferanslara bırakılsaydı bugün KKTC olmayacağı gibi, Kıbrıs çoktan Girit adasının akıbetine uğramış, soydaşlarımızın önemli bir bölümü topraklarını, ülkelerini yitirmiş olacaklardı.

Gerçekte Türkiye Cumhuriyeti de cesaretin, ileri görüşün, savaşım gücününün bir ürünüdür. Atatürk gibi bir lider, kumandan, silah arkadaşları gibi yurtseverler, halkımızın bir bölümünün özveri ve direnci olmasaydı, tarihte bir Türkiye Cumhuriyeti olmayacaktı.

Güçlü, inançlı, dirençli iseniz müzakerelerde, görüşmelerde ilerleme, başarı sağlayabilirsiniz. Müzakere, konferans, toplantılar, aslında bunlar, La Fontaine’in “karga-tilki” öyküsünün sahnelenmesidir. Bazı uyanıklar, tilkiler “anlaşıyoruz, karşılıklı ödün, kazandır, kazan, çözüm getiriyoruz, barış” gibi kulağa hoş gelen sözcüklerle karganın ağzındaki peyniri kapma peşindedirler. Zorla almanın maliyeti yüksektir. En ucuzu, müzakere, toplantı, görüşmeme yoluyla istekleri gerçekleştirmek, istediğini almaktır.

Kıbrıslı soydaşlarımız, maddi sıkıntıları izolasyon tehditleri olsa da ülkelerine sahip çıkma iradesini göstermişlerdir. Bağımsızlık, özgürlük yaşamı anlamlı kılar, değer katar. Soydaşlarımız, bağımsızlığın, özgürlüğün feda edilemeyecek değerler olduğunun bilincine varmışlardır. Yollarında engeller de olsa bağımsızlık, özgürlük yolunda yürümelerini sürdürmelerini dileriz.

Soydaşlarımızı kutlar, özgürlük, bağımsızlık doğrultusundaki yürüyüşlerinin, tüm Türk dünyası için örnek olmasını dilerim.


Öztin AKGÜÇ


ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIĞIN...

-KKTC’nin Beş Parmak Dağları’ndaki dev bayrağın kaldırılmasıyla sonuçlanacak bir çözüme evet dermisiniz?

Sonsuza dek duracak

Derviş Eroğlu
-Evet demem, Çünkü o KKTC’nin simgesi. O bayrak kimi rahatsız ediyor ki? Güney’deki komşularımızı rahatsız edebilir belki ama onların bayrağı olduğu gibi bizim de bir bayrağımız var, biz de bir devletiz ve o dağa çizilen KKTC bayrağı da yanındaki ay yıldızlı Türkiye bayrağı da elbette ki sonsuza dek orada duracaktır.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kıbrıs Kurtuldu Darısı Başımıza

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş Nis 28, 2010 22:23

Evet dostlar, Kıbrıs'ta ABD ve AB fonları, Talat'ı koltuğunda tutmaya yetmedi... Yolun sonundaki Yüce Divan, Türkiye'de de görünüyor. Bu Anayasa değişikliği telaşı biraz da bu yüzden... Ama yolcudur Abbas, bağlasan durmaz...
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: Kıbrıs Kurtuldu Darısı Başımıza

İletigönderen avrasya » Çrş Nis 28, 2010 22:32

Akepe KKTC de YENİLDİ.

Talat'ı son anda yetişen Livaneli de kurtaramadı. :kikirik:

Kıbrısta ,Talat-Akepe -Hristofyas-ABD_AB yenildi.

Haydi Türkiye sıra sende.
Kullanıcı küçük betizi
avrasya
Üye
Üye
 
İletiler: 279
Kayıt: Prş Oca 15, 2009 23:08

Re: Kıbrıs Kurtuldu Darısı Başımıza

İletigönderen Başkomutan » Çrş Nis 28, 2010 23:44

Kıbrıs’ta çok önemli bir seçim yapıldı


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin geleceği ve varlığı ile yakından ilgili bir seçim yapıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimine çok aday katılmasına rağmen seçim, kazanma yüzdesi yüksek olan iki aday arasında geçti. Eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Kıbrıs’ın mücahitlerinden Tıp Fakültesini bitirdikten sonra beklemeden soydaşlarına yardım etmek ve yanlarında bulunmak için Kıbrıs’a dönen ve aynı zamanda Denktaş’ın yetiştirmelerinden Başbakan Derviş EROĞLU. Talat’ın fikir çizgisi de Eroğlu’nun çizgisi de Kıbrıs Türkleri ve Türkiye Türkleri tarafından biliniyor.

