KOMPLO TEORİSİ / BAYKAL’A KOMPLO MU YOKSA ERDOĞAN’A MİT ELİ İLE “GÜL KOMPLOSU” MU YA DA BAYKAL’IN FETULLAH GÜLEN’İN SÖZLERİNE İNANMASI NE ANLAMA GELİYOR VEYAHUT DAHA UZAĞA SIÇRAMAK İÇİN BİR ADIM GERİ AT?!

Hayrullah MAHMUD
Komplo Teorisi?!
“Daha uzağa sıçramak için, bir adım geri at!” Fransız atasözü
*****
RAP.. RAP.. RAP…
*****
Yeni Mahalle’nin istihbarat işlerine bakan esnafı özetle diyor ki:
“Vallahi de billahi de bizle bir alakası yok! Bu operasyonu biz yapmadık, F Tipi yapmadı ise AKP ve/veya Erdoğan Özel Örgütü yapmıştır!”
Böyle bir istihbarat teşkilatı olabilir mi?!
Ana Muhalefet Partisi “genel başkanı”na “komplo” kuruluyor, MİT’in haberi yok!
İstihbaratçılık oynamayı seven, Zapsu’nun eli ile “AKP Özel Örgütü” kurdurmuş, Erdoğan’ın haberi yok!
Duy da inanma!
Erdoğan’ın başına ne geldi ise hep emeksiz, zahmetsiz “Kazan Kazan” teorisi yüzünden geldi!
Eskilerin deyişi ile Erdoğan, “Dimyat’taki pirince giderken” evdeki bulgurdan olma tehlikesi ile yüzyüze kaldı!”
Nokta!
*****
RAP.. RAP.. RAP…
*****
Bu bağlamda CHP lideri Baykal, “istifa”sını açıkladığı tarihi konuşma ve/veya “komplo”culara meydan okuyuşu sırasında şöyle dedi:
“Bu bir kaset olayı değildir, bir komplodur. Komplo, hukuk dışı, ahlak dışı bir tertip demektir. Bir komplo yaparken bazen haneye tecavüz edersiniz. Duvarlara, eşyalara gizli kameralar yerleştirirsiniz. Gizli çekimlerle insanların en korunaksız görüntülerini alırsınız, kesersiniz, biçersiniz, aktarırsınız, montaj yaparsınız çarpıtırsınız. Böyle yaparken de dünyanın her yerinde bütün dinlerin, bütün rejimlerin, bütün ahlak anlayışlarının güvencesi altında olan insanoğlunun mahremiyetine tecavüz edersiniz.”
Ardından ekledi:
“Ana muhalefet liderine yönelik bu kadar kaba kanunsuzluk, bu kadar kaba ahlaksızlık, bugünlerin ortamında iktidarın bilgisi ve onayı olmadan gerçekleştirilemez, piyasaya sürülemez. Komployu ayıplar gibi yapanlar, aslında bizzat ayıbı işleyenlerdir. Bu çerçevede başka bir sorumlu arayışına çıkacaklara yardımcı olmak üzere, ABD’den, Pennsylvania’dan aldığım üzüntü ve destek mesajlarının samimiyetine inandığımı da belirtmek isterim.”
*****
RAP.. RAP.. RAP…
*****
Nitekim…
AKP iktidarında, Uzan, Doğan, Dalan, Karamehmet, Koç, Yazıcıoğlu, Demirel vb gibi isimlere “devlet imkanları” kullanılarak “siyasi komplolar” düzenlenip, ortadan kaldırılmak istendi!
Kaldı ki, bu isimlerden bazıları Erdoğan tarafından rehin alında bazıları ise yok edildi!
Görünen o ki, “sivil dikta” peşinde koşanların, Anayasa değişikliği öncesinde işi sağlama almak için “komplo” kurdukları yeni isim Baykal!
Baykal’ın da altını çizdiği gibi “Komplo, hukuk dışı, ahlak dışı bir tertip” anlamına gelse de, “siyasi komplo”ların tarihi “insanlık tarihi” kadar eskidir.
