Eğer insan egoizmini toplumun içerisine sınırsız bir biçimde koyuverirseniz, o toplumda dirliği, düzenliği, adaleti ve insanlık idealini arar-durursunuz, arar durursunuz…
Eğer insanın insanı yiyip, yutmasının önüne engeller, setler, sınırlamalar koymazsanız, işte o zaman büyük balığın küçük balığı yutmasından yana oldunuz demektir…
Liberalizm denen ekonomik sistem ile sosyal nitelikli sistemleri birbirinden ayıran temel öğe de işte bu kavşakta gizlidir.
Ya küçük balıkları koruyucu tedbirleri büyük balığın doymak bilmez keskin dişlerin önüne arkasına yerleştireceksiniz; ya da bırakacaksınız toplumu toz duman kaplasın ve altta kalanın canı çıksın…
İşte meselenin özü budur; esası budur.
Bu öze ve bu esasa istediğiniz isimleri verip, dilediğiniz rötuşları takıştırabilirsiniz.
Ama ilke budur. Öz budur. Ayırıcı kıstas budur.
Amerikan emperyalizmi, örneğimizde büyük balıktır.
Avrupa Birliği topluluğu, büyük balığın “sınıf” arkadaşıdır.
Emperyalizmin ağı altında kalan tüm sömürülen ülkeler ise, küçük balıklardır.
Büyük balıklar, içinde bulunduğumuz zaman diliminde, küçük balıkları daha da ufalama gayreti içindedirler.
Uyguladıkları sistem “Böl ve Yönet”; “Parçala ve Hükmet” yöntemi üzerine kuruludur.
Oltaları, liberal serbest rekabet ortamıdır.
Oltalarının ucuna taktıkları yem ise, tüketim ürünleri ve kendi [yerli] yandaşlarına bu ürünlerin satışından verdikleri kar payları ve komisyonlardır...
Büyük Ortadoğu Stratejisi, Türkiye’nin parçalanması, ılımlı İslam siyaseti, besleme medya ve her türden “uşak”, bu vahşi ve ilkel balık avının sair enstrümanlarıdır...
Bu nedenle yerel yönetimleri güçlendirmek isterler. Çünkü yerel yönetimler, merkezi yönetimin güçten düşmesine karşın güçlenebilir. Yani Devlet çürütülecektir...
O’nun için Devleti küçültmek isterler.
O’nun için, serbest piyasa ekonomisinden yanadırlar... Çünkü, ancak bu düzen içinde küçük balıklar, büyük balığa karşı korumasız yakalanıp, yem olabilirler.
O’nun için, ılımlı İslam formülünün arkasındadırlar. Çünkü o zaman, önlerindeki laiklik, cumhuriyetin temel ilkeleri ve aydınlanma devrimi engellerinden üstesinden gelebileceklerini düşünmektedirler…
Ve O’nun için Devletin [toplumun ve halkın) tüm değerlerini yabancılara pazarlarlar, çünkü kendilerine kar payı ve komisyon ödeyen büyük balığın doymak bilmez iştahı böyle buyurmaktadır...
“İzm”lere karşıyız derler; ancak, asıl kendileri 19. yüzyılın vahşi kapital[izm]’ini ısıtıp ısıtıp, modern takılar altında yeniden piyasaya sürerler...
Küçük balıkları, toplumu ve halkı savunanları yıllar yılı “kökü dışarıda” ideolojilerin peşinden gitmekle suçladılar; ancak, asıl kendileri “kökü tümü ile dışarıda” ideolojilerin rüzgârlarını arkalarına alıp, midesi tümü ile dışarıda olanların kursaklarını doyurmak için didinip dururlar...
İşte bu noktada bizlere düşen önemli görev, isimlere, vitrinlere, cilalı sözlere ve nutuklara kanmadan; meseleyi tüm ayrıntıları ile kavramaktır. Detayları sadeleştirip, seyrelterek, basite indirgeyip, yalıtarak tespit edebildiğimiz gün bu oynanan bütün oyunlar sona erecektir.
Ancak o gün, kısa çöp uzundan, küçük balık büyük balıktan hakkını alabilecektir.
Adalet budur.
Toplumun ekonomik ve sosyal düzeninin, küçük balıkların büyük balıklar tarafından yutulmasına imkân tanımayacak biçimde yeniden düzenlendiği gün bu ülkeye adalet, insan hakları, gerçek demokrasi, özgürlük ve benzeri insani değerler yerleşebilecektir...
Ötesi boştur, laf-ı güzaftır.
Ve havanda su dövmekten ibaret boş bir sedadır...

soruyusormak@gmail.com

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:
http://www.soruyusormak.com
http://www.dnm-ler.com
http://www.kitlecizgisi.com