KKTC’nin mihenk taşlarından, son dönemde yetişen Türk büyüklerinden Rauf DENKTAŞ’IN çizgisinde olan EROĞLU’NA karşılık aday olan Talat Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenler AB ve İngilizler tarafından destekleniyordu.

“Çözümsüzlük çözüm değildir” düsturu ile daha önceki devlet politikaları bir kenara bırakılmış yeni bir yol haritası izlenmeye başlanmıştı. Bu ölçülere uymayan milli düşünceli DENKTAŞ elimine edilmişti. Kıbrıs Türkleri yıllar önce yaptıkları hatadan bu seçimle döndüklerini gösterdiler.

Anadolu coğrafyası dünya coğrafyası içinde jeopolitik ve jeostratejik açıdan çok önemli bir yere sahiptir. Büyük kıtaların birleşme yeri, önemli boğazları coğrafyasında barındıran, yer altı kaynakları açısından dünyanın çok önemli konumunda olan toprakların kilit noktasında olduğumuz biliniyor.

Kıbrıs adası da, Anadolu coğrafyasında, dünyada ve Ortadoğu da önemli özelliklere sahip bir adadır. Bu sebeple Kıbrıs adası mutlaka dost toprak olarak kalmalıdır. Böyle önemli toprakların dost ve milli düşünce taşıyan zihniyetlerce yönetilmesi gerekir.18 Nisan Pazar günü yapılan seçimleri de milli düşünceye sahip aday kazanmıştır. AB’nin, ABD’nin, İngiltere’nin bizim yöneticilerimizin farklı görüşlerine rağmen ikinci tura kalmadan zafere ulaşmıştır.

Yeni Cumhurbaşkanı Derviş EROĞLU müzakerelerin devam edeceğini beyan etmektedir. Türkiye’nin ve K.K.T.C nin devlet politikası AKP ve Mehmet Ali Talat iktidarına kadar İki bağımsız devlet esasına dayanan bir modeldi. AB,ABD ve Talat ve çevresi de önceden denenmiş başarılı olmamış, arkasında binlerce ölü bırakmış iki toplumlu bir devlet modeli savunuyorlardı. Bu denenmiş çok büyük sıkıntılar yaşatmış bir modeldi.

Son Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları birçok mesajlar ihtiva etmektedir. Bunlardan birincisi; 2004 yılında yapılan referandumda % 65 oranında AB çizgisinde görüş bildirilmişken şimdi o görüşün zararlarını hissedip dönüş yapılmasıdır. Bir başka sonucu ise; yedi senedir peşinde olunan başarılı olunması için koşuşturulan modelin iflasıdır. Üçüncüsü de; Türkiye’nin güvenlik stratejisinin geride bırakıldığı dönemin kapanmasıdır.

Kıbrıs Türkiye için hayati öneme haiz toprak parçasıdır. İçinde soydaşları bulunmaktadır. Bu topraklar desteklenmeli korunmalı ve kollanmalıdır. Türkiye’nin güvenliği için elzem olan bu topraklar aynı zamanda ecdat yadigârıdır.

Seçim sonucu böyle olmasına rağmen olmaması gereken bir şey daha olmuştur. Kardeş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yöneticilerini ve halkını bir sıkıntı beklemektedir. Bu epey başımızı ağrıtacaktır. Buda Kıbrıs’ın Gümrük Birliğine katılım ek protokolüdür. Ek protokol seçimden iki gün önce T.C nin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı tarafından imzalanmıştır.

Yeni seçilen Cumhurbaşkanı Sayın Derviş EROĞLU’ nu kutluyor başarılar diliyorum.

Allah yardımcıları olsun.


Fuat YILMAZER 29 Nisan 2010 ANAYURT
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kıbrıs Kurtuldu Darısı Başımıza

İletigönderen Başkomutan » Pzt May 03, 2010 16:39

Kıbrıs’ta Talat Gitti, Eroğlu Geldi; Sonuçları Ne Olur?