Sözün özü:
Devletler nüfuz alanlarını genişletmek ya da savaş çıkartmak, güçten düşürmek için birbirlerine “komplo” kurarlar!
Şirketler, birbirlerini geçmek ya da çökertmek için komplo kurarlar!
Siyasi ve iktisadi iktidarı ele geçirmek isteyen “elit” yapılar da, “istihbarat servisleri” aracılığı ile “komplo”lar kurup, iktidarı ele geçirmek için operasyon yaparlar!
*****
RAP.. RAP.. RAP…
*****
“Coğrafya, ülkelerin kaderini belirler!”
Napolyon
*****
RAP.. RAP.. RAP…
*****
Komplo teorisi!
http://tr.wikipedia.org/wiki/Komplo_teorisi
(…)
Pelikan Dosyası!
http://www.gencsinema.com/film/2674/pelikan-dosyasi
(…)
Power Game!
http://tvrehberi.milliyet.com.tr/Beyaz_ ... /index.htm
(…)
Matrix!
http://www.kraloyun.com/Oyunlar/Doevues/Matrix_intikam
(…)
Ultra Türkler!
http://newsgroups.derkeiler.com/Archive ... 00777.html
*****
RAP.. RAP.. RAP…
*****
2010 ikinci çeyreğinde…
Enerji savaşları!
İstihbarat savaşları!
I. Dünya Savaşı’nın rövanş dalaşı!..
Klasik anlamda III. Dünya Savaşı!
“Post Modern” manada “IV. Dünya Savaşı” yapılıyor!
Yıldızlar (HAARP) Savaşı!
Neo Roma’da iç savaş ya da güç savaşları yaşanmakta!
*****
RAP.. RAP.. RAP…
*****
Baykal: 15 gün içinde komplo imal edildi!
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/14685457.asp?gid=233
(…)
Fikret Bila: Gülen ve Sarıgül’ün ilgisi yok!
http://www.milliyet.com.tr/baykal-gulen ... efault.htm
(…)
Murat Yetkin: Dediklerim doğru çıkacak, göreceksiniz!
http://www.turktime.com/haber/Baykal-Is ... iniz/94345
(…)
Serencebey’den “CHP magazini”: Uğur Dündar CHP’nin başına mı geliyor?
http://www.milliyet.com.tr/chp-genel-ba ... efault.htm
(…)
Dünyada istifa eden var, etmeyen de!
http://www.milliyet.com.tr/dunyada-isti ... efault.htm
(…)
Mahir Kaynak: Nasıl sonuçlanabilir?
http://www.stargazete.com/gazete/yazar/ ... 261239.htm
(…)
Medvedev, 20’den fazla anlaşma için Türkiye’ye geliyor!
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/14684748.asp?gid=254
(…)
Gazprom bildiğiniz Gazprom değil
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/146 ... =20&gid=61
(…)
Danıştay Başkanı Birden: Hukuk uydurmuyoruz!
http://www.milliyet.com.tr/hukuk-uydurm ... efault.htm
(…)
Yargı’da iç savaş: Davalar birleştirildi!
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/14685451.asp?gid=233
(…)
*****
RAP.. RAP.. RAP…
*****
İngilizcesi ile “Conspiracy Theory”!
Türkçesi ile “Komplo Teorisi!”
Bu anlamda zaman tünelinden başarıya ulaşmış birkaç “komplo” örneği:
FİNANSAL KOMPLO!
3 Ağustos 2003 tarihli The Washington Post Gazetesi'nde yayınlanan 'Arjantin kendi kendine çökmedi!' başlıklı makaleden, birkaç pasaj:
“Yatırım bankacıları, analistler ve Hazine kağıdı alıp satanlar, ülkenin geleceğine dair coşkuyu pompaladılar ve sonuç felaket oldu. Büyük menkul kıymet şirketleri, 1991-2001 arasında, Arjantin Hazine kağıtlarından 1 milyar dolar civarında komisyon kazandı. Ülke ekonomisiyle ilgili en iyimser ve en etkili raporları yazanlar da aynı şirketlerdi!..”