KKTC’de M. Ali Talat’ın yerine, demokratik bir biçimde Derviş Eroğlu seçildi. Bu gelişme yalnız KKTC ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni değil Türkiye’yi, Ankara’yı ve küresel güçlerin bölge politikalarını da zamanla etkileyebilecektir.

Talat, yeni küresel düzenin bölge için öngördüğü bir biçimde iktidara getirilmişti. Talat’ı ABD, AB çevreleri ve Ankara desteklemişti.

- Talat, yeni küresel düzenin bir öğesi olarak uygulama yürüttü.

- Washington, Brüksel ve Ankara tarafından desteklendi.

- 1990 sonrasında ABD ve AB’nin yeni Türkiye ve Kıbrıs politikaları için elinden geleni yaptı.

- ABD ve AB’nin Kıbrıs’ta öngördüğü koşullara tam destek verdi. KKTC’nin bağımsızlığına o da karşıydı. Uzun vadede ada Türklerini, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti içinde bir azınlık durumuna sokacak olan formüllere yeşil ışık yaktı.


Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yerine, Kıbrıs Türk Cemaati adı altında oluşturulacak bir özel statüye destek veriyordu. Kıbrıs Türk halkı tarafından Talat’ın gönderilmesi ve Eroğlu’nun getirilmesi, sadece Talat ve Eroğlu’nun kişilikleri ile ilgili bir mesele değildir.

Daha da önemlisi, ”temsil ettikleri zihniyetle ilgili bir konudur”. Reddedilen yalnız Talat değildir, KKTC ve Kıbrıs Türkleri için öngörülen küresel hesaplar şimdilik rafa kaldırıldı.

İşin daha da ilginç yanı Derviş Eroğlu’nun merkez ve merkez sağı; Talat’ın ise solu temsil etmesidir. Bu bağlamda KKTC’deki son iki seçim, küresel hesaplarla sağın çatıştığı istisnai bir olaydır.

Benzer asimetrik dönüşümlerin KKTC’den önce Türkiye’de başladığını kabul etmek gerekir. M. Ali Talat’ın temsil ettiği eski sol zihniyet, 1990 sonrasında Türkiye’de de büyük ölçüde erozyona uğradı ve küresel hesapların girdapları içinde yuvarlanmaya başladı.

Buna karşılık eski sağın uzantısı Demokrat Parti ve milliyetçi MHP, uluslararası ilişkiler (ve Kıbrıs) konusunda CHP ile yakın bir noktaya geldiler. Bu zorunluluk, yeni küresel dengeler (dengesizlikler) sonucu ortaya çıkan bir durumdur.

Ankara’daki çelişkiler…

Erdoğan hükümeti “yeni küresel düzenle uyum ve karşıtlık” arasında bir çelişki yaşamaktadır. İran ve Suriye ile geliştirdiği ilişkiler uzun vadede, ”yeni küresel düzenin bölge politikaları ile denk düşmüyor”.

- Hem küresel düzenin icaplarını yerine getirmek

- Hem de “içerdeki yeniden yapılanmalar da dahil olmak üzere” Ortadoğu açılımlarında bulunmak, çelişkileri beraberinde getiriyor.

Erdoğan hükümeti ile Tel Aviv arasında meydana gelen sorunlar, buzdağının su yüzündeki küçük parçalarıdır. Erdoğan hükümetinin Tel Aviv yönetimi ile olan sürtüşmeleri, sanılanın aksine, Kıbrıs Adası’nda da etkisini gösterecektir.

Talat gitti Eroğlu geldi; bu durum Davos’taki “one minute” krizinin KKTC’ye yansıyan demokratik ve “simetrik” uzantısıdır. Kıbrıs Türk halkı, “Bir dakika Talat Bey, bu iş böyle yürümeyecek, biz artık, küresel hesapların bir parçası olmak istemeyen Derviş Eroğlu’nu istiyoruz” demişlerdir. Batı Trakya’daki Türklerin durumuna düşeceklerini, geç de olsa anlamışlardır; hem de dışardan çok şiddetli olarak estirilen ters rüzgârlara rağmen…

Ve bir anekdot…

İki yıl önce konferans için gittiğimde Doğu Akdeniz Üniversitesi’ndeki bir Kıbrıslı profesör bana; “Kıbrıs’ta yeni bir cami yapmak KKTC’nin tapusunu sağlama almakla eşanlamlıdır” demişti. Önce biraz şaşırmıştım. Sonra düşündüm; KKTC’de cami bu anlama geliyorsa Türkiye’de de aynı şey geçerli olmaz mı? Rum kesiminde Ortodoks kiliselerinde Yunan bayrağının asıldığını bilirim. 1990’lı yıllarda da, Kardak Adası’na çıkan Yunan papazının elinde istavroz değil, mavi beyaz bayrağı sallandırdığını herkes iyi hatırlar. KKTC’deki Türkler de bu bağlamda bayrak ile camiyi birleştiriyorlar.

İleride acaba, kimler kimlere “one minute” diyecekler? Tabii uluslararası boyutta, içerde değil…

Bu arada, birkaç yıl önce Filistin’de yapılan seçimlerle KKTC’de yapılan son seçimlerden mutlu olmayan küresel çevreler, aynı taraftalar.


EROL MANİSALI



KKTC ‘Kes Be Annem’ Dedi


Nisan ayının önemli konularının başında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri geliyordu.

Kıbrıs, yakın tarihimizin bütün dönemlerinde hem iç, hem dış konumuz oldu. Böyle olunca da işin içi dışı birbirine karıştı.

Seçim gecesi 21.00 sıralarında sonuçlar kesinleşince Talat’ın kazandığı bir önceki seçimi düşündüm. Barış, çözüm, AB her şey hemen sandığın ucundaydı. Talat koltuğa oturdu mu her şey tamamdı. Barışa karşılık gelen tek denk taş, Talat’tı. Denktaş’ın ve onun düşüncesine yakın olan herkesin siyasal, tarihsel ömrü dolmuştu.

Talat, koltuğa bu heyecan, güç ve destekle oturdu. Özellikle 2007’den bu yana her yeni yıla Talat ve ekibince şu ad takıldı:

“Çözüm yılı.”

Her yıl çözüm yılı.

Gelinen noktada çözülen tek şey, Talat barışa samimiyetle inananların dizlerinin bağı oldu!

***

Derviş Eroğlu, KKTC’nin 3. Cumhurbaşkanı olarak koltuğuna oturdu. Eroğlu’nun ilk, 1987’de KKTC’nin kuruluşunun 5. yılı törenleri nedeniyle gittiğim Lefkoşa’da elini sıkmıştım. O yıllarda saçları beyazdı, şimdi bembeyaz olmuş. Yıllar Eroğlu’na Kıbrıs sorununun çözüm hızı kadar işlemiş!

Kıbrıs’la çok yakından ilgili köşe yazarları, Denktaş’ın hakkını teslim etmekten asıl kaybedenin Hristofyas olduğunu söylemeye kadar geniş bir yelpaze çiziyorlar.

Kimi yayın organları, seçim sonuçlarının kesinleşmesinden hemen sonra ilk şu haberi verdiler:

“Rum kesimi sonuçlardan kaygı duyuyor!”

Görünen o ki Kıbrıs’ta yeniden yeni bir döneme girildi.

Yıllar Kıbrıs sorununa çok işlemiyor. Her aşama “yeni bir dönem”.

Nadir Nadi’nin 30 Haziran 1979’da Cumhuriyet’te yayımlanan “Uyan Şu Uykudan” başlıklı yazısından birkaç tümce aktaralım:

“Nedir Yunanistan’ın bize karşı uyguladığı politika? İçeride Türk düşmanlığını körükleyerek her türlü olasılıklara hazırlamak, dışarıda ise bizi saldırgan göstermek suretiyle dünya kamuoyunu aleyhimize çevirmek...

Biz istediğimiz kadar barıştan, uluslararası anlaşmalardan söz edelim, sesimizi hiçbir yere ulaştıramazsak ne elde ederiz?

Komşumuz iktidarı ve muhalefeti ile uyumlu bir davranış içindedir. Aşırı sağdan aşırı sola değin tüm Yunan basını, Türkiye’ye karşı tek cephe halinde birleşmiştir...

1974 Kıbrıs Harekâtı’nın ne maksatla yapıldığı ustalıkla dünya kamuoyuna unutturulmuştur...

Yunanistan’la baş başa kalırsak aramızdaki bütün sorunları çözebiliriz, iyi komşuluk ilişkileri içinde kardeşçe geçinebiliriz. Ama Yunanistan sırtını bir büyük devlete dayar da karşımıza çıkarsa...”