(...)
'Wall Street'in; ortak fon ve emeklilik fonu yöneticilerinin performansına dair değerlendirme sistemi, tuhaf bir biçimde, en büyük borca sahip olan yükselen piyasalara yatırımı özendiriyordu. Ve 90'lar boyunca Arjantin, bu listede bir numaraydı. Wall Street'ten yayılan iyimserlik ve para akışı, Arjantin hükümetini daha fazla Hazine kağıdını piyasaya sürmeye teşvik etti. Böylece borçlar, felakete sebep olacak bir düzeye ulaştı!..'
Kaldı ki, Citibank, Arjantin'den en büyük kârı elde eden ABD tekellerinden biriydi!..
Bankaya bağlı Goldman&Sachs tarafından 1996'da hazırlanan raporda, Arjantin ve diğer Latin Amerika ülkeleri 'Bravo Yeni Dünya' başlığı altında yer alıyordu...
Raporda; emekçileri sefalete sürükleyen Başbakan Carlos Menem'in politikaları destekleniyor, '1 dolar eşittir 1 pezo' sistemini getiren konvertibilite göklere çıkarılıyordu.
Ama adına 'piyasalar' denilen soygun mekanizması, büyük fırtınayı koparmak için bir bahane bekliyordu...
O bahaneyi bulmakta da gecikmediler!..
Aranan fırsat, Kasım 2000'de, Fernando de la Rua Hükümeti içindeki bir anlaşmazlık sonucu ortaya çıktı!..
Sıcak para hızla ülkeden çekildi, faizler tavana vurdu!..
IMF'nin 'yardım' olarak verdiği 14 milyar dolar borç, gidişatı değiştirmedi...
Birkaç ay sonra yabancı kreditörler, Arjantin kağıdı almak için ABD Hazinesi'nin verdiğinden 10.5 puan daha fazla faiz talep ediyorlardı.
Ülke çok riskli hale gelmişti!..
Bu talep, borç ve faiz yükünün daha da artmasından başka bir anlama gelmiyordu...
Arjantin Ekonomi Bakanı Roberto Lavagna, fırtına öncesi sessizliği şu kelimelerle dile getiriyor:
'Gelişmekte olan ülkeler için en kötü dönem, mali piyasaların en çok likiditeye sahip olduğu dönemdir!..'
Ya Türkiye için benzer şeyler söylenebilir mi?!
Neden olmasın?!
Türkiye de 'ortak aklı' üretememenin ve satılık bir medyaya sahip olmanın bedeli olarak, hızla Arjantin'deki gibi bir krize sürükleniyor!..
Arjantin'de de o dönemde 'sistem içinde kaynağı belli olmayan 6 milyar dolar' para vardı!.. Enflasyon oranı da eksi 2 idi!
*****
RAP.. RAP.. RAP…
*****
SİYASİ KOMPLO!
Talleyrand kazığı!
1800'lü yılların Fransası...
1814'teki Viyana Kongresi'nde Avrupa'nın en büyük güçleri, Napoleon'un yıkılmış imparatorluğundan geriye kalanı bölüşmek için bir araya gelir.
Şehirde şenlik vardır ve art arda düzenlenen balolar belleklerde kalan muhteşem eğlencelerdendir.
Fakat, bütün bunların üzerine Napolyon'un gölgesi düşmüştür.
İdam ya da uzaklara sürülmek yerine İtalya'dan pek uzak olmayan Elba Adası'na gönderilmiştir.
Napoleon Bonaparte gibi cesur ve yaratıcı bir adam, bir adada tutuklu olmasına rağmen herkesi endişelendiriyordu.
Bir Avusturyalı onu Elba Adası'nda öldürmeyi planlamış, çok riskli olduğuna karar vermişti. Rusya'nın geçici çarı I. Alexander, Polonya'nın bir bölümü kendisini tanımayınca, Kongre'de 'Dikkat edin, canavarı serbest bırakırım!' diye tehdit etmişti.