Nadir Nadi’nin saptamalarının bugüne izdüşümünün yorumunu okura bırakalım...

***

Kıbrıs’ta geçen yıl yapılan genel seçimlerle bu yılki Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye’ye de çok şey söylüyor.

Talat ve partisi olağanüstü dış destekle iktidara geldi. Anlaşılıyor ki, dışarıdan ne kadar destek alırsan al, kendi yurttaşının desteğini alamıyorsan kıymeti yok...

Aynı ekip varlığını sadece “statükoyu yok etmeye” adadı. Anlaşılıyor ki, yerine daha inandırıcı bir şey koyamıyorsan toplum bu tür değişimlere, “kes be annem” yanıtını veriyor.

Daha da önemlisi şu:

Kıbrıs Türklerinin düşüncelerini, düşünme biçimlerini, siyasal-toplumsal bakışlarını değiştirmek için orta-uzun vadeli planlar yapıldı. Deyim yerindeyse yeni bir ulus inşası hedeflendi. Bu uğurda çok yol alındığı düşünülmüştü.

Ama olmadı...

Kıbrıs seçmeni her şeye karşın kendi iradesini ortaya koydu. Varlığını koruma bilincini yitirmediğini gösterdi.

Hep büyükler küçüklere ders verecek değil ya...

Bazen de tersi olur!


MUSTAFA BALBAY



KIBRIS TÜRK'ÜNDÜR, O KADAR…


Saygı değer dostlarım; Değerli silah arkadaşım, Kıbrıs Gazisi Atilla Çilingir'in Kıbrıs 1974 sitesinde kaleme aldığı "Kıbrıs Türk'ü, Şimdi Sıra Sende!" başlıklı yazısını , zamanlaması ve Kıbrıs Türk halkına görevini hatırlatması bakımından son derece yerinde bulduğumu belirtmeliyim.Anlamlı ve bir o kadar da uyarılarla yüklü olan bu yazı, uzun zamandır sızlayan yüreğime merhem ve derdime derman olmuştur.
İçimizde gündüz kuzu postuna bürünüp , geceleri ise kurda dönüşenler, her geçen gün çoğalmaktadır. Emperyalistler ve onlara hizmet veren bu mahluklar oldukça, Kıbrıs Türk halkının üzerinde yoğun baskıların olacağı da maalesef tarihi bir gerçektir.
Böylesine iştah açan coğrafyadan ve çıkar kokan ortamlardan istifade etmeyi ilke edinen emperyalistler; satın alınmış vicdansızların desteği ile sinsi emellerini hayata geçirebilmek adına olmadık entrikaları devreye sokacağı da iyi bilinmelidir.
O nedenledir ki Türk halkına kahraman kardeşim tarafından yapılan bu tarihi uyarı , tehlikeli gelişmeleri su yüzüne çıkarması ve kutsal Kıbrıs topraklarının gerçek sahiplerini ( TÜRK) uyandırması bakımından da önemsenmeli ve yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gerekli önlemler şimdiden alınmalıdır.
Düşmanlarımızın hafızalarından silinen biz Türk oğlu Türk'lerin çok özel hasletleri vardır. Unutulduğu takdirde tekrar su yüzüne çıkar bu özverili gayretler.
Yüreği, vatan ve millet aşkıyla atan O kahraman Türk Ulusuna ; Mukaddes topraklar uğruna yapılan kahramanca mücadeleler hiç bir zaman unutturulamayacaktır.
Bu nedenledir ki, 1986-1988 yıllarında huzurla ve fakat aynı zamanda dikkatle emsalsiz ve bir o kadar da stratejik öneme sahip olan bu coğrafya da görev yapan bir asker olarak yazılanlardan son derece etkilendiğimi , aynı zamanda umutsuzluğumun umuda dönüştüğü söylemeliyim.
Çünkü ben Türk'üm ve Türk olmaktan iftihar edenlerin her gün kar topu gibi büyüdüğünü bu vesileyle sevgili dostlarımla paylaşmaktan onur duyarım. Düşmanlara da uyanmalarını , ateşle oynamamalarını tavsiye ederim.
Uzun yıllar Atalarımızın kan dökerek ve can vererek bizlere armağan ettiği bu toprakların kıymetini bilenler olarak fedakarlığı elden bırakmadan ölümüne mücadele edeceğimizi, düşmanlar çok iyi bilmelidir.
Zira bizler tarih yazdığımız bu toprakları ölümüne yaşatacağımızın andını içtik. Yazdığımız muhteşem Türk tarihini kalbimize nakşettik ve bu uğurda verilen mücadele esaslarını da şiar edindik.
Düşmanlar unutmamalıdır ki, ölümü göze alanlar , en çok korkutanlardır.
Bu kutsal Kıbrıs toprakları için yıllarca Atalarının kemiklerini sızlatmamak adına cengaverce mücadele verenlerin kaleme aldıklarını dikkate almayanlar her zaman olduğu gibi yine hüsrana uğrayacaklardır.
Yine başkaların emellerine hizmet edercesine faaliyette bulunan içimizdeki gafiller kesinlikle Türk olamazlar. Yeri ve zamanı gelince layık oldukları şamarı yine Türk ulusundan yiyeceklerdir.
Sonuç olarak, büyük imkanlar bahşeden topraklarımızda emperyalistlerin her zaman gözü olacağını , en zayıf anımızı kollayarak milli hedef ve menfaatlerini gerçekleştirmek isteyeceklerini de akıllardan çıkarmamalıyız.
Günümüzde İlkesizce , kalleşçe ve akıl almaz çirkinlikle yapılan Psikolojik/ Asimetrik harekata rağmen Kıbrıs Türk halkının nice 36 yıllar , bu emsalsiz imkanlar bahşeden kutsal topraklarda huzurla yaşamasına hiç bir güç engel olamayacaktır.
B u da böyle biline...
Allah, verilen emeklerimizi boşa çıkarmasın.


FEVZİ MORAY
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Kıbrıs kurtuldu darısı başımıza

İletigönderen Başkomutan » Pzt May 10, 2010 2:16

Eroğlu'nun ve Kıbrıs Türkünün duruşu nettir...

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer’in KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristo-fiyasko’yla ayrı ayrı bir araya gelmesinin ardından, BM; Kıbrıs müzakerelerinin 26 Mayıs Çarşamba günü yeniden başlayacağını açıkladı.
Rum tarafında yayınlanan Fileleftheros gazetesi; “Eroğlu’nun İlk Denemesi ve Müzakereler... BM: Pozitifliklerini kayda geçiriyor, maksimalizmlerini görmezlikten geliyor” başlıklarıyla verdiği haberinde, müzakerelerin yapıldığı yerin aynı kaldığını, fakat gerçekleştirilecek ilk görüşmelerin gündeminin henüz netlik kazanmadığını yazdı. BM’nin, öncelikli olarak, sürecin devamını garanti altına almakla ilgilendiğini belirten gazete, BM’nin müzakerecilerin onayıyla birlikte; bugüne kadar varılan görüş birliklerini kilitlemekle ilgilendiğini ifade etti.Gazete, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’a gönderdiği 23 Nisan tarihli mektuba gönderme yaptı.Ancak; KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun, mektupta bahsedildiği üzere; Kıbrıs müzakerelerinin 30 Mart’ta kaldığı yerden devam etmesini, müzakerelerde varılan görüş birliklerini, aynı zamanda 23 Mayıs-1 Temmuz 2008 tarihli Talat-Hristofyas açıklamalarını kabul etmesinin doğrudan kuşkulu olduğunu, ayrıca verdiği teminatlarla çeliştiğini iddia etti.
KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun yıllardır savunduğu ve Kıbrıs Türkünün bağlı olduğu Ulusal davamızla birebir örtüşen duruşunu-pozisyonunu bir kez daha dost düşman her kesimle paylaşmakta fayda vardır. KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu Ulusal Davaya bağlılığı ve bu doğrultuda ileriye dönük verdiği vaatler nedeniyle seçimin birinci turunda Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Eroğlu şu tezlere sahip çıkmış ve bundan sonra da çıkacaktır:
1- Tek egemenlik, tek vatandaşlık,tek temsiliyet ve KKTC’nin eyalet (constituent state) düzeyine indirilmesine karşı çıkılacaktır.
2- KKTC’nin egemen statüsünü öngörmeyen hiçbir anlaşmayı imzalamayacaktır. Çözüm iki egemen kurucu devlete (founding state), iki egemen halka dayanacak ve egemen eşitlik ilkesinden asla taviz verilmeyecektir...
3- Kıbrıs Türkünün ayrı bir halk olduğu ve self determinasyon hakkına sahip olarak, ayrılma ve anlaşmama hakkımızın bulunduğu esas alınacaktır.
4- Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün sulandırılması söz konusu değildir.
5- TC kökenli kardeşlerimiz ve KKTC nüfusu pazarlık konusu yapılmayacaktır.
6- Toprak vererek halkımızın 4-5. kez göçmen durumuna düşürülmesi asla kabul edilmeyecektir.
7- Türk-Yunan dengesinin korunması açısından Avrupa Birliği’ne Anavatan Türkiye ile birlikte eş zamanlı üyelik ilkesi savunulacaktır.
8- Ulusal Davamız konusunda birlik, beraberlik ve dayanışmanın sağlanması açısından güneyde olduğu gibi Ulusal Konsey kurulacaktır.
9- “Anavatan Türkiyesiz Kıbrıs Türkü ve KKTC yok olmaya mahkumdur” ilkesinden hareketle, Ulusal Kıbrıs davasının sürdürülmesinde Anadolumuz ile uyum ve işbirliği içinde çalışılacaktır..
KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun ve Kıbrıs Türkü’nün iradesi ve pozisyonu budur. Eroğlu’nun yukarıda sıraladığım taahhüt ve tezlerin dışına çıkması ve bu tezlerin dışında herhangi bir belgeyi Kıbrıs Türküne onaylatması mümkün değildir. Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun Downer ile görüşmesinin ertesi gününde,bir kabulde yaptığı “Müzakere masasında neyi temsil ettiğimizin bilinci içindeyiz, elbette halkımızın kazanımlarını müzakere masasında Rum’a teslim etmeme, onurlu, Türkiye’nin menfaatlerini de koruyan bir anlaşma arayışı içinde olacağız” açıklaması duruşumuzun ne kadar net olduğunu göstermeye yeterlidir...