Herkes Napoleon'u kast ettiğini biliyordu.
Viyana'da toplanan devlet adamları içinde tek Talleyrand, yani Napoleon'un eski dışişleri bakanı sakin ve endişesiz görünüyordu.
Sanki o diğerlerinin bilmediği bir şeyi biliyor gibiydi!..
Bu arada Elba Adası'nda Napoleon'un hayatı önceki şanını devam ettiren, bunu alaya alan bir taklitten ibaretti.
'Elba'nın Kralı' olarak bir saray kurmasına izin verilmişti...
Aşçı, hizmetçi, piyanist ve bir avuç dolusu saray mensubu vardı. Tüm bunlar Napoleon'u aşağılamak için hazırlanmıştı ve işe yaramış görünüyordu. Bununla birlikte o kış, bir tiyatro oyununda görülebilecek kadar garip ve dramatik olaylar dizisi gerçekleşmişti.
Elba, İngiliz gemileriyle çevrilmiş, toplar bütün çıkış noktalarını hedef almıştı. Ancak her nasılsa 26 Şubat 1815'te güpegündüz, 900 adamın bulunduğu bir gemi Napoleon'u alarak denize açıldı.
İngilizler takip etti, ama gemi kaçmayı başardı. Bu neredeyse olanaksız kaçış Avrupa'daki tüm halkı şaşırttı ve Viyana Kongresi'ndeki devlet adamlarını korkuttu.
Avrupa'dan ayrılmak daha güvenli olsa da Napoleon, Fransa'ya dönmekle kalmadı, tahtı ele geçirmeki için ufak bir orduyla Paris'e yürüdü. Stratejisi işe yaramıştı, her sınıftan insan ayaklarına kapandı.
Marshal Ney komutası altında bir ordu onu yakalamak üzere Paris'e saldırdı, ama askerler eski liderlerini görünce taraf değiştirdi.
'Napoleon yeniden imparator ilan edilmişti!..'
Gönüllüler bu yeni ordunun saflarını doldurdular. Ülkede çılgınlık hüküm sürüyordu. Paris'te kalabalıklar çıldırmıştı. Napoleon'un yerini alan kral ülkeden kaçtı.
Yüz gün boyunca Napoleon ülkeyi yönetti. Fakat kısa süre sonra, sersemlik havası azalmıştı. Fransa iflas etmiş, kaynakları neredeyse tükenmişti ve Napoleon'un bu konuda yapabileceği çok az şey vardı.
O yılın haziran ayındaki Waterloo Savaşı'nda kesin yenilgiye uğradı. Bu kez düşmanları derslerini iyi çalışmışlardı; O'nu Afrika'nın batı sahillerinin açıklarındaki boş Saint Helena Adası'na sürdüler.
Oradan hiç kaçış ümidi yoktu!..
Yalnız, Napoleon'un Elba Adası'ndan çarpıcı kaçışı ancak yıllar sonra gün ışığına çıktı. Napoleon'u, bu gözüpek kaçış hareketinden önce sarayını ziyaret edenler, O'nun Fransa'da her zamankinden daha fazla sevildiğini, ülkenin onu yine bağrına basacağını söylemişlerdi.
Bu ziyaretçilerden biri Avusturyalı general Koller'di...
Napoleon'u eğer kaçarsa İngiltere dahil bütün Avrupa güçlerinin onu tekrar iktidara kabul edeceğine inandırmıştı.
Napoleon'a İngiltere'nin kaçmasına izin vereceği haberi gelmişti ve gerçekten kaçışı gün ortasında ve 'İngiliz dürbünleri'nin önünde gerçekleşmişti...
Napoleon'un bilmediği şey, tüm bunların ardında bir adamın olduğu ve bütün dizginleri elinde tuttuğuydu. Bu adam eski Dışişleri Bakanı Talleyrand'dı!..
Talleyrand bunu eski güzel günleri geri getirmek için değil, Napoleon'u temelli olarak yok etmek için yapmıştı...