Hüseyin Macit YUSUF / YENİÇAĞ


KIBRIS SORUNUN ÇÖZÜMÜNDEKİ DÜĞÜM


Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar bir hafta Kıbrıs'taydık. Seçimler öncesi Kıbrıs izlenimlerimizi sizlerle paylaştık. Yazmamız gerekleri yoğun gündem nedeni ile erteledik. Bugün, Kıbrıs sorununun çözümü üzerinde görüşlerimizi sizlerle paylaşacağız.

Derviş Eroğlu'nun Cumhurbaşkanı seçilmesi ile Kıbrıs'ta yeni bir dönem başladı. Eroğlu, uzlaşmaz bir tutum sergilemeyecek. Aksine, sorunların çözümünde bir adım önde olacak. Bunu seçimden önce söylemişti. Seçildikten sonra da bu tavrından vaz geçmeyeceğinin mesajlarını veriyor.

Asıl uzlaşma istemeyenin Rum kesimi olduğunu daha önceki yazılarımızda vurgulamıştık. Rauf Denktaş'ı uzlaşma itemeyen bir lider diye koltuğundan uzaklaştırdılar. Talat'ı getirdiler. Talat, Cumhurbaşkanlığı süresi içinde hangi konuda uzlaştı, hangi konuda Türk tarafına ne kazandırdı? Önce bunların masaya yatırılmasında yarar var sanıyoruz.

DÜĞÜM ÇÖZÜLMELİDİR

Derviş Eroğlu ile görüştük. Söylediklerini özetleyelim:

" Rumlarla müzakerelere sonuna kadar açığız. Ancak, bizim de bir söz hakkımız var. Biz de sorunlarımızı ve isteklerimizi ortaya dökebilmeliyiz. Hiçbir zaman Türk toplumu, Rumların baskısı ve emri altında Ada'da yaşamayacaktır. Biz, bağımsız bir devletiz ve kendi kararlarımızı da kendimiz veririz."

Şimdi, görülüyor ki, AB ve Rumlar yine işbirliği etmişçesine Türk tarafına baskı uygulamaya çalışacaklar. Derviş Eroğlu'nu köşeye sıkıştıracaklar. Ancak, bu saatten sonra bunların olması mümkün değil. Eğer, AB, gerçekten uzlaşma ve barış istiyorsa, öncelikle KKTC'nin ekonomik bağımsızlığını kazanması yolunda adımlar atmalıdır. Böylece uzlaşmanın yolu daha da açılmış olacaktır. Bu sağlanamadığı takdirde uzlaşma önündeki düğüm çözülemez.