İmparatorun hırsının Avrupa'nın dengesini bozduğunu görerek, uzun zaman önce onun aleyhine dönmüştü. Napoleon, Elba'ya gönderildiğinde Talleyrand buna karşı çıkmıştı. Napoleon’un çok daha uzağa gönderilmesi gerektiğini, yoksa Avrupa’nın hiçbir zaman huzur bulmayacağını iddia etmişti.
Ama kimse dinlememişti onu!..
Talleyrand fikrini zorla kabul ettirmeye çalışmak yerine, zamanı kollamıştı. Sessizce çalışarak İngiliz ve Avusturya dışişleri bakanları Castlereagh’ı ve Metternich’i kazanmıştı.
Bu adamlar Napoleon’a kaçması için yem atmışlardı.
Koller’in ziyareti ve eski güzel günler vaadi bile planın bir parçasıydı. Talleyrand usta bir poker oyuncusu gibi her şeyi önceden görmüştü. Napoleon’un kurduğu tuzağa düşeceğini biliyordu.
Napoleon’un ülkeyi savaşa sokacağını, ülkenin zayıflamış haliyle savaşın yalnızca birkaç ay süreceğini de öngörmüştü. Talleyrand’ın bunların ardında olduğunu anlayan Viyana’daki bir diplomat, “Vebadan kurtulmak için bütün evi alevler içinde bıraktı” demişti.
Bu senaryo tarihte kim bilir kaç kez tekrarlanmıştır!..
*****
RAP.. RAP.. RAP…
*****
“Kaos”!
“Kontrollü Kaos”!
“Kaosun dili”!
“Kaosun mesajı!”
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kaos_(film,_2006)
“Kaos Teorisi”nde şunlar yazar:
Düzen, düzensizliği yaratır. Düzenin anlayamadığımız hali (kaos) varsa ki -illa ki olmalıdır- bundan dolayı düzensiz diyemeyiz. Yani düzenin dışına çıkmak imkânsızdır. Düzensizliğin içinde de bir düzen vardır. Düzen düzensizlikten doğar. Yeni düzende uzlaşma ve bağlılık değişimin ardından çok kısa süreli olarak kendini gösterir. Ulaşılan yeni düzen, kendiliğinden örgütlenen bir süreç vasıtasıyla kestirilemez bir yöne doğru gelişir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kaos_kuram%C4%B1
Sözün özü:
“Büyük resim”de “İran” var!
AKP’nin ‘üç artı bir’e verdiği sözler var!
Eksen kayması var!
“Kelebek etkisi” kavramı ya da teorisi, “Bir sistemin başlangıç verilerindeki ufak değişikliklerin, büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesi” esasına dayanır.
Amerika’da çıkan bir iç savaş neticesinde Orta Asya’yı Rusya işgal ederken Doğu Hindistan’ı da İngiltere işgal etmiştir.
Menderes’in ABD’ye, NATO’dan çıkıp Varşova Paktı’na geçeceği şantajını yapması 27 Mayıs İhtilali ile son bulmuştur.
İran’da Humeyni’nin iktidara geliş süreci, Türkiye’de 12 Eylül restorasyonunu mecburi kılmıştır.
İşte “Kelebek Etkisi” ya da “Kaos Teorisi” buna denir.
*****
RAP.. RAP.. RAP…
*****
WSJ: Türkiye’de askeri darbe olabilir!
http://www.hurriyet.com.tr/planet/14689071.asp?gid=286
*****
RAP.. RAP.. RAP…
*****
Baykal’a kurulmak istenen “CD’li komplo” bağlamında “Durum Analiz:
1- Küresel aksta, Erdoğan’a eksen kaydıramazsınız, verdiğiniz sözü tutmaya mecbursunuz, mesajı verildi!
2- Hem içte hem de dışta ciddi sorunlar yaratan AKP’nin gidiş sürecinin “resmen” başladığının ve bununla ilgili devletler katında bir mutabakat sağlandığının mesajı verilmiş oldu!