AB, bugüne kadar KKTC'ne 259 milyon Euro yardımda bulunmuş. Bunun yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Türkiye ise, bu yıl içinde KKTC'ne 815 milyon TL. Yardımda bulunmuş. Bu da 400 milyon Euro'ya yakın bir para oluyor. Bir yerde KKTC, bu yardımlarla ayakta durmaya çalışıyor. AB üyesi Rum kesimi ise para içinde yüzüyor. Bir yerde iki toplum arasında ekonomik dengesizlik hemen kendisini gösteriyor.

O halde ne yapılmalı?

Kıbrıs'taki meslektaşlarımızla da görüşmelerimiz oldu. Hepsinin ortak görüşünü de şöyle özetleyebiliriz:

" AB, Kıbrıs Türklerine karşı verdiği sözleri ve taahhütleri bugüne kadar yerine getirmedi. Hemen harekete geçmelidir. Mesela, doğrudan ticaret tüzüğünü uygulamaya koymalıdır. Kuzey Kıbrıs'ın dünyaya açılması, Ercan'a yönelik doğrudan uçuşların başlaması, Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik durumu da güçlendirilmelidir. Burada önemli nokta, KKTC'nin gerek AB'den, gerekse Türkiye'den yardım almadan ayakta kalabilmesidir. Bu nedenle ekonomik bağımsızlığı ön plana çıkıyor. KKTC'nin bunu karşılayacak kaynakları var. Teker ki, önümüzdeki düğümü açsınlar, ekonomik bağımsızlığımızı bize kazandırsınlar. Bunun bu kadar zor olmadığını da biliyoruz. Bizi, bir kaşık suda boğmak, elimizi kolumuz bağlamak ve her istediklerini kabul etmemiz için baskı uygulayacaklar. Kafalarının içindekiler bunlardır. Uzlaşmadan kaçan, barış istemeyenler kendileridir. "

DOĞRUDAN TİCARETİN ÖNEMİ

Doğrudan ticaretin ve uçuşların başlaması artık kaçınılmaz görülüyor. Turizm açısından da KKTC'nin geleceğinin parlak olduğunu da burada vurgulamak istiyoruz.

Biz, çok önemli boyutta alt yapı eksikliğinin var olduğunu da gördük. Yıllardır bu eksiklikler giderilemiyor. Eğer doğrudan ticaret ve uçuşların önü açılırsa buna paralel olarak alt yapı sorunlarının da kısa süre içinde çözülmesi mümkün olabilir. KKTC'liler buna hazır görünüyorlar.

Beklenen doğrudan ticaret ve uçuşların başlaması demek, KKTC'ye iş adamı ve turist yağması demek olacaktır. Böylece yeni tesisler, oteller hizmete açılacak, ekonomi canlanacak, turizmden de büyük gelir elde edilecektir. Kıbrıs Türkleri üretime de ağırlık vereceklerini ve dışarıya satacak mallarının çoğalacağını da söylüyorlar.

İşte, bu noktada Rum liderlerinin izlediği siyaset devreye giriyor. Çünkü onlar KKTC'ni tanımak istemiyorlar. Uzlaşmaya yanaşmıyorlar, söz hakkı vermiyorlar, Türkleri daima izolasyon altında tutmak istiyorlar. Daha sonra da karşılarındakileri uzlaşma istemeyen toplum olarak suçluyorlar. Biz, bunun için AB'nin bu konuda daha düzgün hareket etmesi gerektiğini özellikle anımsatmak istiyoruz.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bütün bunları çok iyi biliyor. Türk toplumunun ne istediğini, Rumların nelere "evet" nelere "hayır" diyebileceğini tahmin ediyor. Müzakerelere oturmadan önce bu ince hesapları yapıyor. Masaya güçlü biçimde oturacak. Türk toplumuna dikte ettirilmek istenilen maddelerin karşısında da dimdik duracak. Açık söylemek gerekirse, Derviş Eroğlu Türk toplumunun gereksinimlerini müzakere masasında elde edebilecek güce ve beceriye sahip görünüyor. Biz, gelecekten umutlu olduğumuzu bir kez daha vurgulayalım.


Necdet B. Sivaslı
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

x