3- Fetullah Gülen’e, eksen kaydıramazsınız, bundan sonra ayakta kalmak istiyorsanız, AKP’ye verdiğiniz desteği sonlandırıp, siyaseten zıttınız olan bir siyasi yapı ile mesela CHP vb bir parti ile işbirliği içinde olarak yaşabilirsiniz, mesajı verildi!
4- Baykal, “Pennsylvania’dan aldığım üzüntü ve destek mesajlarının samimiyetine inandığımı da belirtmek isterim” dediğinde, hiç kimse “Baykal F Tipi yapı tarafından satın alındı, şantaja boyun eğdi” demediğine, diyemediğine göre ve Gülen Cemaati derin bir nefes aldığına göre, “burundaki kıl” çekildiğinde nefes almanın ne kadar da kolay olduğu görülmüş oldu! Bu aynı zamanda CHP içindeki “radikal laikler”in tasfiye edileceği anlamına gelir!
http://askerhaber.com/kose-yazisi/68/burundaki-“kil”.html
5- Erdoğan’ın AKP’sinin elinden mağduriyet, mazlumiyet kartlarının alınmasının ne kadar da kolay olduğu gösterildi! Nasıl vakti zamanında “şiir” okudu diye hapse giren mazlum adam Erdoğan imajı üzerinden mağdur bir politikacı portresi üretildi ise istenildiği zaman Baykal örneğinde olduğu gibi yeni mağdurlar üretmenin mümkün olduğunun altı çizildi!
6- Baykal’a “CD komplosu”nda asıl operasyona uğrayan adreslerin CHP’den ziyade Erdoğan, MİT ve Doğan Medya Grubu olduğu ortaya çıktı! Bu süreçten CHP artı ile çıkar; Gülen Cemaati’nin katkısı ve/veya gizli-açık desteği ile yeni dönemde kurulacak siyasi yapının koalisyon ortağı olur!
7- Erdoğan düşer, Gül düşer, Gülen nefes alır, Baykal taşır!
*****
RAP.. RAP.. RAP…
*****
Ve…
Son olarak…
ABD Medyası’nda ekranlara çıkartılan sözde “uzman konuklar”la ilgili ağır şakalar yapılır.
“Gündem ne olursa olsun, onlar tam tersini anlatır, kafa bulandırmaktan başka bir işe yaramazlar” diye…
Bu bağlamda da, Baykal’ın istifasının ardından “Tv ekranları”ndan yorum yapan “uzman konukları” dinleyince, insanın bir başka ülkede yaşıyormuş hissine kapılmaması ya da aynı konudan mı bahsediyoruz, dememesi elde değil!
Misal, Baykal’ın evlilik dışı bir ilişkide bulunmuş olabileceği ihtimali üzerine hem Doğan Medyası hem de AKP & Gülen Medyası’nda “ağır ahlakçı” yorumlar yapan isimler var.
O isimlere sormak isterim, çocuklarını sponsor ile okutuyorken, bir anda boğaz kıyısında tanesi 1,5 milyon dolardan “5 tane villa” satın alan, bir siyasi parti genel başkanının oyları neden yükselir?!
(Ki, Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanlığı günlerinden bu yana MİT’in kucağında! Beraber yürüdüler bu yollarda!)
Seçmen, “hırsız”, “soyguncu”, “vurguncu”, “şaibeli” bir Başbakan’ı başta görmek istediği için “oy veriyor” demek mümkün olabilir mi?!
Onun için kahvehane düzeyinde politik yazılar yazmak başka şey, seçmenleri yönlendirmek, iktidar kurup yerine yenisini inşa etmek başka şey!
Hülasa, Baykal’ın “istifa”sını açıkladığı basın toplantısında söylediği gibi, her şerde bir hayır vardır. Bu şerdeki hayır da, AKP’nin gidiş sürecinin resmen başlamış olmasıdır! Baykal’ın istifasından sonra, AKP Türkiyesi’nde, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
Ezcümle, Atatürk’ün dediği gibi, geldikleri gibi gidecekler!
Hepsi ve daha ötesi şimdilik kaydıyla budur!
Nokta!
Kaynak